- Geçtiğimiz hafta, 20-22 Ekim tarihleri arasında, Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi gerçekleşti.
T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleşen zirveye Yıldız Teknik Üniversitesi, Davutpaşa Kampüsü’nde ev sahipliği yaptı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversite zirvenin proje ortağı oldular. Uluslararası ve yerel olmak üzere 60 ülkeden 192 sivil toplum kuruluşu bu programda bir araya geldi.
Bu zirveyle uluslararası ve yerel sivil toplum kuruluşlarının işbirliği geliştirmelerine yardımcı olunması, alanında uzman birçok akademisyen ve sivil toplum kuruluşu mensubunun bilgi ve tecrübelerinin katılımcılar ile paylaşılması sağlandı. Toplamda 17 konu başlığı olan zirvede, 35 panel ve 57 sunum gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını, zirvenin bilim kurulu başkanı olan Prof. Dr. Hamza Ateş yaptı. Zirvenin onur konuğu olan Oxford Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Avrupa Müslüman Ağı Başkanı Prof. Dr. Tarık Ramazan, sempozyumun ikinci günü ‘’Kültürel Açıdan Farklı Toplumlarda Eşit Olarak Birlikte Yaşamanın Temel Unsurları Nelerdir?’’ başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi.
Yoksulluk, sosyal yardım, hayırseverlik, enerji ve şehir, göç, mültecilik, birlikte yaşama kültürü, kentlerde iyi yönetişim, çevre sorunları, kültür ve sanat, kurumsal kapasite geliştirme, ulusal ve uluslararası proje ve fon kaynakları ve bu konuların sivil toplum kuruluşları ile ilişkileri, eş zamanlı gerçekleştirilen oturumlarda, birçok araştırmacı ve sivil toplum kuruluşu mensubu tarafından ele alındı. Aynı zamanda farklı üniversitelerden gelen öğrenciler, farklı disiplinlerden hocalar ve öğrencilerle bir araya gelebilme fırsatı buldu.
Dezavantajlı gruplar arasında sayabileceğimiz bazı gençler, uzun süreli işsizler, yoksullar, çocuklar, kadınlar, göçmenler ve farklı etnik kimliğe sahip olan insanların sosyal ve ekonomik hayatta karşılaştıkları sorunlar gerçekleştirilen oturumlarda ele alındı. Avrupa’daki göçmenlerin karşılaştıkları sosyal kabul sorunu ve yaşadıkları kültür şoku, Afrika’daki ülkelerin vatandaşlarının yaşadığı istihdam sorunu panellerde tartışılan dikkat çekici konulardandı. Yerelde ise mevsimlik işçi göçü döneminde, çalışması uygun olmayan çocukların eğitim alanında yaşadığı mahrumiyet ve bu durum karşısında alıcabilecek tedbirler, sebepler ve çözüm önerleri vakıflar bünyesinde tartışıldı.
Zirvenin ana başlıkları üzerinde uzun yıllardır çalışma ve araştırmalarını yürüten Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı’nın (UN- HABITAT) amacı, BM’de insan yerleşimleri faaliyetlerinin eşgüdümünü sağlamayı, sürdürülebilir insan yerleşimleri ve iskan programları konularında bilgi değişimi sunmayı ve kentlerde karşılaşılan sorunların çözümü yolunda ülkelere teknik yardım ve finansman desteği sağlamaktır. 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABITAT- II Konferansı sonucunda UN- HABITAT’IN temel belgelerinden olan ‘’Habitat Agenda’’ ile ‘’İstanbul Deklarasyonu’’ kabul edilmiştir. Bu belgelerle hükümetler, tüm vatandaşlara uygun iskan olanakları sağlamayı sürdürülebilir insan yerleşimleri geliştirmeyi taahhüt etmiştir. Bu türde meselelerin ele alınmasıyla Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’nin HABITAT programıyla bir bakıma benzerlik teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Küreselleşen dünyada hareketliliğin ve nüfus değerlerinin artmasından ötürü kentlerimizde ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunlara politik, ekonomik ve sosyal açılardan çözüm önerileri değerlendirildi. Kamu yönetimi alanındaki yeni yaklaşımlar, kentlerde iyi yönetişim örnekleri sunulan tebliğlerde yerlerini aldı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çevresel faktörler sonucu benzer sorunlarla karşı karşıya kalabildiği katıldığımız oturumlarda dikkat çeken hususlardan biriydi.
Toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kamu kuruluşlarınca sağlanan kamu hizmetlerinin üretimi ve sunumu, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü yetersiz kalmaktadır. Bu hizmetlerin özel sektör eliyle ikame etmeye çalışıldığında, gönülsüz bir tavırla karşılaşılma riski vardır. Yurttaşların artan mal ve hizmet talebi karşısında birçok çözüm yolu aranmıştır. Bu karmaşıklaşan hizmet sunumunun boşluğu gönüllü dernekler ve sivil toplum kuruluşlarıyla doldurulabileceği anlaşılmıştır.
Sosyal refah sağlama şekilleri üzerine Wilensky & Lebeaux’un 1958 yılında yaptıkları çalışmada, iki araştırmacı, sosyal refah kurumlarını kalıntı(residual) ve kurumsal(institutional) olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Kalıntı refah rejimine göre, refah sağlaması gereken kurumlar aile ve piyasadır. Bu kurumlar ihtiyacı karşılayamadığı durumda devlet durumu kontrol altına alır. Kurumsal refah rejimine göre ise, sosyal refahı sağlamak tamamen devletin görevidir. Literatürdeki yeni çalışmalarda ‘’üçüncü yol’’ olarak ifade edilen refah sağlama şeklinin öngördüğü ise, gönüllü topluluklar ve sivil toplum kuruluşlarının da yardımlarıyla sosyal refahı sağlamaktır.
Son olarak, edindiğimiz izlenimlere göre; gönüllü organizasyonların, vakıfların ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli özverinin sağlanması halinde büyük bir potansiyel taşıdığını bilmek önemlidir. Uluslararası ve yerel kurumlar arasındaki ilişkilerin, ortak zirveler ve anlaşmalar yoluyla elde edilecek verimliliğin artacağının farkında olmak gerekmektedir.
Furkan EMİROĞLU
KAYNAKÇA
- Ateş, Hamza ve Nohutçu, Ahmet (2006). Kamu Hizmeti Sunumunda Gönüllü Kuruluşlar ve Devlet , SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
- Alp, Leyla (2004). Dezavantajlı Grupların İstihdama Katılmaları: G20 Ülkelerindeki Başarılı Uygulamalar, Uzmanlık Tezi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
- Yaman, Ömer Miraç ve Şentürk, Murat (2013). Kentleşme ve Sosyal Politikalar, İstanbul, Esenler Şehir Düşünce Merkezi
- http://www.sivilsehir.org/