İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Hint Alt Kıtası, İslamiyet’in nispeten geç dönemlerde ulaştığı bir coğrafya olma özelliğine sahiptir. Bölgenin İslam ile ilk teması Hz. Ömer dönemine kadar dayansa da, 11. yüzyılın sonlarında İslamiyet Hindistan’a ulaşmıştır.
İslam’ın bölgede yayılmasında genel olarak üç ana etken rol oynamıştır. İlk olarak, Müslüman Arap tüccarların Hint Okyanusu üzerinden gerçekleştirdikleri ticaret ile tesis edilen ilişkiler Hindistan’ın İslam ile tanışmasında etkili olmuştur. Bir diğer yol ise 700 yıla yakın hüküm süren Müslüman yönetimlerdir. Özellikle alt kıtanın kuzeyinde uzun yıllar bolluk ve refahı tesis edip toplumsal çeşitliliği koruyarak İslam’ın yayılmasını hızlandırmışlardır. Son olarak, coğrafyada etkili olan çoğunlukla Orta Asya’dan gelen sufilerin faaliyetleri de Hindistan’da İslam’ın kabul edilmesinde önemli bir role sahiptir. Hindistan-Pakistan arasında kalan ve üzerinde uzun yıllardır uzlaşılamayan krizin coğrafyası Keşmir’de İslam’ın yayılmasında büyük paya sahip sufilerden Mir Seyyid Ali Hemedânî’nin davetçi rolü öne çıkmıştır.
Mir Seyyid Ali Hemedânî, hicri 714 (1314) yılında Hemedân’da doğmuştur. Tahsilini Kübreviyye şeyhlerinden yaptı ve ardından –rivayet edilene göre-rüyasında gördüğü bir emir üzerine 20 yıl sürecek bir sefere çıktı. 774 (1372) yılında Keşmir’e gelen Hemedani, yanında 700 seyyid ile birlikte dönemin sultanı Şehabeddin tarafından karşılandı. Keşmir’de yönetici müslümandı ancak halk arasında İslami bir yaşam tesis edilememişti. Öyleki kendinden önce gelen sufiler dini bir saikle başlattıkları hareketi, tam anlamıyla İslami usullerin uygulandığı bir hayat nizamına eriştirememişlerdi. Bunun en önemli nedeni toplum üzerindeki Hinduizm ve Budizmin derin etkisinin varlığıydı. İhtida etmelerine rağmen toplumda bir çok Hindu ve Budist uygulamalar gözlemlenmekteydi.
Mir Seyyid, öncelikle toplumda çokça saygı duyulan Hindu ve Budist ulema ile bir araya gelmiş ve onlar ile uzun süren ilmi münazaralara girmiştir. Ancak, bugün Keşmir’de bir çok insan bu ilmi münazaralardan ziyade, Hemedani’nin göstermiş olduğu kerametlerin çok daha etkili olduğu kanaatini taşıyor. Nitekim, bölgenin en bilge brahmanın üzerinde dini/kutsal bir sembol olarak taşıdığı külçe altın kemeri brahman ile birlikte kaldırarak Jhelum Nehri’ne atması ve bunun üzerine brahmanın İslam’ı kabul etme kıssası Keşmirliler tarafından bugün dahi anlatılmaktadır.
Atfedilen bu kerametler bir yana, Hemedani’nin Keşmir toplumunda iktisadi ve içtimai düzeni İslami esaslara dayanarak düzenleme çabası belki de onun en dikkat çekici yönünü oluşturmaktadır. Onun davetçiliği yalnızca insanlara İslam’ı tebliğ etmekle kalmamış, İslam’ı benimseyen toplumun ibadî, iktisadi ve ahlaki her türlü cevap ihtiyacını yeniden düzenlemeye çalışmıştır. Örneğin, Müslüman olmadan önce taşları oyup put yaparak geçimini sağlayan insanlara bundan böyle mezar taşlarını oymalarını telkin etmiş, tapınak inşa edenlere mescid yapmayı ve ahşap oymacılığını öğütlemiştir. Bugün Keşmir coğrafyasında mezarlıkların yapısı ve mezar taşları oldukça estetik ve güzel bir görünüme sahiptir.
Bunlara ilaveten, Fars kültür ve sanatına ait şal yapımını, elbise ve kumaş işlemeciliğini, yemek çeşitlerini, çömlekçiliği ve kaligrafi gibi bir çok uygulamayı toplumsal hayatın bir parçası haline getirmiştir. Günümüzde bu uygulamalar en güzel ve nadide halleriyle Keşmir’de bir gelenek olarak devam ettiriliyor. Dünya ölçeğinde ihracatı yapılan kaşmir şallar ekseriyetle bölgeye has ve yüzyıllardır devam eden bir “desen matematiğinin” en güzel örneklerini temsil eder. Bünyesinde yüzlerce aile, onlarca köyü barındıran geniş kooperatifler aracılığıyla halı, kilim şal vb. tekstil ticareti yürütülmektedir.
Hemedani, tebliğ ettiği toplumda, insanların mezhep ve meşreplerine müdahale etmemiştir. Asgari İslami esasların toplumsal hayatta tanzim edilmesini önceleyen Hemedanî, mezhepsel bir ayrım yapmayarak bir çok insana ulaşmış ve onların İslam’ı kabul etmelerine zemin hazırlamıştır. Öyleki, Şii temayüllü bir şeyh olarak tanınmasına rağmen, günümüzde Jammu-Keşmir eyaletinde yaşayan Müslümanların ancak %20’sini Şiiler oluşturmaktadır.
Hemedani’nin bir sufi şeyhi olması ve bu görevi icra etmesine ilaveten, halkın içtimai, iktisadi, idari ve ahlaki bir çok ihtiyacını giderme çabaları her Müslümana örnek olacak çok yönlü bir davetçi tablosu ortaya çıkarmıştır. Nitekim Keşmirli Müslümanlar, günümüzde Hemedani’yi toplumu maddi ve manevi açıdan değiştiren bir önder olarak görüyorlar. Keşmir’e İslam’ın gelmesiyle değişen düzen, bugün yaşanan tüm krizlere, baskılara ve zorluklara rağmen sıhhatli bir şekilde korunuyor.
Ahmet Enes BAŞKAYA
Yorum Yaz