ANTİ-DEVLET KAVRAMI OLARAK ANARŞİZM

ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ FELSEFE

Bu yazımızda devlet kavramının tanımını vererek, onun karşıtı olarak görülen anarşizm kavramının lügat ve terim anlamlarına, anarşizme getirilen açıklamalara, anarşizmin diğer ideolojilerle olan bağına ve kısaca anarşizm-devlet arasındaki ilişkiye değineceğiz.

Anarşizm ve devlet kavramları birbirine zıt kavramlar olarak görülmektedir. Yüzyıllardır bu iki kavram üzerine çeşitli tanımlar yapılmıştır. Devlet kavramı üzerine yapılan en kapsamlı tanımlardan biri şu kabul edilebilir: “Amacı toplumsal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğinin sağlanması olan; belli bir toprak parçası(ülke) üzerine yerleşmiş bir insan topluluğuna (halka) dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrole(otorite) sahip, siyasal bir örgütle(hükümet) donanmış sosyal bir organizasyondur. ” [1] Bu tanımda görüldüğü üzere devleti diğer kuruluşlardan ayıran özellikleri; egemen ve  bağımsız olma yani bir otoriteye sahip olmasıdır.

Devlet tanımında olduğu gibi devletin yönetimi hususunda da fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bu fikir ayrılıkları bazen insanların kurallara karşı koymalarını da beraberinde getirmiştir. Bu ayrılıkların kaynağında ise siyasal düşünceyi en çok meşgul eden konulardan biri olan, devletin mi toplumu biçimlendirdiği, yoksa toplumun mu devleti biçimlendirdiği tartışması yer almaktadır. Bu kutuplaşmanın bir ucunu devletten yana olanlar, diğer ucunu ise toplumdan yana olanlar oluşturmaktadır.[2] Devletten yana olanlar, birey ve toplumun sınırlandırılması gerektiğini savunurken; birey ve toplumu esas alanlar, devletin ortadan kaldırılması ile birey ve toplumun sınırlandırılmasının önüne geçilmesini savunurlar. Toplumu esas alanların başında genel olarak devletin bütün çeşitlerini reddeden, toplumun ve bireylerin devlet gibi bir otorite olmadan da yaşamlarını çok rahat bir şekilde sürdüreceklerine inanan anarşistler gelmektedir. [3]

Peki Fransız Devrimi’nden itibaren kullanılan Anarşizm kavramıyla anlatılmak istenen nedir? Bu görüşü savunan anarşistler haklı olabilirler mi? Savundukları gibi otoritesiz(devletsiz) bir toplumun mevcudiyetini sağlayabilirler mi?

Anarşizm kelimesinin kökeni, Eski Yunanca’daki  άναρχος* (anarkhos) lügat manasıyla başsız, şefsiz, efendisiz anlamlarına gelen kelimeye dayanır. Terim anlamı ise; yönetenin olmadığı, yönetimsizlik, hükmedenin olmadığı gibi durumları ifade eder.

Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğünde(Paradigma Yayınları syf:24), anarşi terimini birkaç maddede açıklamaktadır: 1) Hükümet kontrolünün yokluğunun sonucu olan politik ve toplumsal düzensizlik. 2)  Kimi disiplinlerde, örneğin bilimde birbirinden çok farklı, hatta karşıt ilkelerin varoluşuyla belirlenen aşırı çoğulculuk hali. 3) Kimi faaliyet alanlarında, kuralsızlığın, yönlendirici bir ilkeden yoksunluğun veya varolan ilkelere uyulmamasının sonucu olarak ortaya çıkan kargaşa hali. Cevizci, anarşi terimi için yaptığı bu açıklamalarda; anarşizmin hüküm sürmesini isteyen, anarşizmi destekleyen ve bu öğreti için mücadele veren kişiyi anarşist olarak tanımlar.

Andrew Heywood’a göre anarşizmin tanımlayıcı özelliği; devlete, devletin kurumları olan hükümet ve hukuka karşıtlığıdır. Anarşistler baskı ve mecburiyetin olmadığı, bireylerin gönüllü olarak işlerini yürüttüğü devletsiz bir toplumu tercih ederler. Devlet, belirlenmiş coğrafi alanda yaşayan bireyler ve kuruluşlar üzerinde yüce bir otorite uygulayan hükümran bir yapıdır. Anarşistler devlet otoritesinin katî ve sınırlandırılmamış olduğunu vurgularlar. Onlara göre kanun, kamusal davranışı kısıtlar, politik hareketi sınırlandırır, özel hayata ve düşünceye burnunu sokar, devletin otoritesi zorlayıcıdır. [4]

Anarşizm, çoğu yönleriyle sosyalizm ve liberalizm arasında yer alan bir siyasi ideolojidir. Liberal  bireyciliğe benzeyen yönleriyle ileri düzeyde liberalizmin, sosyalist kolektivizme benzeyen yönleriyle de ileri düzeyde sosyalizmin bir formu olarak yorumlanabilir. Anarşistler, liberallerin bireye yüklediği önem ve değerlere katılırlar. Liberaller, bireyin özgürlüklerinin korunması için devletin sınırlanmasını savunurken, anarşistler bireyin özgür olabilmesi için devletin tamamen ortadan kaldırılmasından yanadır. Aynı zamanda anarşistler, sosyalistlerin kapitalizme yönelttiği eleştirilere büyük ölçüde katılırlar. Her iki ideoloji de, nihai noktada sınıfsız ve devletsiz bir toplum hedeflerler. [5]

Bu noktadan ilerleyecek olursak; hemen hemen diğer politik ideolojiler, devletin olası kötü durumları engellediğini kabul ederler. Örneğin; liberaller devleti bireysel hakların koruyucusu, sosyalistler devleti sosyal adaletin kaynağı ve reformun bir aracı, dahası muhafazakârlar ise devleti düzenin ve sosyal bağlılığın sembolü olarak görürler. Buna karşın anarşistler bu ideolojilerin otoritenin doğasını yanlış anladıklarını, hukuk ve hükümet kurumlarının olumsuz ve yıkıcı yönlerini göremediklerini iddia etmektedirler. Bu anarşist eleştiri Pierre-Joseph Proudhon’un meşhur hicivlerinden birinde şu şekilde ifade edilir:

“İdare edilmek, gözlenmek, soruşturulmak, araştırılmak, yönlendirilmek, disiplin altına alınmak, sınırlandırılmak; bu fiillerin tamamı bunu yapmaya hakkı, bilgisi olmayanların yaptığı davranışlardır.” [6]

Ümit Aktaş, Anarşizm (s.30) adlı eserinde Andrew Hacker için anarşizmin bir ütopya olduğundan söz eder. Hacker’e göre anarşizm, “liberalizm gibi ferdi göklere çıkarır; devleti lüzumsuz bulur. Sosyalizm gibi özel mülkiyetin aleyhindedir. Eşitlik üzerine görüşleri demokratlarınkine benzer. Klasik tutucularla beraber sanayi toplumuna karşıdır. Anarşistlerin en çok önem verdikleri; kişinin her türlü baskıdan kurtulması ve hürriyete kavuşmasıdır. Ama sosyal organizmanın ahengine de aynı ölçüde değer verirler. Devrimci şiddet lüzumludur derler; ama komünistlerden farklı olarak devrimin hiçbir organize partinin veya liderlerin işine yaramamasını savunurlar.” [7]  Yine bahsedilen eserde Henri Arvon, anarşizmi şu şekilde ifade eder: “Her şeyden önce, öznel irade ile genel iradenin karşı karşıya gelişi; kendi sorumluluğunun bilincine varmış olan bireyle modern devlet arasında geçen tutkulu bir diyalogdur; her iki kavram da, paradoksal olarak, 1789 Devrimi’nin fırtınalarından doğmuştur.” [8]

Anarşistler ise kendilerini şu tanımı esas alarak ifade etmektedirler: “Anarşizm; insan toplumlarının en iyi biçimde bir hükümet ya da otorite olmadan işleyeceğini savunan, insanların doğal halleriyle, herhangi bir dış müdahale olmadan, birlikte uyum içinde ve özgürce yaşayacaklarını ileri süren felsefi ve siyasal konumlardır. Bu bakış açısına göre anarşi kaosun değil kendiliğinden düzenin yolunu açacaktır.”[9]

Bu tanımlar ve açıklamalar dikkate alındığında, anarşistlere eleştiri mahiyetinde şu tarz sorular sorulmaktadır: Devletin ortadan kaldırılmasıyla daha iyi bir topluma ulaşılacağına neden inanılsın? Otoritenin kaldırılmasıyla kaosun olmadığı, kendiliğinden düzenin yolunu elde etmek ne ölçüde mümkündür? Özgürlük ve otoritenin karşılıklı olarak birbirini engellediğine inanmanın temeli nedir? Anarşistlerin genel olarak bu tip sorulara cevabı; insanın doğasının, özünün iyi olduğudur. “Dostluk, karşılıklı yardım ve destek gereksinimi; insanın doğasının öylesine özsel parçasıdır ki tarihin hiçbir kesiminde, küçük yalıtılmış aileler halinde, geçinme araçları için birbirleriyle dövüşen insanlara rastlanmaz.” [10]  Kısacası anarşist projenin özünde, insanların toplum içerisinde adil biçimde yaşayabilmelerine imkan tanıyan, iyi bir doğaya sahip oldukları varsayımı yatmaktadır. Bu açıdan, anarşizmin insanlara yönelik doğalcı bakışının, siyaset kuramında etik bir rol oynadığı söylenebilir.

Sonuç olarak anarşizm kavramı; hükmedenin olmadığı, otorite karşıtı fikir üzerine kurulmuş toplum ve onun kurumlarının varlığının eleştirisi olarak tanımlanmaktadır. Fransız Devrimi sonrası ortaya çıkan bu kavram; insan onuru, özgürlüğü ve bireysellik adına bir tepki olarak görülebilir. Belki de onun en büyük başarısı bu tepkidir. Anarşistler; modern toplumun maddeciliğine, katı disiplinine, konformizmine meydan okumuş ve aynı zamanda tükenmekte olan geçmişin iyi yönlerini savunmuşlardır. Ancak anarşistler, yaratmayı umut ettikleri yeni evren için; modern toplumun maddeciliğine, konformizmine karşı, gerçekleşebilecek alternatif bir model sunamamış ve dünya nüfusunun herhangi bir geniş kesimini ikna etmede daha başarılı olamamışlardır. Elde ettiğimiz çıkarım doğrultusunda, ne kadar kötü olursa olsun, eğer bir alternatif öne sürülemeyecekse devletin ortadan kaldırılması gerektiğini savunmak oldukça zordur. Bu noktada muhtemelen anarşizmden alınabilecek en önemli ders; “Her insani ilişkinin politik değil, öncelikle ahlaki niteliklere sahip olması gerektiği” görüşüdür. [11]

Hicret GÜNCÜM

KAYNAKÇA

*(Eski Yunanca-Türkçe Sözlük, Kabalcı Yay. syf:61)

[1] DAVER, Bülent, Siyaset Bilimine Giriş, Kalite Matbaası, 4. Baskı, Ankara,1976, s.166;  Aktaran: ÇUHADAR, Cengiz, Dini Araştırmalar Eylül-Aralık 2007, Cilt 10,sayı 30, ss.75.

[2] SARIBAY, Ali Yaşar, Siyasal Sosyoloji, Der Yayınları,4.Baskı,İstanbul,1998,s.8-9 ; Aktaran: ÇUHADAR, Cengiz, Dini Araştırmalar Eylül-Aralık 2007, Cilt 10,sayı 30, ss.76.

[3]  ZABUNOĞLU, Yahya Kazım, Devlet Kudretinin Sınırlanması, Ajans-Türk Matbaa, Ankara, 1963,s.31; Aktaran: ÇUHADAR, Cengiz, Dini Araştırmalar Eylül-Aralık 2007, Cilt 10, sayı 30, ss.76.

[4] HEYWOOD, Andrew, Siyasi İdeolojiler, Ankara, Adres Yay., 2014, s.192-193.

[5] KARATEPE, Şükrü, Siyasi İdeolojiler, İstanbul, İz Yay., 2011, s.118-119.

[6] Marshall,1993,s.45; Aktaran: HEYWOOD, Andrew, Siyasi İdeolojiler, Ankara, Adres Yay., 2014, s.193.

[7] Nakleden Cemil Meriç a.g.e.,s.315-316; Aktaran: AKTAŞ, Ümit, Anarşizm ,2012, s.30.

[8] ARVON, Henri, Anarşizm, s.8; Aktaran: AKTAŞ, Ümit, Anarşizm, 2012, s.31.

[9]  AnaBritanca Genel Kültür Ansiklopedisi, “Anarşizm” maddesi Cilt 2,1988,s.44; Aktaran: ÇUHADAR, Cengiz, Dini Araştırmalar Eylül-Aralık 2007, Cilt 10, sayı 30, ss.80.

[10] Todd May, Postyapısalcı Anarşizmin Siyaset Felsefesi, Çev., R. G. Öğdül, Ayrıntı Yay., İstanbul, 2000, ss.62-81;  Aktaran: TOKU, Neşet, Siyaset Felsefesine Giriş, 2012, s.301-302.

[11] George Woodcock, a.g.e.,ss.500-525; Aktaran: TOKU, Neşet, Siyaset Felsefesine Giriş, 2012, s.303.

TEŞEKKÜR

Bu yazıyı kaleme almama ve yayınlamama aracı olan İlim ve Medeniyet Topluluğu’na; yazımda birçok kaynağa erişebilme imkanı sağlayan kıymetli arkadaşlarım Osman MİCAN, Yıldız BİDERCİ, Bahar AKDAĞ’ a; manidar kritikleriyle ilham kaynağım olan Fatma TOPRAK, Büşra TİRİT, Yasemin ŞAHAN’ a; çalışmamın başından itibaren desteğini esirgemeyen ve son halini edite ederek renk katan Oktay KAYMAK’a ve Furkan EMİROĞLU’ na sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Yorum Yaz