ADALET NEDİR? ADALET KAVRAMI HAKKINDA

İLİM

ADALET, klasik anlamıyla üstün hukuk kuralları ve idealine uygunluk demektir.

Bu klasik anlamıyla adalet, hem bir durumu, hem de insanların davranışlarını tanımlar ve kapsayıcı bir nitelik taşır. Böyle olduğu için klasik adalet kavramı hem ahlaki, hem de dinsel bir anlama sahiptir. Adalet kavramı yalnızca örf ve âdete, hukuka ve yasalara uygunluktan ibaret görüldüğü takdirde, bir ahlaki kavram olma niteliğini yitirir. Oysa adalet, en yüce, nesnel ve mutlak bir değerin anlatımı olarak, insanın davranışını ahlaki açıdan inceleyen ve eleştiren bir düşünceyi içerir.

Platon’a göre adalet, en üst düzeydeki uyumlu bir düzen anlamında, en yüce ve kapsamlı bir erdem, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles, adaletin tanımladığı erdemin eşitlik ve ölçülülük anlamını taşıdığını ileri sürmüştür. Bu hukuk düzeni, kendiliğinden adaletli olma niteliği taşımaz. Hukuk düzeni, ancak zayıfları koruyucu bir güvenlik düşüncesine dayanıyorsa adaletlidir. Toplum içerisindeki çıkar çatışmalarında hukukun işlevi, bu çatışmaları bir veri olarak kabul ederek bunları yansıtmak değil, bunlar arasında farklı bir değerlendirme yapmaktır. Bunun ise, ancak toplumsal yaşamın bir değerlendirme ölçüsü olan adalete göre yapılması gerekir.

Adaletle hukuk düzeni çoğunlukla örtüşmez. Hukuk, adalete hizmet ederse de onu tam ve eksiksiz bir biçimde gerçekleştiremez. Örneğin yasâların genelliği ile onların uygulanacakları olayların özelliği arasında belirgin bir fark ve sürekli bir gerginlik vardır. Çünkü yasal düzenlemeler, kapsadıkları olayları, ancak bu tipik özellikleriyle ele alırlar. Bu nedenle yasaların somut olaya uygulanması sürecinde, tamamlayıcı bir öğe olarak hakkaniyet gözardı edilemez. Hakkaniyet, yasa uygulayıcının bakışını somut olayın tipik olmayan özelliğine yöneltir. Yasanın genelliğinde noksan olanı, uygulamada düzeltici bir yaklaşımla tamamlamak, adaletin gereğidir.

Aristoteles’ten beri kabul edildiği gibi, adaletin denkleştirici ve dağıtıcı olmak üzere iki türü vardır. Denkleştirici adalet (Iustitia commutativa), özellikle bireyler arasında eşya ve hizmet alışverişinde söz konusu olan, aritmetik eşitliğe dayalı bir adalet türüdür. Edime karşı eşit edim, mala karşı eşdeğer fiyat, zarara eşit tazminat biçiminde tanımlanan bu adalete, “alışveriş adaleti” de denir. Buna karşılık, dağıtıcı adalet (Iustitia distributiva), herkese hakettiğini vermek biçiminde tanımlanan orantılı bir eşitlik düşüncesinin ürünüdür. Buna göre eşitler eşit, eşit olmayanlar da farklı işlem görmeli, böylece herkes hakettiğine kavuşmalıdır. Denkleştirici adaletin dayandığı aritmetik eşitlik, herkese eşit olanın verilmesi anlamını taşıdığı için, kendisi eşitliğin bozulmasına neden olur. Güçlüyle güçsüzü eşit görmek ve eşit işlem yapmak, eşitsizliğin ve dolayısıyla adaletsizliğin ta kendisidir. Bu nedenledir ki, kazanç üzerinden alınan dolaysız vergi adaletli olduğu halde, tüketim üzerinden alman dolaylı vergi orantılı eşitliğe ve ona dayanan dağıtıcı adalete uygun düşmez.

Günümüzde adalet, dağıtıcı adalet anlayışına uygun bir özgül anlam kazanmıştır. Buna göre adaletli davranış, herkese haket- tiğini verme hususundaki bir iradeden kaynaklanan davranıştır.

Kaynak: Ana Britannica

Yorum Yaz