Arapça Kalıp İfadeler, Arapça Cümleler, Arapça Kelimeler, Arapça Romanlardan Örnekler, Arapça İleri Seviye Cümleler
Cümle veya Kalıp | Anlamı | Açıklamalar | |
1. | لا مكان في شركتي لمن يتحدى الحكومة | Hükümete karşı gelen biri
için şirketimde yer yok |
|
2. | لا أريد أن يكون لي أي علاقة بـ… | … ile aramızda en ufak bir
ilişki olsun istemiyorum … ile hiçbir ilişkim olsun istemiyorum |
|
3. | لأول مرة في حياتي أخضع للاستجواب | Hayatımda ilk defa sorguya alınıyorum | |
4. | القطاع العام | Kamu sektörü | |
5. | لم أضيع وقتا فقد + فعل ماض | Hiç vakit kaybetmeden … | |
6. | لم يفكر أحد في تقديم العون له | Kimse ona yardım etmeyi düşünmedi | |
7. | إن مجرد تذكّر ذلك يُحزنني | Sadece bunu hatırlamak bile beni üzüyor | |
8. | تُرى ماذا يخبّئ لنا المستقبل | Acaba gelecek bizim için neler saklıyor | |
9. | المدينة مثل مستشفى المجانين | Şehir tımarhane gibi | |
10. | نظّم حياته | Hayatını düzene soktu | |
11. | والأهم من ذلك كله … | Hepsinden önemlisi… | |
12. | سأقبل جبينك الطاهر في الوقت الذي أريد | Senin temiz alnını istediğim zaman öpeceğim | |
13. | استخرج جواز السفر | Pasaport çıkardı | |
14. | أريد أنهى الإجراءات بأسرع ما يمكن | İşlemleri olabildiğince hızlı bitirmek istiyorum | |
15. | جهة حكومية | Devlet kurumu | |
16. | صورة فوتوغرافية | Vesikalık fotoğraf | |
17. | أشار بيده إلى | Eliyle …’e işaret etti | |
18. | كان يجلس إلى جواري | Yakınımda oturuyordu | |
19. | نظرت إليه في شك | Ona şüpheyle baktım | |
20. | سأرحل إلى غير رجعة | Bir daha dönmemek üzere gideceğim | |
21. | القائمة السوداء | Kara liste | |
22. | دارت بي الأرض | Dünya başıma yıkıldı | |
23. | أبحث لي عن واسطة | Kendim için bir referans arıyorum | |
24. | أصبحنا وجها لوجه مع الحياة بكل مَتاعبها ومفاجآتها | Hayatın bütün zorluk ve
sürprizleriyle yüz yüze/karşı karşıya geldik |
|
25. | الطالب المثالي | Örnek öğrenci | |
26. | أخذوا الطالب الذي يليني في الترتيب | Sıraya göre benden sonra gelen öğrenciyi aldılar | |
27. | منذ متى يفكرون في مصلحتي | Ne zamandan beri benim iyiliğimi/menfaatimi düşünüyorlar | |
28. | عليك طاعة الأوامر وإلا ساقوك إلى المعتقل من جديد | Emirlere itaat etmen gerek yoksa seni tekrar içeri atarlar | Türkçedeki halk kullanımı dikkate alınarak |
29. | هو متأكد أني يقظ برغم إغماض العين | Göz yummama rağmen farkında/ayık olduğumdan emindi | |
30. | جلس على الجانب الأيسر للمكتب | Ofisin en soluna oturdu | |
31. | من أجل لقمة العيش | Ekmek parası için | |
32. | كنت أعرف أن لساني يتكلم بلغة وقلبي يتكلم بلغة أخرى | Dilimin başka kalbimin başka konuştuğumun farkındaydım | |
33. | مصلحة البلد فوق المصالح الفردية | Ülkenin çıkarı kişisel çıkarların üstündedir | |
34. | قضية التحفظ | Tutuklama | كلمة مهذبة بديلة عن الاعتقال |
35. | دبر لي العمل | Bana iş buldu/ayarladı | |
36. | من يدري كيف عرف | Kim bilir nasıl öğrendi | |
37. | أخذ المفتش نفَسا عميقا من سيجاره | Müfettiş sigarasından derin bir nefes çekti | |
38. | اكتسب الخبرة | Tecrübe kazandı | |
39. | حصل على مؤهلة | Beceri kazanmak | |
40. | معظم الذين رحلوا | Gidenlerin çoğu | |
41. | الشجرة التي لا تظلل على أهلها، حلال قطعها | Özdeyiş | |
42. | اعتقله دون مبرر | Onu sebepsiz yere tutukladı | |
43. | التفت إلى الرجل الجالس على اليسار | Solunda oturan adama döndü | |
44. | إن الوقاية خير من العلاج | Hastalıktan korunmak ilaç içmekten daha iyidir | özdeyiş |
45. | أشعل سيجارة | Sigara yaktı | |
46. | أعرف ما يدور في رأسك | Aklından ne geçtiğini biliyorum | |
47. | من تظن نفسك! | Sen kendini ne zannediyorsun! | |
48. | لا أريد أن أسمع منك كلمة واحدة | Senden tek bir kelime bile duymak istemiyorum | |
49. | إن أمثالك يجب أن يلقوا في السجن إلى الأبد | Senin gibilerin sonsuza dek hapse atılması gerek | |
50. | تنفيذ الأوامر التي تصدر إليه من أعلى | Yukarından gelen emirlerin yerine getirilmesi | |
51. | ليتني سمعت نصيحتك | Keşke sözünü/tavsiyeni dinleseydim | Olaylar olduktan sonraki pişmanlık |
52. | يقع المقهى على ناصية شارع | Kafe cadde tarafında bulunuyor/kalıyor | |
53. | كثيرا ما كنت أجلس هناك | Çoğunlukla orada oturuyordum | Vakit geçirilen bir yerden bahsederken |
54. | متعاطي المخدرات | Uyuşturucu kullanan | |
55. | ولذا فهو يحظى باحترام الجميع | Bu yüzden herkesin saygısını kazanıyor | |
56. | اتجه صوب الرصيف المقابل | Karşı kaldırıma yöneldi | |
57. | المرتّب سيكون في حدود الثلاثين جنيها بصفة مبدئية | Maaş başlangıçta 30 cüneyh civarında olacak | |
58. | قلّ من يلتزم بالدستور الأخلاقي | Ahlaki kurallara riayet edenler azaldı | |
59. | أي إنسان أنت! | Sen nasıl bir insansın! | |
60. | أشعر أن لي قيمة | Kendimde bir değer olduğunu hissediyorum | |
61. | المباني العشوائية | Gecekondu yapılar
Kaçak yapılar |
plansız ya da ruhsatsız olarak inşa edilen çeşitli boyutlardaki yapılar |
62. | سيقذف به وراء الشمس | Hapse atılacak | Mecazi kullanım, güneşin ardına atılacak |
63. | الغربال الجديد له شدة | التحمس في البداية | özdeyiş |
64. | في وقت فراغي | Boş vaktimde | |
65. | طلب أجر إضافي | Ek ücret talebi | |
66. | رئيس رابطة العلماء | Alimler birliği başkanı | |
67. | رئيس قسم | dekan | |
68. | لا يصح أن أعمل من وراء ظهره | Arkasından iş yapmam doğru olmaz | |
69. | اصطياد النساء | Kız tavlama | |
70. | هو في حاجة إليك | Onun sana ihtiyacı var | |
71. | إنني أقضي معظم وقتي في العمل | Vaktimin çoğunu işte geçiriyorum | |
72. | استقال من عمله | İşinden istifa etti | |
73. | لن تعمل ما دام دخلي يوفر للأسرة احتياجاتها الأساسية | Benim gelirim bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşıladığı sürece o çalışmayacak | |
74. | احرص أن يكون وحده | ||
75. | طلب من الحضور أن يخرجوا | İçerdekilerden çıkmalarını istedi/talep etti | |
76. | وجهك يوحي بالثقة | Yüzünden güven akıyor | |
77. | وقّع على الأوراق وسلّمها لي | Evrakları imzalayıp bana teslim etti | |
78. | مُقاول | Müteahhit | |
79. | حققوا ربحا يُذكر | Hatırı sayılır bir kar elde ettiler | |
80. | واظب على صلاته | 5 vakit namaz kılmaya gayret etmek | |
81. | كيف سقط في مستنقع الرشوة | Rüşvet batağına nasıl düştü | |
82. | دُقّ الباب | Kapı çaldı | |
83. | انغرست كلمة … في قلبي كالسكين | … kelimesi kalbime bir bıçak gibi saplandı | |
84. | لا يغرنك الأشكال المادية التي يجعلون منها رموزا للتقدم والتطور والتنمية، فالحضارة والتقدم أخلاق | ||
85. | أخذت أروي له ما حدث بالتفصيل | Olanları ayrıntılı bir şekilde ona anlatmaya başladım | |
86. | الحقيقة المُرة | Acı gerçek | |
87. | القانون لا يحمي المغَفَّلين | Kanun aldananları korumaz | özdeyiş |
88. | المشكلة ليست بهذه الدرجة من التعقيد | Sorun bu derece karmaşık değil | |
89. | حلُها ميسور | Çözümü basit | |
90. | أنا لا أصلح لأمر كهذا | Ben böyle bir iş için uygun değilim | |
91. | لم تترك الحكومة لنا خيار | Hükümet bize başka seçenek bırakmadı | |
92. | حاميه حراميه | Onun koruyucusu asıl zarar verenidir | özdeyiş |
93. | رجل الأعمال | İş adamı | |
94. | ابن لنفسك بيتا من دور واحد | Kendine tek katlı bir ev yap | |
95. | لن يُدخلوا لك الماء والكهرباء إلا بالرشوة | Rüşvetsiz sana su elektrik bağlamazlar | |
96. | أنت لا تختلف كثيرا عنه | Sen ondan çok farklı değilsin
Senin ondan çok bir farkın yok |
|
97. | ما زلتَ ملتصقا به | Hala ona bağlısın | çalışan olarak |
98. | إن الأمر ليست بالبساطة التي تصورتها في البداية | İş, başta düşündüğüm kadar basit değil | |
99. | مُعيد بالكلية | Fakültede asistan | |
100. | ألا تخاف أن يعاقبك أو يُبعدك إذا ما عرف أنك تعرض به وتنتقده؟ | Senin ona karşı gelip onu
eleştirdiğini öğrendiğinde seni cezalandırmasından veya uzaklaştırmasından korkmuyor musun? |
|
101. | كنت أمرُّ عليها من آن لآخر | Zaman zaman ona uğrardım | |
102. | جلست على مقربة منها | Ona yakın oturdum | |
103. | الحرف الصغيرة | Küçük esnaf | |
104. | لم يحدث أمر جديد يعكّر على صفوي | Ağzımın tadını bozacak yeni bir şey olmadı | |
105. | ما أقسى الانتظار! | Ne uzun bir bekleyiş! | |
106. | قد قاربت الساعة العاشرة مساء | Saat akşam ona yaklaştı | |
107. | جاوزت الساعة الحادية عشرة مساء | Saat akşam on biri geçti | |
108. | تركني ومضى | Beni bırakıp gitti | |
109. | عُدت من حيث أتيت | Geldiğim yerden geri döndüm | Aynı yolu kullandım anlamında |
110. | المذياع مفتوح على آخره | Radyo da sonuna kadar açık | Ses anlamında |
111. | يتردد صداه في الساحة | Sesi alanda yankılanıyor | |
112. | يجب أن يستطيع الإنسان أن يعبر عن وجهة نظره دون خوف | İnsan kendi görüşünü korkusuzca ifade edebilmeli | |
113. | إن إنسانيتي تتضاءل رويدا رويدا | İnsaniyetim yavaş yavaş azalıyor | |
114. | لقد أدركت مع مرور الوقت أن … | Zaman geçtikçe anladım ki … | |
115. | قالت وهي تواصل العد | Saymaya devam ederken şöyle dedi | |
116. | لا أستطيع أن أصرف نفسي عن التفكير في … | Kendimi … düşünmekten alıkoyamıyorum | |
117. | لعل المعلمة أدركت ما انتابني من قلق، قالت | Öğretmen beni endişelendiren şeyi anlamış olmalı ki şöyle dedi | |
118. | تاجر مخدرات | Uyuşturucu satıcısı/taciri | |
119. | ما صلته بالحاج؟ | Onun hacıyla ne bağlantısı var? | |
120. | مناعتي للأحزان تقوى يوما عن يوم | Hüzne olan bağışıklığım günden
güne güçleniyor/artıyor |
|
121. | يستغل مختلف الوسائل للبلوغ غايته | Amacına ulaşmak için farklı vesileleri/yolları kullanıyor | |
122. | يتصرف ببساطة وتلقائية | Gelişigüzel ve fevri davranıyor | |
123. | أثار شبهة | Şüphe çekmek | |
124. | أنا طوع أمرك | emrindeyim | |
125. | إنه معروف على نطاق واسع | Geniş bir çevrede biliniyor | |
126. | لم أفهم ما يرمي إليه | Neyi kast ettiğini anlamadım | |
127. | إن إشارة من إصبعها تقيم الدنيا وتقعدها | Bir parmak işareti dünyayı yerinden oynatır | |
128. | أهذا الحد!! | O kadar!! | Şaşırma anlamında |
129. | المباحث العامة | Polis komiserliği | |
130. | سوف نبحث عن حل | Bir çözüm arayacağız | |
131. | قاعة الانتظار | Bekleme salonu | |
132. | مئذنة المسبحة | Tesbihin imamesi | |
133. | أخد يتصفح الكتالوج | Kataloğu karıştırmaya başladı | |
134. | نظر إلي نظرة ذات معنى | Bana manalı manalı baktı | |
135. | إنني لا أريد أن ألقي نفسي في مشاكل | Başımı derde sokmak istemiyorum | |
136. | هل تخاف أن ينتقض وضوءك | Abdestinin bozulmasından mı korkuyorsun | |
137. | يجب أن أجاري الجو | Ortama ayak uydurmam gerek | |
138. | تضاعف مرتبي | Maaşım iki katına çıktı | |
139. | السائق الخصوصي لصاحب الشركة | Şirket sahibinin özel şoförü | |
140. | الغاية تبرر الوسيلة | Amaç, aracı meşrulaştırır | özdeyiş |
141. | لست المسؤول عما يجري | Olanlardan ben sorumlu değilim | |
142. | انتهى التصميم بعد التعديلات | Tasarım, düzeltmelerden sonra bitti | |
143. | أخذ الحديث يدور بنا هنا وهناك | Ordan burdan konuşmaya başladık | |
144. | مضيعة للوقت | Vakit kaybı | |
145. | الآن أفهم لماذا يموت رجل من أجل مبدأ | İnsanın bir ilke uğruna neden öldüğünü şimdi anlıyorum | |
146. | كش ملك | Şah-mat | Satranç terimi |
147. | رُقعة شطرنج | Satranç tahtası | |
148. | أخذت أبحث عن مخرج | Bir çıkış yolu aramaya koyuldum | |
149. | دارت بي الأرض | Dünya başıma yıkıldı | |
150. | جلست على ركبتي | Dizime oturdu | |
151. | تجارب صبيانية تافهة | Önemsiz çocukça tecrübeler | Bir konu hakkında bilgili olup olmadığı sorulduğunda |
152. | المقعد الخلفي | Arka koltuk | Araba vb. |
153. | انصرف السائق بعد أن أنزلني | Şoför beni indirdikten sonra gitti/ayrıldı | |
154. | الشرطي الواقف بالباب | Kapıda duran polis | |
155. | التقارير تدعو للارتياح | Raporlar mutluluk verici | |
156. | إن وجهك وسيم | Yüzün güzel | |
157. | إذا اقتضى الأمر… | Gerekirse… | |
158. | جذب نفسا عميقا من السيجارة | Sigaradan derin bir nefes aldı | |
159. | إن الله يسمع دبيب النملة السوداء، على الصخرة الصماء، في الليلة الظلماء | Umutsuz bir durumda teskin etmek için kurulan cümle | |
160. | نزوة عابرة | Geçici heves | |
161. | أنجز ما يوكل إلي على أكمل وجه | Bana verilen işi en güzel şekilde yaparım | |
162. | ناس هايصة وناس لايصة | Özdeyiş | |
163. | يموت الزمّار وإصبعه يلعب | Zurnacı ölür parmağı oynar | Özlü söz |
164. | إنهم يريدون التخلص مني بأي شكل | Benden bir şekilde kurtulmak istiyorlar | |
165. | النتيجة المحتملة | Olası sonuç | |
166. | إنهم يلعبون معنا لعبة القط والفأر | Bizimle kedi fare oyunu oynuyorlar | |
167. | لم أصدق أذني | Kulaklarıma inanamadım | |
168. | لماذا أنا بالذات | Neden özellikle ben | |
169. | أخذنا بعد ذلك نعد العدة للسفر إلى باريس | Ondan sonra biz parise gitmek için hazırlık yapmaya başladık | |
170. | خرجتْ وحدها لإنجاز بعض الأعمال | Bazı işleri halletmek için yalnız dışarı çıktı | |
171. | لأنها في أمَسّ الحاجة إليك | Çünkü sana çok ihtiyacı var | |
172. | إنها المشيئة الإلهية | Takdiri ilahi | |
173. | هل الحياة إلا سفر دائم | Hayat daimi bir yolculuk değil midir | |
174. | لقد فاته القطار الأول | İlk treni kaçırdı | |
175. | أو خُيّل إلي ذلك | Ya da bana öyle geldi | |
176. | لقد فرغوا بعض الكلمات من محتواها | Bazı sözlerin içini boşalttılar | |
177. | لا يثير أدنى مشكلة | En ufak bir sorun çıkarmaz | |
178. | إن وراءها رؤوسا كبيرة | Onun arkasında büyük insanlar var | Arkası sağlam anlamında |
179. | إننا نعمل على أعلى مستوى | ||
180. | أشعل سيجارة | Sigara yaktı | |
181. | هذه فرصة العمر | Bu hayatının fırsatı | |
182. | هل في الوجود نعمة أعظم من ذلك | Dünyada bundan daha büyük bir nimet var mı | |
183. | حفلة تنكيرية | Maskeli parti/balo | |
184. | أحنت ظهرَه السنون | Seneler belini büktü | |
185. | جفّف عرقه | Terini sildi | |
186. | أصبح لي سيارة خاصة بسائقها | Şoförlü özel arabam oldu | |
187. | أصرت على موقفها ولم تتزحزح عنه قيد أنملة | ||
188. | إذا حدث ذلك -لا قدر الله- فلن يكون لأي شيء معنى | Eğer böyle bir şey olursa -allah göstermesin- hiçbir şeyin anlamı kalmaz | |
189. | أبدى وجهة نظر معقولة | Mantıklı bir görüş öne sürdü | |
190. | فاتحة الشهية | İştah açıcı | |
191. | أخذ الدواء إكراما لي | Benim hatırıma ilacı içti | |
192. | لم تعد ممنوعا من السفر | Artık seyahat yasağın yok | |
193. | اكتفيت بهز رأسي | Başımı sallamakla yetindim | |
194. | عملية الوزن | Tartı işlemi | Uçakta valizlerin tartılması |
195. | النداء الأخير | Son çağrı | Havaalanlarında |
196. | على جميع الركاب التوجه إلى بوابة رقم 3 لركوب الطائرة | Yolcuların uçak alımı için 3 numaralı kapıya gelmeleri (rica olunur) | Havaalanı anonsu |
197. | الرحلة رقم 5 المغادرة إلى باريس | 5 numaralı paris seferi | Havaalanı anonsu |
198. | جاذبية | Yer çekimi | |
199. | قبّلني على ملأ من الناس | Beni insanların önünde öptü | |
200. | إنني لا أطيق مجرد التفكير في هذا الاحتمال البشع | Bu kötü ihtimalin düşüncesine
bile katlanamıyorum |
|
201. | تواريت جانبا حتى لا يراني | Beni görmesin diye kenara
çekildim |
|
202. | الجميع أحرار فيما يفعلون | Herkes istediğini yapmakta özgür | |
203. | طلبت الحجز على أول طائرة مغادرة إلى القاهرة | Kahireye giden ilk uçak için yer ayırttı | |
204. | عِشت! | Yaşa! | Güzel bir şey söyleyene karşı |
205. | قلت لمن معي | Yanımdakine şöyle dedim | |
206. | عدونا خبيث | Düşmanımız sinsi | |
207. | لا نعرف ما يدور خلف الستار | Perdenin ardında neler döndüğünü bilmiyoruz | |
208. | ننتظر متشابكي الأيدي | Eli kolu bağlı bekliyoruz | |
209. | في أتون المعركة | Savaşın en kızgın/çetin zamanında | |
210. | عَتاد | Mühimmat | |
211. | ضِمادة | sargı | |
212. | ذَخيرة | cephane | |
213. | سقط النظام | Sistem çöktü | |
214. | الحكومة تزعم أنني رجعي | Hükümet gerici olduğumu iddia ediyor | |
215. | بعد يومين كنت على رأس عملي | İki gün sonra işimin başındaydım |
Abdülhak Navruz