İlim ve Medeniyet

AMRİTSAR YOLCULUĞUM VE SİHLER

Amritsar Hindistan’da doğan Sih inancının merkezidir. Sih öğretileri yaklaşık 500 yıl önce Guru Nanak tarafından yayılma başlandı. İlk olarak Hindistan’ın Pencap eyaletinde yayılan din günümüzde de Pencap merkezli bir yapı halini aldı.

Ben de 2019 yılının yaz ayındaki 2 aylık Hindistan seyahatimde burayı görme imkanı elde ettim. Aslına bakarsanız benim Amritsar yolculuğum Hindistan şartları ve her alandaki düzensizliği yüzünden biraz sıkıntılı oldu. Hindistan’a gelişimin 2. Haftasonu 2 arkadaşımla beraber Amritsar’a gitme kararı aldık. Tabi hemen Amritsar hakkında ufak tefek yazılar okumaya başladım. Sih dininin merkezi, 1947 yılındaki Hindistan-Pakistan bölünmesinin etkisini en çok hisseden bölge ve tabi ki tüm bunların yanında Wagah sınır kapısındaki günlük gerçekleştirilen sınır töreni beni heyecanlandıran ayrıntılar oldu.

İlk işimiz Delhi’den Amritsar’a nasıl geçeceğimizi kararlaştırmak oldu. Hindistan’a gelip tren yolcuğu yapmamak olmaz dedik ve Amritsar’a gidiş dönüş 3 tren bileti aldık. Trenimiz Delhi’den Amritsar’a 19:53’de hareket edecek. Bakın bu kalkış saatini unutmayınız 19:53.

Cuma günü tren istasyonuna saat 19:50’de vardık. Biz de belki işimizi biraz şansa bırakmıştık ama yoğun trafiği hesaba katmamıştık. Neyse taksiden iner inmez trene yetişmek için adeta Usain Bolt’u aratmayacak şekilde koşmaya başladık. Koşarken bir yandan Peron 1 tabelasını arıyoruz bir yandan kırık Hintçemizle etraftakilere bileti göstererek nereden kalkacak diye sormaya çalışıyoruz. Sonunda peronumuzu bulduk. Yaşanılacaklardan habersiz olarak treni beklemeye başladık. Aynı zamanda acaba treni kaçırdık mı korkusuyla perondaki polislere trenin ne zaman geleceğini sorduk. Ve polislerden aldığımız bir cevapla ilk ertelenme saatimizi öğrendik. Trenimiz 21:25’e ertelenmiş. Neyse deyip bir amcanın yanına oturduk. Amcamız da başına Sihlerin bağladıkları “dastar” ya da “pegri” dedikleri sarığa benzer bir örtü bağlamış ve muhtemel ki Amritsar’daki Altın Tapınak’a gidiyor. Az çok amcamız ile muhabbet ettik. Telefonundaki uygulamadan trenimizin 21:25’te geleceğini teyit ettik. Saatler 21:25’i gösterince de trenimizi daha da bir heyecanla beklemeye koyulduk. Fakat Hindistan bizi yine şaşırtmadı ve trenimiz o saatte de gelmedi. Bu sefer polise sormak yerine Peron’un merdiven tarafında yer alan tren geliş saatlerini yazan tabelaya baktık. Trenimizin perona ikinci ertelenmiş varış saati 23:50.

Artık içimizdeki Amritsar heyecanının yerini yavaş yavaş bezginlik ve tükenmişlik hissi alıyordu. 23:50’ye kadar da bekleme kararı aldık. Fakat bu sefer danışabileceğimiz kimseler aramaya koyulduk. Fakat tren biletimizi Delhi’deki büyük tren istasyondan değil de Ghaziabad adında Delhi’ye yarım saat mesafe küçük bir şehirden aldığımız için tren istasyonu da şehre oranla gayet küçüktü. Bu da istasyonda kendimize muhattap bulmamızı zorlaştırıyordu. Sonunda tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı sözünün hakkını vererek tekrardan en baştan beri oturduğumuz yere geldik. Dakikalar saatler geçti fakat trenimizden hala bir ses seda yoktu. Ta ki saat 23:50 olana kadar. Saatler 23:50’yi gösterince trenimiz gelmedi fakat tabeladan trenin bir kere daha ertelendiğini öğrendik. Gerçekten de bu can sıkıcı bir durum olmaya başlamıştı.

Tabeladaki manzarayı gördükten sonra umutsuz bir şekilde tekrardan yerimize çöktük. Yorgun ve bitkin gözlerim peronun ortasına halka kurarak oturup nargile içen çocuklara takıldı. Adeta insanların gelip geçtiği yere bir bez seren yedi sekiz delikanlı nargilelerini yakmış tüttürüyorlardı. İşin diğer garip tarafı kimse bir şey de demiyor yanlarından geçip gidiyorlardı. Tüm bu olanları izlerken bir anda kendimize tekrardan bir muhatap bulmak için istasyon koridorlarına yöneldik. En son derdimizi dinleyecek bir memuru kapısının önünde koca farenin beklediği bir odada bulabildik. Derdimizi anlattık. Dinledi, anlamadı. Amirini çağırdı. O da dinledi ve az çok bir şeyler anladı. Fakat bize tabelanın dediğinden farklı bir şey demedi. “Treniniz rötarlı kalkış yapmış. 2:50’de gelecek.”

Artık bu erteleme saatlerine inanmamamız gerektiğini öğrendiğimiz için aramızda yaptığımız bir istişare sonucu Amritsar yolcuğunu iptal edip kendimizi evimizde bekleyen sıcak yatağımıza atma kararı aldık. Ancak bu kararı alırken bir hafta sonra Altın tapınağın büyüleyici manzarasını gölün kenarından izleyebileceğimizi bilmiyorduk.

Büyüleyici Amritsar şehrinin benim için hikayesi böyle başladı. Amritsar şehri, Sih inancında çok önemli bir yer teşkil ediyor. Şehir bu önemini Ekber Şah döneminde Altın Tapınak arazisinin 3. Guru Amas Das’ın kızına Ekber Şah tarafından hediye edilmesi ve daha sonrasında 4. Guru Ram Das Ji tarafından da araziye Altın Tapınak’ın yapılmasıyla alıyor. Tapınağın yapımında kilolarca altın kullanılması halk arasında tapınağa Altın Tapınak isminin verilmesine neden olmuş. Büyük bir suni gölün ortasına inşa edilen tapınak aslında büyük bir kompleksten oluşuyor.

Tapınağa ilk girmeden sizi ayakkabılarınızı siz tapınaktayken muhafaza edecek kişiler karşılıyor. Tapınak içerisine ayakkabı ile girmek yasak olduğundan ayakkabınızı çıkarıp görevliye teslim ediyorsunuz. O da size çıkarken ayakkabılarınızı almanız için bir adet numaralı jeton veriyor. Çıplak ayakla tapınağa girmeden önce ayaklarınızı kompleks kapısının tam girişinde bulunan su havuzunun içine daldırarak bir nevi temizlemiş oluyorsunuz.

Tapınağın içerisinde ilk göze çarpan detay ise duvar köşelerinde insanların yatıyor, dinleniyor yahut uyuyor olması oluyor. Altın tapınak için bir kompleks demiştik. Kompleksin ilk emaresini burada görüyorsunuz. Onlarca insan bu tapınağın dış kısmında istediği süre boyunca kalabiliyor. Aynı zamanda bu tapınakta yemek, helva ve su da dağıtılıyor. Özellikle helvayı belirtmemin sebebi tapınağın içerisini ziyaret ettikten sonra sizlere helva ikramı yapılıyor. Yemek ise günün belli vakitleri yine kompleksin belli bir bölümünde dağıtılıyor.

Bu tapınakta ilginizi çekebilecek bir diğer detay ise “kompleks içerisinde çalışan hiçbir kimse herhangi bir ücret almıyor.” Hepsi gönüllülük esasıyla çalışıyor. Sih inancına sahip olmayan birisi de gönüllü bir şekilde burayı ziyaret eden kişilere hizmet edebilir. Bu gönüllük esaslı hizmetler ise gelen misafirlerin ayakkabılarını belirli bir sistemde emanet almak ve misafir ziyaretini bitirdikten sonra ona geri vermek, kompleksin günlük temizliğini yapmak (Hindistan’da görebileceğiniz en temiz ibadethaneler genel olarak Sihlere aittir. Her gün belli periyotlarla ibadethanelerinin temizliklerini yapmada özen gösterirler.) yemek pişirmek ve pişirilen yemekleri dağıtmak vb. hizmetlerden oluşur.

Sih inancının temel 5 kaidesinden birisi olan erkeklerin yanında hançer taşıma gerekliliğini bu tapınakta çok açık bir şekilde görebilirsiniz. Ziyarete gelen Sihlerin üzerinde şehir içerisinde taşıdığı aletlerden daha da büyük bir ebatta hançer, kılıç vb. kesici aletler taşıyorlar. Bundan ziyade tapınağın iç güvenliğinden sorumlu kişilerin ellerinde taşıdığı büyük mızraklar Sihlerin bu adetini unutmamanıza neden oluyor.

Tapınağın dış tarafında ufak bir gezinti yaptıktan sonra tapınağın iç tarafına giden yolda sizi tapınakla uyumu bozulmasın diye altın rengine büründürülmüş güvenlik kameraları, vantilatörler ve korkuluklar bekliyor. Tapınağın içerisine doğru yöneldikçe adeta her bir detayın altın rengine boyandığını görebilirsiniz. Tapınağın tam içerisine girmeden tapınağı ziyaret edenler kapının girişinde bulunan mermere secde ediyor yahut elini mermere sürüp daha sonrası mermere sürdüğü elini öpüyorlar. Devamında ise din adamları için ayrılmış bir alanda din adamlarının Sih inancının kutsal kitaplarını okudukları görülüyor.  (Zaten tapınağın içerisinde ve dışarısında 7 gün 24 saat kutsal kitaplar hiç durmadan okunuyor.) Tapınağın içerisinde yakılan tütsüler tapınağa hoş bir atmosfer katıyor.

Tapınağın içerisine giren Sihler kendi durumuna göre kutsal kitap okunan makamın hemen önüne koyulan bağış kutularına bağışlarını yapıyor ve -ilginçtir- bağış kutusunun üzerine elleri ve yüzüyle secde ediyorlar. Tapınağın altın kısımlarını en yakın içerisinde görebiliyorsunuz. Tapınak içerisinde kullanılan loş ışıklar altın renginin ön plana çıkmasını sağlıyor.

Kompleksin genel mimarisi Hint-Türk mimarisiyle birlikte Hinduizmden izler taşıyor. Özellikle Sih inancı bölgedeki diğer köklü dinlere nazaran daha yeni ortaya çıkan bir inanç sistemi olduğundan genel olarak da İslam dininden ve Hinduzm’den etkilendiği farkediliyor.

Altın Tapınak’da gün içerisinde birçok dini tören yapılmaktadır. Sabah 6’da başlayan törenler akşam 22:30’da son buluyor. Eğer Altın Tapınak’ı ziyaret etmeyi planlıyorsanız internet üzerinden tören saatlerine bakmanızı ve tören saatine kendinizi ayarlayarak tapınağı ziyaret etmenizi öneririm.

Mehmet AYAYDIN

Exit mobile version