İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Yüzyıllar boyunca felsefeciler tarafından ahlak kavramı incelenmiş ve tartışılmıştır. Bu tartışmalar sonucunda birçok farklı görüş ortaya atılmış ve bu görüşler farklı medeniyetlerce benimsenmiş veya sahip olunan ahlaki bakış açısı incelenmiştir. Günümüzde ise ahlak ile ilgili tartışmalar süregelmiş ve içinde bulunduğumuz toplumumuzda da bazı sorulara ve serzenişlere neden olmuştur. Her zaman duyabileceğimiz veya karşılaşacağımız soru ve serzeniş zincirlerinden biri olan “Batı neden bizden daha ahlaklı? Neden bizden daha dürüst ve doğrular? Neden daha dakikler? Neden daha adaletliler? Neden daha borcuna sadıklar? Biz İslam olduğumuz halde neden bizden ahlaklılar?” soru ve serzeniş zinciri her zaman aklımızı kurcalamıştır. Eğer bu soru ve serzeniş zincirine bir cevap vermek istiyorsak, Batı dünyasının geçirdiği devrimleri incelememiz gerekiyor. Özellikle bu devrimlerin dönüm noktaları olan “Aydınlanma” ve “Sanayi Devrimi ve Kapitalizmin Doğuşu” çok kritik noktalar olarak önümüze çıkmaktadır. Mezkur dönüm noktalarındaki insan zihninin, davranışlarının ve ilişkilerinin değişiminin iyi bir şekilde incelenmesi, analiz edilmesi soru ve serzenişlerimizin cevabı olacaktır.
Öz bir şekilde ifade etmek gerekirse, Aydınlanma ile beraber Batı, klisenin ona sunduğu dogmatik kabulleri reddederek özgür düşüncenin temellerini attı. Özgür düşüncenin temelinin atılmasıyla akıl ve deney önem kazandı. İnsan zihni ve davranışları mantıksal temellere oturtularak “rasyonelleşme” öne çıktı ve diğer devrimleri tetikledi. Tetiklenen devrimlerden biri olan “Sanayi Devrimi” ve “Kapitalizmin Doğuşu” ise, üretim ve tüketim ilişkilerini değiştirerek Batı’da büyük bir devinime neden olmuştur. Değişen üretim ve tüketim ilişkileri, bireylerin sahip olduğu düşünce ve davranış şekillerini değiştirerek yeni bir ahlakı da beraberinde getirmiştir. Üretim ve tüketim ilişkileri düzeyinde insanlar birbiriyle iletişiminde para aracını aktif bir şekilde kullanması ve kullanılan aracın insan ilişkilerine kattığı bazı kavramlar(borç verme veya alma, kredibilite, faiz, ekonomi bazlı dürüstlük, saygınlık vb.) oluşturulan yeni ahlakın ekonomik temeller üzerinde şekillenmesine neden oldu.
Max Weber, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu” adlı kitabında kapitalizm ruhunu tanımlarken, Benjamin Franklin’in cümlelerinden örnek vermiş ve bahsettiğimiz ahlak anlayışının açığa vurmasını sağlamıştır: ”Unutma ki zaman paradır; her gün çalışıp emeğinin karşılığı olarak on shilling kazabilen ve yarım gün gezintiye çıkan ya da odasında yan gelip yatan, kendi zevki için altı pense harcasa bile sadece bunların yanında beş shilling daha harcamıştır ya da daha fazlasını sokağa atmıştır. Unutma ki kredi paradır.
Bir insan, ödeme yapıldıktan sonra parasını benim ellerime terk etse, faizi bana armağan etmiş olur ya da o zaman boyunca benim kullanabileceğim kadarını bana armağan etmiş olur. Bu insan iyi ve büyük bir krediye sahipse ve bunu iyi bir biçimde kullanıyorsa önemli bir toplama erişir.
Unutma ki para, üretimi güçlendirici ve verimli bir yapıya sahiptir. Parayı üretir ve ondan elde edilen daha fazlasını ve daha fazlasını üretebilir. Beş shilling katlandığında altı shilling olur, tekrar döndürülerek yedi shilling 3 pence ve 100 pound olana kadar böyle devam eder. Elde edilen çok para oldukça her dönemde daha fazla para üretir ve böylece faiz her seferinde daha çabuk yükselir. Ana domuzu öldüren, bin nesili yok etmiş olur. Beş shillingi katleden, onun üretebileceği her şeyi öldürür, hatta bütün sterling hesabını.
Şu atasözünü unutma, iyi bir ödeyici, herkesin cüzdanının efendisidir. Söz verilen zamanda ödemesiyle tanınan, arkadaşlarının o anda ihtiyacı olmayan parayı her zaman ödünç alabilir. Bu bazen çok işe yarar. Çalışkanlık ve ölçülüğün yanında, genç bir adamın bütün ticari işlerinde, dünyada ilerlemesini sağlayacak dakiklik ve adaletten başka bir şey yoktur. O halde söz verdiğin gibi, ödünç parayı bir saat bile fazladan elinde tutma ki arkadaşını kızgınlığı, bütün cüzdanının ağzının kapanmasına neden olmasın.
Bir insanın kredisini etkileyen en önemsiz eylemler onun tarafından dikkate alınmak zorundadır. Sana inananların sabahları saat 5’te ya da akşamları saat 8’de çekicinin vuruşlarını duymaları onları altı ay mutlu kılar; fakat eğer işinin başında olman gerekirken bilardo masasının başında görülürsen ya da sesin meyhaneden duyulursa, o zaman ertesi sabah sana yekünü hatırlatır ve senden daha paralarını kullanamadan geri isterler. Bunun dışında bu şunu gösterir: Borçlarına sadıksan, bu durum senin şerefli bir insan olduğun gibi sorumlu olduğunu da gösterir ve bu da senin kredini arttırır.
Sahip olduklarının kendi mülkiyetinde tutmaya ve ona göre yaşamaya dikkat et. Kredisi olan birçok insanın, içine düştüğü yanılgı budur. Buna engel olmak için, gelir ve giderlerini tam olarak hesapla. Bir kez ufak şeyleri de hesabı katma zahmetine katlanırsan, şu iyi sonuç ortaya çıkar: Küçük giderlerin nasıl büyük yekünlere ulaştığını farkedersin ve neyin tasarruf edilebilmiş olacağı ve gelecekte neyin tasarruf edilebileceğini görürsün.”[1]
Benjamin Franklin’in sözlerinde de belli olduğu gibi, sorularımızın ve serzenişlerimizin altında yatan Batı ahlakını oluşturan bazı temeller ekonomik pragmatizme dayanmaktadır. Dürüstlük, doğruluk, dakiklik ve adalet gibi ahlakı ilgilendiren kavramlar aslında ekonomik pragmatizme indirgenmiş ve bu indirgeniş günümüz Batı insanının ahlakını oluşturan temelleri meydana getirmektedir. Artık “Batı neden bizden daha ahlaklı?” sorusu yerine “Batı ne kadar ahlaklı?” sorusunu sormak daha anlamlı olacaktır. Ancak bunun cevabını farklı şekillerde alabiliriz. Ne kadar pragmatizme bağlı olsa da söz konusu ahlaki olarak değerlendirebileceğimiz davranışların ahlaki olduğu kaçınılmaz olmaktadır veya buna karşı çıkarak ahlakiliğin altında yatan pragmatizmi hoş görmeyerek itiraz edebiliriz.
“Batı ne kadar ahlaklı?” sorusunun cevabına bir referans olarak içinde bulunduğumuz toplumun ahlak sisteminin kaynaklarından biri olan İslam’ın Peygamberi’nin ne demiş olduğuna bakmakta fayda var. Hz. Peygamber bize şöyle buyurmuş; ”Ameller niyetlere göredir.”[2] Yani eylemler niyetlere göre değer kazanır. Eğer eylemlerde arka plan veya niyet neyse yaptığımız eylemlerin değeri de ona göre olur; Pragmatik amaçlar, yapmak için yapmak, iyi gözükmek veya dini duygu ve kaygılar. Amacımız ne kadar erdemli ve kutsal ise ahlaki davranışlarımız o kadar değerlidir.
Birkan K. ERTAN
[1]Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu, çev. Zeynep Aruoba (İstanbul: Hil Yayınları, 1997)
[2]Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11
Yorum Yaz