İlim ve Medeniyet

AFRİKA’DA KÖYLÜ OLMAK

Düşünmek, hayal kurmak ve yazmak insan hayatının bir parçası olmalıdır. Yazmak, bir keşif yolculuğuna çıkmaktır. Yazmak, biraz aramak, biraz sorgulamaktır. Yazmak, sessizliğe gömülerek düşünmek, fikirlerimizi kelimelerle kanatlandırmaktır. Hocamın ifadesiyle, kelime uçurtmaktır yazmak. Yazmak sadece kaybolanı araştırmak veya bulmak değildir. Aynı zamanda hem var olduğumuz yeri keşfetmenin hem de gitmek istediğimiz yere ulaşmanın bir haritasıdır. Yazmak, bir araçtır, sevdiğimizi güzel bir yazıyla karşılamaktır. Gitmek isteyeni de bir yazıyla göndermektir. Demek oluyor ki, her yazının içinde bir hikâye vardır. Her metnin içinde söylenen bir kelam vardır. Her satırda, her cümlenin arasında gönderilen bir mesaj vardır. Bu ifadelerden yola çıkarak, bugün köy dünyasına yağmurlu bulutlar misali, bir yazıyla göç etmek istiyorum. Beni büyüten köyü önceden yazmalıydım.

Köy, çocukluğumun geçtiği yer olmakla beraber, benliğimin temelini oluşturan bir hazinedir. Birçok nesneye ve insana sevgiyle bağlandım. Fakat en derinden hissettiğim sevgi, Afrika’da köylü olma duygusudur ve bu duygu ilk sıradadır. Köylü olmak, her şeyden önce güzel insan olmaktır. Köylülerde her zaman daha fazla insancılık buldum. Saf, temiz kalpli, hoşgörülü ve neşeli ruhlarıyla beni etkilediler. Bu yüzden köylüler bana hep ilham kaynağı olmuşlardır. Bir şehirde dünyaya gelmeme rağmen, çocukluk yıllarımı köyde geçiren bir köy çocuğuyum. Çocukluğumun hafızasından silinmeyen, insan kokan, insanlık esen köylerden bahsediyorum burada. Her gün, güneşin doğuşundan batışına kadar uzanan her anımda, köyden bir hatıra, bir fıkra zihnimde canlanır ve beni geçmişe götürür. Köyümü özlemeden, onu uzun uzun düşünmeden, pembe hayaller kurmadan geçen günlerim kısır günlerdir.

Büyük şehirlerin kalabalığında kaybolurken, uzun caddelerde yürürken veya arka sokaklarda dolaşırken bile köyüm ne benden ne bedenimden ne de zihnimden çıkmadı. Bu durum beni şehirde ne gördüysem, köy manzaralarıyla karşılaştırmaya iter. Benim için köyler ve kasabalar birer terazidir. Her olayı, her sözü bu terazide tartarım ve değerlendiririm. Gözümde köy ve kasaba sadece mekânlar değil, aynı zamanda büyük kaynaklar, büyük kitaplar daha doğrusu manevi rehberlerdir.

Köy Nedir?

Biraz kahkaha atmaktır, nefes almaktır, esen rüzgarla alışveriş yapmaktır. Köy, ümit veren meltem havasıyla buluşmaktır. Köy, kafes içindeki münhasır kuştan ses duymak değil, uçan kuşun ve öten leyleğin şarkısıyla raks etmektir. Köy, buğday rengiyle boyanmış serçeden muhteşem bir terennüm dinlemektir. Köy, anadille konuşmak, anlaşmak ve anlaşılmaktır. Köy, dillerin en güzel konuşulduğu, belagatiyle ifade edildiği mekandır. Köy, halk ozanlarının ve şairlerinin şiirlerinin okunduğu, Afrikan-i [1]şarkıların söylendiği beşiktir. Köy, halk dilini ve edebiyatını taze taze dudaklardan koparmaktır. Köyde, o güzel yerel diller, o yalın diller kitaplardan alınmış değil, ağızdan ağıza, dudaktan dudağa, kalpten kalbe gelen bir mirastır. Köy bir mekân olarak, hayatla, insanla, hayvanla, nebatla/bitkiyle ve çiçekle iletişim kurulan bir konumdur.

Köyde Bulunmak ve Yaşamak

Her geçen gün farklı şeyler yapmak, denemek ve keşfetmek demektir. Köyde bulunmak toprağa tohum ekmektir. Verimli arazilerde pamuk ve ayçiçeği yetiştirmektir. Köyde bulunmak, geceden sabaha kadar çiyle ıslanmış ağaçlardan koku almaktır. Yağmur damlalarıyla yıkanmış çimenlerden güzel enerji almaktır. Köyde bulunmak, doğayla iç içe yaşamaktır. Köyde bulunmak, çocuğa kıssadan hisse vermektir. Köyde bulunmak, geceleyin tamamlanan ayın altında oynayan çocukların sesini duymaktır.

Köyde bulunmak, sadece hayvan yetiştirmek değil, onların dilini de anlamaktır. Köyde bulunurken en güzel kısım yağmurlu günlerde evden ayrılmadan ailece sohbet ortamı oluşturmaktır. Kış gecelerinde ise odun ateşinin etrafında ısınmaktır. Köyde bulunmak, gökyüzünü çıplak maviliğiyle seyretmektir. Bakışlarımızın önünde hiçbir engel olmadan, duvar olmadan sonuna kadar görebilmektir. Mütefekkir bir gözle, geniş bir ufukla, geceyi aydınlık giydiren dolunayı müşahede etmektir.

Köylü Olmak

Her şeyden önce, hâl hatır sormaktır, yoldan geçen yaşlı dayıdan ve haladan dua almaktır. Komşunun kapısını çalıp, onunla sütlü çay içmektir. Köylü olmak, köye gelen yeni kişinin kim olduğunu merak etmek ve onu sevgiyle karşılamaktır. Köylü olmak, öğlen yemeğini yapraklı ağacın altında sofrada yemektir. Köylü olmak, biraz önce gezinen horozu kesip, değerli bir misafire ikramda bulunmaktır. Köylü olmak, mutlu olmak, dünya saadetine varmaktır. Köylü olmak, doğal beslenmektir, doğanın sunduğu nimetlerden lezzet almaktır. Köylü olmak kemalle değil, noksanla yaşamak, noksanla yetinmeyi bilmektir. Köylü olmak, hayatı tam anlamıyla paylaşmaktır. Köylü olmak, yaşanan bir hayat tarzıdır. Köylü olmak Ubuntu [2]felsefesinin ışığında hayat sürdürmektir. Köylü olmak Aşık Veysel gibi sevgiyi kucaklamak ve kültürü yaşatmaktır. Köylü olmak, yakından değil, uzak tepeden, uzak dağdan, uzak adadan Anju’yu özlem duyarak, sevgiyle anmaktır.

Köylü olmak, meydana gelen anlaşmazlıkları kadıyla, savcıyla, avukatla değil, aşiretin sözcüsü ile çözmektir. Komşuya selam vermek, sabahın ilk ışıklarında gidene ve gelene “Jambo[3]” demektir. Köylü olmak hem esprili bir şekilde konuşmak hem de doğrudan anlatmaktır. Felsefe yapmadan, örtülü cümleler kurmadan, ifadeyi çıplak haliyle dile getirmektir. Köy insanımıza selam olsun. Kurban Bayramı münasebetiyle tüm dünya köylülerine hayırlı, sağlıklı, huzurlu ve bereketli bayramlar olsun.

 

[1] Afrika’daki yerel dillerle söylenen şarkılardır.

[2] Ubuntu felsefi bir mefhumdur.  Zulu dilinde “insanlık” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda “başkalarına karşı merhametli, şefkatli, iyiliksever” olmak gibi insani değerlerin temel alındığı bir görüşüdür. Ubuntu Felsefesi: Ben, Ben Olduğum için Sen, Sensin.

[3] Swahili dilinde, Merhaba demektir.

Exit mobile version