Yatağına doğru emin adımlarla ilerledi Bay O, her gece olduğu gibi, kitabını eline aldı ve okumaya koyuldu. Yüz altmış üçüncü sayfaya vardığında elindeki kitabın kahramanı Bay K’nın uykuyla başının dertte olduğuna dair bir kurgu anlatılıyordu. Vakit hayli geç olmuştu, bu kısmı da okuyup uyumam gerekiyor diye düşündü…
UYUYAMAMA BAHSİ
1
Uyku bana kavuşmuyor. Ben uykuya koşsam bile. Bir türlü dikkatini çekemiyorum. Etrafımda dönüyor. Ama beni sarmıyor. Böyle olmaz. Aslında içimde var olan, söylemek istediğim çok şey var. Bu onun suçu değil, benim suçum da değil daha önce birçok kez dillendirdim. İşte yine dönüyor etrafımda… Gözlerimi kapatmam gerekiyor sanırım, ama kapatamam! Çünkü uyku uyuyamayanlardanım. Kulaklarım aşırı duyarlı oluyor, çok da merak ediyorum. Yatakta uzanıyorum yan odadaki arkadaşlarımın nefes alış verişlerini veya lavabodakilerin gargara ettiklerini, üst kattakilerin gülüşmelerini, balkonda sigara içenlerin atıp tuttuklarını duyuyorum. Uyku bana kavuşmuyor. Kızıyorum uykuya. Ama en çok kendime. Çünkü uyku uyuyamayanlardanım. Uzanıyorum yatağa. Bir nisan tereddüdü yaşıyorum. Ucundan sıkı sıkıya dişlerimle kavradığım yastığın bir yüzü uykusuzluğun verdiği sıkıntı ile ısınınca öteki yüzünü çeviriyorum. Belki yanlış şekilde uzandığımı düşünerek bazen ayaklarımı bazen başımı yatağın boşluğundan sarkıtarak bükülüyorum. Bir an uyuyamamanın verdiği bir can sıkıntsı beni sarıyor üzerimdeki örtüleri, yanı başımda ki komodini, başımın altındaki yastığı, ittiriyorum.Bütün başlangıçlar ve sonlar bende toplanıyor. Odanın sağına soluna bakıyorum. Geçmiş anılarıma dair bir korku hissediyorum. Ötelere bakıp, bir ses, belirti, gürültü, bir rüzgâr, fırtına, deprem izi arıyorum. Yıldızları görmek istiyorum. Gülüyorum kocaman. İyiyim ben iyi. Ağlıyorum azıcık. Sonra meydan okuyorum. Bağırıyorum birazdan daha fazla. Sonunda pes ediyorum. Gözlerimi kapıyorum. Yorgun değilim, argın değilim ne diye gözlerimi kapıyorum. Gözlerimi açıyorum.
2
Bay K benim adım. Geceleri büyük bir uyku özlemiyle yanıp tutuşuyor içim ama uyku benim için çok garip bir olay. Başka insanlar gibi aklı başında, normal birisi değilim ben. Bütün gecelerim uyur uyanık bir şekilde geçiyor. Gerçek manada uykuya dalmam saatler sürüyor. Bu yetmezmiş gibi çıtkırıldım bir uykum var. Hafif ve ince. Mesela her gece bulunduğum binada olup bitenlerle boğuşuyorum. Porselen yemek tabaklarının şıngırtısı, gece yarısından sonra verilen pizza siparişini teslim eden pizzacının merdivenlerden çıkışı, diş fırçalarından çıkan melodi, yatak ve karyola gıcırtıları, tuvalete gitmek için gece yarısı uykusundan uyanıp ayaklarını sürüyerek zemini titreten birisinin homurtuları, batak oynayan gençlerin sandalyelerinin tıkırtıları, teheccüd namazı için niyetlenen yaşlı dedenin iftitah tekbiri… ve daha bir çok şey.
3
Uzun zamandır yan çiziyorum, bu bölümü yazmaktan kaçınıyorum. Ama yazılması gerekiyor artık. Gözlerimi kapatıyorum. Hayır kapatamıyorum. Çünkü kapatınca o karanlık âlemde kayboluyorum. İnce mavimtırak düz ama eğri çizgileri görüyorum. Dünyaya benzeyen bir geoit görüyorum, çok uzak. Yaklaşıyorum. Daha da yaklaşıyorum. Kaybolmaktan korkuyorum. Aşağıdan yukarıya beyaz elipsler görüyorum yaklaştıkça küçülüyorlar ve nihayet kayboluyorlar. Gözlerimin içine doğru büyüyen siyah noktalar beni ürkütüyor. Üst kattaki komşumun porselen tabakları geliyor gözümün önüne. Şaşırıyorum. Kocaman tabakları anlamlandırıyorum. İnsanlar çok küçülüyor. Ama ellerindeki kaşıklar kocaman oluyor tıpkı tabaklar gibi. Yeryüzü şekillerini gökte çizen bir bulut yükseliyor. Kahverengi tuğlalardan yapılmış bir duvar beliriyor gözlerimde. Duvarın ortasına odaklanıyorum. Ortasından başlayarak duvar beni sarmalıyor. Birden parlak noktalar görüyorum. Bu durumlara pek dayanamıyorum. Ruhum daralıyor. Boğulacakmışım gibi oluyor. Göğsüm daralıyor. Sabrediyorum…
4
Uzun zamandır heyecanla bekliyorum, bu bölümü yazmak için. Gözlerim kapalı olduğu için artık mutluyum. Gözlerimde birden yemyeşil suları ile bir nehir canlanıyor. Derinliklerine dalıyorum. Balıkları görüyorum. Çok hızlı hareket ediyorlar. Bazılarının kanatları var. Uçuyorlar. Nehir kenarındaki misk kokan ağaçların kokusu sarıyor beni. Kayıkçıların nidalarını duyuyorum. Botlarımı çözüyorum. Tereddütsüz bir yürüyüşle suya değdiriyorum ayaklarımı. Üşüyorum biraz. Birden hafifliyorum. Kalbim küt küt atmaya başlıyor. Kavak ağaçları içinde toprak damlı, önünden su arığı geçen eve doğru yürüyorum. Avludan içeriye giriyorum. Kocaman bir ayna görüyorum. Çok acayip; gözlerimi, ağzımı, burnumu, siyah dağınık saçlarımı, odamı yatağımı gösteriyor. Duvarları gösteriyor, oyuncaklarımı gösteriyor. Arkamı dönüp utanmış gibi yapıyorum. Tekrar bakıyorum bööyle kocaman bir masa görüyorum. Kitaplığı; Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Balzac’ı gösteriyor. Sırtımı dönüyorum. Tekrar bakınca okul merdiveninde dokuztaş oynayan çocukları izliyorum. Tam beş litrelik su bidonları taşıyan esmer tenli minik ellerin muziplikleri beliriyor birden. Kırmızı ve siyah desenli el örmesi halı ve yastıklardan müteşekkil bir odada dengbejlerin yaktığı yürekler yansıyor. Sırtımı dönüyorum. Bu sefer bir daha sırtımı dönmeyeceğim bir görüntü beliriyor ekranda. Çok uzaklarda bir görüntü peyda oluyor; bir eşarbı gösteriyor ayna, eşarbın üzerindeki pembe çiçekleri. Yaklaşıyor. Başımı okşuyor. Ellerim çözülüyor. Dişleri gözlerimden birkaç santim uzakta. Gözlerimden öpüyor. Sesimi derin bir uğultu gibi yumuşatıyorum. Tereddüdümü hissediyor. Kalbi hızla atıyor. Ve bir fısıltıyla – Anne gerçekten sen mi geldin? diyorum. Ona bakmaktan kendimi alamıyorum. Çok uykum geliyor. Uyanık kalmaya çalışıyorum. Göz kapaklarım ağırlaşıyor. Beynim bulanıyor. Noktalar kayboluyor. Her şey bir kara delikte yok olurcasına yitiyor. Uyumak istemiyorum. Uyanık kalmak istiyorum… Uyanık kalmak istiyorum. –Anne beni bırakma, uyumak istemiyorum, daha çok erken…
5
Tam manada derin uykuya dalıyorum…
Bay O, elindeki kitabın kahramanı Bay K’nın uykuya ilişkin bu beş bölümlük kısa macerasını okuduktan sonra kitabı yanındaki krem rengi ahşap komodinin üzerine bırakıp saatini yokladı. Saat 04:41’i gösteriyordu. Bugün de uyku uyuyamayanlardan oldum diye iç geçirdi. Okuma ışığını kapatıp gözleri kapalı ve yarı uyanık şekilde Bay K’nın uyku macerasını düşünmeye koyuldu. Beyninin bir köşesinde şu sözler dolanıyordu;
“-Kitabın bu bölümünü ben yazmalıydım. Ne kadar da benziyor hikâyelerimiz. Ben de uyku uyuyamayanlardanım. Üstelik bahsettiği uyku devrelerini ben ondan daha fazla bir ruh haliyle hissediyorum. Hem her şeyi geçtim ben de annem gözlerimden öpmeyince uyuyamıyorum.” İşte tam bu esnada annesi belirdi gözlerinin derin karanlıklarında ve Bay O, uyanık kalmak istediysede derin uykuya dalmış buldu kendini…
Oktay KAYMAK