Avrupa Birliği sahip olduğu hukuk düzeni ile dünyada benzeri bulunmayan bir yapı oluşturmuştur. Sui generis bir hukuk sistemi olan AB hukuk sistemi üye devletlerin belirli alanlarda egemenlik yetkilerini kısmi olarak birliğe devretmeleri ile oluşmuştur. Bu bağlamda supranasyonel (ulus-üstü) bir niteliğe sahip olan bu hukuk sistemi uluslararası hukuk ve üye ülkelerin iç hukukları birbirleri ile ilişkili olsalar da aralarında farklar da bulunmaktadır.
Uluslararası hukuk, ulusal hukuk ve AB Hukuku bağlamında egemenlik kavramını incelediğimizde üç farklı durum görmekteyiz. Öncelikle ulusal hukuk sistemlerinde egemenlik en yüksek otorite anlamında kullanılırken uluslararası hukuk egemenlik kavramını devletlerin eşitliği anlamında kullanır ve sistemi bu ilke üzerine kurar. AB hukukuna baktığımızda ise ulusal hukuktaki egemenlik alanının bir kısmını ulusüstü nitelik taşıyan bir kuruma devredilmesi üzerine kurgulandığını görmekteyiz.
Uluslararası hukuk ve AB hukuku arasındaki bir başka farklılık ise sujeler ile alakalıdır. Uluslararası hukukun sujeleri devletler ve uluslararası örgütler iken AB hukukunun sujeleri ise üye devletler, Birlik organları ve üye devletlere bağlı özel ve tüzel kişilerdir. Bu bağlamda uluslararası hukuktan devletler noktasında daha dar fakat hukuk düzeninin sujelerinin çeşitliliği noktasında daha geniş bir alana sahiptir.
Uluslararası hukuk ile AB hukukunu ayıran bir diğer konu ise hukuk sistemlerinin kaynaklarının farklılıklarıdır. Uluslararası hukukun kaynakları; anlaşmalar, örf ve adet kuralları, hukukun genel ilkeleri, mahkeme içtihatları ve doktrinlerdir. Avrupa Birliği hukukunda ise kaynaklar; topluluğu kuran kurucu anlaşmalar, bu kurucu anlaşmalar doğrultusunda yapılan diğer anlaşmalar, Birlik organlarının anlaşmalardan doğan yetkileri ile oluşturduğu ikincil hukuk normlar (tüzük, yönerge ve kararlar) ve diğer yardımcı kaynaklardır.
Avrupa Birliği hukuku ve uluslararası hukuk arasındaki bir diğer fark ise kaynakların yürürlüğe girme ve bağlayıcılık durumlarıdır. Uluslararası hukukun kaynaklarından en önemlisi olan anlaşmalar, anlaşmaya taraf olan devletlerce onaylandıktan sonra yürürlüğe girerler ve pacta sun servanda ilkesi hasebiyle bağlayıcı olurlar. Birincil kaynakları ile benzer şekilde olsa da ikincil kaynakları ile yürürlüğe girme ve bağlayıcılık noktasında AB hukuku farklılık göstermektedir. Avrupa Birliği hukukunda bulunan ikincil kaynaklar (tüzük, yönerge ve kararlar) yetkili organlarca kabul edilip ilan edildikten sonra yürürlüğe girer ve ilgili devletleri bir iç hukuk onayı yada düzenlemesine gerek duymaksızın bağlar.
Son olarak Avrupa Birliği kendisini oluşturan üye ülkelerden farklı bir hukuksal kişiliğe sahiptir. Bu sebeple defaatle üye devletlerin hukuku ile Avrupa Birliği hukuku birbirinden ayrılmıştır. Birliğin ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın aldığı çeşitli kararlarda birliğin ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğu ve sahip olduğu hukuk sistemi bağlamında uluslararası hukuktan farklı olduğu ifade edilmiştir.
Ertuğrul YEŞİLKAYA
*Sui generis : kendine has, kendine özgü
*Pacta sun servanda : ahde vefa ilkesi