Farsça’dan Türkçe’ye geçen pek çok kelime var. Ancak bazen bu kelimelerin anlamlarında değişimler olabiliyor. Dilimize geçen Farsça kelimeleri Türkçeleşmiş bir halde yahut da aslından türemiş olduğu halde kullanabiliyoruz. Örneğin Farsça’da fiil olan bir kelime Türkçe’ye isim halinde geçmiş olabildiği gibi bazen tam tersi de olabiliyor. Ayrıca, Farsça bir kelimeyi dilimize alırken Türkçe’den kelimeler eklediğimiz, bazı harfleri çıkartarak yahut da farklı bir harf ekleyerek aldığımız durumlar oluyor. Bu sebeple kökenlerinin Türkçe mi Farsça mı olduğunu ayırt etmek o kadar da kolay olmuyor. Kelimelerin köklerini incelediğimizde Arapça-Farsça birleşimi kelimelerle de karşılaşabiliyoruz.
Bu yazımızdaki ilk kelimemiz:
Hokka / baz حقه باز
Türkçe’de Hokkabaz el ve dil çabukluğu ile hünerler gösteren kimse veya hilekâr, yalan dolanla iş gören kimseler için kullanılır.
Aynı zamanda el ve dil çabukluğuna, yerli yerinde söz söyleyebilme maharetine, espri ve nükte kabiliyetine, usta ile yardakçısı arasındaki söz oyunlarına, hızlıca illüzyon yapabilip seyirciyi etkilemeyedayanan,Türktemaşasınınenmühim,zahmetlivedikkatçekicikollarındankabuledilen bir oyun türüdür.
Hokkabazlık, memleketimize 15. asrın sonlarında Sefarad Yahudileri tarafından getirilmiştir. Hokkabazlık, getirildiği Avrupa’da, ferdî olarak icra edilen bir sanatken memleketimizde, ecnebi kaynaklarda ‘Merry Andrew’ ismiyle kaydolunan soytarı kılıklı bir yardımcıyla beraber oynatılan bir sanat halini almıştır. [1]
Farsçada da hilekâr, dolandırdı, şarlatan olarak geçmektedir.
حقه / Hokke
Hokke kelimesi Arapça’dır. Hile, oyun anlamındadır
باز / baz
Farsça bir kelime olup sonuna geldiği kelimelere “oynayan” anlamı katarak ‘Farsça usûlüyle’ birleşik kelimeleri meydana getirir. Örneğin Âteş-bâz, Can-bâz, Kumar-bâz gibi kelimeler de ‘oynayan’ anlamına gelen ‘baz’ kelimesi ile meydana gelmiştir.
Hilekâr kelimesi de Arapça-Farsça birleşimi kelimelere örnek olarak verilebilir ancak ‘kar’ kelimesi ile biten kelimeler bir başka yazımızın konusu olacaktır.
İkinci kelimemiz ise:
Girdab / گرداب
Türkçe’de, aynıyla ‘girdap’ olarak kullanılmaktadır ve suyun kendi etrafında fırdolayıburgu gibi dönmesi ve döndüğü yer, su çevrintisi, çevrinti, burgaç eğrim anlamındadır.
گردن/gerden
Farsça’da dönmek mastarından ‘dönen’ şeklindeki fiil hali ile آب/ab ‘su’ anlamına gelen isim ile birleşimi sonucu Farsça’dan Türkçe’ye geçmiştir. Kelime Farsça’da hortum ve şiddetli su döngüsü için kullanılır.
Üçüncü kelimemiz ise kendisinden pek çok kelime türettiğimiz:
کشیدن / keşiyden
Farsça’daki ‘çekmek ’mastarının fiil hali کشی/keşi ‘çekiyor’ dur.
Türkçe’de bu fiilden yararlanarak “çeken, çekici” anlamına gelebilen ve Farsça usûlüyle birleşik sıfatlar yapabildiğimiz kelimeleri görebiliriz. Esrar-keş, ‘esrarçeken’ Cefâ-keş, ‘eziyet ve sıkıntıya katlanan’ Dil-keş, ‘gönül çekici, gönül cezbedici’ gibi kelimler türetilmiştir.
Dördüncü kelime, yineaynı köktengelen:
کشمکش / keşmekeş
کشمکش / keşmekeş ‘çekti çekiyor’ aynı şekilde کشیدن / keşiyden ‘çekmek’ mastarından gelmektedir. Farsça’da çekişmek, mücadele etmek anlamlarındadır.
Türkçe’de ise karışıklık, kavga, çekişme anlamlarına geldiği gibi kararsızlık, tereddüt anlamlarını da barındırır.
Beşinci kelimemiz:
شکم / şekem,şikem
Kökeni Pehlevice olan kelime ‘karın’ anlamındadır.
شکمبه – اشکمبه / şekembe’den, işkembe sözcüğü de bundan türemiştir. Kasaplık hayvanlar da mideyi oluşturan bölümlerin bütünüdür. Farsça’da ‘karın’ olarak kullanılan kelime, yemeklerde ve hayvanların mide, karın gibi bölgelerini tanımlama açısından aynı anlamla Türkçede de kullanılır.
Kelime Türkçe’den Bulgarca, Sırpça ve Yunanca’ya da geçmiştir.
Altıncı kelimemiz:
çehar – su / چهار سو
چهار / çehar ‘dört’, سو / su ‘yönyol’ anlamınındadır.
Birleşik olarak ele aldığımızda manası dört yön, dört yol ve dünyadır. Türkçede ‘çarşı’ olarak kullandığımız bu kelime çeşitli dükkanların bulunduğu, üstü açık veya kapalı alışveriş yeridir. Geleneksel Asya kültürlerinde çarşı, çoğunlukla iki anayolun kesiştiği yerlerde kurulmuştur.
Dükkanlar ve satıcılar, kent merkezini oluşturan kavşak civarında yoğunlaşır. Farsça’da Türkçe’nin aksine çarşı yerine بازار / bazar kelimesi kullanılmaktadır.
Türkçe’de bu iki kelimenin birleştirilerek ‘Çarşın pazar olsun, Allah çarşına pazar versin’ şeklinde bir kullanım karşımıza çıkar. Bu kullanımın anlamı şöyledir:
Alıcı, malını gezerek satan bir satıcı ile yaptığı pazarlıkta anlaşamaz ve alışveriş gerçekleşmez ise, satıcı mallarını toplayıp ayrılırken arada herhangi bir dargınlık, kızgınlık olmadığını ifade etmek için: ‘Allah çarşını pazar etsin!’ der. Dört yönden hangisine gidersen (Kuzey, Güney, Doğu, Batı) git, Allah gittiğin yönde karşına bir pazar yeri çıkarsın ki malını satabilesin.
Anlatılmak istenen ‘ben senden mal almadım ama inşallah malını en kısa zamanda satarsın, sana hayırlı müşteriler dilerim’ anlamında bir deyiş.
Aynı şekilde çarşı kelimesi de Türkçeden Yunanca, Bulgarca ve Sırpça’ya geçmiştir.
Yedinci kelime ise:
çehâr-şenbe / چهارشنبه
چهار / çehar dört demektir. شنبه / şenbe ise gün demektir. Pek çok dilde ve kültürde olduğu gibi Fars kültüründe de haftanın ilk günü pazardır ve günler sayılar ile belirtilir. Örneğin pazar –یکشنبه / yekşenbe- ilk gün, pazartesi -دوشنبه / doşenbe– ikinci gün, salı -سهشنبه / seşenbe– üçüncü gün ve çarşamba -چهارشنبه / çeharşenbe– dördüncü gündür. Türkçe’de de haftanın ortasında bulunan gün için çarşamba kelimesini kullanırız.
Türkçe’ye Farsça’dan geçen ve yukarıda farklı anlam ve yerlerde kullanımını gördüğümüz ‘Pazar’ kelimesi ise bir başka yazımızın konusu olacak.
Sekizinci kelimemizde yine aynı şekilde türemiş olan:
çûbeçehar / چوبه چهار
چهار / çehar ‘dört’ sözcüğü ile Türkçede sıkça karşılaşırız. چوبه / çûbe ise ağaçtan üretilen tahta çubuk, değnek, kamçı, sopa anlamlarındadır. Bu kelime Türkçe’ye ‘çerçeve’ olarak geçmiştir. Pencere veya kapı kanatlarının oturduğu dört köşe, sabit kenarlık; kırılmasını, bozulmasını önlemek, süslemek veya istenen yere asabilmek için bir şeyin etrafına geçirilen kenarlık anlamlarına gelir.
Farsça’da aynı manası ile kullanıldığı gibi, bu kelimeyle beraber eşanlamlı olan başka kelimelerde kullanılmaktadır.
Dokuzuncuveson kelimemiz:
berduşhane / خانه بردوش
Farsça’da خانه / hane ‘ev’ demektir. بر / ber ‘üzeri, üst, yukarı’ anlamlarını taşır. دوش / duş ‘omuz’ Pehlevice asıllı bir kelimedir ve خانه بردوش /haneberduş ‘evi omuzlarında’ anlamına gelmektedir.
Berduş: evi yeri olmayan, başıboş(kimse), serseri anlamında kullanılır Türkçe’de. Aynı zamanda çantası sırtında gezginler için de bu kelime söylenir.
Bir şarkıda söylendiği gibi;
من رام چشم تو / men ram çeşme to
“gözlerine tutkun olan ben”
همچون چشم تو خموشم / hemçun çeşme to hamuşem
“gözlerin gibi suskun”
چون سرگی سویت, خانهبردوشم / çun ser giysuyet haneberduşem
“ve saçların gibi berduşum” [2]
- Şalom Gazetesi, Erdem Beliğ Zaman yazısı
- Şarkı adı vagebond
Sümeyye Yüce