2008 KÜRESEL EKONOMİK KRİZİ SONRASI TÜRKİYE VE TCMB’NİN UYGULADIĞI PARA POLİTİKASI

EKONOMİK KRİZLER

2008’de başlayan ekonomik krizin Türkiye ekonomisine darbesi ilk etapta güçlü oldu. Çünkü Türkiye daha önce yaşadığı ekonomik krizlerin etkilerini halen hisseden bir ülkeydi.[1]

Ancak ilk ayların güçlü etkisinden sonra 2001 Krizinin de bir sonucu olarak yapılan reformların etkisi görülmüştü. 2001 Krizinin ardından özellikle Bankacılık alanında yapılan reformlar Türkiye’yi kriz anında olumlu ayrışan ülkelerden biri yaptı. Ayrıca Türkiye’nin yine 2001 krizi sonrası izlediği sıkı maliye politikası ve kamunun borç oranının iyi durumda olması, Türkiye’nin kriz kaderini Güney Avrupa ülkelerine benzemekten kurtardı. [2]

Kriz ABD’de başlamış olmasına rağmen hızlıca dünya ekonomilerini de etkiledi. Türkiye’de diğer gelişmekte olan ülkeler gibi hızlı işsizlik artışından nasibini aldı. Türkiye ekonomisi 2008 yılının son çeyreğinden başlayarak büyümesinde hızlıca bir düşüş trendine girdi. Türkiye Ekonomisi 2008 yılında 0,7 büyürken, 2009 yılının faturası ağır oldu ve ekonomimiz 4,8 oranında küçüldü.[3]

“Türkiye kriz döneminde en fazla faiz indirimine giden ülke olmasına rağmen TL’nin değer bakımından değişiklik yaşamaması ve ciddi dalgalanmaların gözlenmemesi dikkat çekmektedir. Bu durum ülke ekonomisine duyulan güvenin artmasına neden olmuştur. TCMB normalde olduğu gibi kriz döneminde de orta vadeli uygulamalarına devam etmiştir. Bu dönemde tek amacı fiyat istikrarı olmamış, fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı da gözetecek şekilde TL ve döviz likiditesindeki aksaklıkları azaltacak, kredi piyasalarının sağlıklı işlemesini sağlayacak ve reel sektörü destekleyecek bir dizi ek önlemler almıştır.[4]” (TCMB, 2011b)

TCMB kriz döneminde enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler arasında faizleri en çok indiren ülke olmuştur. Buna rağmen TL’de ciddi değer kayıpları yaşanmamıştır. Bundan dolayı rahatça diyebiliriz ki; TCMB krize vaktinde önlem almada başarılı oldu.[5] 2009 yılının üçüncü çeyreğinde de devam eden politika faizi indirimleri ekonominin iyiye gitmesinde ve talebi tetiklemekte önemli bir rol oynamıştır.

Türkiye’nin 2008 Krizini dirençli atlattığını açıkça gösteren bir diğer olgu ise IMF ile 2008 yılında stand-by anlaşması imzalanmamasıdır. Türkiye 1961’den başlayarak IMF ile 19 tane stand-by anlaşması imzaladı. Son stand-by programı 2008 yılında sona erdi ve Türkiye, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalamadı. Çünkü Türkiye, ‘Yapısal Uyum Programıma’ güçlü bir bağlılık gösterdi ve kendisi ispatladı.[6]

2008 Ekonomik krizi sonrasında, küresel ekonomik konjonktürde değişmeler yaşandı ve sermaye akışı gelişmekte olan ülkelere yöneldi. Türkiye bu sermaye akımlarını çeken birkaç ülkeden birisiydi.[7] Ancak FED’in 2015 sonu ve 2016 başı şahin görünüm veren politikaları ve 0,25 baz puanlık -uzun süre sonrası gerçekleşen ilk faiz artırımı- ardından dünyada azalan likitide Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere sermaye akışını çok ciddi bir geri dönüşe sevketti diyebiliriz.

Dünyada ise tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi 2008 Küresel Ekonomik Krizi’nde de para ve maliye politikaları bir arada kullanılarak başta kriz hızlıca aşılmaya çalışılmıştır. Ancak krizin ortaya çıkışının asıl nedenlerinin ve olağan etkilerinin iyi incelenmeden alınan önlemler krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Faiz oranı da önlem olarak sıkça kullanılan para politikası araçlarından biri olmuştur.

2008 Krizi’nin ardından gelişmekte olan ülke piyasaları, gelişmiş ülkelerin piyasa hareketlerine karşı daha duyarlı bir hale gelmiştir. Bundan dolayı TCMB, küresel belirsizlik ortamına bir önlem almak amacıyla 2010 yılının sonunda geleneksel para politikası araçlarına yenilerini ekleyerek, para politikasını modernize etmiş, çeşitlendirmiştir. Bu doğrultuda yeni eklenen para politikası araçlarından biri de faiz koridorudur.

Faiz koridoru aracı, geleneksel para politikasında yer alsa da pasif bir rol üstlenmekteydi. TCMB’nın faiz koridoruna anlık müdahaleleri ile piyasaları etkileyebilmesi sonucu faiz koridoru aktif bir araç haline dönüşmüştür.[8]

Hayri SOYGÜZEL

 

[1] Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, 5. Basım, İstanbul: Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları, 2015, s. 290.

[2] Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, 5. Basım, İstanbul: Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları, 2015, s. 291.

[3] Hasan Cömert and Selman Çolak, The Impacts of the Global Crisis on The Turkish Economy and Policy Responses, ERC Working Papers in Economics, 14/17, Aralık 2014, s. 5.

[4] TCMB,(2011b), Para Politikası ve Enflasyon Görünümü, İstanbul

[5] Ayhan Güney, The Role of Turkish Central Bank During and After The 2008-Financial Crises, International Business & Economic Research Journal, Vol:10, No:12, Aralık 2011, s. 94.

[6] Nazan Bedirhanoğlu Balaban, Global Economic Crisis and Turkey, The Turkish Yearbook of International Relations, Vol:40, Ankara 2009, s. 127.

[7] Başak Barçın, The Unorthodox Monetary Policy of The Central Bank of The Republic of Turkey: Does it work?, HEC Paris, Yüksek Lisans Tezi, Eylül 2012, s. 98.

[8] Başak Tanınmış Yücememiş, Ufuk Alkan ve Canan Dağıdır, Yeni Bir Para Politikası Aracı Olarak Faiz Koridoru: Türkiye’de Para Politikası Kurulu Faiz Kararlarının Enflasyon Üzerindeki Etkisi, Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Vol:7, No:13, 2015, s. 450.

Hayri SOYGÜZEL
Hayri SOYGÜZEL

Economics • MENA Region [email protected]

Yorum Yaz