ABD güçlerinin Afganistan’dan çekilme süreci ile birlikte, Hükümet ve Taliban güçleri arasındaki çatışmalar yoğunlaşırken, Yeni Delhi’nin ülkedeki nüfuzu ve bölgesel güç dengesi konusundaki uzun vadeli hesapları, onu Tahran ile daha güçlü stratejik işbirliğine itiyor.
Hindistan-İran ikili ilişkileri, her iki taraftan da yapılan açıklamaların aksine Hindistan’ın, Trump döneminden kalma İran’a yönelik yaptırımlara uymasından ve nükleer konularda ABD-İran arasındaki kötüleşmeye bağlı nedenlerden dolayı bir süredir düşüşteydi. Ancak son dönemlerde Ortadoğu’da hızla değişen dengeler, ABD’nin Afganistan ve Iraktan çekileceği yönündeki söylemler ve ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararına müteakip Taliban’ın ülkedeki nüfuz alanını genişletmesi Hindistan ve İran gibi ülkeler dahil bölge ülkelerinin yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kılmıştır.
Mevcut Kabil Hükümeti ve Taliban arasında çatışmalar devam ederken bölge ülkelerinin Taliban’ın da söz sahibi olacağı bir Afganistan sürecine yönelik hamlelerini artırdığı görülüyor. Bu bağlamda Pakistan ve Türkiye’nin, ABD sonrası dönemde Afganistan’da önemli bir nüfuza sahip olacağı yönündeki söylemler, Pakistan ve Taliban-Pakistan muhtemel yakınlaşmasını ulusal güvenliği açısından tehdit olarak gören Hindistan’ı ve Taliban’ın mezhep temelli politikalarından endişelenen İran’ı ortak politikalar geliştirme konusunda bir araya getiriyor.
Afganistan’da, İran ve Hindistan’ı ciddi ölçüde etkileyen hızlı gelişmelerin gölgesinde Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar, 7 Temmuz 2021’de Moskova turunu yarıda keserek Tahran’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmişti. Jaishankar‘ın ani ziyareti, bölgede değişen dengelerin ve bölgesel güçlerin Afganistan’daki nüfuz alanlarını genişletmesi bağlamında bir zorunluluktan doğmuştu. Nitekim ziyaret, Tahran’ın Afganlararası görüşmelere ev sahipliği yaptığı bir günde gerçekleşmişti. Jaishankar ziyareti sırasında İranlı mevkidaşı Zarifin yanı sıra henüz görevi devralmayan yeni cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile de bir araya gelmişti. Hindistan dışişleri bakanının Taliban heyeti ile görüşüp görüşmediği hakkında somut açıklamalar yapılmasa da ziyaretin bu amaçla gerçekleştirildiğine yönelik iddialar oldukça fazla. Ayrıca İran’ın yeni cumhurbaşkanı Reisi’nin 5 Ağustos tarihindeki yemin törenine Hindistan’ın davet edilmesi ve davete icabet olarak dışişleri bakanının Tahran’a ziyaretinin altında da yeni hükümet döneminde taraflar arasındaki işbirliği bağlarının güçlendirilmek istenmesinden kaynaklanıyor.
Diğer taraftan İran da Hindistan’ın işbirliği girişimlerine karşılık vermeye istekli görünüyor. Jaishankar’ın ziyareti sırasında Reisi ile görüşmesi ve göreve gelmeden Reisi ile görüşen ilk yabancı diplomat olması, İran’ın, Hindistan ile işbirliğini artırma konusundaki ilgisinin sinyali olarak görüldü. Son dönemlerde ise Yeni Delhi ve Tahran’ın, Afganistan’daki hızla gelişen durum hakkında istişareleri yoğunlaştırdığı görülüyor. Her iki taraf da Pakistan’ın, Afganistan’da hegemon hale gelmesine karşı. Dolayısıyla Pakistan, Hindistan’ın Afganistan’daki rolüne tamamen karşı olduğu için, Hindistan’ın yakın gelecekte Afganistan’da ortaya çıkabilecek yeni denklemlere hazır olmak adına Afganistan bağlamında İran’la ilişki kurma seçeneğini diri tutması doğaldır. Bugün durum böyleyken, Taliban önümüzdeki günlerde Afganistan yönetiminde tam anlamıyla söz sahibi olursa, İran, Hindistan’ın Afganistan’daki çıkarlarını koruması adına daha stratejik bir partner haline gelecektir.
Diğer taraftan Yeni Delhi, Taliban ile temasa geçmiş olmasına rağmen, Kabil’deki mevcut siyasi düzenin devrilmesine karşı diplomatik bir duruş sergiliyor. Ancak bu durum Hindistan’ın bölgedeki nüfuz alanını şimdilik korumaya çalıştığını gösterse de Hindistan’ın sahadaki siyasi konumunu güçlendirmek için güçlü bir bölgesel ortağa ihtiyacı olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Son dönemdeki diplomatik görüşmeler ve resmi söylemler dikkate alındığında bölgedeki mevcut dengeler ışığında Yeni Delhi’nin nezdinde bu ortağın Tahran olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Zira taraflar, her ne kadar Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgali sırasında benzer bir Afganistan politikası yürütmemiş olsa da bu durum Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirmesinden sonra değişmiştir. Taliban’ın, 1996’da Afganistan’ın kontrolünü ele geçirdikten sonra bölgedeki Şii azınlıkların da içerisinde bulunduğu dini azınlık gruplarını hedef almaya başladığı söylemleri yayılmaya başlamıştı. Bunun sonucunda İran, Kuzey İttifakı’nın Taliban yönetimine karşı mücadelesini desteklemek için Rusya ve Hindistan ile aynı konuma gelmişti. Ancak söz konusu bilgiler ışığında bugün Taliban’ın gücü tekrar ele geçirmesi halinde eski Hindistan-İran-Rusya koalisyonunun yeniden hayata geçirilip geçirilemeyeceği hakkında yorum yapmak için henüz erken. Zira Moskova’nın, bu sefer Afganistan’da durumun kilit aktörlerinden bir olan İslamabad ile koordineli çalışmaya odaklanacağı söylemleri de gündemde. Diğer taraftan Pakistan ve Çin’in, Taliban’ın bölgedeki herhangi bir olası yönetimine açık olduğu görülüyor.
Tüm bu gelişmeler, İran’ı Afganistan’da Hindistan için en önemli potansiyel ortak haline getiriyor. İran, stratejik konumu itibari ile özellikle Afgan hükümetine sivil ve askeri yardımın sağlanması için Hindistan açısından oldukça önemlidir. Zira Hindistan’ın, Afganistan’a erişiminin en açık rotası İran’dan geçmektedir. Nitekim Hindistan’dan karayla çevrili Afganistan’a giden en kısa yol Pakistan üzerinden olsa da, İslamabad Yeni Delhi’nin Afganistan’a karadan erişiminin sağlanmasına izin vermeyecektir. Bu nedenle Hindistan’ın, bölgedeki varlığını korumak ve Pakistan’ın bölgede dominant hale gelmesini engellemek adına İran ile ortak hareket etmesi beklenen senaryoların başında gelmektedir.