ABDULFETTAH EL-AWAİSİ İLE BEYTULMAKDİS ÜZERİNE

RÖPORTAJ

Beytulmakdis davasına adanmış bir ömür,

Fetih için ümmetin gençlerini yetiştiren bir hoca,

Özgürlüğün ilim olduğunu öğreten bir dava adamı.

Beytulmakdis Çalışmaları Vakfı Başkanı Abdulfettah El-Awaisi hocamızla yaptığımız röportajı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

1- Öncelikle ülkemize geliş hikâyenizden bahsetmek istiyoruz. Filistin’den

Türkiye’ye uzanan, coğrafyaları aşan hikâyeniz nasıldır?

Türkiye’ye iki sebepten ötürü gelmek istedim. İlk olarak mücadelemi güçlendirerek yürütecek

bir yer arayışındaydım. Türkiye’nin coğrafi olarak önemli bir yerde olması, uluslararası

ilişkilerde konuya katkı sağlaması benim de Türkiye’ye kendi alanımda katkı sağlama isteğimi

artırdı. Türkiye’nin kendi bölgesinde güçlü olmasını istiyorum -bu sebepten ötürü- ikinci

olarak ise Türkiye’deki üniversitelerin birinde Beytulmakdisle ilgili ilim merkezi kurmak

istiyordum. Çünkü Türkiye’de siyasi seviyenin yüksek olmasına karşın ilmi seviye çok düşük. Çalışmalarımızın başında gençler arasında Beytulmakdis uzmanı neredeyse hiç

yoktu. İlk yüksek lisans merkezimizi Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi'nde kurduk ve eğitime

başladık. Öğrencilerin yüzde doksan beşi Türkiye’dendir. Bir sonraki hedefimiz Beytulmakdis

konusunda doktora yapmış öğrencilerin olması.

2- Beytulmakdis Çalışmaları Vakfı’nı ailenizle birlikte kurduğunuzu biliyoruz. Ailenize Beytulmakdis bilincini nasıl aşıladınız?

Bana bu bilinci aşılayan annemdi. Annem eğitimli biri değildi. Kalbinde yalnızca Mescid-i Aksa sevgisi vardı ve bu sevgiyi bize hissettiriyordu. Bir şeyin sevgisini yaymak istiyorsan önce evinden başlamalısın. Annemden aldığım bilinçle ben de önce çocuklarıma sonra öğrencilerime sonra da yakın çevreme bu bilinci verdim. Ta ki uluslararası bir hareket oluşturana kadar. Başta sadece tektim. Eğer insan bir fikre inanıyorsa dağları bile yerinden oynatabilir. Öncelikle insanın bir düşünceye inanması gerekiyor. Benim için Beytulmakdis hayatın anlamıdır. Meslek hayatımın ve sosyal hayatımın merkezinde yer alıyor. Beytulmakdis, hayatımın projesi. Bundan dolayı manevi olarak bir rahatlık hissediyorum. Allah’ın bununla benden razı olmasını istiyorum.

“Benim için Beytulmakdis hayatın anlamıdır. Meslek

hayatımın ve sosyal hayatımın merkezinde yer alıyor.

Beytulmakdis hayatımın projesi”

3- Sizin henüz İngiltere'deyken başlattığınız ve kendinizi adadığınız bir akademik çalışmanız var. Birçok ülkede konferanslar verdiniz. Malezya’da ve Ankara’da üniversite kürsülerinin kurulmasına öncülük ettiniz. Bize biraz bu çalışmalar hakkında bilgi verip, uzun vadede ne umduğunuzu açıklar mısınız?

İki hedef umuyorum. İlki ilmi ya da maarifi bilgi öğreterek sonuca ulaşma çünkü Beytulmakdis’e dair Müslümanlar arasında bir teori, fikir veya düşünce yok. Siyonistlerin dünyanın her yerine yayılmış Beytulmakdis’le ilgili birçok hikâyesi var. Fakat biz Müslümanların İslami fikirle olaylara bakamaması bizim açımızdan bunu imkansız kılıyor. İkinci olarak ise bu konuları iyi bilen, sahiplenen, bu konuyla ilgili uzmanlığını yapmış ve artık Beytulmakdis’i hayatının bir parçası görüp vizyon ve misyon haline getirmiş bir gençlik yetiştirmek. Bu gençlik sadece bilmekle kalmayıp insanlara aktarabilen, konuyla ilgili uzmanlar olmasını hedefliyoruz. Yani kısaca maarifi yönü inşa etmeyi, bilgi üretmeyi ve alana hakim gençler yetiştirmeyi umuyoruz.

4- Uluslararası İlişkiler profesörüsünüz. Sizce ümmetin bu halinin sebebi nedir? Ve size göre İslam dünyası için en tehlikeli ideoloji veya en büyük sorun hangisidir?

En büyük sorun Mescid-i Aksa’nın işgali. Müslümanları bundan kurtarmak istiyorsak Mescid-i Aksa konusunda başarılı olmamız gerekiyor. Mescid-i Aksa ümmetin aynasıdır. Mescid-i Aksa işgal olduğunda bütün ümmet işgal olmuş ve zayıflamış demektir. Mescid-i Aksa’nın Müslümanların yönetimi altında olması demek ise ümmetin güçlü olması demektir.

5- Sizce İsrail’in planı ne ve bunun için ne tür hamleler yapacak?

İsrail’in projesi Mescid-i Aksa’yı yıkmak ve yerine Yahudi mabedi yapmaktır. İsrail kurulduğundan beri bunun için mücadele ediyor. Mescid-i Aksa’nın yıkılması İsrail’in küresel bir güç haline geldiğini gösterecektir. Bu aynı zamanda Müslümanların tarih boyunca en güçsüz durumda olduğunu gösterecektir. İsrail’in bir diğer hedefi de Arap devletleriyle ilişkilerini normalleştirmek. Çevresindeki devletlerle iyi ilişkiler geliştirip varlığını devam ettirmek. Dolayısıyla İsrail rahatlamış olacak ve etrafındaki dostlarını istediği gibi hareket ettirebilecek. Hatta ilerleyen süreçte İsrail’in bir Arap devleti olması ve Arap Birliği’nin üyesi olması da mümkündür. Bu Araplar için çok aşağılık bir duruma geldiklerinin göstergesi olur. Muhammed bin Selman’ın kral olma arzusu ancak İsrail’in desteğiyle mümkündür. Trump da bunun ancak İsrail’in desteğiyle mümkün olacağını söylemişti. Kur’an-ı Kerim Yahudilerin iki defa güçlenip fesat oluşturacaklarını söylüyor. Şu an bu ikincisi.

6- Müslüman devlet olma iddiasında bulunan devletlerin Beytulmakdis davasına yaklaşımlarını samimi buluyor musunuz?

Bütün İslam devleti dediğimiz Müslüman devletleri hatta İslam İşbirliği Teşkilatı da dahil hiçbiri Mescid-i Aksa’ya önem vermiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Mescid-i Aksa’nın yakılması üzerine kurulmuş bir teşkilat olmasına rağmen Beytulmakdis için hiçbir şey yapmıyor. Trump, Kudüs’ün başkent olduğunu ve Amerika büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması meselesini kabul ettiğinde Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerini acil toplantıya çağırmıştı. Devlet başkanlarından kimse katılmadı. İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı Kudüs İşleri Başkanlığı'nın Fas’ta olmasına rağmen Fas devlet başkanı kendi yerine sıradan bir memuru gönderdi. Suud hükümeti ise hiç alakası olmayan bir bakan gönderdi. Türkiye dışında bu işi ciddiye alan başka hiçbir devlet yoktur. Türkiye kadar ne devlet düzeyinde ne kurumlar düzeyinde ne de toplum düzeyinde hiçbir ülke bu konuyu sahiplenmedi ve ciddiye almadı.

7- Biz hep Filistin halkının maneviyatına, cesaretine ve mücadele ruhuna hayran kalmışızdır. Ama Filistin halkı ve siyaseti örtüşmüyor gibi. Filistin halkının yanlış temsil edildiğini düşünüyor musunuz?

Öncelikle Filistin halkı fethi tek başına gerçekleştirecek güçte değil. Onlar bunu tek başına yapamazlar sadece çalışarak ümmeti uyandırabilirler. İngilizlerin işgalinden beri hareket halinde olup birinci ve ikinci intifadadan itibaren cihadı devam ettiriyorlar. İslam ümmeti harekete geçene kadar sadece güçleri buna yetebilir. Kudüs’ü özgürleştirmek için sürekli ordular dışarıdan gelmiştir. Yerli halkın bu anlamda tek başına gücü olmamıştır. Filistin hükümetine gelecek olursak, şu anki Filistin hükümeti Filistin halkını değil İsrail’i temsil ediyor. Onların işgalini kolaylaştırıcı ve tamamlayıcı bir rol üstlenmekte. Mahmud Abbas Filistin halkını temsil etmiyor ki kendisi de bunu söylemekte. O, Yahudilere hizmetle görevli biri. Bir ülkenin devlet başkanının ancak başka bir güçten izin alarak ülke dışına çıkabildiği hiç görülmüş müdür? Mahmud Abbas ülke içinde bile sadece İsrail polisinin ve askerinin izniyle hareket edebiliyor. İsrail’in postalları altında çiğneniyoruz. Aslında liderleri oluşturan basındır, halkın kendisi değil. Şuanda İsrail zindanlarında Filistin’e önderlik edebilecek birçok kişi var. Ama basın bunu hiç önemsemeyip kendi kriterlerine uygun lider oluşturuyor. Bizim gerçek bir basına ihtiyacımız var. Ki ancak o zaman gerçek yıldızlar, liderler ortaya çıkabilsin. Bizim programlarımızdan mezun olan gençler de bu sahih basın aracılığıyla ön plana çıkabilsin ki onlar da bir şeyler yapabilsin.

8- Beytulmakdis davasını gündemde tutmak için neler yapmamız gerekiyor?

İlim ve marife ile ilgili çalışmalar yaptıkça gündemde kalacaktır. Bundan dolayı ben otuz yıldır bu işe devam ediyorum. İlim ve marife seni güncel, hareket halinde ve ayakta tutacaktır. Öncelikli hedefimiz bu olmalı. İkinci olarak ise Beytulmakdis’i yerel bir dava haline dönüştürmemiz gerekiyor. Türkiye’de bunu gerçekleştirmek çok kolay hatta olmak üzere bile diyebilirim. Çünkü sadece İstanbul değil Anadolu’nun herhangi bir yerine gittiğinizde bile Beytulmakdis’ten bahsettiğinizde insanlar heyecanlanıyor ve ilgi duyuyorlar. Bir müddet sonra bunu artık kendi davalarına dönüştürüyorlar. Dolayısıyla Türkiye’de böyle bir zeminin oluşması çok yakın.

9- Son olarak Mescid-i Aksa’yı yüreğinde nadide bir çiçek gibi taşıyan biz gençlere neler söylemek istersiniz?

Öncelikle nasihatim kendi nefsime çünkü ben genç olduğuma inanıyorum (gülüyor). Bizim Mescid-i Aksa ve Beytulmakdis sevgisini ilim üzerine inşa etmemiz gerekiyor. Çünkü o, binanın asıl taşıdır. Hz. Muhammed de (sa) ilk olarak bunu yapmıştır. Sonra Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (ra) aynı metodla devam etmiştir. Onlardan sonra da İmadeddin Zengi, Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi devam etmiştir. Ben bundan uzaklaşmadım. Benim yaptığım da asıl taş olan ilim ve marife yolunu devam ettirmektir. Mescid-i Aksa’nın değerini bilip dünya üzerindeki etkisini anladığımızda bu bizi birçok yere ulaştıracaktır. Bu çalışmamız da Beytulmakdis’in özgürleşmesi yolunda attığımız ilk adım olacaktır. Bu röportajı okuyacak olanlara bir de müjde vermek istiyorum; bizimle fetih arasında sadece birkaç yıl var. Bu, bizim Allah-u Teala’dan talebimizdir. Bu Trump’ın vaadi değildir. Selman’ın vaadi değildir. Ya da Sisi’nin vaadi değildir. Bu Allah (cc)’ın vaadidir. Allah-u Teala da sözünden asla caymaz. Şuan sen karşımda sorular soruyorsun ve ben seni görüyorum. Fethi de, seni gördüğüm gibi görüyorum. Daha önce fethi göreceğime ömrümün yetmeyeceğini düşünüyordum ama şu anda göreceğime inanıyorum.

Kübra GÖÇER

Bu röportaj ilk defa https://muslumanhanimlarbirligi.com/ isimli sitede yayınlanmıştır.

Yorum Yaz