- Anthony D.Smith
- Anthony D.Smith kimdir
- Anthony D.Smith MİLLİYETÇİLİK GÖRÜŞLERİ
- Anthony D.Smith milliyetçilik görüşmeleri
- Benedict Anderson
- Benedict Anderson ve milliyetçilik
- Carlton J. Hayes - Milliyetçilik: Bir Din
- DEVLET VE MİLLİYETÇİLİK İLİŞKİSİ
- Ernest Renan
- Ernest Renan ve miliyetçilik
- İLK DÖNEM MİLLİYETÇİ DÜŞÜNÜRLER
- İLK DÖNEM MİLLİYETÇİ GÖRÜŞLER
- IRKÇILIK VE MİLLİYETÇİLİK
- IRKÇILIK VE MİLLİYETÇİLİK ARASINDAKİ FARK
- Michael Billig
- MİLLİ KİMLİK
- MİLLİ KİMLİK NEDİR
- MİLLİYET NEDİR
- MİLLİYETÇİ DİL
- MİLLİYETÇİLİĞİN GELİŞİM SÜRECİ
- MİLLİYETÇİLİĞİN GELİŞİM TARİHİ
- MİLLİYETÇİLİK ÇEŞİTLERİ
- milliyetçilik dili
- MİLLİYETÇİLİK EKOLLERİ
- MİLLİYETÇİLİK NEDİR
- MİLLİYETÇİLİK PSİKİLOJİSİ
- milliyetçilik söylemleri
- milliyetçilik söylemleri nelerdir
- Milliyetçilik tarihi
- MİLLİYETÇİLİK TEORİLERİ
- milliyetçilik ve kurulan dil
- MİLLİYETÇİLİK VE SİYASET
- MİLLİYEYÇİLİK NEDİR
- ULUS KAVRAMI NEDİR
- ULUS NEDİR
Bu çalışmanın amacı tarih boyunca geliştirilen ideolojilerle çeşitlenen milliyetçilik kavramını somutlaştırarak ve karşılaştırmalı olarak ortaya koyarak Anthony D.Smith’in görüşü özelinde kuramsal perspektiften değerlendirmektir.
Çalışmada öncelikle milliyetçiliğin tarihsel gelişim sürecine ,sonrasında birinci bölümde milliyetçilik kavramının tanımsal çeşitliliğine ,ardından farklı milliyetçilik yaklaşımlarıyla Ernest Renan,Benedict Anderson, Michael Billig ve Hobsbawm gibi kuramcıların teorilerine değinilmiştir.Son bölümde ise etno-sembolcü ekolün önemli ismi Anthony D.Smith’in milliyetçiğe bakış açısı çerçevesinde milli kimlik kavramından bahsedilmiştir.Kuramcıların farklı bakış açılarına rağmen ortak olan ‘milliyetçilik dili’nin mevcudiyetidir’ bu söylem çalışmanın temel düşüncesini oluşturmaktadır.
Giriş
Milliyetçilik kuramlarının tarihsel gelişim sürecine bakmak ,aslında ağırlıklı olarak 1920 sonrasında yoğunlaşmayı gerektiriyor.(Özkırımlı,2009:27)
Çünkü 20.yy öncesinde milliyetçiliği sistemli ve yöntemli bir yaklaşımla ele alan çalışmalarla karşılaşmak zordur.Bu tarihsel süreci; ilk olarak milliyetçilik düşüncesinin doğduğu 18. ve 19.yylar, daha sonra milliyetçiliğin akademik çalışmalarda anıldığı 1918-1945 arası dönem,üçüncü olarak milliyetçilik tartışmalarının gelişim gösterdiği 1945-1990 dönemi ve son olarakta milliyetçilik tartışmasının yeni boyutlara evrilip günümüze kadar gelişimi olan 1990-günümüz dönemi olarak dört döneme ayırabiliriz.
İlk dönemde iki tür çalışma yapılmıştır birincisi belirli milliyetçiliklerin tarihçeleridir, ikincisi ise milliyetçilik türlerini belirlemeye yönelik olmuştur.İkinci döneme modernleşme ekolünün benimsenmesiyle yükselen milliyetçilik ve 1960larda ilkçi-modernist tartışmaları egemen olmuştur.Daha sonra 1970li yıllarda neo-marksist kuramlarıyla Hechter ve Nairn kendini göstermiştir.1980’li yıllar ise bir çok araştırmacı tarafından milat olarak tanımlanmıştır.Bu yıllarda etno-sembolcü yaklaşımla Anthony D.Smith ‘de milliyetçilik tartışmasına katılmıştır.Ayrıca 1983’lü yıllar modernist yaklaşım açısından önem arz etmektedir.Özellikle Gellner,Anderson,Hobsbawm gibi kuramcıların kitapları milliyetçilik tartışmalarının olgunluk dönemine ulaşmasına katkıda bulunmuş ve milliyetçilik için en üretken dönem olan 1980 sonrası döneme geçilmiştir.Bu dönemden günümüze milliyetçilikte ilkçi-modernist eksen üzerinden tartışmalar olmuştur.
Öte yandan ırkçılık,etnik azınlıklar, göçmen karşıtlığı,vatandaşlık,feminizm,kan bağı,etnisite ve milli kimlik gibi kavramlarla milliyetçilik çeşitlenmiş tartışma alanı genişleyip çok boyutlu bir hale bürünmüştür. Milliyetçilik nedir? Milliyetçilik ne zaman doğmuştur ve milletler ne oranda modern yapılardır? Farklı milliyetçilik türleri var mıdır? gibi sorular çeşitli kuramsal yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.Bu çalışma boyunca cevaplanmaya çalışılan bu gibi sorularla daha dinamik bir yol izlenmeye çalışılmış ve konu bu yönde aktarılmıştır.
Ö1.Milliyetçilik ve Ulus Kavramlarına Bakış
Tarihsel olarak milliyetçilik ,16.yy’da feodalitenin zayıflaması ve sonrasında ulus devletlerin kurulmasıyla ortaya çıkmış, farklı etnik grupların tek bir ulus olma düşüncesi ve “aidiyetlik”kavramıyla gelişmiş,Fransız Devrimiyle etkisi yoğun olarak hissedilerek önce Avrupa’da daha sonra tüm dünyada önemli sonuçlar doğuracak gelişmelere neden olmuştur.
Ulus olma düşüncesi ve milliyetçilik; ideoloji,dil,din,ırk,mitoloji kültür gibi bir çok kavramla özdeşleştirilmiştir.Ayrıca bir topluluk yada devlet içinde varolan bir olgu olarak karşımıza çıkmıştır veya milleti oluşturan “insan” kendini her zaman bir devlete- ırka- kültüre bağlı olmak mecburiyetinde hissetmiştir.Fakat özünde “İnsan ne diline ne de ırkına aittir: İnsan sadece kendine aittir, çünkü o özgür bir varlıktır, ahlaki bir varlıktır.”(Renan,2016:7)
Kedourie’nin de savunduğu bir yere ait olma hissiyatıyla gelişen ve gereksinim olarak açıklanan milliyetçilik tanımı etno-sembolcüler ve özelinde Anthony Smith tarafından eleştirilmiştir.
Milliyetçilik alanında terimsel bir kargaşa söz konusudur. Yazar ,(Ertan,2019:41) makalesinde; milliyetçiliği tanımlamak çok kolay değildir, çünkü bu kavram tek başına işlev görmez, o sadece en önemli değil, aynı zamanda en zayıf halkası olduğu bir zincirin içinde bulunur. Bu kavram: “yurttaşlık, yurtseverlik, popülizm, etnizm, etnosantrizm, yabancı düşmanlığı, şovenizm, emperyalizm…”gibi terimlerle zenginleşmekle kalmamış; millet, milliyet, etnisite, kültür, ırk, ırkçılık, halk, yurtseverlik vb. diğer terimlerle de iç içe geçmiş ve bir müphemliğe bürünmüştür” belirtmektedir.Kuramcıların bu konudaki tanımlamalarına baktığımızda Renan,(2016:38)’e göre ulusun özü tüm bireylerin ortak birçok şeye sahip olması ve aynı zamanda hepsinin pek çok şeyi unutmuş olmasıdır.Kedourie’ye göre milliyetçilik bir doktrin, Smith’e göre bir ideolojik hareket,Gellner’e göre bir siyasi ilke,Calhoun’a göre bir söylemdir.(Özkırımlı,2009:67)
Anderson ;Ulusun hayal edilmiş bir siyasal topluluk olduğunu ve kendisine aynı zamanda hem egemenlik hem de sınırlılık içkin olacak şekilde hayal edilmiş bir cemaat olduğunu ifade etmiştir.(Anderson,2016:20).Ayrca milliyetçiliği kendisini önceleyen büyük kültürel sistemlerle ilişkilendirerek açıklamıştır.
Smith,(1994:8)’e göre ise ; Bir ideoloji ve hareket olarak milliyetçiliğin çok boyutlu bir kavram olan millî kimlik ile yakından ilişkilendirilmesi ve belirli, özel bir dil, hissiyat ve sembolizmi içerecek şekilde genişletilmesi gerekir.
Milliyetçilik, kendine Hobbes’lar, Tocqueville’ler, Marx’lar ya da Weber’ler ölçeğinde büyük düşünürler yaratamadı.(Anderson,1993:19).Fakat milliyetçilik, özünden yola çıkıp aynı zamanda kendine özgü milliyetçi söylemlerle var olan ünlü kuramcılar yaratabilmiştir.Bu kuramcılar farklı ekolleri temel alarak görüşlerini açıklamaya çalışmışlardır.Milliyetçilik eskiden beri var olan bir kavrammıydı yoksa modern zamanda mı ortaya çıkmıştır ve milletlerin göbek bağı nereye bağlıdır? milli kimliğimizi oluşturan unsurlar nelerdir? gibi çeşitli sorular ortaya çıkmıştır.
2.Milliyetçilik Ekolleri ve Milliyetçiliğin İkilemleri: Milliyetçilik ne zaman doğmuştur ve Milletler ne oranda modern yapılardır?
Milliyetçilik türleriyle ilgili çeşitli kuramcılar farklı görüşlerde bulunmuşlardır.Bunlardan Kohn Batılı-Doğulu ayrımıyla,Smith toprağa bağlı (territorial ) ve etnik ayrımlarıyla ön plana çıkmaktadır.Kategorize etmek gerekirse iki ana ve bir üçüncü sınıftan söz edebiliriz.Bunlardan birincisi ilkçi(primordialist) ikincisi ,modernist(instrumentalist) ve üçüncüsü de etno-sembolcü yaklaşımdır.
Milletlerin doğum tarihi ilkçi yaklaşıma göre eski çağlara uzanır. Eski Mısır eski yunan ve yahudiler millet olmaya en yakın toplum olarak belirtilmiştir.Smith eski Mısır’ı bir etnik devlet olarak tanımlamanın daha doğru bir tanımlama olabileceğini düşünmüştür.
İlkselci yaklaşım ulusları eskiden beri var olan doğal yapılar olarak ele almaktadır.Milletlerin doğumu çok eski çağlara uzanmaktadır.Millet tıpkı uyuyan bir prenses gibidir milliyetçiler ise öpücüğüyle prensesi uyandıracak olan prenstir.(Özkırımlı,2009:81). Milliyetçiler tarafından fark edilip uykusundan uyandırılan millet, zaten var olan bir olgudur.Milliyetçiler bir anlamda millet tohumunu yeşerterek ona milliyetçilik statüsü kazandırmışlardır. Anthony Smith’i de bir taraftan kültürel ilkçi yada ayrı bir kategori olarak etno-sembolcü sayabiliriz.
Modernist milliyetçilik ise, milliyetçiliğin modern çağa ait yapılar olduğu görüşünü savunur.(Özkırımlı,2009:98).Bu görüşe göre milliyetçilik; kapitalizm,sanayileşme,laikleşme gibi modern süreçlerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Ayrıca modernistler milletlerin icat edilmiş yapay oluşumlar olduğunu ve milliyetçiğin yayılmasında toplumdaki seçkin insanların büyük payı olduğunu düşünmüşlerdir. Milliyetçilik’in entelektüellerin bir ürünü olduğu görüşü bir anlamda doğru sayılabilir.Çünkü günümüzde olduğu gibi geçmişte de eğitimli ve donanımlı insanlar toplumu bir arada tutma ve bu bağlamda milliyetçiliği yayma konusunda etkileyici rol üstlenmişlerdir.Entelektüeller toplum üzerinde bir nüfuz sağlayarak kendilerine hem saygı hem güven duyulmasını sağlamışlardır.Bir çok ülkede bunun örneklerini görebiliriz fakat aydın kimliğinin üzerinde Mahatma(yüce ruh),Bapu(baba) gibi anlamlara gelen isimlerle anılan Gandhi bu etkinin belirgin halidir.Hindistan bağımsızlık hareketinin öncüsü olan Gandhi ,Güney Afrika’da Hintlilerin yaşadığı ayrımcılığı engellemek için mücadelede bulunmuş,ülkesinde Müslüman ve Hindu toplulukları arasında anlaşma sağlamaya çalışmış, Hint ve Müslüman kimliğini tek bir çatı altında toplamak için çabalamıştır.Gandhi, eğitim gördüğü Avrupa’dan modelleme yapmış ve kendi öz benliğini kaybetmeden ülkesinde halkın desteğini alarak onların haklarını korumaya çalışmıştır.Aslında basitmiş gibi görünen vatandaşlık hakkı için mücadele etmiştir.Gandhi’nin ulusal milliyetçiliği zamanla evrensel milliyetçiliğe dönüşmüştür.Bu çabası halkların uyanışı anlamında Hindistan’ı da aşarak büyük etkilere ulaşmıştır.
Modernist kuramcılara baktığımızda,Tom Nairn Marksist görüşlerini Immanuel Wallerstein’in merkez-çevre kuramıyla açıklamıştır.Milliyetçiliği üreten ,kapitalist sistemin eşitsiz ve dengesiz gelişimidir. Ayrıca Hobsbawm milliyetçiliği “bir toplumsal mühendislik ürünü olarak görerek modern bir kurgu olduğunu söylemiştir ve bunu icat edilen gelenekler kavramıyla açıklamıştır. Ernest Gellner ve Anderson’da modernist kuramcılar arasındadırlar.
Michael Billig’ e göre banal milliyetçiliğin simgesi milli bayramlarda sokaklarda ‘sallanan’ bayraklar değil,herkesin çeşitli nedenlerle sık sık ziyaret ettiği bir kamu binasının girişinde asılı duran ve çoğu zaman dikkat bile çekmeyen ‘sallanmayan bayraklardır.(Özkırımlı,2009:231)
’Milliyetçiliğin gündelik boyutuna da dikkat çeken Billig ‘Tüm dünyadaki sallanmayan bayraklar ‘milletçiliğin sıradan gündelik hatırlatıcıları rolünü üstleniyorlar;yorulmaksızın onu dalgalandırıyorlar. (Billig,2002:54).
Milletler; bayraklar,armalar,marşlar,törenler gibi kutsal sayılan simgelere bağlı olmakla etnik midir yoksa bu simgeler günümüzde de önemini koruduğu için modern midir? Bu soruya Smith’in perspektifinden bakarsak milletler etnik öğe ve sembollerle beslenip var olan fakat modern dünyaya ait oluşumlardır.
3.Anthony D.Smith ve “Miili Kimlik”
Öncelikle etno-sembolcü yaklaşım, temel tezini modernizm eleştirisine dayalı geliştirmiştir.İlkçiliği reddeden fakat modernist açıklamaları eksik bulan etno-sembolcüler bir orta yol bulmaya çalışmışlardır.İlkçilerden ayrılan yönlerinden bir tanesi milliyetçiliği modern çağa ait bir kavram olarak görmeleridir.John Amstrong,John Hutchinson ve Anthony D.Smith bu görüşü benimseyen kuramcılar arasındadır.
Etno-sembolcüler kavram karışıklığı yaptıkları, etnik kimliklerin kalıcılığıyla ilgili görüşleri, modern milletlerle etnik topluluklar arasındaki farkları göz önünde bulundurmadıkları gibi bir çok nedenden dolayı eleştirilmişlerdir.Smith,görüşlerini modernizmin eleştirisi olarak dile getirmiştir ve kuramını bu yönde geliştirmiştir.
Temel tezi,modern milliyetçiliklerin geçmiş etnik topluluklar ve bağlılıklar dikkate alınmadan anlaşılamayacağıdır.Derinlere inildiğinde milletlerin harcının etnik öğelerle yoğrulduğu görülecektir.(Özkırımlı,2009:203)
Gerçekten de her insan geçmişini,atalarını,nereden geldiğini ve bağlılıklarını bulmak istemiştir.Kendi kimliğini bulma merakı tarih boyunca devam etmiş ve çeşitli roman ve oyunlara da konu olmuştur.Sofokles’in Kral Oedipus dramında da bu kimlik sorunu işlenmiştir. Oyunun ruhsal fikri : kendinin keşfidir: “Kim olduğumu bilmeliyim”.
Kendi’nin nasıl çoklu -ailevi, ülkesel, sınıfsal, etnik ve cinsel- kimlik ve rollerden oluştuğunu gösteren Oedipus’un öyküsü, kimlik sorununu bütün keskinliği ile ortaya koyduğu gibi, bu kimliklerden her birinin değiştirilebilir veya hattâ ilga edilebilir toplumsal sınıflamalara nasıl dayandığını da ortaya sermektedir.Oyunun bütünü üzerinde, bireysel olduğu kadar kollektif bir kimlik sorunu asılı durur.(Smith,1994:17)
Her bir bireysel kendi’yi oluşturan bu roller nelerdir?Bunlar cinsiyet , ülke ve sosyo-ekonomik toplumsal sınıf olarak söylenebilir.’Kendi’lerle oluşan etnik bir topluluğun özellikleri ise Smith,(1994:42)’e göre ;kollektif bir özel ad ,ortak bir soy miti ,paylaşılan tarihî anılar ,ortak kültürü farklı kılan bir ya da daha fazla unsur ,özel bir “yurt”la bağ, nüfusun önemli kesimleri arasında dayanışma duygusudur.Peki bu etnik topluluklar yada millet milliyetçilikten önce varmıydı? Bir ülkeye ,mitlere, anılara toplumsal kültüre ve özünde ortaklıklara sahip insan topluluklarının olduğundan söz edebiliyorsak belki millet değil ama etnik bir oluşumdan söz edebiliriz.Eski Mısır’ı da bu “etnik devlet”e örnek gösterebiliriz. Anthony Smith’ in milliyetçilik kavramından önce oluştuğunu var saydığı etnik oluşumların,gerçekten var olup olmadığı tartışmaya açıktır.
Sonuç
Bir çok kuramcı milliyetçiliği açıklamada belirli etkenlere vurgu yaparak ,çeşitli yönlerini ön plana çıkartmışlardır.Smith’in milliyetçilik tanımı bir anlamda ideoloji, dil, duygu, sembol, gelenek ve seremoniler gibi öğelere odaklanmıştır.Bunlar milliyetçiliğin süreklilik arz eden görünen yüzüdür ve aynı zamanda milli kimlik kavramını oluşturan geçmişten gelen etnik birikimsel öğelerdir.Smith,(1994:31)’e göre “milli kimlik”in temel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:tarihî bir toprak/ülke, ya da yurt,ortak mitler ve tarihî bellek ,ortak bir kitlesel kamu kültürü ,topluluğun bütün fertleri için geçerli ortak yasal hak ve görevler,topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket imkânına sahip oldukları ortak bir ekonomidir.
Görüldüğü gibi milliyetçilik ,bazen kimlik kavramıyla bazen bayrakla özdeşleştirilmiş, icat edilmiş gelenek olarak görülmüş bazen de hayali bir cemaate benzetilerek açıklanmışsa da bütün kuramcıları ortak bir paydada birleştiren tek şey kavramsal bir ‘milliyetçilik dili’dir.
Bu dil, milletler var olmaya devam ettikçe de farklı kuramcılar tarafından kullanılmaya devam edilecektir.Günümüz modern zamanını düşündüğümüzde ise milliyetçiliğin gündelik hayatımızdaki boyutu nedir,sadece siyaset veya toplumsal alanda mı işlevini yerine getirmektedir?Globalleşen dünyada genel bir kuram üretilebilinir mi?Milliyetçilik bir ülkede birleştirici olduğu kadar ayrıştırıcı bir unsur olarakta karşımıza çıkar mı? Avrupa Birliği’yle kısmen oluşturulan ortak kültür zamanla küresel bir kültüre evrilebilir mi? gibi sorular milliyetçiliğin geleceğiyle ilgili muamma olmaya devam edecektir.
Ayşe Beril ERDOĞAN
Kaynakça
Anderson, B. (1993). Hayali cemaatler: Milliyetçiliğin kökenleri ve yayılması. Metis Yayınları.
ERTAN, T. F. (2019). Milliyetçiliğin müphemliği: milliyetçilik nedir?. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 16(62).
Billig, M., & Şişkolar, C. (2002). Banal milliyetçilik. Gelenek.
Özkırımlı, U. (2009). Milliyetçilik kuramları: eleştirel bir bakış. Doğu Batı Yayınları.
RENAN, E. (2016). Ulus Nedir. Çev: Gökçe Yavaş, Pinhan Yayıncılık, İstanbul.
Smith, A. D. (1994). Millî kimlik,(Çev: Bahadır Sina Şener), İstanbul: İletişim Yayınları, 1.