İlim ve Medeniyet

ABD AMBARGOLARI GÖLGESİNDE HİNDİSTAN-İRAN İLİŞKİLERİ

Özet

Hindistan-İran ilişkilerinin genel seyrine bakıldığında Soğuk Savaş sonrası ilişkilerin gidişatını, ABD ambargolarının belirlediği görülmektedir. Körfez savaşından sonra ABD’nin müdahaleleri ile siyasi ve ekonomik ilişkiler zaman zaman iniş-çıkışlar yaşasa da tarafların özellikle ekonomik alanda birbirlerinden kopamadıkları dikkat çekmektedir. Bir taraftan Hindistan-İran ilişkileri hiçbir zaman istenilen bir seviyeye ulaşamamışken öte yandan ikili arasındaki ticari ilişkiler sürekli artan bir eğilime sahip olmuştur. Hindistan hem İran hem ABD ile ilişkileri hassas bir denge politikasıyla rayında tutmaya çalışmaktadır. ABD ve İran arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında ABD’yi tercih eden Yeni Delhi yönetimi, Tahran’la ilişkilerini koparmamaya da özen göstermektedir. İran ise ABD’nin müttefiki olan Hindistan’la geliştirdiği iş birliği ile hem petrol ve doğal gazına pazar bulmaya hem de maruz kaldığı dışlanmışlıktan kurtulmaya çalışmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hindistan, İran, ABD, Hindistan-İran ilişkileri, Ekonomik yaptırımlar.

Abstract

It is seen that the United States embargoes have determined the course of the post-Cold War relations when  looking at the general trend of the relations between India and Iran. After the Gulf War, with the intervention of the U.S.A. political and economic relations  have fluctuated from time to time. Nevertheless, It is noteworthy that the sides are not separated from each other, especially in the economic field. On the one hand, India-Iran relations have never reached the desired level, on the other hand, trade relations between the two countries have a growing trend. India is trying to keep relations well with both Iran and the United States with a delicate balance policy. The New Delhi administration, which prefers the USA when it has to make a choice between the USA and Iran, also pays attention to not breaking off its relations with Tehran. Iran, on the other hand, is trying to find a market for its raw oil and natural gas by means of its cooperation with U.S.A’s ally India and trying to get rid of the exclusion.

Key words: India, Iran, U.S.A, India-Iran relations, Economic sanctions.

 

Giriş

Soğuk Savaş sonrası idealist bir dış politikayı terk ederek pragmatist bir politika benimsemeyi ilke edinen Hindistan, özellikle ekonomik alanda başlattığı çok boyutlu reform politikaları kapsamında, devletin dış ticaret ve yatırımlar üzerindeki mutlak egemenliğini kademeli olarak sona erdirerek ekonomik yapısını liberalleştirmeye başlamıştır. Son yıllarda yakaladığı ekonomik büyümeye paralel olarak artan enerji ihtiyacı, büyümeyi sürdürebilmesi için gerekli enerji kaynaklarını temin etmeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda bakıldığında sahip olduğu zengin enerji kaynaklarının yanında gerekli müşteriyi bulmakta güçlük çeken İran, Hindistan’ın artan enerji talebine cevap verebilecek başlıca ülkeler arasında gelmektedir. İkili arasındaki ilişkiler, Hindistan’ın enerji ihtiyacını karşılarken, İran için de büyük bir stratejik ortak olan Hindistan vasıtasıyla, uluslararası dışlanmışlıktan kurtulmanın çabasıdır.

Tahran, Yeni Delhi’yi emperyalist ambargoları saf dışı bırakan bir aktör olarak lanse etmeye çalışırken, Yeni Delhi ise Tahran’ı Hindistan milli çıkarları adına stratejik bir ortak olarak görmüş ve ilişkilerini pragmatizm çerçevesinde şekillendirmiştir.  İki ülkenin ilişkilerini doğal olarak etkileyen en önemli etkenlerden biri, sahip oldukları jeopolitik konumlarıdır. Dünya petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 50’sinin geçtiği deniz trafik rotasına yakınlığı ve sahip olduğu limanlarla İran, Hindistan’ın yeni pazarlara açılması açısından stratejik bir konuma sahipken, Hindistan, İran’ın müttefik edinmesi açısından önemli bir konuma sahiptir.

İran ve Hindistan arasındaki ilişkileri şekillendiren ana etkenlere bakıldığında; Hindistan açısından İran’ın jeo-stratejik konumunun Hindistan mallarının Orta Asya pazarına ulaştırılması ve Pakistan’ın çevrelenmesi açısından önemi, enerjide yaklaşık %75 dışa bağımlılığı olan Hindistan’ın İran enerji kaynaklarına erişimi, Çin’in bölgede hızla artan nüfuz alanının sınırlandırılması gibi etkenler ön plana çıkarken, İran açısından ise yıllardır uygulanan ambargolardan dolayı yıpranan ekonomiyi canlandırmak, yeni yatırımlar çekerek izolasyondan kurtulma arzusu ve destek arayışı gibi etkenler ön plana çıkmaktadır.

Ayrıca İran, özellikle ABD yaptırımları karşısında, ülkeyi terk eden Batılı yatırımcılardan doğan boşluğu, Çin ve Hindistan üzerinden kapatmayı planlamaktadır. Son dönemlerde karşı karşıya kaldığı tek taraflı dışlanmışlık politikalarından dolayı petrol ve petrol ürünlerine pazar bulmakta zorlanan İran, Hindistan’la geliştirdiği politikalar kapsamında bu açığı gidermeye çalışmaktadır. Ayrıca ülkenin dövize olan ihtiyacından dolayı Hindistan’a birçok alanda imtiyaz tanıyan İran, bu yolla hem ülkenin döviz ihtiyacını karşılamaya hem de maruz kaldığı tecrit politikasından sıyrıldığını dünya kamuoyuna göstermeye çalışmaktadır.

Diğer taraftan 1979 devriminden bu yana çeşitli yaptırımlar uygulayarak İran’ı bölgesel ve küresel alanda yalnızlaştırmaya çalışan ABD, özellikle ekonomik alanda İran’ı köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. Soğuk Savaş sonrası giderek artan bu yaptırımlar, İran’ın Batılı ülkelerle ilişkilerine sekte vurduğu gibi Hindistan’la olan ilişkilerine de önemli ölçüde zarar vermektedir. ABD ile olan stratejik ortaklığından dolayı İran’la olan ilişkilerinde bağımsız hareket etmekte zorlanan Hindistan, ABD ile karşı karşıya gelmemeye özen göstermektedir. Aynı zamanda enerji açığından dolayı İran’a bir nebze bağımlılığı bulunan Hindistan, taraflarla olan ilişkilerinde “hassas denge politikası” yürüterek İran’ı da küstürmemeye çalışmaktadır.

Bu makalede öncelikle Hindistan-İran ilişkilerinin tarihsel arka planına değinilerek ikili ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası ABD ambargolarından nasıl etkilendiği üzerinde durulacaktır. Ardından, 1979 İran İslam devrimi ve Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgal edilmesi gibi gelişmelerin ikili ilişkilere nasıl yansıdığı incelenip özellikle Soğuk Savaş sonrası taraflar arasında artan güvenlik ve ekonomi alanındaki iş birliğinin seyrine bakılacaktır. Bu kapsamda ekonomi alanındaki iş birliğinin bileşenleri olarak son yılların önemli projeleri arasında görülen Çabahar Liman projesinin önemi de ortaya konulacaktır. Son olarak Hindistan ve İran arasındaki ticari ilişkilerin artmasını engelleyen etmenlere değinilerek ABD politikalarının İran-Hindistan ilişkilerine etkisi somut örnekler ışığında değerlendirilecektir.

 

SİYASİ İLİŞKİLERİN TARİHİ ARKA PLANI

Hindistan ve İran arasındaki ilişkiler II. Kiros’un Pers imparatorluğu dönemine dayanmaktadır. Bu tarihten itibaren devletler birbirlerini kültür, sanat, mimari ve dil gibi alanlarda etkilemişlerdir. Babürlüler döneminde Hindistan ve İran sınır komşusu haline gelmiş[1] ve bu durum 1947 yılına kadar devam etmiştir.

Hindistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından bu yana taraflar birbirlerini köklü tarihleri, bölgesel konumları, sahip oldukları zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla birer dost ülke olarak görmektedir. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler, Hindistan’ın bağımsızlığı kazanmasından 3 yıl sonra -15 Mart 1950’de- başlamıştır.

Hindistan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne ek olarak biri Bandar Abbas’da diğeri Zahedan’da olmak üzere 2 konsolosluğu da bulunmaktadır. Aynı şekilde İran’ın da Yeni Delhi büyük elçiliğinin yanında, Mumbai ve Haydarabat’ta konsolosluğu bulunmaktadır. İki ülkenin de konsoloslukları daha çok ticari ilişkilerin yoğunlaştığı bölgelerde yer alan aktif konsolosluklardır.[2]

1947-1979 Arası ilişkiler

Hindistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından 1979 İran İslam Devrimi’ne kadar geçen sürede iki ülke arasındaki ilişkileri dönemin ideolojik kutuplaşma ekseninde sınırlı bir gelişim göstermiştir. Soğuk Savaş döneminde, İran’ın Batı yanlısı tutumuna karşı Hindistan’ın Bağlantısızlık Hareketi’ne dahil olması, iki ülke arasındaki ilişkilerin dönemin kutuplaşma engeline takılarak sınırlı bir düzeyde kalmasına neden olmuştur.

Birincisi 1956, ikincisi 1978’de olmak üzere iki defa Hindistan’ı ziyaret eden İran Şah’ına 1959’da Nehru’nun ziyareti ile cevap verilmiştir. Nehru’nun ölümünden sonraki İndira Gandhi ve Morarji Desai dönemlerinde de İran, Hindistan başbakanlarının ziyaretine ev sahipliği yapmıştır.[3]

Devrim öncesinde Muhammed Rıza Şah açık bir şekilde Batı bloğu politikalarını benimserken, Hindistan herhangi bir bloğa katılmak yerine anti emperyalist temelli bir oluşum olan Bağlantısızlar Hareketine katılmıştır. Bu bağlamda İran’ın Pakistan ile birlikte -Batı bloğu politikaları kapsamında- Hindistan açısından da çevrelenmişlik algısı uyandıran bir güvenlik ve Savunma örgütü olan Bağdat Paktı’na katılması (1955-58)  ve bunu daha sonra Pakistan’la birlikte genişletmeleri (CENTO) Hindistan İran ilişkilerinin şüphecilik eksenine kaymasına yol açmıştır.[4]

İki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini olumsuz yönde belirleyen önemli bir etken de bağımsızlık sonrası hızla gelişen Pakistan-İran ilişkilerinin seyridir. Pakistan’ın bağımsızlığından sonra İran’ın gösterdiği yakın ilgi, iki ülkenin ilişkilerinin olumlu bir şekilde gelişmesine yol açmıştır. Dolayısıyla 1979 İran Devrimi’ne kadar olan Soğuk Savaş sürecinde aynı blokta yer alan Pakistan ve İran, Batı bloğu politikaları kapsamında, Hindistan açısından çevrelenmişlik algısı uyandıran ikili haline gelmiştir.[5]

1979 İran Devriminden Soğuk Savaş Bitimine Kadar Olan Dönem

Karşılıklı ziyaretlerin yaşandığı bu dönemden sonra -1979 yılında- İran’da iktidar değişikliği meydana gelmiş ve bu durum bölge ülkeleriyle olan ilişkilerinde yeni strateji ve politikaları da beraberinde getirmiştir. Devrimle yerleşen İslami rejim havası, Pakistan ile yakınlaşmayı zorunlu kılmış ancak bu durum aynı dönemde başlayan İran-Irak savaşında Hindistan’ın Irak yanlısı bir söylem geliştirmesine neden olmuştur. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki 1979 sonrası Ayetullah Humeyni liderliğindeki yeni rejimin Bağlantısızlar Hareketine katılması, ilişkilerin seyri açısından bir dönüm noktası olmuş ve ülkeler arasındaki “ideolojik kutuplaşma etkeni” ortadan kalkmıştır. Böylece yeni rejim Hindistan tarzı bağlantısızlık hareketinde kalarak Doğu bloğu yanlısı bir tutum takınmış, bu da ülkelerin ortak amaçlar paydasında bir araya gelmesine yardımcı olmuştur.[6]

Hindistan, Soğuk Savaş dönemi boyunca gerek enerjiye duyduğu gereksinim gerekse Pakistan ve Çin tarafından çevrelenmişlik algısıyla hareket ettiğinden dolayı, 1979 İran İslam devriminden sonra İran ile ekonomik ilişkilerini devam ettirmiştir. Bu süreçte Hindistan, ABD’nin İran karşıtı söylemlerinden dolayı siyasi ilişkilerde mesafe almasına rağmen İran’la düşük seviyedeki ekonomik ilişkilerini sekteye uğratmamıştır.

Ayrıca bu dönemde Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edilmesi, taraflar arasındaki ilişkileri belirleyen temel köşe taşlarından biri olmuştur. Afganistan’ın işgalinden sonra SSCB’ye karşı birlikte hareket eden Pakistan ve ABD, Hindistan adına çevrelenmişlik algısına neden olurken İran açısından da tehlike arz etmiştir. Bu dönemde SSCB yanlısı politikalar güden Hindistan ve İran, ABD’nin bölgedeki varlığından rahatsız olmuştur. Dolayısıyla SSCB’nin Afganistan’ın işgal dönemi boyunca İran ve Hindistan, bölgesel güvenlik adına çıkarları uyuşan iki müttefik haline gelmiştir.

Bu tarihten sonra Ayetullah Humeyni yönetimindeki rejim, Pakistan’ın Afganistan Taliban’ına olan açık desteğinden rahatsız olmuş ve bu durum Pakistan-İran ilişkilerinin bozulmasına yol açmıştır. Buna paralel olarak 1980’lerin sonunda bozulmaya yüz tutan Pakistan-İran ilişkileri, 1990’larda hızla artan İran-Hindistan ilişkilerinin bir belirleyicisi olmuştur. İslami birer ülke olan İran ve Pakistan yakınlaşmasını istemeyen Hindistan, İran ile ilişkilerini iyi tutarak Pakistan’ı bölgede izole etmeye çalışmıştır. Ayrıca devrimden sonra İran’ın Keşmir konusunda Pakistan yanlısı tutumunu terk etmesi, Hindistan tarafından memnuniyetle karşılanmış ve bu durum ilişkilerin ileri bir seviyeye taşınmasına yol açmıştır.[7]

Soğuk Savaş Sonrası Siyasi İlişkiler

Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra Hindistan başbakanı P. V. Narasimha Rao’nun 1993’te İran’ı ziyaret etmesi, ilişkilerin artmasına yol açmıştır. 1979 devriminden sonra Hindistan, mesafe aldığı İslami yönetim ile yaklaşık 15 yıl sonra gerçekleştirdiği üst düzey ziyaretler ile ilişkilerin normale dönüşmesini sağlamaya çalışmıştır. Bu ziyaret İran’dan 1995 yılında karşılık bulmuş ve bu periyot, ilişkilerin normalleşmesi dönemi olarak tarihe geçmiştir.[8]

Ancak ilişkilerde asıl gelişme Hindistan’ın çok taraflı dış politika izlemeye başlamasından sonra gerçekleşmiştir. 2001 yılında Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee’nin İran’ı ziyaret etmesi, iki ülke arasında iş birliğini arttırma adına önemli bir gelişme olmuştur. 2001 yılı Nisan ayında Tahran’a gerçekleştirdiği dört günlük ziyaret sonucunda imzalanan antlaşmalarla iki ülke arasında tarım, ulaşım, enerji, sanayi ve bilim ve teknoloji alanlarında ikili iş birliğini geliştirmeyi hedefleyen Tahran Deklarasyonu imzalanmıştır.[9]

İlişkilerin karşılıklı çıkar politikaları çerçevesinde şekillendiği bu dönemde gerçekleşen 11 Eylül terör saldırıları, bölgede dengelerin alt-üst olmasına neden olmuştur. 11 Eylül’den sonra bölgede Hindistan’a ihtiyaç duyan ABD, yaptığı yardımlar neticesinde Hindistan’ın İran’la olan ilişkilerini sınırlandırmasını istemiştir. Ancak bölgede giderek artan ABD varlığı, Hindistan-İran ilişkilerinde beklenen etkiyi doğuramamış ve taraflar 2003 yılında karşılıklı ilişkilerin arttırılmasına yönelik ‘stratejik iş birliği yol haritası’ belirlemişlerdir.

Hindistan ve İran ilişkilerinin köşe taşlarından en önemlisi, 2003 yılında Hindistan cumhuriyet günü kutlamalarına onur konuğu olarak davet edilen İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin ziyaretidir. 2003 yılında Hindistan’a gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında İran-Hindistan arasında Yeni Delhi Deklarasyonu’nun imzalanması, Tahran Deklarasyonu’nun devamı niteliğinde olmuştur. Karşılıklı stratejik partnerlik antlaşması anlamına gelen Yeni Delhi Deklarasyonu, iki ülke arasında hem siyasi ve kültürel hem de ekonomik ilişkilerin artmasını sağlamıştır. Ayrıca deklarasyon kapsamında yedi farklı alanda ikili anlaşmalar imzalanmış ve taraflar arasında “Stratejik İş birliği Yol Haritası” belirlenmiştir. [10]

Ancak bu dönemden sonra ilişkiler, ABD baskıları gölgesinde temkinli bir seyir izlemeye başlamıştır. İran’ın 2002’de “şer eksenine” dahil edilmesi ve bu dönemden 2011 yılına kadar giderek artan ambargo politikalarının yanı sıra artan ABD-Hindistan ilişkileri, İran-Hindistan ilişkilerinin perde arkasında yürütülmesine neden olmuştur. 2011 yılında İran’ın, ABD yaptırımları kapsamında uluslararası bankacılık sisteminin dışına itilmesi ile ABD, Hindistan’a İran’dan petrol alımını kesmesi yönünde baskı uygulamaya başlamıştır.[11]

2012’de Tahranda on altıncısı düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi zirvesine katılan Hindistan başbakanı Manmohan Singh, bu ziyaretinde devlet başkanı Ahmedinejad’la görüşmesinin yanı sıra dini lider Hamaney ile de bir toplantı gerçekleştirmiştir. Bu toplantıda İran dışlanmışlığının yarattığı olumsuz havayı bertaraf etmek adına çeşitli ikili antlaşmaların imzalanması ile birlikte başbakan Singh, İran’a yatırımları arttırma sözü de vermiştir.

Bu dönemden sonra Hindistan-İran “Ortak Komisyon Toplantıları”nın on yedincisi 2013’te İran’da düzenlenmiş ve Hindistan dışişleri Bakanı Selman Hurşit bu amaçla Tahran’ı ziyaret etmiştir. Bu ziyarete ise Dışişleri Bakanı Zarif 2014 yılında karşılık vermiş ve ABD baskılarına rağmen ilişkilerin koparılmamasına özen gösterilmiştir. Bu dönemden sonra bakanlıklar düzeyinde karşılıklı çeşitli ziyaretler gerçekleştiren taraflar, daha çok enerji ve ticaret alanındaki iş birliği anlaşmalarıyla ilişkileri devam ettirmeye çalışmışlardır.[12]

2015 yılında ise on sekizincisi gerçekleştirilen Hindistan-İran “Ortak Komisyon Toplantıları”, taraflar açısından birçok alanda yeni anlaşmalara sahne olmuştur. Toplantı boyunca ticaret, finans, enerji, alt yapı ve kültürel alanlarda çeşitli antlaşmalar imzalanmıştır. Bu dönemden sonra iki taraf da bölgesel meselelerde birbirine danışmanlık yapma ve birlikte hareket etme adına önemli adımlar atmışlardır.[13]

2015 yılında İran ile Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya (P5+1) arasında imzalanan çok kapsamlı ortaklık antlaşmasından sonra ilişkilerde hızlı gelişmeler yaşanmıştır. 2016 Mayıs ayında Hindistan başbakanı Narendra Modi’nin İran’a ziyareti bu kapsamda büyük önem kesbetmektedir. Enerji ve ticaret başta olmak üzere 12 dalda imzalanan anlaşmalar serisi, yakın dönemde ikili ilişkilerin zirvesi sayılmaktadır. Ayrıca bu ziyaret kapsamında Hindistan-İran-Afganistan arasında üçlü transit ve ulaşım antlaşması imzalanmıştır. Modi’nin ziyaretine, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin -her iki ülkenin de sıkıntılar yaşadığı 2018 yılında- Hindistan’a gerçekleştirdiği ziyaret, ikili ilişkiler açısından önemli bir gelişme olarak görülmektedir.

 

SOĞUK SAVAŞ SONRASI İLİŞKİLERİN GÜVENLİK BOYUTUNDAN ELE ALINMASI

İran- Hindistan iş birliği sadece ekonomik ve siyasi alanla sınırlı olmayıp taraflar arasında güvenlik alanında da çıkar ilişkisine dayanan iş birliği mevcuttur. Her iki ülkenin de terör ve güvenlik konusundaki çıkarları birbirleriyle uyuşmaktadır.

Taraflar, özellikle Afganistan’la yaptıkları ticaret kapsamında Taliban kaynaklı güvenlik sorunları ve enerji güvenliğinin sağlanması açısından ikili iş birliğine ihtiyaç duymaktadırlar.

Bu durum beraberinde deniz güvenliği sorunu ve Hint okyanusunda hakimiyet mücadelesini de gündeme getirmektedir. Hint Okyanusu’nu milli güvenliği açısından hayati bir mesele olarak gören Hindistan, İran ile geliştirdiği ilişkiler de doğal olarak İran Körfezi ve Kızıldeniz arasındaki bölge ile Asya-Pasifik deniz trafiğini de kontrol etmeyi amaçlamaktadır.

Güvenlik alanında iş birliğinin yakın geçmişine bakıldığında ilişkilerin, 2001 yılında Hindistan Başbakanı Vajpayee’nin İran’ı ziyareti sırasında, İran cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen ‘barış ve güvenliğin tesis edilmesi noktasında iş birliği’ ile farklı bir boyut kazandığı söylenebilir. Ayrıca taraflar arasında 2001 yılında savunma alanında iş birliğine ilişkin Mutabakat Bildirisi (Memorandum of Understanding) imzalanması, ilişkilerin seyri açısından önemli bir gelişim göstermiştir. Aynı yıl Hindistan Savunma Bakanı Yogendra Narain, İranlı mevkidaşı Ali Shamkani ile bir araya gelerek tanksavar güdümlü silahlar ve yedek parçaları da dahil olmak üzere İran’a silah satışlarının yapılabileceğini açıklamıştır. Ayrıca bu bildiri kapsamında İran’a geleneksel askeri teçhizat ve yedek parça temin edilmesi ve İran silahlı kuvvetleriyle ortak eğitim çalışmaları yapılacağı da üzerinde anlaşılan konular arasındaydı. Maruz kaldığı ambargo kapsamında silah satışının kısıtlanmasından kaynaklı olarak İran, ayrıca gemi ve denizaltı simülatörleri alanında da Hindistan’dan destek almak istediklerini açıklamıştır.[14]

İlişkilerin karşılıklı çıkar politikaları çerçevesinde şekillendiği bu dönemde gerçekleşen 11 Eylül terör saldırıları, bölgede dengelerin alt-üst olmasına neden olmuştur. 11 Eylül saldırılarından El Kaide’yi sorumlu tutan George W. Bush, 20 Ekim 2001 tarihinde teröre karşı savaş ilan ettiğini açıklamıştır. Terörle mücadele kapsamında Taliban ve Taliban yanlısı güçlerin ortadan kaldırılması temel amaç olarak belirlenmiş ve İngiltere destekli hava saldırılarından sonra Afganistan’a takviye güçlerle birlikte asker indirilerek Afganistan’ın işgali süreci başlatılmıştır.

11 Eylül sonrası süreçte, Hindistan-İran ilişkilerinin güvenlik boyutu, öne çıkan en önemli alanlardan biri olmuştur. Afganistan’daki radikal güçlere yönelik tehdit algıları, ABD’nin uzun süren politikalarının somut bir sonuç verememesinden kaynaklı olarak Taliban’ın tekrar güçleneceğinden endişe edilmiş ve bu durum Hindistan ve İran ikilisini güvenlik alanında iş birliğine sevk etmiştir.

İşgal sürecinin başlamasından sonra Taliban rejimine son verilmesi, Taliban unsurunu bir güvenlik ve tehdit sorunu olarak gören İran ve Hindistan açısından memnuniyet yaratsa da ABD’nin bölgede kalıcı olacağı ve nüfusunu arttırma yönündeki arayışları gibi etkenler, iki ülke tarafından da istenmeyen bir durum olarak ortaya çıkmıştır.

ABD’nin bölgedeki varlığı gölgesinde inişli çıkışlı ilerleyen İran ve Hindistan ilişkileri, 2003 yılında Hindistan cumhuriyet gününe onur konuğu olarak katılan İran Cumhurbaşkanı Hatemi’nin ziyaretiyle nispeten olumlu bir evreye girmiştir. Taraflar, ziyaret kapsamında imzalanan Yeni Delhi Deklarasyonu’nun ilgili bölümündeki stratejik iş birliği anlaşmasının, üçüncü ülkelerdeki (Afganistan) iş birliğini de kapsayacak şekilde genişletilmesi üzerine anlaşmışlardır. Savunma ve güvenlik alanındaki iş birliği, taraflar arasında imzalanan Delhi Deklarasyonu kapsamında, Hindistan’ın İran’a askeri teknoloji konusunda destek vermesi yönünde imzalanan bir takım anlaşmayla geliştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca stratejik ortaklık vizyonuyla imzalanan güvenlik ve savunma anlaşmalarıyla ikili ilişkilerin, bölgeyi daha istikrarlı, güvenli ve müreffeh bir bölge haline getirmeyi amaçladığı açıklanmıştır.[15]

Bu anlaşmalar doğrultusunda iki ülkenin güvenlik alanında iş birliği; deniz şeridi kontrolü ve güvenliği, Hindistan-İran ortak deniz tatbikatları, terörle mücadele, narkotik ve silah kaçakçılığı konularında ortak çalışma gruplarının oluşturulmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Böylece Afganistan başta olmak üzere çevre bölgelerden yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığının önüne set çekilerek radikal grupların güçlenmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.[16]

Bu dönemden sonra iki ülke arasında güvenlik alanındaki iş birliğine yönelik politikalar, ortak askeri tatbikatlarla güçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda iki ülkenin deniz kuvvetleri 2003 yılı Mart ayında Koçi’de ve 2006 yılı Mart ayında ise Umman Denizi’nde ortak askeri tatbikat düzenlemişlerdir.[17]

Ancak İran’ın Hindistan’la ortak askeri tatbikatları ve aldığı askeri teknolojik destek bu dönemden sonra artan ABD baskılarından dolayı ileri seviyeye taşınamamıştır. Örneğin İran, “support fledermaus” adındaki savunma radar sistemini 2004 yılında Hindistan’dan yaklaşık 70 milyon dolara satın almış ancak ABD’nin; İran’ın bu sistemle nükleer tesislerini koruyacağı yönündeki baskılarıyla karşılaşan Hindistan, anlaşmayı askıya aldığını duyurmak zorunda kalmıştır.[18]

Dolayısıyla 11 Eylül’den günümüze kadar Hindistan ve İran arasındaki güvenlik alanındaki iş birliği, genellikle Hindistan-ABD ilişkilerinin gölgesinde kalmıştır. Özellikle ABD ve Hindistan arasında geliştirilen stratejik ortaklık ve bu ortaklığın en önemli boyutlarından biri olan nükleer alandaki iş birliği, Hindistan İran ilişkilerinin, Hindistan tarafından ikinci plana itilmesine yol açmıştır. Nitekim Hindistan böyle bir politika izleyerek Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşmasını imzalamamış olmasına rağmen sivil nükleer teknolojisi edinebilme fırsatı elde etmiştir. Ayrıca bu yolla nükleer teknolojisini ABD yardımıyla uluslararası kamuoyunda meşrulaştırmaya çalışmıştır. Dolayısıyla bütün bunların gerçekleşmesi adına Hindistan’ı, İran’ın nükleer meselesinde ABD tezini desteklemek zorunda bırakmış ve Hindistan, 2005 tarihindeki uluslararası atom enerjisi kurumunun; İran nükleer çalışmalarının uluslararası yükümlülüklere uygun olmadığı yönündeki tezine İran aleyhinde oy kullanmıştır.[19]

Ayrıca ABD bunun sonucunda Hindistan’dan İran’la olan askeri ilişkisini sona erdirmesini istemiş, Hindistan ise buna uyarak İran’la olan askeri ilişkilerini en alt seviyeye indirmiştir. Bu kapsamda İran’ın 2009 yılındaki Basra Körfezi’nde ortak askeri tatbikat yapma teklifini de reddederek, İran ve ABD arasında bir seçim yapması gerektiğinde ABD’yi seçeceğini de açıkça göstermiştir. Aynı zamanda Hindistan’ın askeri alanda İsrail’le olan iş birliği de İran’la olan askeri iş birliğinin önüne geçmektedir. Hindistan’ın savunma sanayisinde en büyük ortaklarından biri olan İsrail, ABD yaptırımlarına uyması ve İran’la askeri iş birliğini kısıtlaması konularında Hindistan’ı etkilemiştir.[20]

Bu minvalde ilerleyen ilişkiler kapsamında 2010 yılından sonra da güvenlik alanındaki iş birliği konularına sürekli değinilmiş ve terör ve radikal gruplara karşı iş birliği sürekli vurgulanan meseleler olmuştur. Özellikle ticaret ve enerji güvenliğinin sağlanması adına deniz güvenliği ön plana çıkarılmış ve ilişkilerin göze batmamasına önem verilmiştir.

2015 yılında -Obama döneminde- İran ile Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya (P5+1) arasında yapılan görüşmeler sonrası ortaya çıkan olumlu hava, ilişkilerin gelişebileceğini göstermiştir. Hindistan Başbakanı Modi’nin anlaşmadan sonra yaptığı açıklamada, Hindistan-İran ilişkilerinin bölgenin istikrarı açısından önemine değinmiş ve güvenlik alanında ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.[21] Ancak ABD’de yaşanan iktidar değişikliği ile başa geçen D. Trump’ın anlaşmadan çekilmesi ve beraberinde yeni yaptırım paketlerinin açıklanması, ilişkilerin arzu edilen seviyeye ulaştırılmasına engel olmuştur.

Sonuç olarak İran, Hindistan ile güvenlik ve terör alanında iş birliğini kendi çıkarları doğrultusunda yürütmeye çalışıp uzun dönemdir maruz kaldığı ekonomik ve askeri ambargolardan sıyrılarak Hindistan’ın askeri teknolojisine erişme imkanı sağlamaya çalışmaktadır. Taraflar arasında terörizm, radikalizm, uyuşturucu trafiği ve siber suçlar alanlarında birçok anlaşma yapılmıştır. Ancak taraflar güvenlik alanında ortak çıkarlara sahip olsalar da son dönemlerde artan baskılardan dolayı yoğun çabalara rağmen ilişkileri istenilen seviyeye getirememektedir.

 

EKONOMİK İLİŞKİLER

İran ve Hindistan arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler sömürge döneminin öncesine dayanmaktadır. İngiliz sömürge döneminde durgunluk evresini geçiren ilişkiler, bağımsızlıkla birlikte tekrar canlanmış olsa da taraflar arasındaki ekonomik ilişkiler hiçbir zaman ilham veren bir seviyeye ulaşamamıştır. İkili ilişkiler, İngiliz sömürgeciliği, Soğuk Savaş ve Soğuk Savaş sonrasında gelen ABD yaptırımları ile sürekli gölgelenmiştir.

Ancak taraflar arasındaki ticari ilişkiler, doksanlı yılların ortalarında durgun bir seyir izlediyse de Soğuk Savaş sonrası dönemde sürekli artan bir eğilime sahip olmuştur.[22] Bu artışın yaşanmasında İran’ın dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip ülkelerden biri olması ve Hindistan’ın 2000’li yıllar sonrası hızla artan enerji ihtiyacının büyük payı vardır. Bu verilere rağmen ikili ekonomik ilişkiler beklenenin çok altında kalmaktadır. ABD gibi bir etkinin yanı sıra çeşitli nedenlerden dolayı durgun devam eden ilişkiler, son yıllarda hızlı bir artış eğilimi yakalamış olsa da İran, Hindistan için Körfez ülkeleri içinde en az ticari ilişkileri olan ülkelerden biri olarak kalmaktadır.[23]

Taraflar arasındaki ticari ilişkilere bakıldığında, karşılıklı ticaretin büyük bölümü Hindistan’ın İran’dan ithal ettiği petrol ve doğalgaz ürünlerinden oluşmaktadır. Hindistan’ın Çin’den sonra İran’ın en büyük ikinci doğalgaz alıcısı olduğu düşünüldüğünde karşılıklı ticaretin İran lehine geliştiğini söylemek mümkündür.

Hindistan’ın İran’a ihracatında; temel besin maddeleri, organik kimyasal maddeler, demir-çelik ve elektrikli makineler önemli bir yer tutarken, ithalatı ise genel olarak petrol ve petrol ürünleri, doğal gaz, çeşitli kimyasal maddeler ve bir takım değerli taşlardan oluşmaktadır.[24]

Hindistan’ın 2000’li yıllardan sonra yakaladığı ekonomik büyümeyi sürdürebilmesi için gerekli enerji kaynaklarını temin etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bakıldığında sahip olduğu zengin enerji kaynaklarının yanında gerekli müşteriyi bulmakta güçlük çeken İran, Hindistan’ın artan enerji talebine cevap verebilecek başlıca ülkelerdendir. Bu durum, Hindistan’ın enerji ihtiyacını karşılarken, İran için de büyük bir stratejik ortak olan Hindistan ile uluslararası dışlanmışlıktan kurtulmaya çalıştığının göstergelerinden biri olmuştur.

2002-2003 yılında 913 milyon dolar olan ticari ekonomik ilişkiler 2003-2004 periyodunda 1,8 milyar doları bulmuştur. ABD yaptırımları gölgesinde ilerleyen zoraki ilişkiler 2007-2008 döneminde 11,17 milyar dolara ve 2008-2009 döneminde ise 14,55 milyar dolara yükselmiştir.[25]

Hindistan ile İran arasındaki enerji ilişkisine bakıldığında yaptırımlardan kaynaklanan bir durgunluğun söz konusu olduğu görülmektedir. 2012 yılında Hindistan şirketi ONGC (Oil and Natural Gas Corporation Limited), İran’ın Farzad-B gaz sahasındaki aramalara dahil olmuştu. Ancak 2012’de İran’a uygulanan yaptırımlar yoğunlaştığında şirket çalışmalarına son vermek zorunda kalmıştır. Aynı zamanda ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan İran, 2016’nın sonlarında bazı doğalgaz sahalarında Hindistanlı yatırımcılara imtiyaz tanıyacağını açıklamış ve Hindistan’la bu noktada müzakereler başlatmıştır. Ancak başlatılan müzakereler, anlaşmazlıklar ve tekrarlanan aksaklıklar nedeniyle sonuç vermeden rafa kaldırılmak zorunda kalınmıştır. İran’ın ekonomik çıkmaza girmesinden dolayı Hintli şirketlere tanıdığı imtiyazlar ve yoğun çabalara rağmen Hindistan, ABD yaptırımları kapsamında 2017’de İran’dan petrol alımlarını azaltarak İran petrolüne olan bağımlılığını azaltmaya başlamıştır.[26]

Son yıllarda değişen dengeler ve Çin’in hızla yükselmesi, Hindistan’ın İran’la ilişkilerini gözden geçirmesine yol açmıştır. Çinli yatırımcıların son yıllarda ABD ambargolarına karşı İran’a olan yatırımları, Çin’in İran doğal gazından pay almaya çalıştığını göstermektedir. Yaptırım kararlarının açıklanmasıyla birlikte, Batılı şirketlerin İran’dan ayrılması ve Hindistan’ın ABD baskıları nedeniyle istediği düzeyde ilişkilerini ilerletememesinden dolayı oluşan boşluğu doldurmaya çalışan Çin, bu noktada Hindistan karşısında önemli kozlar elde etmektedir. Hızla yükselen ekonomisiyle, bölgede Çin’in önemli rakiplerinden biri olan Hindistan ise Çin’in yayılmacı nüfuzunu fark etmiş ve İran’la olan ilişkilerinde daha bağımsız bir politika izlemesi gerektiğini vurgulamıştır.

P5+1-İran Nükleer Anlaşması: Kısmi Barış Dönemi

ABD başkanı G.W. Bush Dönemi boyunca baskı altında durağan bir dönem yaşayan Hindistan İran ilişkileri, 2015 yılına kadar durgun bir dönem geçirmiştir. Ahmedinejad’ın 2008’de BM Genel Kurul toplantısı amacıyla ABD’yi ziyaret etmesi ile ilişkiler yeniden canlanmış olsa da 2010’da tekrar gündeme getirilen İran nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımlara, başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri ile artan ticari ve stratejik ilişkilerini korumak amacıyla Hindistan’ın da katılması, iki ülkenin iş birliğini yeniden sekteye uğratmıştır.[27]

Obama’nın ikinci kez başkan seçilmesiyle İran-ABD arasındaki sorunlar çözülme aşamasına girmiş ve bu durum İran Hindistan ikili ticari ilişkilerine de olumlu yansımıştır. Obama dönemi ile tekrar ilerleme kaydeden ilişkiler, 2015 yılında İran’la GK daimi üyeleri + Almanya (P5+1) arasında imzalanan Nükleer anlaşmadan sonra son yılların en önemli aşamasına gelmiştir.[28]

Obama yönetimi, Hindistan’ın İran’la ilişkilerini yeniden ilerletmesine müsaade etmiş ancak Hindistan’ın nükleer anlaşma gereği İran’la ilişkileri ihtiyatlı bir şekilde ilerletmesini şart koşmuştur. Ayrıca Hindistan, İran ve ABD arasındaki müzakerelerde önemli bir rol oynamış ve tarafların çözüm odaklı masaya oturması için yoğun diplomasi yürüten ülkelerden biri olmuştur. İran ve ABD arasındaki müzakerelerde önemli rol oynayan Yeni Delhi yönetimi, tarafların müzakerelerde birbirine güven duymalarını sağlayan önemli aktörlerinden biri olmuştur.[29]

Kısmi barış dönemi olarak görülen bu dönemden sonra karşılıklı ticari ilişkilerde artış meydana geldiği görülmüştür. Örneğin yaptırımlardan dolayı 2015 yılında 9,35 milyar dolara gerileyen karşılıklı ticaret hacmi, 2016-2017 yılları arasında 12,89 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu ticarette büyük paya, bağımlı olduğu petrol ürünleri ve doğalgazı ithal ederek Hindistan sahip olmuştur. Karşılıklı ticaretin 10,5 milyarı Hindistan’ın İran’dan ithal ettiği -büyük oranda- petrol ürünleri ve doğal gaz oluştururken 2,4 Milyar dolarlık pay ise İran’ın Hindistan’dan ithal ettiği emtiadan oluşmaktadır.[30]

Bu verilerle birlikte Hindistan-İran arasındaki ikili ticaret hacmi önceki yılda 12,89 milyar dolardan, 2017-18 döneminde 13,8 milyar dolara yükselmiştir. Rakamlar, Hindistan’ın ithal ettiği doğal gaz ve petrol ürünlerinden dolayı önemli bir farkla İran lehine görünmektedir. İkili arasındaki 13,8 milyar dolarlık ticaret hacminde Hindistan 11,11 milyar dolarlık ithalat payına sahipken, İran’a sadece 2,65 milyar dolarlık ihracat payına sahip olmuştur.[31]

Ancak Obama döneminde yapılan anlaşma ve kısmi barış dönemi olarak anılan bu dönemden sonra ABD başkanlığına seçilen Trump’ın ilk icraatlarından birisi, İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmek olmuştu. Nükleer anlaşmadan sonra İran’a uygulanan ambargoların kademeli olarak kaldırılması süreci işlerken, selefi Obama tarafından yapılan bu anlaşmayı utanç verici olarak yorumlayan Trump’ın bu hamlesiyle İran’a yönelik ambargoların yeni yaptırımlarla tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. Her ne kadar diğer imzacı devletler anlaşmadan çekilmeyeceklerini açıklasalar da Trump, yeni yaptırımların kademeli olarak yürürlüğe gireceğini ve yaptırımlar kapsamında İran’la iş birliğine giren devlet, kişi ve kurumların da yaptırımlar listesine alınacağına dair tehditte bulunmuştur.[32]

Trump’ın yaptırım kararları, Hindistan’ın ikilemde kalmasına neden olmuştur. ABD’nin İran’la imzalanan anlaşmadan çekilmesi ve takip eden yaptırım sürecinin başlamasıyla birlikte açıklama yapan Hindistan Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj, Hindistan’ın, ABD’nin İran’a yönelik aldığı yaptırım kararına uymayacağını belirterek; “Hindistan yalnızca BM yaptırımlarına uymaktadır, herhangi bir ülkenin tek taraflı yaptırımlarına değil.” demiştir. Hindistan’ın ABD ve diğer müttefikleri arasında bir seçim yapmak zorunda olmadığını belirten Dışişleri Bakanı; Hindistan’ın ulusal çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini söylemiştir. Ancak Hindistan’ın özerklik politikası izlemesi uzun sürmemiş ve ABD’den İran ile olan ilişkilerini kademeli azaltmak için zaman talep etmiştir. [33]

21. yüzyılda Avrupa Atlantik’ten Asya pasifike kayan güç mücadelesinde Hindistan’a olan ihtiyacını da göz önüne almak gerekirse ABD’nin yaptırımları konusunda Hindistan’a esnek davrandığı görülmektedir. Aynı zamanda her ne kadar ABD baskıları artsa da Hindistan’ın İran’la olan enerji ticaretinin kısa vadede sona erdirilemeyeceği aşikardır. Yürüttüğü kısmi özerk politikalar sonucunda İran’la Çabahar Limanı projesi ve doğalgaz alımında istisna ülkelerden olma hakkını elde etmiştir. Dolayısıyla günümüzde Hindistan’ın İran’la ticaret yapan nadir Batı müttefiki ülkelerden biri olduğunun altını çizmek gerekmektedir.

Son dönemlerde üstünde en çok durulan proje ise Çabahar limanı projesidir. Tarafların uzun vadede iş birliğini sürdürmek istemesinin bir göstergesi olan bu proje, bölgedeki güç mücadelesinin şekillenmesinde de önemli bir paya sahiptir.

İlişkilerin Teminatı: Çabahar Limanı Projesi

Hindistan-İran ilişkilerinde gittikçe ön plana çıkan Çabahar Limanı, sadece ticari bakımdan değil stratejik konumu ile de büyük öneme sahiptir. İran’ın güneydoğusundaki Belucistan eyaletinde yer alan Çabahar Limanı, Hürmüz boğazının yanı sıra Pakistan’ın Gwadar limanına da yaklaşık 75 km uzaklıkta yer almaktadır. Liman, okyanusa direkt bağlanan bir konumda olmasının yanı sıra Kuzey-Güney Koridoru projesinde de önemli bir role sahiptir.[34]

Çabahar limanı projesi, İran, Hindistan ve Afganistan arasında transit geçiş iş birliğini öngören ve ülkeler açısından oldukça stratejik öneme sahip bir projedir. Anlaşma, aynı zamanda İran’dan Afganistan ve Orta Asya’ya uzanan ve transit taşımacılığın geliştirilmesi kapsamında kara ve demir yolu geliştirme yatırımlarını da içermektedir.

23 Mayıs 2016 tarihinde Tahran’da Hindistan Başbakanı N. Modi, Afganistan lideri Eşref Gilani ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin katıldığı bir törende imzalanan 635 milyon dolarlık Çabahar anlaşması ile Çabahar limanının modern ekipmanlarla donanımı ve yeterli kapasiteye ulaşmasının sağlanmasının amaçlandığı açıklanmıştır. Anlaşmaya göre Çabahar limanı, bu devletler arasında bir transit görevi taşıyacaktır. Bu sayede Hindistan, Pakistan’ı bypass geçerek mallarını İran üzerinden Afganistan ve Orta Asya pazarlarına ulaştırırken, İran ise bölgesel ticarette ön plana çıkarak, önündeki yaptırım engelini aşmaya çalışmaktadır.[35]

Afganistan üzerinden Orta Asya’ya pazarlarına ulaşacak bir ticaret koridoru oluşturmayı amaçladığı açıklanan proje, İran ve Afganistan sınırı arasındaki demir yolu ve karayolu ulaşımının geliştirmesini de amaçlamaktadır. Çabahar limanı ise başta ham petrol olmak üzere enerji ihracı için kullanılacak ve böylece bu ürünlerin Hindistan’a ulaşım maliyeti büyük ölçüde azalacaktır. Aynı zamanda Pakistan limanlarına alternatif olarak görülen İran’ın Çabahar limanının, teknik ve altı yapı bakımından geliştirilmesi ve genişletilmesi tarafların yeni pazarlara erişiminde büyük kolaylık sağlamaktadır.[36]

Bu durum, Batı tarafından izole edilmeye çalışılan İran’ın hem bir şekilde uluslararası sistemde kaldığını göstermesi hem de doğrudan yabancı yatırımlarla uğradığı ekonomik saldırıları bertaraf etmesi anlamına gelirken, Hindistan açısından ise Pakistan diplomasi engeline takılmadan mallarını doğrudan Afganistan ve enerji zengini Orta Asya ülkelerine ulaştırmasını sağlamaktadır.[37]

Çabahar limanı projesi, Hindistan’ın bölgesel ticaretinde önemli bir rol oynadığı gibi ham petrol ihtiyacının karşılanması için de büyük önem arz etmektedir. Petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 75’ini ithal eden Hindistan, dünyanın üçüncü büyük petrol ithalatçısı ve dördüncü büyük petrol tüketicisi konumundadır. Hızla büyüyen ekonomisine paralel olarak artan enerji ihtiyacı, Hindistan açısından bu projenin önemini göstermektedir.

Ayrıca Hindistan-İran-Afganistan üçlüsünün bu girişimi, Pakistan-Çin Gwadar limanı iş birliğine de bir gönderme olarak algılanmıştır. Hindistan’ın bölgede temel tehdit olarak algıladığı Pakistan-Çin ittifakının[38], geliştirdiği Gwadar limanı merkezli Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru projesine karşı Çabahar limanı projesiyle yanına çektiği Afganistan ve İran ile cephe almaktadır. Aynı zamanda Hindistan, İran ile imzaladığı Çabahar limanı anlaşması ile Çin’in Pakistan üzerinden bölgede oluşturduğu nüfuzu bertaraf etmeyi hedeflemektedir.[39]

Başarısız Bir Proje: IPI

IPI boru hattı projesi (India, Pakistan, İran), İran doğalgazının Pakistan’a ve oradan da Hindistan’a ulaştırılmasını hedefleyen doğalgaz boru hattı projesidir. İran’ın dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervlerine sahip ülkesi olması ve Hindistan’ın enerji ihtiyacının yaklaşık %75’ini dışarıdan tedarik eden bir ülke olarak ön plana çıkması, IPI projesini iki ülke açısından da önemli bir hedef haline getirmiştir.[40]

Hindistan’ın hızla yükselen ekonomisine paralel olarak artan enerji ihtiyacı da Hindistan’ın İran’la olan ilişkilerinde bir bağımlılık unsuru doğurmuştur. Artan enerji ihtiyacını İran’dan karşılamaya çalışan Hindistan, 1995 yılında İran ve Pakistan arasında ön antlaşması imzalanan İran-Pakistan boru hattının, 1999 yılında Hindistan’ın da katılımıyla IPI olarak revize edilmesi yönünde antlaşmalar yapmıştır.

İran ve Pakistan arasında 2005 yılında imzalanan mutabakatla birlikte Hindistan da projeye dahil edilmiştir. Ancak İran’ın Hindistan ve Pakistan arasındaki genel sorunların aşılması adına boru hattının bir barış hattı olacağına dair büyük çaba harcamasına rağmen Hindistan ve Pakistan arasındaki geleneksel sorunlar aşılamamıştır. Temel olarak boru hattının Pakistan’ın Belucistan bölgesinden geçecek olmasından kaynaklı güvenlik sorunları üzerinde duran Hindistan, bölgedeki radikal grupların bu boru hattının güvenliğinin sağlanması açısından bir engel olduğunu ve olmaya da devam edeceğini savunmuştur. Ayrıca Pakistan’ın transfer ücreti olarak yüksek maliyet talep etmesi de Hindistan açısından bir çıkmaz olarak görülmüş ve Hindistan 2007’de müzakerelere katılmayarak devre dışı kalmayı tercih etmiştir. Bunun ardından IPI projesinin, IP (İran-Pakistan) olarak 2010 yılında İran ve Pakistan arasında imzalanan mutabakatla yapımına başlanmıştır.[41]

Her ne kadar Pakistan merkezli sorunları öne sürerek IPI projesine yanaşamıyor gibi gözükse de Hindistan’ın Pakistan ile birlikte 2012’de imzaladığı anlaşma kapsamında TAPI (Türkmenistan, Afganistan, Pakistan, India) boru hattı projesine dahil olması, IPI’den çekilmesinde ABD’nin doğrudan rolü olduğunu göstermektedir. ABD’nin projenin bölge güvenliği açısından riskler doğuracağı yönünde açıklamalarda bulunmasını dikkate alan Hindistan, boru hattının güvenliği ve Pakistan tarafından talep edilen yüksek transit ücretini öne sürerek projenin taslakta kalmasına neden olmuştur.[42]

IPI boru hattı projesinden sonuç alamayan Hindistan, ABD’nin de isteğiyle alternatif arayışlarına girmiş ve bu açığı TAPI projesiyle kapatmaya çalışmaktadır. IPI’yi desteklemeyeceğini açıkça belirten ABD, TAPI’ye destek vererek hattın gerçekleşmesi ve tarafların antlaşması için taraflara çağrıda bulunmuştur. Nitekim Belucistan’daki radikal güçleri boru hattının güvenliği noktasında engel olarak gören Hindistan’ın, bu projenin Afganistan’dan geçen bölümünün Taliban kontrolünde olması ve muhtemel Taliban tehlikesini hesaplayamamış olması düşünülmemektedir. Dolayısıyla IPI projesinin güvenliğinin sağlanması yönündeki endişelerle projeye yanaşmayan Hindistan’ın, güvenlik açısından daha sorunlu bir boru hattı projesine taraf olmuş olması, olayın perde arkasında ABD’nin olduğunu açıkça göstermektedir.[43]

 

HİNDİSTAN-İRAN TİCARİ İLİŞKİLERİNİ SINIRLAYAN TEMEL ETMENLER

İran-Hindistan ticari ilişkilerinin istenilen seviyelere gelememesinin farklı nedenleri vardır. Bu temel nedenlere bakıldığında asıl sorunun, İran’ın 21. yüzyılın başından beri uğradığı ekonomik saldırılar olduğu görülmektedir.

Ticari derinliğin önündeki temel engellerden bazıları şunlardır:

  • BM ve ABD ambargoları, BM ve Batı tarafından uygulanan yaptırım ve ambargolardan dolayı ülkeler İran’la derin ticari ilişkiler içerisine girmekten çekinmektedirler. Ne zaman geleceği belli olmayan ABD yaptırımları, Hindistan’ı İran’a karşı alternatifler aramaya sevk etmektedir.
  • İran-Hindistan ticari ilişkilerinin ağırlıklı olarak enerji sektörüne bağlı olması. İş birliği çeşitliliğinin kısıtlı olması devletler arasındaki ekonomik entegrasyonun önünü tıkamaktadır.
  • Teknolojik geri kalmışlık. Maruz kaldığı ambargolardan dolayı gerekli teknoloji desteği alamayan İran’ın, petrol ve doğal gaz yataklarının kalitesinin düşmesi, Hindistan’ın alternatif arayışlarına yol açmaktadır. Bu durumda Hindistan, Suudi Arabistan, Nijerya ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerinden ihtiyaçlarını temin etmeyi tercih etmektedir.
  • Kur sorunu; Ticaretin yerel para birimleri üzerinden yapılamaması. Bir diğer etken ise ülkeler arası ticaretin dolar üzerinden yapılıyor olmasıdır. İran’ın ABD tarafından uluslararası bankacılık sisteminin dışında tutulması, Hindistan adına sorun teşkil etmekte ve buna karşı alternatif yol arayışına sevk etmektedir.[44]

 

ABD POLİTİKALARININ HİNDİSTAN-İRAN İLİŞKİLERİNE ETKİSİ

Soğuk Savaş sonrası ideolojik kutuplaşmanın ortadan kalkmasıyla artan Hindistan-İran ilişkileri, 2000’li yılların başından beri ABD gözetiminde inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. 1979 devriminden bu yana İran’a yönelik çeşitli yaptırımlar uygulayarak İran’ı bölgesel ve küresel alanda yalnızlaştırmaya çalışan ABD, özellikle ekonomik alanda İran’ı köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. 31 Aralık 2011 tarihinde onayladığı “ulusal savunma yetkilendirme yasası” kapsamında İran merkez bankasına yönelik petrol ve ürün alım satımına dair bankacılık işlemlerinin yasaklanması politikasıyla İran’ı uluslararası sistemin dışına itmeye çalışmaktadır.

ABD’nin İran politikaları kapsamında Hindistan, hem İran hem ABD ile ilişkilerini hassas bir denge politikasıyla rayında tutmaya çalışmaktadır. ABD’nin geçmişte Pakistan ile yakın ilişkileri içinde olmasını zaman zaman hatırlatan Hindistan, bu durumu İran’la olan ilişkilerine bir mecburiyet ilkesi olarak yansıtmıştır. 2003 yılında ABD’nin Hindistan-İran ilişkilerine sekte vurmaya çalışması karşısında Hindistan Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada; ABD, Hindistan ile olan ilişkilerinin yanı sıra Pakistan ile de yakın ilişkilere sahiptir. Bizim İran’la olan ilişkimizde barışçıl ve daha çok ekonomik bağlamdadır. Biz İran’la olan ilişkimizin ABD ile olan ilişkilerimizi etkilemeyeceğini umuyoruz” demiştir.[45]

1998 nükleer denemesinden sonra Hindistan aleyhine oluşan kısa süreli olumsuz hava, Hindistan’ı ABD’ye yakınlaştırmıştır.[46] 2005 yılında Hindistan ve ABD arasında yoğunlaşan müzakereler kapsamında Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, ABD’yi ziyaret etmiş ve Bush Hükümeti ile bölgede ABD politikalarına uygun hareket etmesi ve İran’la ilişkilerini kısıtlaması karşılığında nükleer programını devam ettirmesi için anlaşma imzalamıştır.

Bu ziyaret kapsamında imzalanan ABD-Hindistan Nükleer anlaşmasının en önemli yansımalarından biri Hindistan-İran ilişkilerinin sınırlanması olmuştur. Hindistan adına bir caydırıcılık haline gelen nükleer anlaşma, Hindistan’ı izole olmaktan kurtarırken, İran’a uygulanan ambargoya Hindistan’ın da dahil olmasına neden olmuştur. Dolayısıyla İran, Hindistan-ABD ilişkilerinin artmasının doğrudan mağduru olmuştur.[47]

Şüphecilik üzerine hareket eden ABD’nin, nükleer antlaşmadan sonra Hindistan’dan beklentisi İran’a karşı kendi safında yer almasıydı. Sonuç ABD’nin beklediği yönde olmuş ve Hindistan, birincisi 2005 ve ikincisi 2006 yılında olmak üzere iki defa İran aleyhinde BM genel kurulunda oy kullanmıştır.[48] Beraberinde büyük tepkiler getiren bu oy ve daha taze nükleer deneme yapan bir devletin (Hindistan’ın) şüphecilik üzere hareket etmesi, Hindistan-İran ilişkilerine darbe vurmuş niteliktedir.

İran’ın, ABD tarafından 2011 yılında uluslararası bankacılık sisteminin dışına itilmesi, İran’a enerji yönünden bağımlılığı olan ülkelerin alternatif yollar aramasını gerektirmiştir. İran iş birliği yaptığı ülkelerle çeşitli şekillerde bu ambargoları delerek ekonomik dışlanmışlık görüntüsünden arınmaya çalışmıştır. Bu bağlamda İran, Hindistan’la olan ticaretinde dolar dışında alternatif para birimleri üzerinden ticari ilişkilerini devam ettirmeye çalışmaktadır.[49]

Bu dönemde ABD, İran’a yönelik açıkladığı yaptırım politikalarından sonra Hindistan’a İran’dan petrol alımını kesmesi yönünde baskı yapmıştır. Ancak Hindistan, büyüyen ekonomisi ve artan enerji ihtiyacını göz önüne alarak bu yaptırımlara uymayı ilk etapta kabul etmese de ABD’nin baskılarına boyun eğmek zorunda kalmıştır. Hindistan’ın Washington büyükelçisi Nirupama Rao yaptığı açıklamalarda Hindistan’ın alımı aniden kesmek yerine kademeli olarak petrol akımını azaltmayı hedeflediğini açıklamıştır. Sonuç ABD’nin istediği yönde olmuş ve 2008-2009 yılları arasında toplam ham petrol ithalatının %16.42’sini İran’dan tedarik eden Hindistan’ın, bu rakamı 2011-2012 yılları arasında %10.29’a çektiği görülmektedir.[50]

2015 yılında İran ile P5+1 ülkeleri arasında imzalanan Nükleer anlaşmadan sonra ilişkiler tekrar düzelmeye yüz tutmuş ve taraflar arasındaki ticaret hacmi son yılların en önemli aşaması olarak görülmüştür. Ancak 2016 yılında D. Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle durumlar tekrar tersine dönmüştür. Trump P5+1 ülkelerinin İran’la imzaladığı anlaşmadan çekilmiş ve ardından İran’a yönelik yeni yaptırım paketlerini uygulamaya koymuştur. Bu durum İran’la ticaret yapan tüm ülkeleri etkilediği gibi, İran’ın en önemli partnerlerinden biri olan Hindistan’ı da derinden etkilemiştir.

Yaptırımlardan önce İran, Hindistan’ın ikinci petrol tedarikçisi iken, yaptırımların yürürlüğe girmesinden sonra beşinci sıraya kadar gerilemiştir. Hindistan’ın İran’dan aldığı petrol hacmi Nisan 2016-Haziran 2017 aralığında 27,2 milyon ton iken, yaptırımlarla birlikte bu rakam Nisan 2017- Haziran 2018 periyodunda 18,4 milyon tona düşmüştür. [51]

Tüm baskılara rağmen Hindistan, durumu ustaca yönetmiş ve iki tarafı da küstürmeyecek hassas politikalar geliştirerek iki tarafla da ilişkilerini devam ettirmiştir. ABD politik baskılarına rağmen İran’ın en büyük ikinci petrol alıcısı olan Hindistan, gerektiğinde ulusal çıkarlarını göz önüne alarak özerk politikalarla durumu ustaca yönetmeyi bilmiştir. 2011 yılındaki bankacılık sistemi yaptırımından sonra dolara alternatif olarak Rupi ve Euro üzerinden alışveriş yapabileceğini de göstermiştir.

Ancak Çin’in hızla artan nüfuzuna karşı Hindistan’a olan ihtiyacını da göz önüne almak gerekirse, ABD’nin yaptırımlar konusunda Hindistan’a esnek davrandığı görülmektedir. Belirtmek gerekir ki her ne kadar ABD Hindistan’ın İran’dan petrol alımına yönelik muafiyetine son verileceğini duyursa da Hindistan’ın artan enerji ihtiyacı ve İran’ın sahip olduğu kaynaklar, taraflar arasındaki ilişkilerin kısa dönem içerisinde sona eremeyeceğini göstermektedir. Dolayısıyla Hindistan’ın, ABD ile artan çok boyutlu iş birliğine paralel olarak İran’la olan ilişkilerini de kendi ulusal çıkarları doğrultusunda belli bir seviyede devam ettireceğini söylemek mümkündür.

Genel Değerlendirme ve Sonuç

Hindistan ve İran ilişkilerinin genel seyrine bakıldığında, Soğuk Savaş sonrası ilişkilerin seyrini ABD ambargolarının şekillendirdiği görülmektedir. Körfez savaşından sonra ABD’nin müdahaleleri ile taraflar arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler zaman zaman değişim gösterse de tarafların özellikle ekonomik alanda birbirlerine olan bağımlılıkları ilişkilerin düşük seviyede de olsa devam ettirilmesini sağlamıştır.

Hindistan, İran’la olan ilişkilerini dengeli diplomasi anlayışıyla devam ettirerek ABD’yi kendisinden uzaklaştırmamaya çalışmaktadır. Geçmişte de görüldüğü gibi ABD ve İran arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında ABD’yi tercih eden Hindistan, İran’la ilişkilerini de koparmamaya özen göstermektedir. Bu doğrultuda Hindistan, ABD ambargoları kapsamında milli çıkarlarına uygun olduğunu iddia ederek İran’la olan ilişkilerinde bazı önemli konularda geri adım atmıştır. Özellikle 11 Eylül sonrası imzalanan önemli enerji ve transit anlaşmalarından çeşitli bahanelerde ayrılmıştır.

Öte yandan Hindistan, ABD’nin karşı çıkmasına rağmen İran’ın dünya ticaret örgütüne üye olmasını desteklemiştir. Hindistan’ın bu politikasının temel nedeni artan enerji ihtiyacına binaen İran’ı kendisinden küstürmemek ve İran vasıtasıyla Afganistan ve Orta Asya pazarlarına ulaşmaktır. Ayrıca gittikçe gelişen Çin ve Pakistan ilişkilerine karşı bölgede İran’ı müttefik olarak görmekte ve geliştirdiği stratejilerle çevrelenmişlik tehdidini bertaraf etmeye çalışmaktadır.

Yakaladığı ekonomik büyüme trendini sürdürerek küresel ölçekte daha güçlü bir ülke konumuna ulaşmak isteyen Hindistan, Washington ağırlıklı denge politikası izleyerek iki tarafla da ilişkilerini rayında tutmaya çalışmaktadır. 2015 yılında P5+1 ülkelerinin İran’la imzaladığı anlaşmanın zeminini oluşturması için önemli diplomatik girişimlerde bulunan Yeni Delhi yönetimi, İran’a karşı daha özerk bir dış politika geliştirme çabasındadır. Trump dönemiyle birlikte açıklanan yaptırım paketleri Hindistan-İran karşılıklı ticaretinde önemli düşüşlere neden olmuştur. Ancak İran, sahip olduğu zengin yer altı kaynaklarına pazar bulmakta zorlanırken, Hindistan’ın ikilemde kalmasına karşı sert söylemler geliştirmek yerine, ilişkilerin devam ettirilmesi adına çaba harcamaktadır.

Görüldüğü üzere İran ve ABD arasındaki dengeyi tutturmak adına pragmatist politikalardan geri durmayan Hindistan, milli çıkarlar uğruna hassas bir denge politikası yürütmektedir. ABD’nin Hindistan üzerindeki baskı politikalarının farkında olarak hareket etmeye çalışan İran ise geliştirdiği söylemlerle Hindistan’ı kendisinden uzaklaştırmamaya gayret etmektedir.

 

Aydın GÜVEN

 

KAYNAKÇA

Aditi Malhotra. P5 Plus 1 – Iran Nuclear Deal: What It Means For Indıa https://southasianvoices.org/p5-plus-1-iran-nuclear-deal-what-it-means-for-india/ April 8, 2015

Arıkan, Pınar, Çabahar Anlaşması: İran- Hindistan-Afganistan Baharı. https://www.academia.edu/29161080/%C3%87abahar_Anla%C5%9Fmas%C4%B1_%C4%B0ran-Hindistan-Afganistan_Bahar%C4%B1.pdf ,Orsam. Temmuz-Ağustos 2016 Cilt: 8 Sayı: 75

Ashwarya, Sujata. “India–Iran Relations Progress, Challenges and Prospects”. India Quarterly: A Journal of International. 2010.

Bayur, Y. Hikmet. Hindistan Tarihi. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, II. Cilt, 2. Baskı, 1987

Calabrese, “Indian-İranian Relations in Transition”; “India-İran Military Ties Growing,” Strategic Affairs, June 16, 2001.

Commercial Relations, Trade Agreements and International Trade Organisations. https://commerce.gov.in/pdf_download/8.Commercial%20Relations,%20Trade%20Agreements%20and%20International%20Trade%20Organisations.pdf

Çelebi, Serdar. “Hindistan: Güney Asya’nın Güncel Jeopolitiği Bağlamında Uluslararası Politikada Mevcut ve Muhtemel Yeri”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Doktora Tezi), 2009

Çelik, Merve, “International Hegemony And The Iran-Pakistan-India Pipeline Project.” (Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2015).

Berlin, L Donald. India-Iran Relations: A Deepening Entente.  file:///C:/Users/user/Downloads/811615.pdf. (Asia-Pacific Center for Security Studies,2004).

Embassy of India, Tehran, Iran.  https://www.indianembassy-tehran.ir/ Erişim Tarihi. 06.03.2019

Jayal, Niraja Gopal., and Pratap Bhanu Mehta. The Oxford Companion to Politics in India. New Delhi: Oxford University Press, 2010.

Joint Statement by the Republic of India and the Islamic Republic of İran, “The New Delhi Declaration,” January 25, 2003, Ministry of External Affairs, New Delhi

Kumaraswamy, P.R.. “Indo-Iranian Ties: The Israeli Dimension”. The “Strategic Partnership” Between India and Iran. 2004. . file:///C:/Users/user/Downloads/The_Strategic_Partnership_Between_India.pdf Erişim: 05.03.2019

Kumaraswamy, P. R. “Persian Gulf 2015 India’s Relations with the Region” file:///C:/Users/user/Downloads/Persian_Gulf_2015.pdf Erişim:05.03.2019.

Mehtarkalateh,  Meysam Fooladi ve Sayareh, Jafar “Chabahar Port Vs Gwadar port: A Logistics Performance Comparison” https://www.researchgate.net/publication/307639539 . Erişim Tarihi: 05.03.2019

Ministry of Commerce and Industry (India) https://www.india.gov.in/website-ministry-commerce-and-industry

Modi(2016):”Our friendship will be a factor of stability in our region”) https://www.narendramodi.in/ka/pm-modi-at-the-joint-press-statement-between-india-iran-in-tehran-480610 . Erişim:15.03.2019

Mohammad Pervez Bilgrami. ABD’nin İran Yaptırımları ve Hindistan’ın İkilemi https://iramcenter.org/abdnin-iran-yaptirimlari-ve-Hindistan’ın-ikilemi/  .2018.

Monika Chansoria, “India-Iran Defence Cooperation”, Indian Defence Review, Vol 25.(1), January-March 2010, http://www.indiandefencereview.com/interviews/india-iran-defence-cooperation/

Ogden, Chris, Hindistan Dış Politikası, Çev. Aslan Yavuz Şir, İyi Düşün Yayınları, İstanbul: Temmuz 2016

Pethiyagoda, Kadira.” India’s Pursuit of Strategic and Economic Interests in Iran”. 2018. https://www.brookings.edu/wp-content/uploads/2018/09/Indias-Pursuit-of-Strategic-and-Economic-Interests-in-Iran.pdf.

Potential for Enhancing India’s Trade with IRAN : A Brief Analysis. Working Paper No. 39, Export-Import Bank of India, June 2015.

Purushothaman, Uma. “American Shadow over India-Iran Relations”.  Strategic Analysis November-December 2012, vol. 36(6):pp. 899-910. file:///C:/Users/user/Downloads/americanshadowoverindiairanrelations.pdf .Erişim Tarihi. 15.04.2019

Soltaninejad, Mohammad.  Iran–India Relations: The Unfulfilled Strategic Partnership. 2017. https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/0974928416683054 Erişim Tarihi:15.03.2019

Şenyurt, Ali Haydar, İran-Hindistan İlişkilerinin Sınırları http://www.bilgesam.org/incele/79/-iran-hindistan-iliskilerinin-sinirlari/ 2013. Bilgesam. Erişim.15.02.2019

The Eepc Indıa ‘Doıng Busıness’ Serıes: Doıng Busıness In Iran 2017. https://www.eepcindia.org/download/DoingBusinessinIran-170308153405.pdf

Uzair Younus. What Trump’s Iran Decision Means for Indiahttps://thediplomat.com/2018/05/what-trumps-iran-decision-means-for-india/  2018. Erişim:01.04.2019

Yüce, Müge. Çin-Hindistan İlişkilerinin Çatışma Ve İş Birliği Teorileri Açısından Analizi (1990-2013). (Yüksek Lisans Tezi, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü. 2014).

 

 

[1] Y. Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2. Cilt, 2. Baskı, 1987. s.149-150.

[2] Embassy of India, Tehran, Iran.  https://www.indianembassy-tehran.ir/ Erişim Tarihi. 06.03.2019.

[3] Embassy of India, Tehran, Iran (2).

[4] Chris Ogden, Hindistan Dış Politikası, Çev. Aslan Yavuz Şir, İstanbul, İyi Düşün Yayınları, Temmuz 2016, s.245.

[5] Ali Haydar Şenyurt, İran-Hindistan İlişkilerinin Sınırları, http://www.bilgesam.org/incele/79/-iran-hindistan-iliskilerinin-sinirlari/ 2013. Bilgesam, Erişim.15.02.2019.

[6] Chris Ogden,  a.g.e.,  s.245.

[7] Ali Haydar Şenyurt, a.g.m.,

[8]  Chris Ogden, a.g.e,  s.245.

[9] Donald L. Berlin, India-Iran Relations: A Deepening Entente,  file:///C:/Users/user/Downloads/811615.pdf. (Asia-Pacific Center for Security Studies, 2004) Erişim Tarihi:15,03.2019.

[10] Serdar Çelebi, “Hindistan: Güney Asya’nın Güncel Jeopolitiği Bağlamında Uluslararası Politikada Mevcut ve Muhtemel Yeri”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Doktora Tezi), 2009 s.159-161.

[11] Uma Purushothaman, “American Shadow over India-Iran Relations”,  Strategic Analysis November-December 2012, 36(6), s. 899-910. file:///C:/Users/user/Downloads/americanshadowoverindiairanrelations.pdf .Erişim Tarihi. 15.04.2019.

[12] Mohammad Soltaninejad, Iran–India Relations: The Unfulfilled Strategic Partnership, 2017. https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/0974928416683054. Erişim Tarihi: 15.03.2019.

[13] Mohammad Soltaninejad, a.g.m.

[14] Calabrese, “Indian-İranian Relations in Transition”; “India-İran Military Ties Growing”, Strategic Affairs, June 16, 2001.

[15] Joint Statement by the Republic of India and the Islamic Republic of İran, “The New Delhi Declaration,” January 25, 2003, Ministry of External Affairs, New Delhi.

[16] Sujata Ashwarya, “India–Iran RelationsProgress, Challenges and Prospects”, https://www.researchgate.net/publication/254106825 . India Quarterly: A Journal of International, 2010, s.388.

[17]  Monika Chansoria, “India-Iran Defence Cooperation”, Indian Defence Review, 25.(1), January-March 2010, http://www.indiandefencereview.com/interviews/india-iran-defence-cooperation/ .

[18],Ali Haydar Şenyurt, a.g.m.

[19] Sujata Ashwarya,  a.g.m., s.390-391.

[20] P. R. Kumaraswamy, “Indo-Iranian Ties: The Israeli Dimension”, The “Strategic Partnership” Between India and Iran, file:///C:/Users/user/Downloads/The_Strategic_Partnership_Between_India.pdf Erişim: 05.03.2019.

[21] “Modi:Our friendship will be a factor of stability in our region” (2016), https://www.narendramodi.in/ka/pm-modi-at-the-joint-press-statement-between-india-iran-in-tehran-480610 , Erişim:15.03.2019.

[22] Potential for Enhancing India’s Trade with IRAN: A Brief Analysis, Working Paper No. 39, Export-Import Bank of India, June 2015,  s.27-30.

[23] P. R. Kumaraswamy, “Persian Gulf 2015, India’s Relations with the Region” file:///C:/Users/user/Downloads/Persian_Gulf_2015. pdf Erişim:05.03.2019, s.20-25.

[24] Commercial Relations, Trade Agreements and International Trade Organisations. https://commerce.gov.in/pdf_download/8.Commercial%20Relations,%20Trade%20Agreements%20and%20International%20Trade%20Organisations.pdf  s.150.

[25] Chris Ogden, a.g.e., s.248.

[26] Kadira Pethiyagoda,  “India’s Pursuit of Strategic and Economic Interests in Iran”, 2018, https://www.brookings.edu/wp-content/uploads/2018/09/Indias-Pursuit-of-Strategic-and-Economic-Interests-in-Iran.pdf.  s.20.

[27] Sujata Ashwarya,  a.g.m.,.s.386-387.

[28] Nükleer müzakerelerinden sonra 2012 öncesinde Hindistan’ın ikinci büyük petrol ihracatçısı olan İran, 2012-2013’te yedinci sıraya gerilemişti. Ancak P5+1 ülkeleri ile imzalanan nükleer anlaşma sonrası yaptırımların kısmi olarak kalkmasının ardından Aralık 2015’te İran Hindistan’ın beşinci büyük petrol tedarikçisi konumuna yükseldi.

[29] Aditi Malhotra, P5 Plus 1 – Iran Nuclear Deal: What It Means For Indıa,  https://southasianvoices.org/p5-plus-1-iran-nuclear-deal-what-it-means-for-india/ April 8, 2015.

[30] The Eepc Indıa ‘Doıng Busıness’ Serıes: Doıng Busıness In Iran 2017, https://www.eepcindia.org/download/DoingBusinessinIran-170308153405.pdf.

[31] Ministry of Commerce and Industry (India),  https://www.india.gov.in/website-ministry-commerce-and-industry.

[32] Uzair Younus, What Trump’s Iran Decision Means for Indiahttps://thediplomat.com/2018/05/what-trumps-iran-decision-means-for-india/  2018, Erişim:01.04.2019.

[33] Mohammad Pervez Bilgrami, ABD’nin İran Yaptırımları ve Hindistan’ın İkilemi https://iramcenter.org/abdnin-iran-yaptirimlari-ve-Hindistan’ın-ikilemi/  2018, Erişim: 01.04.2019.

[34] Meysam Fooladi Mehtarkalateh ve Jafar Sayareh, “Chabahar Port Vs Gwadar port: A Logistics Performance Comparison”, https://www.researchgate.net/publication/307639539. Erişim Tarihi: 05.03.2019.

[35] Kadira Pethiyagoda,  a.g.m.,  s.9.

[36] Pınar Arıkan, Çabahar Anlaşması: İran- Hindistan-Afganistan Baharı, https://www.academia.edu/29161080/%C3%87abahar_Anla%C5%9Fmas%C4%B1_%C4%B0ran-Hindistan-Afganistan_Bahar%C4%B1.pdf  Orsam, Temmuz-Ağustos 2016, Cilt: 8, Sayı: 75.

[37] Pınar Arıkan,  a.g.m.

[38] Müge Yüce, Çin-Hindistan İlişkilerinin Çatışma ve İş Birliği Teorileri Açısından Analizi (1990-2013),  Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, (Yüksek Lisans Tezi),2014, s.93.

[39] Kadira Pethiyagoda, a.g.m.,  s.11.

[40] Merve Çelik, “International Hegemony And The Iran-Pakistan-India Pipeline Project”, İstanbul Bilgi Üniversitesi, (Yüksek Lisans Tezi) , 2015,  s. 51-54.

[41] Merve Çelik, a.g.t.,  s. 60-63.

[42] Uma Purushothaman,, a.g.e.,  s.899-910.

[43] Merve Çelik, a.g.t.,  s.71-74.

[44] Son yıllarda taraflar arasında yerel para ile ticaret yapılmasının önü açılmıştır. Doların iki ülke döviz kuru üzerindeki yoğun etkisi, tarafları yerel para ve alternatif para birimleri üzerinden ticaret yapmaya sevk etmektedir.

[45] Donald L Berlin, a.g.m.

[46] Niraja Gopal Jayal ve Bhanu Mehta Pratap, The Oxford Companion to Politics in India, New Delhi: Oxford University Press, 2010, s.537.

[47] Serdar Çelebi, a.g.t., s.160-161.

[48] Uma Purushothaman, a.g.e., s.899-910.

[49] Kadira Pethiyagoda, a.g.m.,  s.16.

[50] Ali Haydar Şenyurt, a.g.m.

[51] Ministry of Commerce and Industry (India), https://www.india.gov.in/website-ministry-commerce-and-industry.

Exit mobile version