İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Edebiyat, dediğimiz şey nedir? Güzel bir söz, etkileyici bir yazı veya dokunaklı bir hikaye. Edebiyat aslında bunları kapsadığı gibi daha fazlasını da kapsar. Aslında edebiyatı güzel söz söyleme ve yazma mesleği olarak tanımlayabiliriz. Edebiyatın etkileyici bir sanat olduğu doğrudur. Özü bu çünkü. Edebiyatın özü, kişiden kişiye, milletten millete farklılık gösterir. Edebiyat etkileyici bir sanattır dedik. Edebiyatın aslında etkileyici olmasının sırrı edebi olmasındandır. Ebedi edeb. Bu ise edebiyatın insanlığın başından beri var olup kıyamete kadar var olacak olmasında yatar. Edeb aslında karşıtını da barındırabilecek bir güce sahip. Yani edepsizlik. Şu lafta olduğu gibi, her şey karşıtıyla var olur. Edebiyat, tek başına bir güçtür, aynı zamanda. Ve bu güç dilden gelir. Tek başına bireylerin gücü olabildiği gibi, toplumların da gücü olabilir. Ne demişler sonuçta, kalem kılıçtan üstündür. Edebiyat, birey ve toplumun kendisini ifade etmesinde, savunmasında ve aynı zamanda savaşmasında etkilidir. Mesela Arap toplumunda savaşçı şairler vardı. Japon toplumunda da aynı durum söz konusu. Onlarda şair samuraylar var. Tabi eskidendi bu durum. Yani bu kültürlerin de birbirlerine benzediğini gösterir. Her ne kadar birbirlerine uzak coğrafyalarda olsalar da. Bu ise edebiyatın değerini yükseltir. Çoğu meslekten daha ayrıcalıklı bir konuma yükseltir. Edebiyata gereği kadar önem vermeyen bir toplumun kültürü de pekala yok olmasa da oldukça sönük kalır. Bu ise kültürün yok olmaya doğru ilerlediğinin bir göstergesi olur. Edebiyat bir milletin can damarlarından birisidir. Can damarı koptu mu o millet yaşayamayacak duruma gelir.
Aslında edebiyatın sadece hikayeden ve şiirden ibaret olduğunu zannetmek büyük bir yanılgıdır kanımca. Felsefi bir yazı da edebiyata girer. Tarihi veyahut bilimsel bir makale, kitap da edebiyatın kapsama alanı içinde olabilir.
Arap edebiyatı ve Japon edebiyatı, coğrafya olarak birbirlerinden oldukça uzakta bulunan iki farklı toplumun edebiyatlarıdırlar. Fakat edebiyat sınırları aşan bir olgu olduğundan, özellikle modern dönem sonrası birbirleriyle etkileşime girmişlerdir. Arap edebiyatı, tarihi milat öncesine dayanan zengin ve köklü bir edebiyat. Aslında Japon edebiyatı için de aynı şey söylenebilir. Biri İbrani, Roma, Türk, Fars ve Afrika kültürlerinden etkilenmişken diğeri ise Çin, Kore, Hindistan, Batı, Moğol, Endonezya, Malezya ve Rus kültürlerinden etkilenmişlerdir. Buna bakarak “sadece bunlardan etkilenmişlerdir” diyemeyiz elbette. Etkilenmenin ve etkilemenin bir sınırı yoktur zaten. Tüm kültürler, birbirini etkiler, birbirinden etkilenir. Arap edebiyatının harfleri farklıdır. Japon edebiyatının kendine özgü bir alfabesi vardır. Aslında bu iki alfabe birbirine karıştırılıp kullanılmıştır. Fakat bu konuda pek bir bilgim yok. Bu iki farklı alfabenin karışık bir şekilde kaligrafisi yapılabilir. Yapan vardır belki, onu da tebrik etmek gerek.
Arap ve Japon edebiyatları ayrı ayrı da olsa kendine özgü edebiyatlardır. Türkiye’de yaşayanlar olarak sadece yanı başımızdaki Arap edebiyatıyla değil, uzaklardaki Japon edebiyatıyla da ilgilenmek şart. Tabi sadece bu iki edebiyatla ilgilenmek gerek demiyorum. Afrika edebiyatı, Kore edebiyatı, Endonezya edebiyatı gibi edebiyatlarla da ilgilenmek lazım. Edebiyat, bir milleti, kendisine anlatabilen bir aynadır. Bir araçtır.
Murat Taşlıoğlu
Usame Aslan
13.10.2022 / 20:49Güzel yazı. Yazanın kalemine sağlık.