İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Birinci Bölüm
Büyük dedeleri Ankara’dan Halep’e göçmüş ve babası burada doğmuştur. Akabinde babası da Ayntab’a göçmüştür ve Ebû Muhammed (Ebü’s-Senâ) Bedrüddîn Mahmûd b. Ahmed b. Mûsâ b. Ahmed el-Aynî’de 7 Ramazan 762 (21 Temmuz 1361) tarihinde burada doğmuştur. Ulema kökenli bir aileye mensup olan Aynî ilk tahsilini Ayntab kadısı olan babasından aldı. Babasından bir süre fıkıh okuduktan sonra naib olarak babasının yerine kadılık yaptı. 1382’de babasının vefatı üzerine Kâhta, Besni ve Malatya gibi birçok beldeye ilim öğrenmek amacıyla seyahatler yaptı. İlim tahsili için daha sonra Halep’e gitmiş ve burada Cemâl el-Malatî’den dersler almıştır. [1]
Hac vazifesi için Mekke’ye giden Aynî dönüş yolunda Kudüs’e de uğramıştır. Burayı ziyareti sırasında tanıştığı Berkûkiye Tekkesi şeyhi Alâeddin es-Sîrâmî’den dersler almıştır ve aslında memleketine dönmeyi düşünürken hocasından etkilenerek onunla beraber Kahire’ye gitmiştir. Burada hocası tarafından Berkûkiye Tekkesi’ne yerleşmesi ve tahsiline burada devam etmesi istenmiştir. Daha sonra hocasının isteği üzerine bu tekkede hadis dersleri vermeye başlamıştır. Hocasının vefatına kadar buradaki görevlerine devam eden Aynî hocası Alâeddin es-Sîrâmî’nin vefatıyla beraber buradaki başka hocalarla anlaşamayarak memleketi Ayntab’a dönmüştür. [2]
Ayntab’a dönen Aynî burada da sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Nitekim bu yıllarda Malatya naibi Emir Mintaş ve müttefiki Dulkadiroğlu Sûlî Bey, sultana isyan ettiler ve Ayntab’ı kuşattılar. Kuşatma sırasında Aynî şehirde Sultan Zahir Berkûk’a dua edip ahaliyi Mintaş’a karşı koymaya çağırıyordu. Şehrin düşeceği sıralarda Aynî, kaleye sığınmak zorunda kaldı. Şehir Mintaş’ın eline geçeceği sırada sultanın askerlerinin yaklaştığı haberi üzerine Mintaş ve müttefikleri kuşatmayı kaldırıp kaçtılar. Zannımca bu hadisenin Aynî’nin Mısır’da önemli görevlere gelmesinde etkisi olmuştur. Olayın akabinde Aynî ve kardeşi Ahmed Halep’e oradan da Mısır’a gittiler.[3]
Kahire’de güçlü emirlerle iyi ilişkiler kurmaya gayret etmiştir. Nitekim bu çabaları sonucu Makrîzî’nin yerine hisbe teşkilatının başına getirildi. Aynı zamanda Müeyyediyye Medresesi’nde hadis, Mahmûdiyye Medresesi’nde fıkıh dersi veriyordu. Tüm bunların yanında da evkâf nazırlığı görevini yürütmekteydi. Bu kadar göreve bir arada nail olması devlet içinde önemli bir konumda bulunduğunu göstermektedir. [4]
Aynî ilerleyen yıllarda Melik Müeyyed zamanında Karamanoğullarına elçi olarak gönderilmiştir. Bu görevlendirme yapılırken Aynî’nın Anadolu kökenli bir Türk olması ve Türkçe’yi iyi şekilde biliyor olması teşvik edici olmuştur.[5]
Devlet görevlerinde bir bir yükselen Aynî, Sultan Eşref Barsbay tarafından Hanefi Başkadılığına getirilmiştir. Bu görevi Barsbay’ın döneminin sonuna kadar sürdüren Aynî sultanın vefatı ile Başkadılık görevinden azledilir. Barsbay’ın oğlu Sultan Yusuf zamanında Müeyyediyye Medresesinde hadis dersi vermeye ve evkâf nazırlığına bir yandan da evinde kitaplarını telif etmeye devam etmiştir.[6]
Evinin yanında ve Ezher Camii’ne yakın bir medrese inşa etmiştir. Telifini bitirdiği kitapları da buraya vakfetmiştir. Hayatının son yıllarında bütün görevlerinden azledilmiştir. Vefatına kadar kendi yaptırdığı medresesinde vaaz vermeye devam etmiştir. Doksan üç yaşında vefat eden Aynî, uzun ömründe ciltler dolusu pek çok eser telif etmiştir. Aynı zamanda idari ve ilmi alanda pek çok önemli görevi yürütmüştür. 14 Zilhicce 855/1451 tarihinde Kahire’de vefat etmiştir ve kendi kurduğu Medresetü’l-Aynîyye’ye defnedilmiştir. [7]
Aynî, Ayntab’da daha yedi yaşlarındayken hattının güzelliği ile öne çıktığından bu konuda Mahmûd b. Ahmed b. İbrahim el-Kazvînî’den hat dersi aldı. Hat dersinde yazmayı öğrenmesinin hemen akabinde Kur’an-ı Kerim okumayı da öğrendi. Okumayı öğrendikten sonra Kur’an-ı Kerim’i ezberledi.[8]
Ayntab kadısı olan babası, Aynî’nin eğitimiyle bizzati ilgilendi ve ona kendi uzmanlık alanı olan fıkıh eğitimi verdi. Daha sonra Arapça üzerine Şems Muhammed er-Râ‛î b. Zâhid b. Ahmed’den sarf, nahiv ve mantık okudu. [9]
Aynî, Cibrîl b. Salih el-Bağdâdî’den Zemahşerî’nin Keşşâf ile nahiv alanındaki el-Mufassâl adlı eserlerini okudu. Bunun yanında bu hocasından Hanefî fıkhının önemli metinlerini de okumuştur. Yine Hanefi fıkhıyla alakalı birçok hocadan dersler almıştır hepsinin ismini zikretmek çalışmamızın konusu dışına çıkmak olacağından burada yer vermedik. Aynî, Hanefi fıkhıyla da sınırlı kalmayarak Hüsâmuddîn er-Ruhâvî’den dört mezhep fıkhını inceleyen hocasının kendi eseri el-Bihârü’z-Zâhira adlı eserini okudu. [10]
Ayntab’da ilk eğitimini babası ve tanınmış hocalarından alan Aynî, aldığı bu eğitimi ilerletmek için ilim için yolculuk yapmaya başladı. İlk durağı Halep oldu. Halep’e giden Aynî, burada Cemâl Yûsuf b. Mûsâ el-Malatî’den ders aldı. Malatî’den yine Hanefî fıkhına dair eserler okumuştur. [11]
Halep’te muhtelif hocalardan ders aldıktan sonra memleketi Ayıntab’a dönen Aynî, Halep’ten dönüşünün ardından babasını kaybetti. Babasının kaybından sonra ilim yolculuğuna devam eden Aynî Besni, Kâhta ve Malatya gibi Ayıntab’a yakın yerlere seyahat etmiştir. Besni’de Veli el-Bihisnî’den, Kâhta’da Alâuddîn el-Kahtâvî’den ve Malatya’da Bedr el-Keşşâfî’den ders aldıktan sonra Ayıntab’a döndü.[12]
Bütün bu yolculuklardan sonra hacca giden Aynî, buradan dönerken Şam’a geldi. Şam ziyaretinden sonra Beyt-i Makdis’i ziyaret etmek için Kudüs’e gitti. Bu ziyaret, onun hayatının değişmesine ve farklı bir boyut kazanmasına vesile oldu. Çünkü daha önce değindiğimiz gibi bu ziyaret esnasında Beyt-i Makdis’i ziyaret etmeye gelmiş olan Berkûkiye Tekkesi şeyhi es-Sîrâmî ile karşılaştı. Sîrâmî’den etkilenen Aynî, geri dönmek yerine onunla beraber dönemin önemli ilim merkezlerinden Mısır’a gitti.[13]
İslam âlemini yıkıcı bir şekilde etkileyen Moğol istilası, Müslüman ilim adamlarının ikamet ettikleri yerlerden göç etmelerine sebep olmuştur. Bu dönemde İslam beldelerinde en güvenli belde Mısır olduğundan buraya muhtelif yerlerden pek çok âlim gelmiştir. Âlimlerin Mısır’a akın etmeleriyle burası her ilim dalından ulemanın buluşma merkezi olmuştur.
Hocası Sîrâmî ile beraber Mısır’a giden Aynî, bir süre Berkûkiye Tekkesinde sûfîlerle beraber kalan Aynî, bu esnada Sîrâmî’den fıkıh alanında eserler okuduğu gibi bu hocasından me‛ânî ve beyân ilimlerini de okudu.
Sîrâmî’nin dışında başka hocalardan da dersler almıştır. Ahmed b. Hâss et-Türkî’den fıkıh eğitimi aldı. Zeyn el-Irakî’den hadis alanında Sahîh-i Müslim, Sahîh-i Buhârî ‘yi okumuş ve Şafii fıkhına dair İbn Dakîk el-‛Îd’in’den kendi eseri olan el-İlmâm adlı eserini dinledi. Yine hadis alanında Takiyüddîn ed-Dicvî’den Buhârî ve Müslim’in Sahîh’leri ile Kütüb-i Sitte’nin diğer kitaplarını dinledi.[14] Bu dönemde ders aldığı âlimlerin nisbelerine bakıldığında Mısır’da bu dönem çok miktarda Türk âlimin bulunduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Aynî’nin Mısır’daki eğitim hayatının kendisi için bir dönüm noktası olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Nitekim aldığı eğitimler ve hocalarına bakacak olursak önceki eğitimlerine göre daha üst seviyelerde olduklarını söyleyebiliriz. Bir diğer yandan hayatının ilk döneminde fıkıh eğitimi almışken Mısır’da daha çok hadis eğitimi almıştır. Aldığı bu eğitimlerin etkisini eserlerinde müşahede etmek mümkündür.
Aynî aldığı eğitimlerden sonra hayatında birçok idârî ve ilmî görevde bulunmuştur. Başlıca Ayntab kadılığı, Kahire muhtesipliği, evkâf nazırlığı, Hanefî başkadılığı ve Karamanoğullarına elçi olarak gitme gibi resmi görevlerde vazife almıştır. Bunun yanında birçok medresede hocalık yapma gibi ilmî görevlerde de bulunmuştur.
Aynî’nin daha genç yaşlarda iken babasına naibi olarak Ayıntab kadılığı yaptığını kaynaklar aktarmaktadır. İlk önemli görevi olması mahiyetiyle önemlidir ve daha sonraki görevler için bir giriş mahiyetinde olmuştur. Bunun yanında fıkıh alanındaki öğrenimlerini uygulama şansını yakalamıştır.[15]
Memleketi Ayıntab’dan ikinci defa Kahire’ye giden Aynî, yöneticilerle iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Devlet kademesinde önde gelen emirlerle dostluklar kurdu. Sultan Melik ez-Zâhir Berkûk vefat edince Aynî’nin iyi ilişkiler kurduğu bu emirler yeni sultanın döneminde onun Kahire muhtesibi olması için uğraştılar. Bunun da etkisiyle Aynî, bu uğraşlar sonucunda dönemin bir başka ünlü âlimi olan Makrîzî’nin yerine bu göreve getirildi. Fakat bu görevi uzun süre ifa edemedi çünkü devlet kademelerinde âlimler ve aynı zamanda emirler arasında büyük çekişmeler yaşanıyordu. Birkaç sefer azledilip tekrar göreve getirilse de tam manasıyla bu görevi ifa etmesi Sultan Barsbay dönemine denk gelir ki bu dönemde dört senelik bir süre görevde kalmıştır. Aynı zamanda Barsbay döneminde hem Kahire hem Mısır muhtesibi olarak atanmış ve Mısır’daki diğer muhtesiplerin başı konumuna gelmiştir. İlerleyen dönemde tekrar azil ve atama olduysa da bir süre sonra Aynî bu görevden fazlaca görevi olması hasebiyle istifa etmiştir.[16]
Memlükler’de bu kuruma nâzıru’l-ahbâs denilmekteydi. Bu kurum Mısır’da sultanların vakfettiği bütün ilmî ve sosyal kurumlarla ilgili bir işlev görürdü.
Muhtelif dönemlerde üç sefer Evkâf Nâzırlığı yapan Aynî bu göreve ilk defa Sultan Ferec döneminde getirilmiştir. Fakat göreve getirildikten kısa bir süre sonra azledilmiştir. Sultan Müeyyed tahta geçtiğinde tekrar bu göreve getirilen Aynî uzun süre bu görevi devam ettirmiş ve muhtesipliği bıraktığı döneme yakın bir dönemde bu görevi de bırakmıştır. [17]
Memlüklerde bu göreve başkadılık veya Kadı’l-kudât yani kadılar kadısı da denilmekteydi. Mısır’da Eyyûbîler zamanından beri Şâfiî başkadılığı olmak üzere tek bir başkadılık bulunmaktaydı fakat Memlük sultanı Baybars el-Bundukdârî farklı mezheplerin de ihtiyaçlarına cevap vermek ve bir yandan da Şiîlikle mücadele etmek için dört Sünnî mezhepten birer başkadılık tesis etti. Ama Şâfiî başkadısının rütbece diğerlerinden yüksek olduğu kabul edildi.
Aynî, Hanefî başkadılığı görevine iki sefer getirilmiştir. İlkinde Sultan Barsbay döneminde sultanla aralarının iyi olması hasebiyle bu göreve getirilmiş fakat birkaç yıl sonra azledilmiştir. Yine ikinci sefer Barsbay’ın döneminde bu göreve getirilen Aynî sultanın vefatıyla beraber görevden alınmıştır. [18]
Aynî idari görevlerdeki meziyetlerinin yanında aynı zamanda bir ilim adamı olduğundan birçok ilmi görevde hizmet etmiştir. Aynî’nin yaptığı görevlerden önemli olarak ilki hocası Sîrâmî’nin de teşvikiyle Berkûkiyye Tekkesi’ndeki hadis hocalığıdır. Aynî, hocasının ricası üzerine burada hadis dersi vermeye başlamıştır. Aynî, Mısır’daki bu ilk görevini hocası vefat edinceye kadar yürütmeye devam etmiştir. Fakat hocasının vefatından sonra bu görevden azledilmiştir.
Aynî’nin yaptığı ilmî görevlerden bir başkası da Müeyyediyye Medresesi’ndeki hadis hocalığıdır. Aynı zamanda Mahmûdiye Medresesi’nde fıkıh dersleri verdiği de belirtilmektedir.[19]
Aynî’nin bu görevlerinin haricinde Ezher Câmiî’nin yakınında kendisi tarafından yaptırılan Aynîyye Medresesinde verdiği dersleri de sayabiliriz.[20]
İkinci Bölüm
1) ʿİkdü’l-cümân fî târîhi ehli’z-zamân Aynî’nin yirmi dört cildi bulan en önemli eseridir. Bir umumi tarih olarak hazırlanmış olan eserin daha sonra kardeşi Şehâbeddin Ahmed’le birlikte sekiz cilt olmak üzere muhtasarını hazırlamıştır. ʿİkdü’l-cümân, Aynî’nin lakabına nisbetle Târîhu’l-Bedrî, bu muhtasar da kardeşine nisbetle Târîhu’ş-Şihâbî adıyla tanınmıştır. Aynî bu büyük eserini üç cilt halinde bir kere daha kısaltarak buna da Târîhu’l-Bedr fî evsâfi ehli’l-ʿasr adını vermiştir. Eserin Memlükler’in kuruluş dönemine ait 1250-1266 yıllarını kapsayan bölümü Muhammed Muhammed Emîn tarafından Kahire’de 1987 yılında ve 1412-1421 yıllarını kapsayan bölümü de Abdürrâzık et-Tantâvî tarafından edisyon kritiği yapılarak yine Kahire’de 1985 yılında neşredilmiştir. Ayrıca Lâle Devri’nde bir heyet tarafından 8 cilt halinde Türkçe’ye çevirilmiştir.[21]
2) es-Seyfü’l-mühenned fî sîreti’l-Meliki’l-Müʾeyyed. 1412-1421 yıllarında hüküm sürmüş Memlük hükümdarı el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî ve devriyle ilgili olarak telif ettiği biyografik eserdir. Fehim Muhammed Şeltût tarafından edisyon kritiği yapılarak Kahire’de 1967 yılında neşredilmiştir.
3) er-Ravzü’z-zâhir fî sîreti’l-Meliki’z-Zâhir isimli Sultan Tatar ve hayatını anlatan biyografik eseri Kahire’de 1962 yılında neşredilmiştir.
4) Târîhu’l-ekâsire İran hükümdarlarının biyografilerine dair Türkçe eser.
5) el-Cevherü’s-seniyye fî târîhi’d-devleti’l-Müʾeyyediyye yazma halinde olan bir eserdir.
6) Muhtasaru Târîhi İbn Hallikân İbn Hallikân’ın tarihine yazdığı bir muhtasar eserdir.
Sonuç
Aynî’nin Anadolu’nun önemli şehirlerinden Antep gibi bir şehirde eğitim alması ayrıca başka şehirlere de eğitim amaçlı seyahatler yapması hem Anadolu’nun Moğol işgaline rağmen bu dönemdeki ilmi yeterliliğini hem de diğer İslam beldeleriyle olan bağlantısını göstermektedir. Öte yandan bahse konu âlimin Türk olması ve bu vesileyle Türkçe bilmesi Memlüklüler gibi yöneticilerinin Türkçe konuştuğu bir devlette âlimin sultanlar nazarında kıymetini arttırmıştır. Nitekim Sultan Barsbay için hâkim olduğu Arapçadan çeviriler yapmış hatta İslami ilimlerle ilgili bilgileri Türkçe olarak Sultan’a açıklayarak hocası olmuştur.
Görevlendirmeler olarak baktığımızda Türkçe’nin etkisini burada da görmek mümkündür. Keza Türk olması ve Türkçeyi iyi bilmesi hasebiyle Sultan Müeyyed tarafından Karamanoğullarına elçi olarak gönderilmiştir. Bunun yanında aldığı görevlerden kısa sürelerde azledilmesi bize iki şekilde çıkarım yapma imkânı sağlamaktadır. İlk olarak ilmi sahada âlimlerin çoğaldığının ve bunun mukabilinde rekabetin arttığını varsayabiliriz. Veyahut merkezin güçlü olmadığının ve emirlerin istedikleri kişileri görevlere getirdiğini ayrıca rüşvetin de yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Zannımca ilk olasılık daha akla yatkındır. Bunun sebebi olarak bu dönemde üretilen eserlerin ve meşhur olmuş âlimlerin sayısının çokluğunu söylemek mümkündür.
Aynî’nin Sultanlara ve saraya yakınlığı aynı zamanda telif edeceği eserleri için geniş bir kaynak kataloğuna sahip olmasını da sağlamıştır. Eserlerinde erken dönem eserlerinden kabul edilen ve ilk Türkçe sözlük olan Divan’ül Lügati’t Türk’e atıf yaptığını görüyoruz buradan anlaşılacağı üzere bu kaynak eserlere Aynî’nin ulaşımı vardı. Bunun yanında imza eseri diyebileceğimiz İkdü’l-cümân isimli eserinde kadim mısır kütüphanelerinden de faydalandığını belirtmektedir.
Ogün ELMAS
Kaynakça
[1] İsmail Yiğit, İslam Tarihi: Memlukler, İstanbul: Kayıhan Yayınları,1991,c.XII s.349; Talat Sakallı, Bedruddin Aynî (Hayat, Eserleri ve Şahsiyeti), Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995, s.17-18; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Fatih Yahya Ayaz, Memlükler’de Tarih ve Tarihçiler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2020, s.53; Bekir Karabağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’nin Fıkıhçılığı’’, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Diyarbakır 2016, s.3; Ali Osman Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, IV, s. 271.
[2] Adem Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî'nin Umdetu'l-Kârî Adlı Eseri’’, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi Isparta 2019, s.10; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.31; Mehmet Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili ve Edebiyatındaki Yeri”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010, s.40; Hasan Demirel , ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr Adlı Eseri’’, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi Konya 2016, s.10.
[3] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.25; Muhammet Halit Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib fî Şerhi’l Kelimi’t-Tayyib Adlı Eseri Üzerine İnceleme’’, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016, s.46; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.33.
[4] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.27-31; Ayaz, Memlükler’de Tarih, s.54; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.10-11; Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.34; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.8; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271-272.
[5] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.25; Ayaz, Memlükler’de Tarih, s.54; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.48; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.9; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.34; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.272.
[6] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.40-41; Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.48; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.11; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.8; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.34.
[7] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.42; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.51; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.11; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.9; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.72; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.34; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.272.
[8] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.18; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Muhammed Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e fi'e fi şerhi'l-Avamili'l-mi'e si’’, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doğu Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2003, s.12; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.36; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.35; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.10.
[9] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.19; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.12; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.37; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.35; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.13.
[10] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.19; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.12; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.37-38; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.36; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.14; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.14.
[11] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.20; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.13; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.38; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.37; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.13; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.12; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271.
[12] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.21; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.13; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.44; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.37; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70.
[13] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.22; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.40; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.31; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.10; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271.
[14] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.23; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.14; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.46; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.38; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.10.
[15] Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Sakallı, Bedruddin Aynî, s.27; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.15; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.41; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.11; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271.
[16] Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Sakallı, Bedruddin Aynî, s.27; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.15; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.41-42; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.11; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271.
[17] Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Sakallı, Bedruddin Aynî, s.30; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.15; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47-48; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.42-44; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10-11; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.8-9; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271-272.
[18] Yiğit, İslam Tarihi, s.349; Sakallı, Bedruddin Aynî, s.30; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.15; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47-48; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.42-44; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10-11; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.8-9; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271-272.
[19] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.30; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.217; Çetkin, ‘‘Bedruddin el-Ayni ve Resa'ilu'l-fi'e’’, s.15; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.47-48; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.42-44; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10-11; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.70; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.8-9; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271-272.
[20] Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.10-11; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.71; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.8-9; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.271-272.
[21] Sakallı, Bedruddin Aynî, s.73-80; Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya, s.218; Yiğit, İslam Tarihi, s.350; Dağ, “Bedreddin Aynî’nin Arap Dili’’ s.60-62; Demirel, ‘‘Bedrüddîn el-Aynî ve Nuhabu’l-Efkâr’’, s.18; Yener, ‘‘Belâgat Açısından Aynî’’, s.18; Kaya, ‘‘Bedreddin el-Aynî’nin el-Alemü’l-Heyyib’’, s.72-73; Karadağ, ‘‘Bedruddîn Aynî’’, s.72; Cengiz Tomar, ‘‘İkdü’l-Cümân’’,DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2000, XXII, s.25-26; Koçkuzu, ‘‘Aynî’’, s.272.
Yorum Yaz