BALKANLARIN KOZMOPOLİT YAPISI VE TÜRKİYE'NİN BALKANLARDAKİ KAYBI

BALKANLAR OSMANLI TARİHİ KİTAP

Bu yazımızda geçtiğimiz yüzyıllarda Balkanlarda yaşamış, birbirleri ile iyi veya kötü ilişkiler yaşamış olan kavimlerin mücadelelerinden bahsedecek, sonuç kısmında ise bu tarihi olaylar sonucunda hangi ülkeler ne kazandı/kaybetti bu değerlere değineceğiz. Bu incelemeye ilk olarak tarihsel sürece bakarak başlayalım.

Balkanlardaki tarihi mücadele genel olarak geçmişten beri güçlü askeri zaferler kazanmış ve itaatkar halka sahip olan Turanlılar ile onları Balkanlardan silmek istemiş ve bu yolda bir çok girişimde bulunmuş olan Aryalılar arasında geçmiştir. Balkanlarda bulunan Turan kavimleri, Türkler ile Macarlardır. Zamanın korkutucu gücü olan Moğollar ise bir zamanlar Balkanlara inmiştir fakat günümüzde Balkanlarda Moğollar ile ilgili herhangi bir eser, kalıntı hatta insana dahi rastlamamaktayız. Turanlılar, Türkleri Müslüman Macarları Hıristiyan oldukları için işbirliği yapmak bir kenara birbirleri ile sürekli savaşmış, onlarca savaşta binlerce hatta on binlerce Turanlı soydaş birbirinin katili olmuştur. Sonuç olarak birbirinin hasmı olan bu topluluklar en büyük düşmanları olan Ârileri unutmanın cezasını Âriler tarafından katledilmekle ve unutulmaya yüz tutmakla ödemişlerdir.

Fakat Âriler arasında da bir birlik olduğunu söylemek yanlış olur. Ârilerin bölünmüşlüğü din farkından değil ırk, dil ve mezhep farkından gelir. Irk-dil bakımından Balkan Arileri üç gruba ayrılır: Slavlar, Latinler ve Epirliler.

Slavlar kendi aralarında Bulgarlar, Sırp-Hırvatlar ve Slovenler olarak üç gruba ayrılır. Slovenlere, ‘Güney Slavları’ da denir. Fakat Balkanlar da nadiren de olsa Kuzeybatı Slavlarından Çekler ve Slovaklar, Kuzeydoğu Slavlarından Ukranlar da vardır. Mezheb ve Dil ayrılığı Slav milletlerini birbirlerine dehşetli düşman kılmaya yetmiştir… Bulgarlar ve Bulgarcanın bir lehçesini konuşan Makedonlar aslen Türk’tür. Zaten ‘Bulgar’ Türkçe bir kelimedir. Bulgarlar, Orta Asya’dan Volga boyuna, oradan da Tuna’ya gelmişler ve Büyük bir Türk hakanlığı kurmuşlardır. Fakat yıllar geçtikten sonra bu devletin hakanı Gök Tanrı dinini bırakıp Ortodoks Hıristiyan olmuş, han unvanını bırakıp çar unvanı almıştır. Bunun sonucunda X. asırda Türk Bulgarlar, Slavlar arasında asimile olmuş, Türkçeyi unutmuşlar ve  bir Slav lehçesi konuşmaya başlamışlardır.

Sırplara gelecek olursak Sırplar da Bulgarlar gibi Ortodoks olmuşlardır. Fakat dediğimiz gibi Bulgarlar Slavlaşmış Türklerdir ama Sırplar halis Slavlardır. Karadağlılar da Sırp’tır ve Sırpçanın bir lehçesini konuşurlar. Hırvatlar, Sırp lehçesi konuştukları halde Katolik oldukları için kültürleri farklılık gösterir.

Bugün  baktığımızda aynı dil olan Sırpça Slav alfabesi, ancak Hırvatça Türkçe gibi Latin alfabesi ile yazılır. Bosnalılar ise Hırvatçanın bir lehçesini konuşurlar. Ancak XV yüzyılda Osmanlı tesirinde ( Müslüman Sünni / Hanefi ) olan ve geniş ölçüde Türklerle karışan Bosnalılara Boşnak denir ki bu insanlar Arap alfabesi kullanırlardı (şimdi Latin alfabesi). Slovenlerin ayrı bir dili vardır, Katolik’tirler. Çekler ve Slovaklar (Çekoslavaklar) Katolik, Ukraynalılar ise Ortodoks’tur.

Romenler; bir Latin kavmidir. Ortodoks’turlar. Arnavutlar ile Yunanlılar, iki ayrı Epir dili konuşular. Yunanca; Eski Yunan alfabesi ile yazılır ki Latin alfabesi bundan çıkmıştır. Arnavutların büyük çoğunluğu ise XV. Yüzyılda Osmanlı tesiri ile Müslüman (Sünni/Hanefi) olmuşlardır. Bir müddet Arap harflerini kullanmışlardır. Şimdi Latin alfabesini kullanmakta olan Arnavutluk’ta bir kısım Ortodoks ve çok az bir Katolik Hıristiyan yaşmaktadır.

Bunların dışında Balkanlarda sayıları çok az olsa da başka kavimler de vardır. Mesela Çingeneler bir Âri kavmidir (Hindistan Irkından), bir kısmı Müslüman bir kısmı Hıristiyan’dır. Ermeniler diğer bir Âri kavmidir (İran Irkından ). İtalyanlar, Ârilerin Latin grubundandır. Almanlar ise

Ârilerin Cermen grubundandır. Yahudiler  ve Araplara gelecek olursak onlar ne  Âri ne de Turani gruplarındandır. Bu insanlar Sami kavmindendir.

Balkanların kozmopolit yapısına baktıktan sonra şimdi de Balkanların Türklükten nasıl koptuğuna bakalım. Her ne kadar Balkanların Osmanlıdan kopuşu 77-78 Rus ve 1912-1913 Balkan Savaşları ile olsa da balkanların genel olarak Türklükten uzaklaşmalarının ilk ayağı ve ilk tasfiyesi 1699 Karlofça Anlaşmasıdır. Hırvatistan, Slovenya, Macaristan, Transilvanya, Slovakya, Dalmaçya, Esklavonya gibi Balkan ülkeleri ve Balkan Türklüğünü koruyan Orta Avrupa memleketleri, Osmanlı devletinin elinden çıkar. Artık Osmanlı Cihan Devleti yoktur. Türkiye IIX. Yüzyıl sonlarına kadar dünyanın birinci devletidir. Fakat dünyaya tesirlerini yaydığı dönem bu kayıplar sonunda kapanmıştır.

XIX. Yüzyılla beraber artık Balkan kavimleri arasında Osmanlıya karşı hareketlenmeler başlar. Arkasında Rusya, Avusturya bazen de diğer büyük Avrupa devletlerinin olduğu ayaklanmalar ihtilallere dönüşür. Romanya’ya; küçük bir Sırbistan’a ve küçük bir Karadağ’a otonomi, iç yönetimlerinde özerklik verilir. Yunanistan İhtilali ise gerek dış gerek iç kuvvetler desteği ile çok daha büyük bir sorun haline getirilir. Zaten uzun yıllardır bu topraklar üzerinde emelleri olan Rusya, Fransa ve İngiltere ile birlikte Türkiye’ye saldırırlar ve donanmalarını Navarin’de yakarlar(1827). İlk olarak Rusya Edirne’yi işgal eder(1826). Bâb-ı Ali pes etmeye mecbur kalır ve bugün Yunanistan topraklarının üçte birini teşkil eden kısmını kendisinden ayrılarak tamamen bağımsız bir Yunan Krallığı kurulmasına izin verir. Bunu sonucunda ilk Balkan devleti 1832’de ortaya çıkmış olur. Balkanlardaki Türk hakimiyeti ve tekeli bozulmuş olur. Avusturya’nın ve 1812’de Besarabya’yı Türkiye’den koparan Rusya’nın iştihası artar.

Şimdi de Balkanlardaki ülke bazındaki kayıplarımıza bakacak olursak, Niş sancağını Sırbistan’a, Teselya vilayetini Yunanistan’a, birkaç kazayı Karadağ’a, Dobruca sancağını Romanya’ya, Kars, Ardahan ve Artvin sancaklarını Rusya’ya bırakıyorduk. Bu durumdan İran dahi nasibini alıyor ve İran’a da uzun zamandır orda kalan Kotur kazası veriliyordu. İşte bu durumda koskoca Osmanlı İmparatorluğu doğrudan doğruya idaresi atlında tuttuğu topraklardan 1 vilayet, 5 sancak ve birkaç tane kazayı kesin şekilde terk ediyordu.

Üç prenslik, Romanya, Sırbistan ve Karadağ da yine kesin olarak ayrılıyor ve bağımsız birer devlet oluyorlardı. Bu arada Romanya, Güney Moldavya’yı Rusya’ya çoktan vermişti.

Devlet, çok imtiyazlı olan bir Bulgaristan prensliğinin ve az imtiyazlı Doğu Rumeli vilayetinin teşekkülüne, Kıbrıs sancağının İngiltere’ye, Bosna Hersek vilayetinin idaresini de belirsiz bir süreliğine Avusturya-Macaristan’a bırakıyordu. Aynı zamanda Sırbistan ile Karadağ arasında ve Bosna Hersek’in güneyinde kalan Yenipazar sancağı Dabir süreliğine Avusturya-Macaristan’ın askeri işgalinde bulunacaktı.

Hukuki olarak halen Osmanlı İmparatorluğunun birer parçası olmaya devam eden Bulgaristan, Doğu Rumeli, Bosna Hersek, Yenipazar, Kıbrıs ve daha sonra, ancak 93 Savaşı’nın doğal sonucu olarak, Fransa’ya  kaptırılan Tunus hariç tutulursa, Osmanlının kaybını şu rakamlarla ifade edebiliriz:

  • Dobruca sancağı ilavesiyle Sırbistan prensliği: 45,427 km2, 1.564.000 nüfus.
  • İlk defa aldığı kazalarla beraber Karadağ prensliği: 9.427 km2, 180.000 nüfus.
  • Yunanistan’a bırakılmış olan Teselya: 13.488 km2, 340.000 nüfus.
  • Rusya’ya bırakılan Güney Maldovya (Bucak): 33.800 km2, 800.000 nüfus.
  • Avrupa’daki kesin kayıpların toplamı 237.298 km2, 8.184.000 nüfus,

Bu rakamlara Bosna Hersek, Bulgaristan; Tunus, Kıbrıs gibi dolayısıyla Türk İmparatorluğunun idaresinden çıkan ülkeler de katılırsa,  bu bilanço çok büyük bir maliyetle ortaya çıkar ve bütün bu topraklarda bugün yaşayan nüfusun bugünkü Türkiye nüfusu kadar olduğu görülür. Özet olarak Türkiye’nin Balkanlardan çıkışının ikinci adımı 1878 Berlin anlaşmasıdır. Hesap edilmeden dirilmiş olan 93 Harbi sonunda Osmanlı, Rusya’ya karşı yenilir. Romanya, Sırbistan, Karadağ, Rusya lehine ayaklanırlar ve Yunanistan da savaş sırası da tecavüzden geri durmaz ve akıllara gelebilecek tüm hadsizlikleri yapar. Tüm bunların sonucunda Berlin Anlaşması, üç yeni Balkan devletini ortaya çıkarır: Romanya, Sırbistan ve Karadağ, Türkiye’den ayrılıp müstakil devletler olurlar. Bulgaristan’a bağımsızlık verilmemiş olsa bile iç özerklik verilir. İşte Osmanlı İmparatorluğu bu şekilde XX. Yüzyıla intikal eder.

Günümüzde ise Balkan ülkelerine baktığımızda bu ülkeleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bulgaristan: (1876’da bağımsızlığını ilan etti)
  • Yunanistan: ( 1830’da bağımsızlığını ilan etti)
  • Arnavutluk: (1912’de bağımsızlığını ilan etti)
  • Slovenya : (1991’de bağımsızlığını ilan etti)
  • Hırvatistan : (1991’de bağımsızlığını ilan etti)
  • Makedonya : (1991’de bağımsızlığını ilan etti)
  • Bosna-Hersek : (1992’de bağımsızlığını ilan etti)
  • Sırbistan-Karadağ: (1993'te Yugoslavya yerine Sırbistan-Karadağ Federasyonu kuruldu.)
  • Karadağ : (2006'da bağımsızlığını ilan etti.)
  • Kosova : (2008'de bağımsızlığını ilan etti.)

Peki zamanında Osmanlı tarafından müthiş bir hoşgörü ile yönetilen ve şimdi bu şekilde paramparça olmuş olan Rumeli’nin yani Balkanların hangi ülkeleri Türkiye’ye karşı takındığı tavırları çerçevesinde hakkedileni gösteriyor diye sorduğunuz vakit bekli de elimizde Bosna Hersek’ten başka ülke kalmayacak…

Ali İmran KÖŞKER

KAYNAKÇA:

*Öztuna, YILMAZ, ‘Avrupa Türkiye’sini Kaybımız', Babıali Kültür Yayıncılığı(2012), 14. Baskı

Yorum Yaz