İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Artık günümüzde entelektüel sayabileceğimiz çok az insan kaldı. Çoğunu kaybettik, adlarını unuttuk veya bazıları ihtiraslarına gömüldü. Kaybettiklerimizden olan Akif Emre bunlardan bir tanesi. Akif Emre’yle tanışmam tam olarak onun vefatından sonra oldu. Evet, daha önce takip ediyordum ama onun tam anlamıyla kişiliğini ve fikirlerini daha sonradan fark edebildim diyebilirim.
Vefatından sonra eski yazılarını topladığı "Göstergeler" kitabını aldım. Kitabında ufuk açıcı düşünce ve analizlerinin toplandığını söyleyebilirim. Kitabı okuduğum zaman bitmemesi için yavaş yavaş okuyor, Akif Emre’yi çözmeye çalışıyordum. Ama kitapta en çok ilgimi çeken yazı “ Haritaların Bilinci” oldu. Yazıyı okumayı bitirdikten sonra tekrar okudum, altını çizdim, konuyla alakalı olan şeylere internetten baktım. Kitabı bitirmeme rağmen arada sırada diğer önemli gördüğüm yazılarla beraber “Haritaların Bilinci”ne de bakıyordum.
Bu yaz İran İstanbul Başkonsolosluğu’na eğitim vizesi almaya gittiğimde “Haritaların Bilinci”ni aldığım vize başvuru kağıdında gördüm. Kağıdın en üstünde tam belirgin olmayan bir İran haritası vardı. Tabi bu İran haritası normal bir harita olarak düşünebileceğiniz sadece coğrafi sınırları içine alan bir harita değildi. Coğrafi sınırlarının yanında Hazar Denizi ve Fars Körfezini de gösteren bir haritaydı. Aklıma hemen Akif Emre’nin “Haritaların Bilinci” yazısının bir paragrafı geldi. Paragraf şöyleydi:” Haritaların da birer ideolojisinin olabileceğini, önümüzde duran girinti çıkıntıların çizerlerinin dünya görüşleri ile yakından ilişkili olabileceğini düşündünüz mü? Hatta, kimi uygarlıklara ait evren tasavvurlarını yansıtan tarihi belge oluşları gibi. Her biri jeodezik hesaplamaların sonucu görünen haritalarda, bir toplumun tarih bilincinden coğrafi duyarlılığa kadar pek çok noktayı yakalamak mümkündür.”
Alıntıya baktığımızda ve kendi tarih tasavvurunu düşündüğümüzde Akif Emre’nin ne kadar haklı olduğunu görebiliriz. Yüzyıllar önce çevremizin büyük çoğunluğuna sahip olan bizler bunu unutarak bilincimizi küçülttük. Bilincimizi küçülttüğümüz gibi gönül coğrafyamızı da küçülterek dar bir bakış açısı üzerine oturduk. Bu dar bakış açısı sadece tarihimize değil, ekonomi ve siyaset gibi önemli alanları da etkiledi. Bilinç haritası küçük olan dar bakış ne kadar siyaset doğru düzgün yapabilir ki? Veya ekonomi politikaları yere ne kadar sağlam basabilir ki? Bilinçlerimizin haritası büyüyemedi ve şu an olduğu gibi kaldı. Küçüldükten sonra hep aynı kaldığı için hiçbir zaman değişemedik ve değiştiremedik. Yaşadığımız dünyayı birileri şekillendirirken biz söz sahibi olamadık.
Bilinçlerimizin haritasını genişletmek de bize kalmış bir iş artık. Sahip olduğumuz tarihi parçalamadan, ayırmadan ve ön yargılarımızı kırarak geniş bir okuma yapmamız gerekiyor. Sahip olduğumuz tarihi birikimle siyaset anlayışımız gelişecek ve daha geniş perspektif ile dünyayı okuyacağız. “Bunların burada ne işi var? Burada bizim ne işimiz var?” sorularının cevaplarını tarihimizde bularak bilinçlerimizin haritasını genişleteceğiz.
Birkan Kemal ERTAN
26.01.2019
Yorum Yaz