Haberlerde duyduğumda kulaklarıma inanamadım, ama gerçekti Ayasofya açılıyordu. 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edilmişti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hayırlı olsun demişti. Komşu ülkeler olamaz dese de olmuştu, Müslümanların yıllardır umutla beklediği karar çıkmıştı sonunda.
Sokakta, televizyonlarda, sosyal medyada herkes bunu konuşuyordu: Ayasofya yeniden cami oluyordu. Halıları hazırlanmıştı, açılış günü belliydi 24 Temmuz Cuma günü, Cuma namazıyla açılacaktı. Arkadaşımla olanları konuşurken telefonuma bir mesaj geldi ve o gün açılışta görevli olduğumu öğrendim, nasıl sevindiğimi anlatamam.
Nihayet açılış günü gelmişti, zar zor uyuduğum gecenin sabahında saat 07:00’de evden çıktım. Caddeye vardığımda gördüğüm manzarayı hiç beklemiyordum doğrusu. İnsanlar o saatte çıkmışlardı evlerinden, yollardan insanlar akıyordu. Bütün İstanbul yollara dökülmüş gidiyordu. Ben de bu kalabalığa katıldım ve Ayasofya’ya doğru hep beraber yola koyulduk.
Meydana varmadan metrelerce ötede kalabalıklar birikmişti. Polis memurları arama yaparak alana alıyordu insanları. Yanıma sadece telefonumu ve kimliğimi almıştım. Arkadaşlarımla beraber görevli olduğumuz alana, bayanlar için ayrılan kısma gelmiştik, saat henüz 10:00 olmuştu. Meydan bir bardak gibi yavaş yavaş doluyordu, İstanbul’un her yerinden, şehir dışından ve hatta yurtdışından bugün için gelmişti insanlar. Bugün bütün Müslümanların şahit olmak isteyeceği bir gündü. Kadınlar kucaklarında bebekleriyle gelmişti, yaşlılar bastonlarına dayanarak gelmişti. Diyarbakır’dan gelen bir grup teyze ayrılmadan beraberce oturmuşlardı şimdiden namaz kılacakları yerlere. Almanya’dan, Belçika’dan, Hollanda’dan gelen insanlarla tanıştım. Güneş yavaştan tepeye doğru yükseliyordu ve alanda gölgelik çok az yer vardı. İnsanlara su taşıyorduk sürekli.
Güneşin altında on binlerce insan namazı bekliyordu, o güne kadar hiç güneşte o kadar uzun süre kalmamıştım. Tek kullanımlık seccadeler dağıtılmıştı ve biz de insanları yavaş yavaş saf düzenine göre yerleştirmeye başlamıştık. Hep beraber aynı anda secdeye gitmek için hazırlanmıştık bekliyorduk ve sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş elinde bir kılıçla minbere çıktı. Meydandaki dev ekrandan biz de caminin içini görebiliyorduk. Hutbeden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Fatiha suresini ve Bakara suresinin ilk beş ayetini okudu, gözyaşlarıyla dinledik. Güneş tepemizdeydi ve hiçbir gölgelik olmadan namaza durmuştuk. Hayatımda hiç durmadığım kadar güneşte kaldım o gün, on binlerce insan gibi ben de bu durumdan rahatsız değildim. Devletimizin başı önümüzdeydi, ona tabi olmuştuk ve biz hep beraber aynı anda secdedeydik, o secdeye sonsuz bir an sığmıştı…
Esselamüaleykum ve Rahmetullah sesiyle namazı bitirmiştik. İnsanlar sabahtan gelip kaybetmemek için hiç kalkmadığı yerlerinden yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştı. Namaz kılındı şimdi sıra camiye gitmeye gelmişti. Ayaküstü bir şeyler yedikten sonra camiye girmek için kalabalığa karıştık. Grup grup içeriye alınıyordu insanlar, bir grup alınıyor onlar çıkınca diğer grup geliyordu. Gelenler gitmek istemiyordu, oturup uzun uzun izlemek istiyordu herkes, haklılardı da. O, havada asılıymış gibi duran devasa kubbe herkesi kucaklıyordu sanki, başını kaldırdığın andan itibaren bakacak, izleyecek o kadar çok ayrıntı vardı ki indiremiyordu insan gözlerini. Büyülenmişcesine sadece izliyordu herkes, izlerken de zamanda kayboluyordunuz. Bu arada ikindi namazı vakti girmişti ve ezan başladı, o anda insanlar en ön safa geçmek için koşmaya başlamışlardı, önce korktum ne olduğunu anlayamadım daha sonradan kenara geçip öylece izledim onları. Ön safta olmak için koşan Müslümanlarla aynı yerde olduğum için çok mutlu olmuştum. Biz içerdeydik dışarıda kalanlar da orada kılmıştı namazlarını ve sonrasında ziyaret devam etti. Ayasofya Müslümanlarla dolup dolup boşalıyordu. Oyalanmadan seri bir şekilde gezip çıkmaları için hatırlatma yapıyorduk ve o esnada insanların gözlerindeki ışığı gördüm, gördüklerini hiç unutmamak için olabildiğince uzun ve dikkatli bakmak istiyorlardı. Yüzlerinde hayret, şaşkınlık, sevinç, huzur ve heyecan bütün bu duygular aynı anda belirmişti. En çok da dua eden insanlara şahit oldum. Cumhurbaşkanımıza dua ediyorlardı, bize de orada olduğumuz için dua ediyorlardı. O kadar çok insan gelmişti ama hiç azalmadan gelmeye devam ediyorlardı, gelip giden yüzlerce binlerce insan ve akşam olmuştu ezanla beraber namazımızı da hep beraber huzur içinde kıldıktan sonra artık ayakta duracak halim kalmamıştı, saat 21:00 i geçiyordu. Ayasofya-ı Camii Kebir’den ayrıldık ve evin yolunu tuttuk. O gün sabaha kadar Cami açık kalacaktı ziyaretçiler için ve o günün anısına para basıldı.
24 Temmuz 2020 günü açılışa yaklaşık 350.000 kişi katılmıştı ve biz hep beraber yeniden Ayasofya’nın doğuşuna şahit olduk.
Ayasofya hatırına basılan paralara örnek
Ayşe Zehra Can