Küreselleşme olgusuyla birlikte hayatın kılcal damarlarından soyutlanarak, Bilgi Çağı’nın derinliklerinde giderek kaybolduğumuz bir dönemi yaşamaktayız. Günümüzde yaygınlaşan teknolojik bağımlılık, bireylerin hayatlarını tamamen değiştirmektedir. Bu bağlamda insanların sosyo-kültürel değerleri, günlük konuşma dili, ikili ilişkileri devamlı olarak evrilmektedir. Sosyal medyanın yaşamımızın temel dinamiği haline gelmiş olması çeşitli açılardan incelenmesi gereken hassas bir konudur. Özellikle kullanımın çok küçük yaşlardaki çocuklardan en yaşlı insanlara varıncaya kadar geniş bir yelpazede çeşitlilik göstermesi bu konuda sağlıklı bir analizin yapılmasını elzem kılmaktadır. Yazımızda da sosyal medya ağlarının bireyler üzerindeki siyasi tavır\duruş, etki gücü, algı yönetimi ve üslupta oluşturduğu reaksiyonlardan bahsetmeye çalışacağız.
Siyaset üzerine düşüncelerini dinlediğim yaşı epeyce geçkin olan insanlarımızda dikkatimi çeken husus, politika konuşurken çoğunun dikkatli bir konuşma dili seçtiği ve üslubunu da buna göre ayarladıklarıydı. Bu insanlarda en ufak bir argo, küfür vs. duymak mümkün bile değildi. Muhalif veya iktidar yanlısı olsun eski Türkiye’de gençlik yıllarını geçirmiş, darbelerin, muhtıraların gölgesinde büyüyüp olgunlaşmış insanlardı bunlar. Zamanın başbakanına, bakanlarına, ileri gelen devlet ricaline karşı düşünce ve söylemlerde makama ve devlete olan saygı hep gösterilmiş. Burada altını özellikle çizmek istediğim husus ise bu hassasiyeti gösteren kesimin marjinalleşmeyen ve gündelik hayatıyla ilgilenen ‘‘sade’’ olarak da tabir edilen insanlar olduğunu da hatırlatmak gerekir. Bu insanlar, kahvehanelerde ellerinde okudukları gazeteleriyle ülkenin gidişatı üzerine görüşlerini belirtmişler, düşüncelerini belli bir sınırlılık içerisinde ifade etmişler.
Televizyon ve özellikle de internetin toplumumuzun fay hatlarını derinden sarstığı bir dönemde ortaya çıkan sosyal medya, birçok yeniliği ve değişimi beraberinde getirdi. Olaya siyaset açısından baktığımızda artık her vatandaşın proaktif bir şekilde tüm gelişmelere müdahil olduğunu görmekteyiz. Bugün sosyal medya aracılığıyla insanlarımız siyasi görüşlerini doğrudan tüm kullanıcılarla paylaşabiliyor. Sanal ortamda gündemi ve ideolojisini tartışabiliyor, gelişmeleri an ve an bulunduğu her noktada rahatlıkla takip edebilme fırsatı yakalayabiliyor. Bu duruma bireylere sınırsız bir dünyanın kapılarını açması ve yaşanan gelişmeler karşısında haberdar olmasını sağlaması bakımından olumlu yaklaşılabilir. Ancak sosyal medya ağlarının sağladığı sınırsız erişilebilirlik ile sınırsız özgürlük alanı kültürel değerlerin, etnik kimliklerin, dini kutsalların zaman zaman çiğnenmesine, aşağılanmasına ve yozlaştırılmasına neden olmaktadır. Siyasi ideolojiler ve siyasi tavır alanlar da bu bağlamda en çok hakarete uğrayan kesimler olarak dikkati çekmektedir. Sosyal medyanın kullanıcılara sunmuş olduğu sınırsız erişi(m)lebilirlik ile özgürlük alanı, toplumumuzun kutuplaştırılmasına, insanlarımız arasındaki nefret ve kin duygularının körüklenmesine sebebiyet vermektedir.
Sosyal medya ağlarının siyaset mekanizmasını manipüle etmeye elverişli global yapısı endişe verici bir boyuttadır. Bireylerin beyinlerinden geçen tüm düşünceleri açığa çıkaran ve adeta içgüdüsel bir ivedilik refleksi ile tüm dünyayla paylaşmasını sağlayan sosyal medya, siyaseti doğrudan etkileyebilmektedir. Asparagas haberlerin, yalan, iftira, hakaret ve nefret içerikli paylaşımların ülkemizde revaçta olduğu göz önünde bulundurulduğunda sosyal medyanın siyaset üzerinde şimdiye kadar görülmemiş bir algı yönetimi yaptığı belirtilmelidir. Toplumumuzun özellikle hassas olduğu milli değerler ile dinin sosyal medyada bir kukla gibi kullanılarak araçsallaştırılması, alt tabakadan üste doğru artarak devam eden eylem, karşıtlık, şiddet ve tepkisel davranışların sergilenmesine ortam hazırlamaktadır. Sosyal medya ağlarının insan davranışları üzerindeki şok edici etkisi, seçilmiş meşru hükümetlere biçim vermeye dönük kitlesel protestolar düzenlemeye kadar ileriye gidebilmektedir.
Algı yönetiminin ürkütücü boyutu, toplumumuzun hangi saikler doğrultusunda siyasal hareketlere yöneldiğinin tespit edilip öğrenilmesi ve ona göre dizayn edilmesi suretiyle sosyal medya ağlarına yansıtılmaktadır. Yani, bir bireyin siyasi duruşunun kırmızı çizgilerinin aşılması hasebiyle veyahutta onun hayatında değer verdiği olguların manipüle edilip değersizleştirilmesinin, yok hükmünde sayılmasının aslında siyasiler veya siyasi ideolojilerce yapıldığının gösterilmesiyle derin bir kaos, kargaşa ve kutuplaşmanın tohumları atılmaktadır. Lokal bir olayın sosyal medya aracılığıyla bölgesel sınırını aşıp tüm ülkenin meselesi haline dönüştürülmesi artık çok kolaylaştırılmıştır. Bir bölgede meydana gelen eylemin sanal ortamdan diğer bölgelere domino etkisiyle çabuk, planlı ve toplu bir şekilde yayılması artık her ülke siyasilerinin dikkatle incelemesi gereken bir husustur. Çünkü sosyal medya ağlarında oluşturulan algı yönetimi, bireyleri normal şartlarda olduğundan daha hızlı etkilemektedir. Sosyal medya ortamından paylaşılan yazı, resim, video ve karikatürlerin tahrik ve rencide edici, aşağılayıcı, iftira odaklı ve gerçeklikle alakası olmayan bir şekilde kullanıcılara sunulması bireysel veya kitlesel olarak sarsıcı geri dönüşlere neden olmaktadır. İnsanlarımız bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yapılan paylaşımlara en ağır şekilde karşılık verebilmektedir. Böylesi bir durumda edebe ve ahlaki değerlerle örtüşmeyen söylemlerin devasa bir boyutta tezahür ettiği söylenebilir. Siyasi meselelerde akıl, mantık, izan değerlerini zorlayan bu söylemler ülkemizin siyasi kültürüne de olumsuz bir etki oluşturmaktadır. Ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, hükümetine ağza alınmayacak cinsten birçok söylemler sosyal medya ortamlarında her gün paylaşılmaktadır. Sadece iktidara yönelik olarak olmayan bu durum ülkenin diğer parti liderlerine, muhalefetine de yapılmaktadır. Sosyal medya tahammülsüzlük boyutunun zirve noktası yaptığı, sloganist demeçlerin ön planda tutulduğu, birlikteliğimizin yegane hazinesi olan kültürel değerlerimizin kutuplaşmanın metası olarak kullanıldığı bir ortam haline gelmiştir.
Sosyal medyanın siyaset mekanizması üzerinde yapmış olduğu algı yönetimini kırmak için ülkenin politika yapıcılarının ve her gün televizyonlarda yorumculuk yapan aydınların üsluplarına dikkat etmesi gerekmektedir. Bugün 18 yaşın altındaki gençlerin siyasetin gündelik tartışmaları içerisine sosyal medya aracılığıyla müdahil olması zihinlerin kararmasına, sağlıklı düşünme ve analiz etme yetisinin kaybedilmesine sebep olmaktadır. Sosyal medya ağları üzerinden paylaşılan her habere her yoruma anında itibar edilmemeli, işin aslı güvenilir kaynaklardan araştırıldıktan sonra konuyla ilgili yorum veya paylaşımların yapılması gerekmektedir. Sosyal medyanın toplumumuzda açmış olduğu kutuplaştırıcı tavrın ülkenin siyasi ortamından etkilendiği de aşikârdır. Siyasetin dilinin sertliği veya yumuşaklığı sosyal medyaya doğrudan yansımaktadır. Son olarak Bilgi Çağı’nı yaşadığımız şu günlerde iki ucu da keskin olan sosyal medya ağlarının yakın gelecekte bugünkünden daha fazla ve daha etkin bir şekilde algı yönetimi oluşturacağı ve siyaseti daha çok şekillendireceğini söyleyebilmek mümkündür.
One comment
Aydın Serdar Kuru
18 Aralık 2016 at 04:09
Algı Yönetimiyle alakalı bu güzel yazı için teşekkür ederim
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
http://www.serdarkuru.com