İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Avrasya gündeminin değerli okuyucularımızın dikkatine ve ilgisine sunularak bölgesel konulardaki bilincin artırılması hedeflenen yazı serimizin altıncısı ile karşınızdayız.
Bu gündemde Mart ve Nisan ayının konuları ele alınacaktır. Bazı gündem konuları sitemizde analiz olarak paylaşılmıştır. Bültenimiz iki aylık olarak yayına çıkarak bölge üzerine araştırma yapan ilgililerin dikkatine sunulacaktır.
Özbekistan ve Kazakistan Orta Asya devletleri arasında bölgesel liderler olarak tanımlanmaktadır. Kazakistan ekonomik olarak daha güçlü iken Özbekistan ise hem nüfus hem de askeri olarak ön plana çıkmaktadır. İki ülkenin iş birliği bölgenin kalkınması için her zaman itici faktör niteliği taşımıştır. Özellikle Tokayev ve Mirziyoyev yönetimlerinin ortaklıklara açık politik tavırları ve bölgesel ihtiyaçlar, iki ülkenin yakınlaşmasını ve stratejik ilişkiler kurmasını da gerektirmektedir.
3 Mart’ta Tokayev ile Mirziyoyev arasında telefon görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Görüşmede ikili ilişkilerin çok yönlü şekilde geliştirilmesi konuşulmuştur. Gelişen ilişkilerin sonucunda iki ülke arasındaki toplu taşıma araçları (tren ve otobüs) tekrar düzenli olarak faaliyete geçirilmiştir.
Özbekistan 19 Ekim 2021’de Tacikistan ile de kara sınırını açmıştır. Kazakistan Kırgızistan ve Tacikistan’a hala kara sınırını açmamıştır. Kırgızistan Cumhuriyeti Parlamento Başkanı Talant Mamytov tarafından Kazakistan’a bu konunun değerlendirilmesi de teklif edilmiştir.
Kara yollarının bölge ülkelerine açılması her ne kadar insan akışını artırıp güvenlik açıklarına da sebebiyet verecekse de etkiletişimin artmasını ve seyahatlerin daha da ucuzlamasını sağlayacaktır.
Özbekistan, Mirziyoyev’in başa gelmesi ardından ekonomik olarak değişim sürecine girmiştir. Geçtiğimiz sayımızda yayınlanan kalkınma planı çerçevesinde politikalarına devam eden Mirziyoyev’in politikalarının etkisi işsizlik ve dış ticaret göstergelerindeki olumlu değişimlerde görülmüştür. Bu yılın başında işsizlik oranı önceki yıla göre %0,9 azalarak %9,6 olarak belirlenmiştir. Bunun yanında ihracat oranları da geçen yılın başıyla karşılaştırıldığında %84,9 artış göstererek 8,7 milyar doları aşmıştır. 2022 yılında ihracat rakamlarının 14 milyar dolara ulaşması planlanmaktadır.
Özbekistan ticari hedeflere ulaşmak için çevre ülkelerle olan diplomatik ilişkilerini de önemsemektedir. Geçen yıl pandemiye rağmen ikili ticaret hacminin %50’yi aştığı Pakistan’a bu ay Mirziyoyev tarafından ziyaret gerçekleştirmiştir. 2022’nin önemli bir yıl olduğu ve ikili ticaret hacmini ve yatırımların artması gerektiği vurgulanmıştır. Ekonomi yanında bilim, eğitim, yüksek teknoloji ve gençlik politikaları da konuşulmuştur. Nevruz kutlamaları kapsamında Rusya ve Çin ile de görüşülmüştür.
Rusya ile Özbekistan’ın ticaret hacmi son zamanlarda oldukça artmış, 7,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2022 yılının başından bu yana %50 artan ticaret hacminin daha da artırılması görüşülmüştür. Çin ile ise 2017’den beridir karşılıklı ticaret hacmi önceki yıllara göre 5 kat artmıştır. Bir kuşak bir yol projesi kapsamında karşılıklı ticaret hacminin daha fazla artacağı söylenmiştir. Dijital ve yeşil ekonomi, e-ticaret, yapay zekâ, yoksullukla mücadele ve iklim değişikliği alanlarındaki iş birliğinin daha da artırılması gerektiği belirtilmiştir.
Özbekistan ekonomik gelişimini sağlarken serbest piyasa ekonomisinin gelişmesini de desteklemektedir. Bu bağlamda kamu iktisadi teşebbüslerini de dönüştüren Özbekistan 25 farklı işletme üzerinden durmuştur. İşletmelerin operasyonel verimliliklerin beklenenin çok altında olduğu görülmüş ve özelleştirilmesine karar verilmiştir.
Ülkenin ulusal havayolu şirketi “Uzbekistan Airways”in serbest rekabet koşullarında çalışarak bilet fiyatlarındaki artışın önlenmesi için çalışmalar da başlamıştır. Bölge hâkimler ve sanayi başkanlarıyla yapılan görüşmelerde halkın sosyoekonomik refahının artırılması yönündeki çalışmaların önün açıp haksız rekabete sebep olacak çalışmalara izin verilmemesi gerektiği söylenmiştir.
Özbekistan yenilenebilir enerji kaynakları kullanımında potansiyelini artırarak enerji güvenliğini sağlamak için arzı çeşitlendirmiş ve fosil yakıt tüketiminden uzaklaşarak yeşil enerji üretimine de odaklanmıştır. Yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki oranının %30’ a çıkarılması planlanmıştır. 2050 yılına kadar hidrokarbon nötrlüğünü sağlamak isteyen Özbekistan devlet başkanı Mirziyoyev, hedefin büyük olduğu düşünülse bile önümüzde Sanayi devrimi gibi bir geçiş süreci varken neden yenilenebilir enerjilere de bu şekilde geçiş olmasın diyerek tutumunu göstermiştir.
Ülke elektrik tüketiminin 2030 yılına kadar %11-12 oranında artması beklenirken ilk önceliklerinin artan enerji talebini karşılamak olduğu da belirtilmiştir. 2022 içinde Karakalpakistan, Buhara, Namangan, Harezm, Kaşkaderya, Fergana ve diğer bölgelerde toplam 1.900 MW kapasiteli 8 adet fotovoltaik güneş santrali ile toplam 1.700 MW kapasiteli rüzgar santrallerinin yapımı için projeler devam edildiği söylenmiştir.
2026 yılına kadar ülkedeki rüzgar ve fotovoltaik güneş santrallerinin 4000’er MW olacak şekilde inşa edilerek planlanan toplam elektrik tüketiminin %25’lik kısmının yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacağı ifade edilmiştir. Ulaşılan seviyede yılda 3 milyar metreküp yani 1 milyon haneye 1 yıl boyunca yetecek doğalgaz tasarrufu sağlanacaktır. Özbekistan aynı zamanda 2026 yılına kadar toplam 2920 MW hidroelektrik santrali üreterek HES kapasitesini de artırmayı planlamaktadır.
Bunun yanında turistik olarak da etkisini artırmaya çalışan Özbekistan’ın Yashnabad semtinde Olimpiyat köyü inşa edilmektedir. Asya ülkelerinden çok sayıda sporcu, antrenör ve gazetecinin katıldığı Asya Gençlik Oyunları’na 2025 yılında ev sahipliği yapacak olan bu köyün ülke gelirine katkısının yüksek olacağı düşünülmektedir.
Ekonomik gelişim etkisini refahın artırılmasıyla da göstermektedir. Sağlık sektöründe yapılan yeniliklerle halkın ve doktorların kullanabileceği sistemler geliştirilmiştir. Mirziyoyev, temel sağlık hizmetlerine halkın erişiminin kolaylaştırılması, acil tıbbi bakım alanlarının geliştirilmesi, sağlık kurumlarındaki koşulların iyileştirilmesi, sağlık sektöründe çalışanlar için maddi teşviklerin artırılması, hastanelerin personel kalitesinin yükselmesi, sağlıklı yaşam kültürünün geliştirmesi ve hastalıklardan korunması olmak üzere yedi temel noktaya değinmiştir.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş petrol piyasalarını doğrudan etkilemektedir. Aynı zamanda önemli bir enerji nakil hattı olan Rusya ve Ukrayna coğrafyasını kullanan üreticileri de tehdit etmektedir. Kazakistan petrolleri Rusya üzerinden piyasalara açılmaktadır. Bu ihracat GSYİH’nın yaklaşık %14’ü ve toplam ihracatın %57’sine denk gelmektedir.
Savaştan dolayı oluşabilecek herhangi bir sorun zaten sonrasında sıkıntı içinde olan Kazak ekonomisini etkileyecektir. Kazak petrolünün rotasına bakıldığında Kazakistan’ın batısındaki petrol sahalarından çıkıp Güney Rusya üzerinden Novorossiysk'teki Karadeniz petrol terminaline uzanan ve Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu'na (CPC) ait olan boru hattı ile nakil edildiği görülmektedir.
Kazakistan petrolleri Rusya üzerinden piyasalara açılmaktadır. Bu ihracat GSYİH’nın yaklaşık %14’ü ve toplam ihracatın %57’sine denk gelmektedir.
CPC bu ay meydana gelen bir fırtınanın sebep olduğu altyapı hasarı nedeniyle büyük ölçüde zarar almıştır. Özellikle CPC’nin %15 ve %7 hisse sahipli Chevron ve Exxon tarafından sebebin fırtına olmadığı şüpheleri ortaya atılsa bile kesin bir delil bulunamamıştır. İki aya kadar büyük bir kısmının kullanılamayacağı CPC’nin Mart ve Nisan aylarındaki sevkiyatlarını normalden beş kat daha az yapacağı yani iki ayda yaklaşık 1 milyon varil düşüş olacağı açıklanmıştır. Her ne kadar savaş sebebiyle olduğu belli olmasa da arızanın giderilmesi için parça temini savaş ve yaptırımlar sebebiyle çok daha zor hale gelecektir. Novorossisk terminalinin açılışının gecikmesi ise ihracatçıları için büyük bir sıkıntı oluşturacaktır.
Hattın yeniden faaliyete geçmesi için çalışmalar devam ederken Kazakistan’da gerekli önlemleri alsa da yaşanacak gelir kaybı önlenemeyecektir. Rusya ve Ukrayna Savaşı özellikle Orta Asya enerji kaynaklarının kullanılabilir hale getirilmesi için alternatif olarak öne sürülen Hazar hattını daha da ön plana çıkarmışken yaşanan bu sıkıntı alternatif güzergâhların önemini artıracaktır. Ancak bu yöntem de oldukça masraflıdır. Devlet yetkilileri de zamanında alternatif olabilecek hatlara yönelmedikleri için eleştirilmektedir.
Savaş ve yaptırımlar dolayısıyla etkilenen bir Kazak ekonomisi, Hazar üzerinden ihracatı artırma yollarını da arayacaktır. Bu bağlamda önemli bir lojistik koridoru olan Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Rotası (TITR) önem kazanacaktır. 2017 yılından beridir kullanım oranı artan koridorun hala yeterli seviyelerde işletilmediği görülmektedir.
Koridor, normal çalışma kapasitesinin %23’lük kısmını kullanmaktadır. Kazakistan, koridoru ağırlıklı olarak Avrupa'ya petrokimya ürünleri, demirli ve demirsiz metaller, sıvılaştırılmış hidrokarbon gazı, kömür, tahıl, yağlı tohumlar ve diğer bitkisel ürünleri ihraç etmek için kullanmaktadır.
Rusya ve Ukrayna arasında meydana gelen savaş sadece savaşan iki ülkeyi değil, diğer ülkeleri de etkilemektedir. Tüm dünya bu savaşta belirli bir tarafa geçerken bazı ülkeler de tarafsız statülerini devam ettirmektedir. Özellikle Rusya’ya bağımlı olmalarından dolayı Orta Asya ülkelerinin savaşa karşı tutumları önem arz etmektedir. Genel olarak yaşanan savaşın en kısa sürede diplomatik yollar kullanılarak barışçıl şekilde çözülmesi gerektiğini savunulmuştur.
Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte özellikle tehdit altında olan ülkelerin savunma harcamalarını artırarak kapasitelerini genişlettikleri görülmektedir. Orta Asya ülkeleri arasında en güçlü ordu yapılanmasına sahip diyebileceğimiz Özbekistan’da ülke savaş kapasitelerinin artırılması noktasında sivil ve askeri amaçlar için kullanılabilecek ilk İHA’sı olan “LAÇİN”in üretimi başlamıştır.
Kartal anlamına gelen “LAÇİN” ile askeri amaçlı keşif, saldırı, gerçek zamanlı gözetleme, bilgi toplama, yangın kontrolü, tarım, petrol, gaz, demir yolu yönetimi, jeoloji, haritalama, topografya, doğa, altyapı ve yolları gözetleme görevlerinin gerçekleştirileceği bildirilmiştir.
[embed]https://www.youtube.com/watch?v=Sk1kFM3BOJI&ab_channel=Defensehere[/embed]
Orta Asya'dan Balkanlara kadar mahlûkatın yeryüzünü canlandırıp şenlendirdiği gün olarak kabul edilen "Nevruz" çok geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır. Orta Asya’da da kutlanan nevruz her ülkenin kendine has geleneklerine de ev sahipliği yapmıştır. Nev (yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmekte ve YENİGÜN anlamını taşımaktadır. Gece ile gündüzün eşitlendiği bu gün 2009'da Uluslararası Tatil statüsünü alarak Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine dahil edilmiştir.
Bayram havasında geçen Nevruz’dan önce herkes giyimine dikkat etmekte, evler temizlenmekte ve eksiklikler giderilmektedir. Her evin kazanı gelecek misafirlere sunulacak aşlarla dolmaktadır.
Orta Asya'dan Balkanlara kadar mahlûkatın yeryüzünü canlandırıp şenlendirdiği gün olarak kabul edilen "Nevruz" çok geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır.
Kazakistan'da Nevruz’a, Nauryz meiramy denmektedir. Devlet tatili olan Nevruz, 21-23 Mart tarihleri arasında üç gün boyunca kutlanır. Kutlamalar, Devlet başkanı Kassym-Jomart Tokayev’in konuşmasıyla beraber başlamıştır. Kazakistan halkını tebrik eden Tokayev, bayramın yeni dönüşümlerin başlangıcı olduğunu ve Kazakistan'ın güçlü ve birleşik bir devlet olarak kalmasını dilemiştir.
Ülkenin farklı yerlerine yurtlar kurulmuş, konserler, sergiler, spor yarışmaları düzenlenmiştir. Baursaks, pilav ve geleneksel nauryz-kozhe gibi Kazak yemekleri yapılmıştır.
Kırgızistan'da Nevruz’a Nooruz denmektedir. Ana sembolü ise sumolok yemeğidir. Hazırlanması birkaç gün süren yemek, buğday, buğday unu, ceviz ve bitkisel yağlar ile yapılmakta olup klasik bir tarifi de bulunmamaktadır. Bölgesine ve hatta her ailenin geleneklerine göre yapış şekli değişebilir.
Nevruz kutlamaları çerçevesinde ülke genelinde halk festivalleri düzenlenmiş ve Bişkek'in merkez meydanı Ala-Too'da şenlikli bir konser verilmiştir. Sumolok geleneksel yöntem bozulmadan sokaklarda büyük kazanlarda kaynatılarak halka dağıtılmıştır. Devlet başkanı Sadyr Japarov ve eşi de Sumolok hazırlanmasına katılmıştır.
Özbekistan bu yıl Nevruzu 19 Mart'tan 23 Mart'a kadar beş gün boyunca kutlamıştır. Ana etkinlikler Taşkent'te Xumo Arena spor kompleksinde ve çevresindeki meydanlarda yapılmıştır. Devlet Başkanı Shavkat Mirziyoyev, vatandaşların Nevruz’unu tebrik ettikten sonra ülkenin kalkınmasında yeni bir aşamaya girdiğini ve bunun teyidinin "her aile, mahalle, her köy ve şehir örneğinde görülebileceğini" söylemiştir. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının ardından büyük bir şenlik konseri düzenlenmiştir.
Ülkenin dört bir yanında büyük kazanlarda Navruz'un önemli geleneklerden olan sumolok pişirilmiştir. Kültür ve eğlence parklarında ve ülke merkezlerindeki ana caddelerde folklor topluluklarının performanslarıyla kitlesel halk festivalleri, çeşitli spor ve mutfak yarışmaları düzenlenmiştir.
Tacikistan Nevruz’da 24 Mart’a kadar tatil ilan etmiştir. Emmali Rahmon'un şenliklere ülkenin güneyindeki Khatlon bölgesinin Jaloliddini Balkhi ilçesinde katılmıştır. Katılanların Nevruz’unu kutladıktan sonra israftan kaçınmak gerektiğini ifade etmiştir.
Duşanbe'nin dört idari bölgesinde, yerel yönetimlerin temsilcilerinin de katılımıyla kasaba halkıyla birlikte geceleri sokaklarda kazanlarda sumolok pişirilmiştir. Aynı zamanda başka bahar yemekleri de hazırlanmış, Nevruz ateşi yakılmış, şarkılar söylenerek dans edilmiştir. Kültür parklarında ve şehrin meydanlarında, sanatçı ve zanaatkârların katılımıyla çeşitli sanat programları düzenlenmiştir. Milli güreş Gushtingiri başta olmak üzere spor yarışmaları da düzenlenmiştir.
Türkmenistan’da 2 gün tatil ilan edilmiştir. Serdar Berdimuhammedov tarafından yapılan açıklamada Nevruz’un insanları bir araya getirdiği, birleştirdiği ve güvene dayalı ilişkiler geliştirdiği ifade edilmiştir. Türkmenistan’ın milli değerlerinden olan Akhal-Teke atları üzerinde gerçekleştirilen gösteriler Nevruz’un en önemli kutlamalarından biridir.
Kasabanın sokaklarında geleneksel yemekler hazırlanmış ve bazı atölyeler düzenlenmiştir. Katılımcıların bir dokuma tezgâhında oturabileceği, kamış hasır dokumayı ve yün eğirmeyi öğrenebileceği bir ortam oluşturulmuştur. Halıların, geleneksel dokumaların ve sanat ve zanaat ürünlerinin görülebildiği bir halk el sanatları sergisi de düzenlenmiştir. Ülkenin tüm idari merkezlerinde geleneksel müzik sanatçılarının ve Türkmen pop sanatçılarının kitlesel etkinlikleri ve konserleri yapılmıştır.
Ülkelerinin Ukrayna'yı işgalini başlatmasından bu yana binlerce Rus Gürcistan’a kaçmıştır. Gürcü halkı ise Rusların Gürcistan'da mülteci olarak kabul edilmesine ve onların sınırı geçerek ülkeme girmelerine şiddetle karşı görünmektedir. Rusların girişlerde vizeye tabi tutulması gerektiği (Gürcistan şu anda Rusya dâhil 95 ülke vatandaşlarının ülkeye vizesiz girmesine izin veriyor.) ülkenin ulusal güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle ifade edilmektedir.
Her ne kadar karşıt görüş varsa da iktidardaki Gürcü Rüyası partisi başkanı İrakli Kobakhidze, siyasi muhalefet tarafından yapılan yönlendirmelerin sonucu olarak bu karşıt duruşun meydana geldiğini, yapılacak sınırlamanın “uygar dünyada duyulmamış bir fenomen olacağını” söylemiştir.
İki ülke arasında meydana gelen savaş birçok ülke gibi Gürcistan’ı da olumsuz etkilemektedir. Bu durum halkın da nefretini körüklemededir.
Gürcistan’ın karşı karşıya kaldığı en büyük problem ise hükümetin başında olan Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasındaki görüş farklılıklarıdır. Salome Zourabichvili, Rusya karşısında Ukrayna’yı destekleyerek Avrupa Birliği’ne girmek için uğraşırken başbakan İrakli ise tarafsız durumu koruma niyetindedir.
Zourabichvili, Gürcistan'ın Avrupa Birliği üyeliğine yönelik acil başvurusuna yardımcı olmak ve Gürcistan'ın Ukrayna ve Rusya karşısında nerede durduğuna dair şüpheleri kamuoyu önünde ortadan kaldırmak için Paris ve Brüksel'e gitmiştir. Burada yaptığı açıklamalarda da hükumetinin aksine görüşler dile getiren Zourabichvili, Gürcü Rüyası tarafından yapılan açıklamaya göre anayasayı ihlal ettiği için dava edilmesi istenmiştir. Her ne kadar dava sureci konuşulsa da bunun etkili olmayacağı Gürcü Rüyası partisinin de tek başına yetersiz sayıya sahip olmasından dolayı Cumhurbaşkanı’nı görevden düşüremeyeceği bilinmektedir.
Ukrayna gibi bir kriz kapıdayken savaşın hala hatırlandığı Gürcistan’da uygulanan politikaların dikkatle düşünülmesi gerekmektedir. Özellikle ekonomik olarak büyük sıkıntı içinde olan Gürcistan, %94'lük bir kısmını Rusya'dan ithal ettiği tahılda ve Rusya ve Ukrayna beraber olmak üzere toplam ürün ihracatının %67'lik kısmını oluşturan şarapta sıkıntı yaşamaktadır. Gürcistan ekonomik gelirinin %6'lık kısmını şarap oluşturmaktadır. Hatta bu süreçte Çin gibi alternatif pazarlarla da iletişime geçilmektedir. Savaş sonucu bölgede yaşanan kriz Gürcistan'ın sadece bu alanlara değil yaşanan kur değişikliğinden olayı gündelik yaşamın her alanına sirayet etmektedir. Bu durumda çok radikal uçlara kaymak ülke için tehlikelidir.
Antalya Diplomasi Forumu birçok yönden Türkiye’nin diplomatik niyetlerinin ortaya konduğu uluslararası bir organizasyon olmuştur. En önemli bölgesel çıktılarından biri ise 2009 yılında ABD'nin aracılık ettiği barış sürecinin başarısız olmasından bu yana Türkiye ile Ermenistan'ın üst düzey diplomatları arasındaki ilk görüşmeye ev sahipliği yapması olmuştur. Rusya ve Ukrayna arasında süregelen savaş devletlerin dış politikalarını da tekrar değerlendirme ve yönlendirme fırsatı vermiştir. Bu süreçte Türkiye ve Ermenistan da diplomatik ilişkiler kurma çabalarına yeni bir ivme kazandırmıştır.
Türkiye’nin bölgesel istikrarın sağlanması için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, aynı zamanda Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış müzakerelerini de başlatmak istediğini söylemiştir. Hala yer yer çatışmaların yaşandığı Karabağ’da artık istikrarın sağlanması gerektiği ifade edilmiştir. Rusya’nın özellikle savaş ve sonrası süreçte hamlelerine dikkat edilmesi gerektiği bir ortamda Azerbaycan ve Ermenistan’ın sorunlarını kendilerinin çözebilmesi önem arz etmektedir.
Ermenistan ile ilişkilerin iyileştirilmesi özellikle arabulucu rolüyle Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta başarılı bir politika izleyen Türkiye’nin dünyaya daha olumlu bir profil sunma olasılığını artırmaktadır.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Bayramov ise bu konuda hem Azerbaycan hem Türkiye’nin, bölgede barışın sağlanması amacıyla adımlar attığını ve iki ülkenin de niyetlerinin samimi olduğunu dile getirmiştir. Türkiye ve Ermenistan arasında gelişen ilişkiler, komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesine yönelik önemli adımlar olarak görülmüştür. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki işgal faktörünün ortadan kalktığını artık ilişkilerin normalleşmesine hazır olduklarını ifade etmiştir.
Yapılan görüşmeler geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Brüksel toplantısının ve iki taraf arasında imzalanan mutabakatın da önünü açmıştır.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkiler gelişiyorken Ermeni muhalefeti ise gelişen ilişkilere karşı konum almaktadır. Hem meclis hem de sokaklarda bu tutum açıkça gösterilmektedir. "Artsakh uğruna Ermenistan'ı kurtaralım." ve “Artsakh Azerbaycan'ın bir parçası olmayacak” gibi pankartlarla eylem yapan muhalefet Ermenistan'ın Karabağ üzerindeki hâkimiyetini ve rolünü kaybetmemesi gerektiği ve bunu kaybeden hükümetin de ağır tepkilerle karşılaşacağı uyarısında bulunmuştur. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanımaya hazır olduğu düşünülen Paşinyan'ın dış politika ve iç politika sarmalında bu durumdan nasıl kurtulacağı merak meselesidir.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta uluslararası politikalara yön verme gücüne sahip ülkeler belirli bir taraf tutmuşken Türkiye, dünyanın her yerinde olduğu gibi Ukrayna’da da önemli bir rol üstlenmiştir. Bölgesel ve küresel anlamda savaşın getirdiği yıkım ve olumsuzların farkında olan ülkemiz savaşın başından beridir tarafsız konumunu koruyarak arabuluculuk faaliyetlerini güçlendirmektedir. Savaşı durdurmanın kolay olmadığı ancak bunun için uğraşılması gerektiği şuuruyla diplomasi trafiği üst düzey bir yoğunluk ile gerçekleştirilmektedir. Antalya Diplomasi Forumu başlangıcında tarafların görüşmesi her ne kadar sonuç çıkmasa da ortaya konulan emeğin önemli bir çıktısı olmuştur.
İki ülke için de Türkiye, makul bir arabulucu konumuna gelmiştir. Nitekim geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen ikinci toplantı ve sonrası da bunu kanıtlamıştır. İstanbul’da gerçekleşen toplantı sonucunda barışa bir adım daha yaklaşılmıştır. Müzakerelerde önceliklerinin çatışmanın sona ermesi, güvenlik garantileri, egemenlik ve toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması olduğunu belirtmiş olan Ukrayna tarafı yapıcı bir görüşme olduğunu ve liderler seviyesinde bir görüşme için tarafların hazır olduğunu ifade etmişlerdir. Mevcut güvenlik formatının faydasının görülmediği BMGK ile Türkiye, Almanya, Kanada, Polonya ve İsrail'in garantör ülke olacağı bir sistem olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Kırım konusundan askeri güç kullanmaksızın çözüm aranması gerektiğinin de altı çizilmiştir.
Görüşmeler Rus heyetinin açıklamalarına göre de yapıcı geçmiştir. Toplantı sonrasında gerekli koşulları oluşturmak amacıyla acıyla Kiev ve Çernigiv bölgelerindeki askeri eylemlerin yoğun şekilde azaltılmasına karar verilmiştir.
Rusya’ya göre, Ukrayna'dan aldıkları öneriler; Ukrayna’nın kalıcı tarafsız bir ülke olarak nükleer olmayan bir ülke olması ve bunun sağlanması için garantör ülkelerin belirlenmesi, garantör ülke onayları olmaksızın herhangi bir askeri ittifaka katılmayıp yabancı üs ve birliklerin ülkede konuşlanmasına izin verilmemesi, Kırım ve Donbass’ın durumunun özel olduğu kararın liderler görüşmesinde alınabileceği ancak Ukrayna tarafının askeri yollarla geri alma talebinin olmaması, Rusya’nın Ukrayna'nın AB üyeliğine itiraz etmemesi, devlet başkanlarının görüşeceği bir tarih ayarlanması şeklinde olmuştur.
Müzakerelerin başlamasından bu yana en anlamlı ilerleme olarak kabul edilen görüşmeye Cumhurbaşkanı Erdoğan da katılmıştır. Yaptığı konuşmada “Ölen her insan, yıkılan her bina refah yolunda harcanması gereken kaynağa zarara vermektir. Artık görüşmelerden somut sonuçlar alınması gereken bir döneme girdik. Dünya sizlerden gelecek hayırlı ve müjdeleri haberleri bekliyor." diyerek kısa sürede barış temin edilmesi gerektiğine değinmiştir.
Görüşmelere zehirlendiği iddia edilen Abramovich'in heyetin resmi üyesi olmadan görüşmelere katıldığı da görülmüştür.
Özbekistan ekonomik açılım politikalarının göstergesi olarak 24-26 Mart tarihinde başkent Taşkent’te Uluslararası Yatırım Forumu'na (TIIF) ev sahipliği yapmıştır. Aralarında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Başkanı Odile Renaud-Basso, Asya Kalkınma Bankası Başkanı Masatsugu Asakawa, Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid al-Falih, Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdür Yardımcısı Xiangcheng Zhang, Uluslararası Finans Kurumu Operasyonlardan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Stephanie von Frideburg ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım'ın da bulunduğu yaklaşık 1500’ün üzerinde katılımcı, dünyaca ünlü 50 konuşmacının katıldığı forumda 30 tematik etkinlik gerçekleştirilmiştir.
Ekonomik etkinliğini artırmak isteyen Özbekistan’ın kendi potansiyelini ortaya çıkarabilecek reformlar tanıtılarak Özbekistan Ekonomisini harekete geçirebilecek öncelikler hedef olarak belirlenmiştir. İpek yolunun kalbinde bulunan Özbekistan Doğu-Batı ve Kuzey-Güney arasındaki geçiş noktası olması sebebiyle önemli bir konuma sahiptir.
Özbekistan’ın bölgesel ve küresel pazarlarla entegrasyonunun sağlanması amacı olan bu forum devletlere ve özel sektöre toplantılar düzenleyerek karşılıklı iş birliği yapma fırsatı da sunmuştur.
Üç gün süren forumda yatırımcı çekmek için önemli reformlar yapıldığı ve serbestçe faaliyet göstermelerini sağlayacak kolaylıkların sağlandığı ifade edilmiştir. Bu bağlamda 90 ülkeye vizesiz 60 ülkeye de kolaylaştırılmış vize uygulaması getirildiği söylenerek yatırımcıların başarısının Özbekistan Cumhurbaşkanı ve hükümeti tarafından garanti edileceğinin altı çizilmiştir.
Özbekistan forumla beraber kalkınma planında belirttiği GSYİH'nin 100 milyar dolara, yıllık ihracatın ise 30 milyar dolara, özel sektörün GSYİH’deki payının yüzde 80'e çıkması amacını gerçekleştirmek için önemli bir adım atmış olacaktır.
Central Asia Barometer adında sosyal bilimler araştırmaları yapan kuruluşun yayınladığı anketlere göre Orta Asya’da Çin endişesi artmaktadır. Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan olmak üzere her ülkede 1500 kişiye yapılan ve %2,5 hata payına sahip olan ankette Çin yatırımlarının oluşturacağı gelişim ve istihdam oranına, Çinli yatırımcılarının toprak almasına, Çin’e karşı artan borçlanmaya karşı olan tavırları 2019-2020 yılları için ölçülmüştür. Çalışma Çin ile yakınlık düzeyi arttıkça Çin’e karşı olan endişenin de arttığı yönündedir.
Benzer bir anket Orta Asya Amerikan Üniversitesi'nde (AUCA) de yapılmış ve buradaki öğrencilerin Çin’e karşı olan tepkileri, Çin hedefe koyulmadan dolaylı yollardan ölçülmüştür. Ankete katılan öğrencilerin ise yarıdan biraz fazlası Kırgızistan, %20 Afganistan, %16 Tacikistan ve geri kalanı da Özbekistan ve Kazakistanlıdır. Anket sonucunda ise Çin’e karşı duyulan endişenin eğitim seviyesi yükseldikçe azaldığı görülmektedir.
Çin’e karşı duyulan endişenin eğitim seviyesi yükseldikçe azaldığı görülmektedir.
Bu ülkelerden Özbekistan Kerimov’un ölümünden sonra başa geçen Mirziyoyev ile birlikte bölgesel açılım politikalarına başlamış ve Çin ile ilişkilerini geliştirmiştir. Bundan dolayı diğer ülkelere nazaran daha geç ilişki kurması sebebiyle Çin’e karşı olan bakış 2019 yılında daha belirsizken 2020’de daha net hale gelmeye başlamıştır.
Sorulan ilk soru “Çin'in ülkemize yaptığı yatırımın vatandaşlarımız için istihdam yaratacağına ne kadar inanıyorsunuz?” dur.
İkinci soru ise “Çinlilerin ülkenizden toprak satın almasından dolayı ne kadar endişelisiniz?”.
Üçüncü soru ise “Çinli kalkınma projelerinin Çin’e olan ulusal borcun artmasına sebep olmasından dolayı ne kadar endişelisiniz?”.
Dördüncü soru ise “Ülkemize yapılan Çinli yatırımların enerji ve altyapıyı geliştireceğine ne kadar inanıyorsunuz?” olmuştur.
Yorum Yaz