İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Özet
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin Asya’da yer alması küresel güç dengelerinin yön değiştirmesine ve büyük güçlerin yeni ittifak arayışlarına girmesine yol açmıştır. SSCB’nin dağılmasıyla mutlak zafer kazandığını düşünen Batı ve tek süper güç olarak kalan ABD, özellikle ekonomik alanda rakip gördüğü Çin‘in yükselişi karşısında tedirginlik yaşamaktadır. Küresel güç mücadelesinin merkezinde yer alan Hindistan ise son yıllarda gerçekleştirdiği ekonomik ve siyasi açılımlarla bölgede ihtiyaç duyulan bir aktör haline gelmiştir. 1950 sonrası Bağlantısızlar Hareketi tecrübesiyle elde ettiği kazanımları unutmayan Hindistan, atacağı adımlarla her iki tarafı da küstürmeden ABD-Çin arasındaki rekabetten maksimum faydayı elde etme siyaseti güderek bölgesel güçten küresel güce ulaşma yolunda ilerlemektedir.
Anahtar Kelimeler: Hindistan, Çin, ABD, Küresel güç mücadelesi
Abstract
The world's fastest growing economies are in Asia has led to the shifting of global power balances and the search for new allies by the great powers. The West, which became an absolute winner with the collapse of the USSR and the United States which has remain the only superpower, has felt uneasy in the face of the rise of China, which it especially sees as rivals in the economic field. India which is at the center of the global power struggle, has become an actor needed in the region with the economic and political expansions. India which has not forgotten its acquisition with the experience of Non-Aligned Movement after 1950, proceeds from regional power to global power by taking the maximum benefit from the competition between the US and China, not to offend both sides with the steps to be taken.
Keywords: India, China, U.S., Global power struggle
Giriş
Soğuk Savaş sonrası idealist dış politikadan pragmatist dış politikaya geçişiyle uluslararası sistemdeki rolünü pekiştiren Hindistan, bölgesel bir güç rolünü sağlamlaştırmaya yönelik çok boyutlu dış politika yürütmektedir.
İçinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar sebebiyle dış politikada zorunlu bir dönüşüm yaşayan Hindistan, üçüncü dünya ülkelerine liderlik etme tutkusundan vazgeçerek ideolojik yönelimlerden milli çıkar politikası üretmenin peşine düşmüştür. Çok boyutlu ilişkiler çerçevesinde geliştirilen Rusya, İran, İsrail ve bazı Arap devletleri ile ikili ilişkilerinin yanı sıra Pakistan’la yakın işbirliği içerisindeki Çin ve ABD ile arasını düzelterek her alanda bu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine önem vermektedir.
11 Eylül saldırısı sonrası küresel güç mücadelesi Avrupa-Atlantik’ten Asya-Pasifik’e kaymasıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başaran, geleceğin küresel güç adaylarından biri olan Hindistan, küresel güçlerin hakimiyet mücadelesini bölgeye taşımasıyla birlikte dengeleyici bir unsur olarak önem kazanmıştır.
Günümüzde hızla büyüyen ekonomilerine paralel olarak artan enerji ihtiyaçları için işbirliği arayışına giren Çin ve eski gücüne ulaşma arzusuyla hareket eden ve Orta Asya enerji kaynaklarına rahat ulaşabilme fırsatını değerlendirmeye çalışan Rusya karşısında Hindistan’ın, geleceğin küresel güç mücadelesinde önemli bir konuma sahip olabileceği öngörülmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde ekonomisi hızla gelişen Hindistan ve Çin’in ABD’nin küresel hegemonyasına karşı izleyeceği politika büyük önem arz etmektedir. Özellikle Çin’in son yıllarda dünyanın her tarafında nüfuz alanını genişletmesi ve çevre ülkeleri ekonomik olarak kendine bağımlı hale getirmesi, uluslararası organizasyonlarda ABD’nin küresel liderliğine karşı ciddi bir tehdit olarak görülmektedir.[1] Bu bağlamda Çin’in uzun dönemde devam eden ekonomik büyümesi ABD’nin küresel hegemonyasını sarsma potansiyeline de sahiptir.[2]
Diğer taraftan dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan, sahip olduğu genç nüfus potansiyeli ve 21. Yüzyılda hızla büyüyen ekonomisine paralel olarak değişen dış politika algısıyla bölgenin temel aktörlerinden biri olarak dikkatleri üzerine çekmektedir. Özellikle Soğuk Savaş sonrası devreye sokulan dışa açılma politikası gereği çok boyutlu dış politika sergilemeye çalışan Hindistan, ulusal çıkarları bağlamında Çin ve ABD arasındaki güç mücadelesinde önemli bir konuma sahiptir. Sahip olduğu pazar potansiyeli ve kaynaklarıyla bölgesel bir güç olan Hindistan, ABD- Çin arasındaki güç mücadelesini şekillendirecek bölgenin en önemli aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmada 21. yüzyılda Asya Pasifik’e kayan güç dengeleri bağlamında ABD-Çin rekabetinin Hindistan açısından önemine değinilerek, bölgesel güç mücadelesinde Hindistan’ın rolünün ne olacağı incelenecektir. Sahip olduğu potansiyele bağlı olarak küresel güç mücadelesinde ihtiyaç duyulan bir müttefik olan Hindistan’ın, ABD ve Çin ile olan ilişkileri hassas dengeler açısından ele alınacaktır. Son olarak Hindistan’ın büyük güçler arasındaki rekabetten yararlanarak bölgesel güç unvanını sağlamlaştırması üzerinde durulacak ve genel bir değerlendirme yapılarak ABD-Çin güç mücadelesinde Hindistan’ın rolü analiz edilecektir.
Değişen Güç Dengeleri Bağlamında Asya-Pasifik’te ABD-Çin Güç Mücadelesi
Batı dünyasının üstünlüğüyle sonuçlanan Soğuk Savaş, sonrası kurulan “Yeni Dünya Düzeni” ile iddia edilen Batı medeniyetinin uzun vadedeki mutlak üstünlüğü bir türlü perçinleşememiştir. Nitekim İkinci Dünya Savaşına kadar göz ardı edilen kadim doğu medeniyetinin temsilcileri Hindistan ve Çin sahip oldukları potansiyeli 21. yüzyılda gün yüzüne çıkarabilmiş ve küresel güç mücadelesinde konumlarını almışlardır.
Batı’nın Soğuk Savaş sonrası durağanlaşan ekonomisi ve yaşlanan nüfusuna karşı son yılların en hızlı ekonomik büyümesini gerçekleştiren Çin ve Hindistan’ın yakın dönemde dünya güç mücadelesinde söz sahibi temel ülkelerin başında gelmesi beklenmektedir.[3]
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla oluşan boşluğu, jeopolitik nüfuzu ve geliştirdiği ekonomik politikalarla kendi lehine çevirmeye çalışan Çin, son yıllarda ABD’nin bölgedeki en güçlü rakibi haline gelmiştir.
Çin, son çeyrek yüzyıllık dönemde Asya’nın en büyük gücü haline gelmiştir. Eğer ekonomik büyümesini başarılı bir şekilde devam ettirirse, küresel güç mücadelesinde ABD’yi geride bırakması kaçınılmaz olan Çin, ABD’yi Asya’dan uzaklaştırma ihtiyacı hissetmektedir. Çünkü ABD’nin bölgede aktif hakimiyet politikasını devam ettirmesi –bunu da Hindistan ve Japonya üzerinden yapacaktır- Çin’in, bölgedeki hakimiyet sahasında güvenliğini korumasını zorlaştıracaktır. Dolayısıyla Çin’in nihai hedefinin ABD’yi Çin ekti alanının dışına itmek ve muhtemel çevrelenme politikalarından korunmak olacaktır.
Öte yandan Asya’da yeşermeye başlayan hassas denge politikalarında vekili –Japonya- üzerinden bölgedeki nüfuzunu kullanan ABD, Asya-Pasifik’te tutunabilmesi için Japonya üzerinden yürütülen politikaların yeterli olamayacağını anlayarak bölgede yeni müttefik arayışına girmiştir. Bu bağlamda Çin’in bölgede hızla artan ekonomik ve siyasal yayılmacılığını önlemeye çalışan ABD, son yıllarda ön plana çıkardığı askeri işbirliği politikalarıyla Hindistan’ı kendi safına çekmeye çalışmaktadır. [4]
Çin’i Doğu Asya ile sınırlandırma stratejisine başvuracağı beklentisi belirginleşen ABD’nin, liderlik vasfını Çin ile paylaşmaktan memnun olmayacağı görülmektedir. Dolayısıyla ABD, Hindistan üzerinden geliştirdiği strateji ile Çin’in bölgedeki siyasal nüfuzunu kırarak yayılmacı güç potansiyelini sınırlandırmaya çalışmaktadır.[5]
Hindistan-ABD İlişkileri ve Çin’in Çevrelenme Stratejisi
21. yüzyılın en hızlı yükselen gücü konumunda olan Çin’e karşı bir denge unsuru olarak Hindistan’ı tercih eden ABD, bu yolla Çin’in süper güç olma yolundaki yayılmacı güç potansiyelini minimize etmeye çalışmaktadır. ABD bir yandan bunu yaparken diğer yandan Çin’in politikalarının dünya düzenine zarar verdiğini ve küresel istikrarı zedelediğini dile getirmektedir. Dolayısıyla Hindistan’la yapılan stratejik ortaklığın bölge istikrarının korunması açısından demokratik ilkelere dayandığını belirten ABD, bu yolla Çin’in bölgesel ve uluslararası politikalarının meşruiyet bakımından sorgulanmasına ve Çin’in yalnızlaşmasına zemin hazırlamaktadır. [6]
Çin’in yayılmacı politikalarını tehdit olarak algılayan ABD, bu politikalara Hindistan gibi bölgesel güçlerle askeri ve ekonomik işbirliğini arttırarak karşılık vermektedir. Bu durumda ABD’nin Çin’i dengeleme girişiminde Hindistan ile ilişkilerini geliştirmesinin gerekli olduğu görülmektedir. Böylece Hindistan’ın mevcut güç mücadelesindeki belirleyici rolü ön plana çıkmaktadır. Nitekim Çin’i sınırlandırmanın en etkin yolu yayılma alanının dışına çıkmadan Güneydoğu Asya’da önüne set çekmek olacaktır. Zira Hindistan’ın işbirliğinden yoksun bir ABD’nin bölgede Çin’e karşı ciddi bir etki yaratması gelecek dönemler açısından pek mümkün gözükmemektedir. Bu durumda da Hindistan’ın takınacağı tutum, hem bölgesel hem de küresel güç mücadelesinin belirginleşmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Ekonomik alanda ortak düşman olarak algılanan Çin’e karşı ABD ile stratejik ortaklığını derinleştirmeyi arzulayan Hindistan, ABD için çok amaçlı ve güvenilir bir müttefik olacaktır.[7] Nitekim Asya-Pasifik başta olmak üzere Güney Çin denizindeki güç-hakimiyet alanını geliştirmeye devam eden Çin’e karşı ABD, Hindistan’ın desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu çerçevede taraflar arasında askeri ilişkilerin daha da artması beklenmektedir. Aynı zamanda Afganistan barış sürecine Pakistan yerine Hindistan’ın dahil edilmesi önümüzdeki dönemde ABD Hindistan ilişkilerinin farklı boyutlarda gelişeceğini ve Hindistan’ın ABD adına bölgede farklı misyonlar üstleneceğini de göstermektedir. [8]
Bölgesel Rekabet ve Pragmatizm Çerçevesinde 21. Yüzyıl’da Hindistan-Çin İlişkileri
Hindistan ve Çin, 21. yüzyılla birlikte yakaladıkları istikrarlı ekonomik büyümeye paralel olarak artan enerji ihtiyaçlarından dolayı uzun soluklu bir rekabetin içerisinde bulunmaktadır. Her geçen gün artan ekonomik gücünü, siyasal güce dönüştürme yönünde strateji izleyen ikili, özellikle son dönemlerde uluslararası alanda etkinliklerini arttırmaktadırlar.
Bu doğrultuda Asya üst kimliği ve Asya Asyalılar'ındır mantığıyla hareket eden Çin, ortak tarihi geçmişe ve batı medeniyeti tarafından maruz bırakılan ortak sömürge geçmişine vurgu yaparak Hindistan’ı kazanmayı amaçlamaktadır.[9]
Dış politikada Çin’in en önemli hedeflerine bakıldığında, yakaladığı ekonomik ivmeyi ABD ve Batı dünyasını ürkütmeden askeri güce dönüştürmek, uluslararası bir sorun haline gelen Tayvan’ı bünyesine katmak ve yakaladığı ekonomik büyüme trendini devam ettirebilmek adına artan enerji ihtiyacını karşılamak için Orta Doğu ve Afrika’da söz sahibi olmak gibi öncelikler göze çarpmaktadır. Ayrıca Çin, Orta Asya ve Latin Amerika gibi enerji pazarlarına girmek, Hindistan’ın da üyesi olduğu Şanghay işbirliği ve diğer bölgesel örgütlerde üstünlüğünü tesis edebilmek gibi temel stratejik politikalarla da ön plana çıkarmaktadır.[10]
Çin, komşularına karşı yürüttüğü dış politikasında temkinli ve pragmatik bir strateji izlemektedir. ABD ile karşılaştırıldığında ikili ilişkilerinde, muhatap devletin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama gibi prensiplerle hareket eden Çin, mutlak kazanç yerine göreceli kazanç teorisi ışığında nüfuz alanını genişletmeye çalışmaktadır. Yürüttüğü bu politikalarla işbirliği yaptığı devletler nezdinde meşru kabul edilmekte ve böylelikle devreye soktuğu yumuşak güç unsurlarıyla nüfuz alanını genişletebilmektedir.
Ancak mevzu bahis Hindistan olunca bu durum farklı boyutlara evirilebilmektedir. Hindistan’ın Tibet konusunda takındığı tutum ve sınır sorunları Çin açısından olumsuz karşılanırken, artan Çin-Pakistan ilişkilerinin seyri, Hindistan’da iki nükleer güç arasında sıkışmışlık hissi uyandırmakta ve bu konu ulusal güvenlik açısından tedirginlik yaratmaktadır.[11] Ancak her geçen yıl artan ekonomik ilişki, iki ülkeyi doğal olarak daha fazla işbirliği geliştirmeye itmektedir. İki gücün de sahip olduğu ekonomik büyüme hızı ve çatışma potansiyeli, ilişkileri genel olarak şu ana kadar olumlu tutmuş ve kazan kazan ilkesine bağlı olarak ilişkilerin olumlu bir seyir izlemesi sağlanmıştır.[12]
Bölgesel istikrar ve güvenlik bağlamında şekillenen Hindistan–Çin ilişkileri, karşılıklı rekabet ve doğal ortaklık gibi etkenler arasında dalgalı bir seyir izlemektedir. Bunda Hindistan’ın kendisini Güney Asya’nın mutlak gücü olarak görmesi ve Çin’in hızlı yükselişinin bölgede çıkar çatışmasına yol açacağı algısı söz konusudur. Ancak ülkelerin sınırdaş olması ve ortak paydalar etrafında birleşmesi, aralarında doğal bir ilişkinin gelişmesini sağlamaktadır. ABD ile olduğu gibi ilişkiler zoraki değil, karşılıklı kazanç ilkesi etrafında şekillenmektedir.[13]
Aynı zamanda Avrupa’nın bağımlı hale geldiği Çin’e kapılarını kapatmak bölgesel güç konumunu sağlamlaştırma idealini taşıyan Hindistan açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bunun farkında olan Hindistan ABD yaptırım ve tehditlerine rağmen Çin ile ekonomik ilişkilerini sürdürmektedir. Bu bağlamda bölgesel rekabet ve pragmatizm çerçevesinde şekillenen Hindistan-Çin ilişkilerinin ana unsurlarına bakıldığında ekonomi başta olmak üzere, enerji, sınır sorunları ve güvenlik gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır.
Hindistan ve Çin, dünyanın en hızlı gelişen iki ekonomisi olmanın yanı sıra, en fazla enerji tüketicisi ülkelerin de başında gelmektedirler. Tarafların enerji ihtiyacının büyük bölümünü ithal etmesi, ikili ilişkilerin karşılıklı çıkar üzerinden güven zeminine oturtulmasını da gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda enerji kaynakları ve Hint okyanusunun enerji ithalatı güvenliği açısından önemi her iki ülkenin de ortak menfaatine bir durumdur. Ayrıca Çin ve Hindistan’ın enerji kaynaklarına yönelik rekabeti (fiyat artışlarının yaşanması) iki tarafın da zararına olduğu için kaynakların bölüşülmesi ve işbirliğinin karşılıklı kazanç temeline dayandırılması ilkeleri çerçevesinde hareket edilmesini gündeme getirmektedir.[14]
Ayrıca iki ülke arasında son yıllarda teknoloji ve ticaret alanında artan ekonomik işbirliği iki bölgesel gücün başını çektiği bir Asya pazarı oluşturma fikrini ortaya çıkarmaktadır. Asya’daki güç dengesinin yeniden düzenlemesi anlamına gelecek olan bu entegrasyon politikası, Asya pasifikte ABD-Çin arasındaki güç mücadelesinde belirleyici bir etken olacaktır.
Öte yandan Çin ile mütekabiliyet ilkesince pragmatik politikalar geliştirmeye devam eden Hindistan, Çin'i büyük bir stratejik tehdit olarak görmektedir. Çünkü hem Hindistan hem de Çin, dış politika hedeflerine yönelik politikalarını daha iddialı bir şekilde sürdürmekte ve her iki ülkenin de kendisini Asya'daki en büyük politik ve ekonomik güç olarak konumlandırmaya çalıştığı görülmektedir.[15] Dolayısıyla iki devlet arasındaki ilişkilerin 1962 savaşından beri ekonomi alanında karşılıklı çıkar stratejisinin yanı sıra güvensizlik sorunu bağlamında temkinli politikalar eşliğinde günümüze kadar varlığını sürdürdüğü söylenebilmektedir.
Çin’in sahip olduğu potansiyel Hindistan açısından tehdit olarak algılanırken, bölgesel statü ve Hint okyanusundaki liderlik mücadelesi tarafların yumuşak güç politikalarını zaman zaman geçersiz kılmaktadır. Hindistan’ın hem bölgesel statüsünü sağlamlaştırmak hem de Çin’in Pakistan’la artan ilişkilerinden dolayı ABD ile işbirliğine girmesi yine güvenlik eksenli bir gelişme olarak ön plana çıkmaktadır. Asya kıtası ve Hint okyanusundaki “statü kaygısı” çerçevesinde temkinli ilerleyen ilişkilerin önümüzdeki dönemlerde de bu şekilde devam etmesi beklenmektedir. [16]
Ayrıca Hindistan ve Çin arasında devam eden sınır sorunları ve Hindistan’ın ulusal güvenlik kaygısına paralel olarak ABD’nin bölgedeki varlığı, ilişkilerin tam anlamıyla olumlu bir seyir almasının önünü tıkamaktadır. Nitekim 1962 Hindistan-Çin sınır savaşından beri devam eden sınır anlaşmazlıkları ve Hindistan topraklarının Çin tarafından işgal edildiğinin söylenmesi Çin tarafından sert karşılık bulurken, Hindistan’ın Tibet sorununda takındığı tutumla Çin tarafından ciddi eleştirilere tabi tutulması da yine ikili arasındaki temel sorunlardandır.[17]
Ayrıca Çin-Pakistan yakın işbirliği ve son dönemde geliştirilen “Tek Kuşak Tek Yol” projesi kapsamında elde edilen bölgesel nüfuz alanı, Hindistan tarafından soğuk karşılanmış ve ilişkilerin güven zeminine oturtulmasının önünü tıkamıştır. Hindistan’ın milli tehdit olarak algıladığı Pakistan’ın Çin ile olan ilişkilerine karşılık Hindistan’ın bölgede ABD’nin vekilliğini üstlenmesi, Asya-Pasifikte sorunların tam anlamıyla çözülememesinin başlıca nedenleri arasındadır.
Ancak son yıllarda yakaladığı ekonomik ivmenin önündeki en büyük engellerden biri olan ABD’yi kendi ulusal güvenliğine tehdit olarak algılayan Çin, bölgedeki statüsünü sağlamlaştırmak ve yakaladığı ivmeyi devam ettirmek adına Hindistan’ı bölgesel bir partner olarak yanına çekmeye çalışmaktadır. Asya Asyalılarındır mantığı üzerine strateji geliştiren Çin, Hindistan’a asimetrik bir bağımlılık değil, her iki tarafında kazandığı bir partnerlik vaat etmektedir.
Asya-Pasifik Güç Mücadelesinde Hindistan’ın Belirleyici Rolü
Ogden, Hindistan’ın Soğuk Savaş sonrası oluşan konjonktürde değişen dış politikasını şöyle açıklamaktadır. “Soğuk Savaş sonrası barış temettüsü, artan doğrudan yabancı yatırım, teknoloji ve yeni ticari pazar ihtiyacı, Hindistan’ın bölgesel ve küresel rejimlere karşı daha pragmatik bir tutum sergilemesine neden olmuştur”.[18]
Dünyanın en hızlı büyüyen iki ekonomisinin Hint okyanusuna bağımlı olması bölgedeki hakimiyet mücadelesini de beraberinde getirmiştir. Nitekim enerji ticaret yollarının güvenliğinin sağlanması, geçiş güzergahlarında tam teçhizatlı donanmaların bulunma ihtiyacını doğurmuştur. Bu durum artan ekonomik rekabet ortamında ekonomik gücün askeri güce dönüştürülmesi politikasını da mecburi hale getirmiştir.[19]
Küresel güç mücadelesinin gözde adaylarından Çin’in üyesi olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olarak Asya’da oluşan dengelerde belirleyici rol oynamaya çalışan Hindistan, ABD-Çin arasındaki çatışma ve rekabet ortamından faydalanarak BM daimi üyesi olmak, Afrika ve Orta Asya enerji pazarlarında nüfuz alanını genişletmek, Hint okyanusundaki konumunu sağlamlaştırmak ve uluslararası diplomaside prestijli bir ülke olma konumuna ulaşmaya çalışmaktadır.[20]
Özellikle ABD ve Çin arasında yaşanan küresel liderlik mücadelesinde atacağı adımlar, Hindistan’ın bölgesel güç konumunu sağlamlaştırması ve ileri bir evre olan süper güç olma idealinde de belirleyici olacaktır. Dolayısıyla Çin’in Asya’daki etkilerinin kontrol ve minimize edilmesi konusundaki çabaların, Hindistan lehine semere vermesi ve uzun vadede etkili olabilmesi için yaşanan bu rekabette denge ve fırsatçılık ilkeleriyle büyük güçlerin politikalarına karşı kendi egemenliğini başarılı bir şekilde koruması gerekmektedir. Başta Asya-Pasifik’te olmak üzere uluslararası rekabetten faydalanarak oluşabilecek yeni bir güç dengesi dinamiğinin de başat aktörlerinden biri olmak için büyük stratejiler üretmesi Hindistan’ın geleceği adına büyük önem arz edecektir.
Sonuç
Sonuç olarak günümüzde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin Asya’da yer alması küresel güç dengelerinin yön değiştirmesine ve büyük güçlerin yeni ittifak arayışlarına girmesine yol açmıştır. Çin’in gerçekleştirdiği hızlı büyüme karşısında yeni stratejiler geliştirmeye başlayan ABD, Çin’i bölgesel bir güç olan Hindistan’la sınırlandırmaya çalışmaktadır. ABD, Hindistan’la geliştirdiği ekonomik ve askeri işbirliği politikalarıyla Çin’in Asya’daki yayılma etkilerini minimize etmeye ve kontrol altına almaya çalışmaktadır. Buna karşın Çin ise temkinli davranarak ‘Asyalı Kimliği’ ile hareket edip Hindistan’ı yanına çekerek ABD’nin bölgedeki faaliyet alanını daraltma eğilimine girmektedir. Çin’in kullandığı yumuşak güç unsurları ABD’ye rağmen Hindistan’la ilişkilerini sürdürmesine katkı sağlamaktadır. Ancak Çin’in sahip olduğu ilişki ve işbirliği potansiyeli gerek ABD gerek Hindistan açısından muhtemel bir tehdit olarak algılanmaktadır. Çin’e karşı çevreleme stratejisi yürüten ABD, bu yolla Hindistan’a bölgede önemli misyonlar yüklemektedir.
Hindistan açısından bakıldığında ise, en hızlı büyüyen ekonomiler arasında yer alan Hindistan, mevut hegemon güç ABD ve süper güç olma idealiyle hareket eden Çin arasındaki güç mücadelesinde ihtiyaç duyulan bir aktör haline gelmiştir. Sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik avantajlarını kullanarak egemen güçler arasındaki mücadelede başat aktör konumunda bulunan Hindistan, pragmatizm ve denge stratejisiyle her iki tarafla da ilişkilerini korursa ortadaki çıkar çatışmasından maksimum kazancı elde eden aktörlerden bir olabilecektir. Sahip olduğu kaynak ve potansiyeller Hindistan’ın yakın dönemde küresel güç olma yönündeki hedeflerini karşılayamasa da yakaladığı ekonomik trendi mevcut konjonktürde devam ettirmek suretiyle bölgesel güç konumunu sağlamlaştırması kaçınılmazdır.
Aydın Güven
KAYNAKÇA
Atagenç, Ömer. Çin ve Hindistan’ın Deniz Stratejisi ve Hint Okyanusu’nda Güç Mücadelesi. (2012). Bilge Strateji, Erişim Tarihi:10..02.2019. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/43491
Bayram, Duygu Çağla ve Arafat, Mohammad, “HİNDİSTAN-ÇİN-ABD ÜÇGENİNDE “HİNTPASİFİK KAVRAMSALLAŞTIRMASI” ANKASAM Bölgesel Araştırmalar Dergisi. Erişim Tarihi: 02.02.2019. http://dergipark.gov.tr/download/article- file/400806
Cengiz, Zerrar, ‘‘Asya-Pasifik’te Çin’e Karşı ABD-Hindistan İttifakı’’, Anadolu Ajansı, Analiz, 25.10.2017,Erişim Tarihi:05.02.2019. http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/asya- pasifik-te-cine-karsi-abd-hindistan-ittifaki/947165
Collins, Alan. Contemporary Security Studies. “Charles L. Glaser, Realism”. Oxford University Press, 2010.2. Edition. s.21
India-China Bilateral Relations: Confrontation and Conciliation, Vision 2020: Sustainable Growth, Economic Development, and Global Competitiveness, Conference Paper · May 2014. Erişim Tarihi: 09.02.2019 https://www.researchgate.net/profile/Dr_Sushanta_Mahapatra/publication/266088107 India- China_Bilateral_Relations_Confrontation_and_Conciliation/links/54253f080cf238c6e a73f4fc/India-China-Bilateral-Relations-Confrontation-and Conciliation.pdf?origin=publication_detail
India, China, and the United States: A Delicate Balance, Council on Foreign Relations, Erişim Tarihi: 05.02.2019 https://www.cfr.org/backgrounder/india-china-and-united-states- delicate-balance
Jayal, Niraja Gopal., and Pratap Bhanu Mehta. The Oxford Companion to Politics in India. New Delhi: Oxford University Press, 2010.
Ogden, Chris, Hindistan Dış Politikası, Çev. Aslan Yavuz Şir, İyi Düşün Yayınları, İstanbul: Temmuz 2016, s.
Örmeci, Ozan, ‘‘21. Yüzyılda ABD-Çin Rekabeti’’, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Erişim Tarihi: 10.02.2019, http://dergipark.gov.tr/download/article- file/117779
Pekcan, Cemre, “Güney Çin Denizi Sorunu Çerçevesinde Çin-Hindistan İlişkileri” ÇOMÜ Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi 1(1), 19-32, 2016, Erişim Tarihi: 02.02.2019. https://www.academia.edu/31131197/G%C3%BCney_%C3%87in_Denizi_Sorunu_% C3%87er%C3%A7evesinde_%C3%87in-Hindistan_%C4%B0li%C5%9Fkileri
[1] Duygu Çağla Bayram ve, Mohammad Arafat, Hindistan-Çin-ABD Üçgeninde Hint-Pasifik Kavramsallaştırması ANKASAM Bölgesel Araştırmalar Dergisi. Erişim Tarihi: 02.02.2019.
[2] Alan Collins, Contemporary Security Studies, “Charles L. Glaser, Realism”, Oxford University Press, 2010.2 Baskı, s.21.
[3] Örmeci, Ozan, ‘‘21. Yüzyılda ABD-Çin Rekabeti’’, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Erişim Tarihi: 10.02.2019, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/117779
[4] Cengiz, Zerrar, ‘‘Asya-Pasifik’te Çin’e Karşı ABD-Hindistan İttifakı’’, Anadolu Ajansı, Analiz, 25.10.2017,Erişim Tarihi:05.02.2019. http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/asya-pasifik-te-cine-karsi-abd-hindistan-ittifaki/947165
[5] Bayram, Duygu Çağla ve Arafat, Mohammad, “Hindistan-Çin-ABD Üçgeninde Hint-Pasifik Kavramsallaştırması” ANKASAM Bölgesel Araştırmalar Dergisi. Erişim Tarihi: 02.02.2019. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/400806
[6] Cengiz, Zerrar, ‘‘Asya-Pasifik’te Çin’e Karşı ABD-Hindistan İttifakı’’, Anadolu Ajansı, Analiz, 25.10.2017,Erişim Tarihi:05.02.2019. http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/asya-pasifik-te-cine-karsi-abd-hindistan-ittifaki/947165
[7] Jayal, Niraja Gopal., and Pratap Bhanu Mehta. The Oxford Companion to Politics in India. New Delhi: Oxford University Press, 2010.s.537.
[8] Cengiz, Zerrar, ‘‘Asya-Pasifik’te Çin’e Karşı ABD-Hindistan İttifakı’’, Anadolu Ajansı, Analiz, 25.10.2017,Erişim Tarihi:05.02.2019. http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/asya-pasifik-te-cine-karsi-abd-hindistan-ittifaki/947165 .
[9] India-China Bilateral Relations: Confrontation and Conciliation, Vision 2020: Sustainable Growth, Economic Development, and Global Competitiveness, Conference Paper · May 2014. Erişim Tarihi: 09.02.2019 https://www.researchgate.net/profile/Dr_Sushanta_Mahapatra/publication/266088107_India-China_Bilateral_Relations_Confrontation_and_Conciliation/links/54253f080cf238c6ea73f4fc/India-China-Bilateral-Relations-Confrontation-and Conciliation.pdf?origin=publication_detail .
[10] Örmeci, Ozan, ‘‘21. Yüzyılda ABD-Çin Rekabeti’’, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Erişim Tarihi: 10.02.2019, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/117779
[11] Jayal, Niraja Gopal., and Pratap Bhanu Mehta. The Oxford Companion to Politics in India. New Delhi: Oxford University Press, 2010.s.534.
[12] Pekcan, Cemre, “Güney Çin Denizi Sorunu Çerçevesinde Çin-Hindistan İlişkileri” ÇOMÜ Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi 1(1), 19-32, 2016, Erişim Tarihi: 02.02.2019. https://www.academia.edu/31131197/G%C3%BCney_%C3%87in_Denizi_Sorunu_%C3%87er%C3%A7evesinde_%C3%87in-Hindistan_%C4%B0li%C5%9Fkileri.
[13] A.g.e.
[14] Jayal, Niraja Gopal., and Pratap Bhanu Mehta. The Oxford Companion to Politics in India. New Delhi: Oxford University Press, 2010.s.531-533.
[15] India, China, and the United States: A Delicate Balance, Council on Foreign Relations, Erişim Tarihi: 05.02.2019 https://www.cfr.org/backgrounder/india-china-and-united-states-delicate-balance .
[16] A.g.e.
[17] Ogden, Chris, Hindistan Dış Politikası, Çev. Aslan Yavuz Şir, İyi Düşün Yayınları, İstanbul: Temmuz 2016, s.188.
[18] A.g.e. s.148
[19] Atagenç, Ömer. (2012). Çin ve Hindistan’ın Deniz Stratejisi ve Hint Okyanusu’nda Güç Mücadelesi. Bilge Strateji, Erişim Tarihi:10..02.2019. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/43491
[20] Ogden, Chris, Hindistan Dış Politikası, Çev. Aslan Yavuz Şir, İyi Düşün Yayınları, İstanbul: Temmuz 2016, s.267-270
Mohd Faisal
08.01.2020 / 13:34It's a very informative article.