- Anna karenina Romanının konusu nedir?
- Anne Karenina Romanı
- Edebiyatçı Tolstoy
- Hacı Murat Romanı
- İtiraf isimli kitabın konusu
- Kazak romanı
- Levi Tolstoy
- Rus edebiyatı
- Savaş ve Barış konusu
- Tolstoy eserlerinde neden bahsediyordu
- Tolstoy kimdir
- Tolstoy ne zaman doğmuştur
- Tolstoy ve Arap edebiyatı
- Tolstoy ve Doğu
- Tolstoy ve eserleri
- Tolstoy ve Felsefe
- Tolstoy ve Hacı Murat Romanı
- Tolstoy ve İslam
- Tolstoy ve Peygamberimiz
- Tolstoy'un dünya görüşü
- Tolstoy'un eserleri
- Tolstoy'un eserleri nelerdir
- Tolstoy'un hayatı
- Tolstoy'un itiraf isimli kitabı
Elcezire Arapçadan çeviri 1
Rus Edebiyatının En Büyük İsmi Tolstoy… İslam ve Hz. Muhammed’in (sav) Bilgeliği Hakkındaki Düşünceleri Nelerdi?
Allah size insanları yarattığı fıtrat sırrının bilgisiyle hidayet etsin! İnsanların muvaffak olduğu gayeye sizi de ulaştırsın! Böylece insanların bu dünyaya ilimleriyle yeşermek, amelleriyle de meyve vermeye geldiğini anlayasınız! Dini araştırdınız. Geleneklerin örtüsünü yırttınız. Böyle yaparak tevhidin hakikatine ulaştınız.
(İmam Muhammed Abduh’dan Filozof ve Edebiyatçı Tolstoy’a)
19. yüzyılın yarısından günümüze kadar nâmı yayılan; büyük Rus edip ve filozof, Lev Tolstoy’u (1828 – 1910) bilmeyen çok azdır. Tolstoy realizmi sanatsal olarak betimleyebilen oldukça edebi harika romanlar ve eserler ortaya koymuştur. Rus toplumunu, askeri durumlarını ve Avrupa’nın 19. yüzyıldaki siyasetini, Napolyon savaşlarını ve onu takip eden süreci, tüm etkileriyle, pürüzsüzsüzlüğü, duygusal düğümlenmeler ve gerkeçlikle betimleyen ”Savaş ve Barış” isimli eseri yazdı. Kimileri eserin mükemmelliğini abartmak için ”modern zamanların İlyada’sı” olarak nitelendirdiler. Bu modern İlyada birçok dünya diline çevrildi. Birçok filme ve diziye aktarıldı.
Yazar’ın gerçeğe en yakın şekilde Rus aristokrat tabakasının yaşam tarzını betimlediği Anna Karenina isimli meşhur gerçekçi romanı, realist çalışmaları arasında yer almaktadır. Tolstoy, kendi asrındaki klasik romancılar gibi iyi ve kötüye odaklanmaktan ziyade roman kahramanlarının fiillerinin gerekçeleriyle ilgileniyordu.
Tolstoy, her ne kadar birçok romanında filozof ve ahlak davetçisi olarak görülse de abartılı safsatadan ve felsefi gizemlerden hoşlanmıyordu. Baktığımızda Tolstoy’u kendi asrında yaşayan birçok kimseden farklı olarak; Avrupa’dan gelen felsefe, kast sistemi ve ahlak yönünden Rus ortodoks toplumunun kolayca dönüştüğü, kapitalizm ve liberalizme kolayca teslim olmayan endişeli bir kişilik olarak görüyoruz. Bundan dolayı Tolstoy küresel bilgeliğe açılmıştır. Hayatının çok erken dönemlerinden itibaren ister ortodoks ister farklı dinlerden olsun ahlaki örnekler aramaya koyulmuştur.
Tolstoy’un şansı yaver gitmişti. Küçüklüğünden itibaren Arap Edebiyatı ile tanışmıştı. ”Alaaddin ve Sihirli Lambası” nı biliyordu. ”Binbir Gece Masalları”nı okumuştu. ”Ali Baba ve Kırk Haramiler, Qamer al Zaman Beyne al – Malik Şehreman” hikayelerini biliyordu. Bu iki hikayeyi, on dört yaşına basmadan önce kendisinde büyük etkiler bırakan hikayeler arasında zikretmiştir. Bu yüzden 1844 yılında Rusya Kazan Üniversitersitesinin, Doğu Araştırmaları Fakültesi’nde Arapça ve Türkçe’ye yöneldi. Eğitim metodunu faydasız bulduğu ve bu durumu sevmediği için 1847 senesinde bu çalışmaları bıraktı.
Öyleyse Tolstoy’u, İslam’ı ve Hz. Peygamber’in (sav) hikmetini (hadislerini) araştırmaya iten neydi? Bununla ilgili ne yazdı? Tolstoy’un nasıl bir kişiliği vardı? Ortodoksluk hakkındaki düşünceleri neydi? İçinde bulunduğu çağdaki kast sistemi hakkında ne düşünüyordu?
Endişe ve İtiraf!
İtiraf isimli kitabında Tolstoy, Çarlık Rusyası’nın milyonlarca insanının zihnine; ülkenin siyaset ve dini yaşamına hakim olan ruhbanların ve papazların din ve din adamları hakkındaki düşüncelerinin arkasında tam bir cesaretle duruyordu. Ona göre bu insanlar ilmi ve fikri hareketin önündeki en büyük engeldi. Tolstoy: ”Basit inanç ve gelenekler yoluyla okullarda benimsediğimiz ve mutlak monarşinin koruma altına aldığı dini eğitimin hayatımızdaki etkisi, günlük hayattan edinilen bilgilerle çatışıp, çeliştiğinde yavaş yavaş azalır. İçimizden bir kimse kalbinin derinliklerinde imanının kök saldığını zannetse de bu imanın pratik hayatta bir etkisi yoktur.
Tolstoy gençliğinden itibaren inancının doğruluğunu devamlı olarak araştırıyordu. Aklı edebiyat ve hikayelerdeydi. Bir felsefe okuruydu. Doğunun haberlerine, tarihine ve hikayelerine aşıktı. Tekdüzelikten nefret ederdi. Kısaca ahlaki ve fikri yüceliğin arayıcısıydı. Kalemiyle yazdığı gibi ”ne olduğunu bilmediği” bir soruyu arardı. Şöyle itiraf ediyordu: ”On altı yaşındayken dua etmeyi bıraktım. Kilise törenlerine ve kilisenin oruçlarına devam etmeyi kendi iradem ve kanaatimle bıraktım. Çocukluğumda öğrendiğim inancı reddettim. Ben Hristiyanlığı reddetmiyorum. Öğretilerine karşı da çıkmıyorum. Ancak bu öğretilerin üzerinde dolaştığı tek hakikat; bu öğreti hakkında bir şey bilmediğimdir.”
Belki de bu fikir kaygısı ve ne olduğunu bilmediği arayışı Tolstoy’u daha ileriye koşmaya sevk etti. Doğuya olan sevgisine rağmen Doğu Araştırmaları Fakültesi’ndeki eğitimini bıraktı. Dağıstanlı İmam Şamil önderliğinde Kafkasya’daki Kazaklar, Çerkesler, Çeçenler ve Dağıstanlı Müslüman halkların bulunduğu orduya karşı savaşa giren Rus ordusuna yöneldi (1871). Ancak Tolstoy bu halkların adetlerinden, cesaretinden ve süvariliğinden etkilenmişti. Ayrıca zengin tabiatları ve yüce dağlarından da etkilenmişti. Bundan dolayı 1863 yılında, gençliğinin baharında ”Kazak” isimli romanını yazdı. Sonrasında son çalışması olan ”Hacı Murat” isimli romanını kaleme aldı.
Tolstoyun geniş bir düş gücü vardı diyebiliriz. Özgürlüğü seviyordu en başta da konuşma ve düşünce özgürlüğünü seviyordu. Müslümanların topraklarında ilerleyen, 19. yüzyılda ve daha öncesinde Osmanlı Devleti aleyhinde planlar yapıp onları katleden Çarlık Rusyası Müslümanlara düşmandı. Fakat Tolstoy bu düşmanlara saygı gösteriyordu. Onların miraslarında, kültürlerinde ve şahsiyetlerinde sözlü ve yazılı olarak dile getirdiği güçlü etkenler görüyordu.
Hz. Muhammed (sav) Müdafaası:
Tolstoy, kendi şehri olan Kazan’da misyoner derneklerin İslam dini ve Hz. Peygambere dair ön yargılarının gerçekle çeliştiğini gördü. Misyonerler, Ruslara İslam dinini ve Peygamber’in (sav) yaptıklarını gerçeğinden farklı bir şekilde gösteriyordu. Peygamber’in (sav) hadislerinden birkaç tanesini seçip, durumun önemini anlatan bir ön sözden sonra bunları şöyle zikretti: ”Bunlar İslam şeriati sahibinin öğretileridir. Bu hadisler insanı doğru yola ileten büyük hikmetler ve değerli vaazlardan ibarettir. Hristiyanlığın öğretilerinden eksiği yoktur.”
Ayrıca ”Peygamber Muhammed’in (sav) Hikmetleri” isimli risalesinin ön sözünde şöyle demektedir: ”Muhammed (sav), Allah’ın tek peygamberi olduğunu söylemedi. Aksine Musa’nın (as) ve İsa’nın da (as) peygamberliğine iman etti. Muhammed (sav) davetinin ilk yıllarında, ümmetini hakka çağıran kendisinden önceki her peygamberinde olduğu gibi eski din mensuplarının yaptığı birçok zulme katlandı. Ancak bu zulümler azmini kıramadı aksine ümmetini hakka davet etmeye sebat etti. Müminler bu dünyada tevazuları, zühtleri, çalışma aşkı ve kanaatleriye diğer Araplardan ayrıldılar. Din kardeşlerinin başına gelen musibetlerin çözümünde onlara yardım etmek için çaba sarf ettiler.”
Ardından Tolstoy, Müslümanların onlara olan düşmanlıklarından nefret etmesine rağmen sahabenin ve tabiin neslinin ahlaki güzelliklerini itiraf eder: ”İslam’ın yayılması büyük ölçüde onların eliyle olması Budistlerin ve Hristiyanların hoşuna gitmese de İslam’ın doğuşunda Müslümanlar zühtleriyle şöhret bulmuşlardır. Hayatlarının temizliği, doğrulukları, faziletleri ile meşhur oldular. Öyle ki etrafında bulunanlar yumuşak huylu olmalarından ve ahlaki güzelliklerinden dolayı hayrete düştüler. İslam dininin faziletlerinden biri de Hristiyanlara ve Yahudilere; özellikle de ilk rahiplere iyi davranmayı tavsiye etmesidir. Onlara iyi davranmayı ve yardım etmeyi emreder. Bu din, mensuplarına Hristiyan ve Yahudi kadınlarla kendi dinlerinde kalmalarına müsaade ederek evlenme izni vermiştir. ”
İslamı, Peygamberini (sav) ve ilk inanan nesli anlatıp, onları kuşatan ahlaklarını açıklayan ön sözden sonra Peygamber’in (sav) hadislerinden bazılarını seçti. Bu hadisleri soylu ve güzel ahlaka ileten safi hikmetler olarak kabul etti. Seçimlerini birbirini takip eden maddeler halinde ele aldı. Örneğin:
- Kişi kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe tam anlamıyla iman etmiş olmaz. Bu hadis Buhari, Müslim ve diğer hadis musanneflerinde rivayet edilmektedir. ” Sizden biri kendisi için istediğini kardeşi içinde istemedikçe iman etmiş olamaz.”
- Sizlere oruçtan, nafile namazdan ve sadakadan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Dediler ki: Evet ey Allah’ın Rasulü. Dedi ki (sav): İki küsün arasını ıslah etmektir. ” Ahmed bin Hanbel Müsned’inde ve diğerlerinde rivayet edilmektedir.
Kiliseyle Karşı Karşıya
Tolstoy, İslam’a ve Hz. Muhammed’in (sav) ”Peygamber Muhammed (sav)’in Hikmetleri” kitabına aldığı sözlerine saygı duyuyordu. Ömrünün sonuna kadar ortodoksluktan şüphe etti. Korkmadan bunu yazıyor ve açıklıyordu. Kilise inancına güzelleme yaparak kabul etmeyi reddetti. Gerçek dinin insanlar arasında eşitliğe davet eden, kötülüğü, öfkeyi ve kişilere baskı kurmayı reddeden din olduğunu düşünüyordu. Bu düşüncelerini ifade ederken yaklaşık yetmiş üç yaşındaydı. 20 Şubat 1901 yılında Kutsal Sinod Tolstoy’un Ortodoks Rus Kilisesi tarafından aforoz edilip, kovulmasına karar verdi.
Kutsal Sinod’un bu kararı alma gerekçesi şuydu: ” Nâmı dünyada yayılan meşhur Rus yazar, doğuştan Ortodoks Kont Tolstoy, Ortodoks öğretisine dayandı ve onunla eğitildi. Kibirli aklı onu kutsal mirasa, İsa’ya ve rabbine küstahlık yapması için aldattı. Tüm insanların önünde kendisini eğiten ve yetiştiren ortodoks kilisesinin kökenini reddetti. Tüm akılsal yeteneklerini ve bilimsel kuvvetlerini kilise ve İsa karşıtı öğretileri yaymaya adadı. Bunu yapma gayesi insanların akıllarından ve kalplerinden babalarının imanını kazımaktır. ”
Tolstoy, Sinod’un bozgunculuk olarak nitelendirdiği bu kararını şöyle cevapladı: ”Sinod’un kararı son derece alçakça bir karardır. Sanki kendileri yazıp, kendileri imzalayan ve sözlerinin doğruluğundan zerre şüphe duymayan kimseler gibiler. Tanrıya içimde bulunanı değiştirmesi ve onlardan biri gibi olmam için dua ediyorlar. Tanrıya bu isteklerini kabul etmediği için teşekkür ediyorum.
Belki de bu şöhret ve güç Kutsal Sinod’un kararında gördüğü çelişki, yolsuzluk ve batılla yüzleşmesinden gelmektedir. Ayrıca Tolstoy adalet, vicdan ve 19. yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarına doğru Çarlık Rusyası’nda katlanılması zor kast sisteminde ezilen fakirleri hissetmeye dayanan ahlaki bir yola çağırıyordu. Bu davet kendisinin Ortodoksluktan kovulmasıyla sonuçlandı. Tüm bu yaşananlar batıdan ve doğudan binlerce çağdaşının kıymetini bilmesini sağladı. Onun hakkında yazdılar. mezhebini, mantığını ve felsefesini övdüler.
Öyle ki modern fikirsel kalkınmanın öncülerinden biri olan, Mısır müftülerinden İmam Muhammed Abduh (1905), Tolstoy’un kiliseden kovulup, aforoz edilmesinin ardından; kendisini metheden, doğru fıtrata ve hakka yakın olan bu duruşuna teşekkür eden iki mektup gönderdi. Bu mektuplardan birinde şöyle diyordu:
”Pek kıymetli Tolstoy! Şahsen sizinle tanışamadık. Ancak ruhunuzla tanışmaktan mahrum kalmadık. Allah size insanları yarattığı fıtrat sırrının bilgisiyle hidayet etsin! İnsanların muvaffak olduğu gayeye sizi de ulaştırsın! Böylece insanların bu dünyaya ilimleriyle yeşermek, amelleriyle de meyve vermeye geldiğini anlayasınız! Dini araştırdınız. Geleneklerin örtüsünü yırttınız. Böyle yaparak tevhidin hakikatine ulaştınız. Sesinizi yükselterek insanları Allah’ın size hidayet ettiği şeye çağırdınız. İnsanların ruhlarını yüklenmek için çalışarak önlerine geçtiniz. Akıllara yol gösterdiğiniz gibi çalışmanlarınızla da motive ediciydiniz.”
1910 yılında, seksen iki yaşına yaklaşırken dev edebiyatçı, eşsiz filozof; sakinleşmeyen, yorulmayan ve Rus toplumunda ahlaki bozulmaya, kast sistemine, zulme ve cahilliğin yayılmasına yol açan kavramları kabul etmeyen Tolstoy vefat etti. Bolşevik devriminin bu büyük devin vefatından yalnızca yedi yılsonra olması tesadüf değildi. Sanki romanlarında, makalelerinde, söylevlerinde ve röportajlarında bu devrimin kıvılcımını ateşlemişti. Bu eserlerin filozof ve ıslahatçı Tolstoy zamanında yaşayan nesil üzerinde derin bir etkisi vardı. Bu radikal devrimin kıvılcımı işte o zaman yakılmıştı. O zaman tutuşturulan bu kıvılcım çarların başlarını, kadınlarını, çocuklarını ve onlarla ilgisi olan her kim varsa başlarını koparmakla kalmamış üstelik başından sonuna kadar tüm dinlerin önünde düşmanca bir tutum sergilemişti.
Çevirmen: Muharrem Suyabatmaz
Kaynak: https://www.aljazeera.net/midan/intellect/literature/2021/6/23/%D8%AA%D9%88%D9%84%D8%B3%D8%AA%D9%88%D9%8A-%D8%A3%D8%B9%D8%B8%D9%85%D9%8F-%D8%A3%D8%AF%D8%A8%D8%A7%D8%A1-%D8%B1%D9%88%D8%B3%D9%8A%D8%A7-%D9%83%D9%8A%D9%81-%D8%B1%D8%A3%D9%89v
Not: İlgili linkte kaynak detayı bulunmaktadır. İyi okumalar dileriz…