İlim ve Medeniyet

AZERBAYCAN ŞEHİR ALFABESİ

AZERBAYCAN ŞEHİR ALFABESİ

İlk defa bu tarz alfabeye dair bir yazı yazdım ve yazarken büyük zevk aldım. Çok basit gözükse de yazarken çok fazla düşündürdü beni. Kelimeleri seçerken karasız kalıyordum ama öğrenmiş oldum. İnşallah beğenirsiniz. Doğup büyüdüğüm ve Büyük edip Mirza Alekber Sabir’in ifadesiyle Azerbaycan Alfabesini oluşturdum. Bazı harfler boş kaldı çünkü o harfle başlayan şehir olmadığı için yazamadım.

 

A (Ana Vatan) Azerbaycan

Anam, canım anam.  Ana vatanım Azerbaycan, Ateşler ülkesi Azerbaycan, petrolü bol, halkı fakir ülkem, zengin madenleriyle dolu ülkem, Batıya ayak uyduran ülkem. Başkanlık sisteminin kralını yaşayan ülkem. Soykırımları yaşayan, bağrı yanan ülkem.

 

B (Bakü)

Limanlar şehri Bakü, güzel mi güzel, güzelden güzel, sadece başkent mi? Birçok devletin işgal etmek istediği baştaki Şehir. Bakü denilince aklıma gelen ilk şey ise lisem, güzel günler geçirdiğim şehir. Köhnemi köhne, köhneden köhne Kızkulesi, Şehrin içinde bir içeri Şeher şehri, Tarihin yaşandığı ve Kahramanların uyuduğu İçeri Şehir.

 

C (Culfa)

Düşmanların iki kardeş arasına girip de ayırmak istedikleri Nahcivan gelir aklıma. Öksüz Nahcivan için de bir şehir Culfa. Güzel şiveli insanlar. Konuşturdun mu zor anlarsın, anladıysan çok gülersin. Çulfa dedin mi yetim, yetimden de yetim, her ağızda bir yetim, her lafın başı yetim.  Şehir yetim, Nahcivan yetim.

 

D (Daşkesen)

Taşı kesen soğuk şehir, ismi akla gelince üşür insan, yüksek dağ eteğinde yazı soğuk, kışı soğuk bir şehir. Askerlik yaşına gelen gençlerin sevmediği şehir, uzak şehir, kış, yaz ulaşımı zor bir şehir. Bulutlara komşu şehir. Uzun süre kardan gelinlik giyen ve yağmurla dans eden şehir.

 

E (Ehmedebad/Ahmedabad)

Yaşadığım yer

Havasıyla suyuyla, topraktan beslenerek gün yüzüne çıkan bitki gibi yeşerdiğim köy, baldan tatlı karpuz, kavun kokulu köy. İlk okul, sınıf öğretmenim, sürekli dayak hissi, sınıf öğretmen korkusu, sürekli dayak korkulu baş ağrısı, ne çok baş ağrısı, insafsız, acımasız dayakçı öğretmen, zalim mi, melek mi belli değil, önce döver ardından sever, kararsız bakışlar, acıyı unutturan ansızım öpücükler, seviyorum yine de, özlüyor insan dayakları, dayaklar sayesinde ayakta kalan insanım, okumayı dayak sayesinde başaran insanım. Duygularımın ve anılarımın bol olduğu köy.

 

F (Fuzuli)

Fuzuli denince akla gelen şiirler, şiirlerini anlamak zor ama manası büyük, edip ve büyük şair. Gariban şehir, kanların döküldüğü, acıların yaşandığı şehir, annesinden öksüz düşen ve sonradan annesine kavuşan şehir.

 

G (Gebele)

Bol sulu şehir, yazı coşkulu kışı sakin şehir, ağaçları bol havası güzel, insan gitmek ister, uzak dersin gitmezsin pişman olursun ceviz fındık yiyemedim diye, zengin mi şehir? Zengin, zenginlerin çok olduğu manzarası havası güzel bir şehir. Fakiri zengin, zengini ondan zengin, futbolda az da olsa ses çıkartan şehir. Konuşması ve insanları güzel, yaklaşımı güzel, şiirli, öykülü muhabbetleri güzel, tanısan seversin, tanımazsan sevemezsin.

 

Ğ (Ğobustan)

Gobustan taş devrini ifade eden ilk insanların yaşadığı mağara ve kayaların olduğu bir şehir, gittiğinizde sanki o dönemdeymişsin gibi hissedersiniz, kayaların üzerindeki resimler çizgiler dikkat çekici, o zamanın yaşam zorluğunu anlatıyor insana. Herkesin gidip görmesini isterim bir tarihçi olarak.

 

H (Haçmaz) Xaçmaz

Haçmaz hiçbir zaman gözden kaçmaz. Şeftali kokulu şehir, küçük şehir, üretimi bol şehir, sınıf arkadaşım aklıma gelir, yaz günü, ormanı serin, gittik güzel gittik, küçük mü küçük orta küçük, yarım günde gezdik. Hafiften tren sesli şehir, ormandaki kuş sesleriyle beraber ayrı bir melodi, korku filimi sanki, korkmuyor değil çünkü demir parçası, Bahçelerle dolu sanki Cennetten bir bahçe, meyvesi bol.

 

I (Ismayıllı)

Sovyetler zamanında çekilen İsmail isimli küçük çocuğun filmi aklıma geliyor hep, çok sevildi izlendi filim ki şehrin ismini Ismayıllı koydular. Küçük olsa da mert ve kahramandı çocuk filimde. Şehrin insanları iyi kalpli ve misafiri çok severler, şehre gidenler bir daha gitmek ister samimiyeti gördükten sonra.

 

İ (İmişli)

İmişli duyunca üzülür gibiyim. Ne çok anısı var insanın, yine bir lise arkadaşımın şehri, Türkü sevmezdi, yatılı lise, bir kış akşamı, muhabbet aldı başını gidiyor. Sürekli bir tartışma sevdiremedik kendimizi.

 

K (Kürdemir)

Suyun bol olduğu şehir, Nehrin ismini alan şehir, sıcak mı, sıcak aşırı sıcak.  Yolları berbat bir şehir. İnsanları pek sevilmeyen bir şehir. Yazın gitmek istersin sıcak, kışın gitmek istersin yolu çamur batarsın, Gitmezsen de üzülmezsin.

 

L (Lenkeran)

Lenkeran denince aklıma kokulu çay gelir, ve çay içerim, Çayı güzel, meyvesi bol ülke, her yerinde semaveri olan bir ülke. Çayı tüplü ocakta değil semaverde yapan bir şehir. İnsanları sevilen ve şiveleri değişik ve konuşmalarıyla güldüren bir şehir. Gitmek istedim ama uzak hepsi Lenkeranlı lise arkadaşımdan duyduklarım.  Görmüşlüğüm yok ama gitmek istemişimdir hep.

 

N (Naftalan)

Şifa veren şehir. Normal de petrolü araba için kullanılır bu şehirde şifa niyetine de kullanırlar, her hastanın gitmek istediği şehir, petrol kokan bir şehir.  Güzelliği zenginliğindendir. Herkes merak eder şehri ama ben hiç etmedim.

 

 O (Ordubad)

Ordubadı duyunca düğünlerdeki Ordubad şarkısı gelir aklıma, insanları çok sever şehri, Her şehrin hikayesi ve şarkısı olduğu gibi bu şehrinde hikayesi ve şarkısı var. Hikayeyi duymadım ama şarkıyı duydum.

 

S (Sabirabad)

Kendi şehrim, her ismi geçtiğinde özlem giderdiğim şehrim.  Kapuz kokulu şehrim, karpuzun ucuz satıldığı şehir, her sene bir önceki seneden ucuz satılan karpuzların vatanı şehir.  Pazarını hatırlarım, kalabalık ama sevmem, pazara girdiğinde herkes seslenir zorla kolundan tutup malını satmak isterler. Ucuz ve bir o kadar kalitesiz malı olan pazar. Aklımdan hiç çıkmayan anım amcaoğluyla ilk defa yalnız başımıza köyden şehre gittiğimizdir, ne kadar sevinmiştik, babamız olmadan da kendi başımıza da gezebildiğimizi, mahallede ki herkese anlattık bu durumu, daha yeni mi kendi başınıza gezmeye başladınız çok ayıp diye tepki verdiler, üzdü mü üzdü, çok mu; hayır.

 

Ş (Şeki)

Baklavasını yediğim ve herkesin beğendiği, benim bir türlü beğenemediğim baklava, Şeki dili zengin, konuşma tarzı değişik ve bir o kadar güzel olan şehir. Tarihçi olduğum için Şeki duyunca Şeki hanlığını hatırlarım, Tarihi anıtlar ve sarayların olduğu şehir. Yazı serin güzel kışı da yazı gibi güzel olan şehir, ormanı çok oksijeni bol olan şehir. Gören hayran, görmeyen pişman.

 

T (Terter)

Tebrizi duyunca bu şehri küçüklüğümden sevmem, küçükken komşumuzun şehit olan oğlunu hatırlar üzülürüm, komutanları kötü ve bir o kadar insafsız, askerine bakmayan ve korumayan şehir. Başkent olabilecek şehir derler ama benim için olamaz. Uzak ve insanlarını sevemedim. İnsanları kötü şakalaşır birbiriyle.

 

U (Ucar)

Türkiye’nin Trabzon’u gibidir, insanları samimi ve hoş, lezgi deriz onlara, uçar dedin mi uzaklık hissederim, ulaşılmayacağım dağın tepesinde bir şehir. Uc şehrimiz ucar, uzun hava gelir aklıma, hafif üşütme hissederim ama muğam (uzun hava söylemek isterim hep), uzak olduğu kadar tatlı ve hoş bir şehir.

 

Ü (Üzümlü) köy

İsminden de belli olduğu gibi üzümü bol olan bir şehir köyü, üzüm yenilir her yaz, o kadar çok üzüm olur ki insanlar üzümü peynirle yer olmuşlar, bu köyün insanları sürekli tarlada çalıştıkları için Afrikalılardan bir farkları yoktur renk olarak, çok çalışır, çok kazanırlar. Paraya doyamazlar kazandıkça kazanırlar harcamaya kıyamazlar.

 

Y (Yevlax)

Yevlax deyince neden se Yozgat aklıma gelir, Yevlax tam merkezde yer alan bir şehir, şehre güzellik veren Kür nehri, suyu bol suyun ucuz olduğu bir şehir, Tarih yansıtır insana, güzel mi? çok güzel gidip gezmek ister insan. Söyleyecek pek fazla bir şeyim yok, gezmedim görmedim duydum, duyduğumda da hissettiklerimi yazdım.

 

Z (Zagatala)

Şehri her duyduğumda biyoloji öğretmenim aklıma gelir, gidip görmedim ama çok güzel olduğunu söylerler, öğretmenimden misal, çok iyi birisiydi, beni sever yüksek not verirdi, şehir merkezden uzak, elma kokar bu şehirde, elması kokar şehir güzel kokar, gittin mi meyve yemek ister insan derler, gidemedim yiyemedim meyveden.

 


İslam Şükrüoğlu

Exit mobile version