İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Fuat Sezgin’i anlatmak, yazmaya çalışacağım bu basit satırlar arasına sığmayacak kadar zor bir işdir. Neden mi? Çünkü muazzam derinliğe sahip bu fedakar insan gerçekten gayesi için hislerini ve zevklerini feda edebilmiştir ve bu derece azimli şahsiyetleri anlatmaya çalışmakda zordur. Şu asırda insanı zevke, sefaya ve şöhrete çekecek okadar çok argüman varken bunlardan vazgeçebilmek gerçek bir dava şuuruna ve gerçekden bir amaca sahip olmayı gerektirir.
Peki neydi şarkın bağrından kopup gelen bu insanı uykusuz gecelere, günde 16-17 saat çalışarak bir ömür geçirmeye, 60 dan fazla ülkede kütüphaneleri ve yazma eserleri inceleyip onları anlamak için dillerini öğrenmeye, lüks ve şöhretten kaçınmaya iten şey: İslam milletine, ilimde en uç noktaya gelmiş Batı karşısındaki ezik duruşun atlatılarak geçmişine ve köklerine utanmadan sarılmasını aşılamak… Yoksa kuru bir övünme ile geçmişteki bu başarılı ve parlak dönemi hatırlatarak geçmişe saplanıp kalmak, boş gurura kapılarak bugün hiçbir ilerleme kaydetmemek yada kendi deyimiyle “biz bulduk” heyecanı ile hareket etmiyoruz diyerek, 800 yıl boyunca Arap-İslam kültür çevresinde gerçekleştirilmiş olan başarılara yönelik küçümseyici yaygın kanaati mümkün olduğunca değiştirebilmek amacı ile tüm çalışmalarını yapmıştır. Kısacası koca İslam bilim ve tekniğine iade-i itibarı kendisine ödev bilmiştir.
Tüm bunları yaparken Batı’nın İslam bilimine yaptığını yapmamış, insanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket etmiştir anlayışını merkeze alarak Batı’yı yok saymamıştır. Bu çerçevede kendi ifadesi şöyledir; “Ben altmış yıllık çalışma hayatım sırasında her gün biraz daha fazla İslam uygarlığını tanımanın ve tanıtmanın Batı dünyasına ulaşma davası bakımından en sağlam, daha doğrusu tek yol olduğuna inandım. Bugünkü bilgime göre —ki bunu gerçeğe oranla çok yoksul buluyorum— genç Batı uygarlığını İslam uygarlığının değişik coğrafi ve iktisadi şartlar altında gerçekleşen devamı olarak görüyorum.”
Bunların yanı sıra günümüzde halen daha Müslümanlar’ın içinde bulunduğu geri kalmışlığı İslam’ı genel olarak dini gösteren çevreler mevcuttur ama İslam geri kalmışlığın nedeni değildir. Yüzyıllarca bilime önderlik etmiş Müslüman aydınlar ve İslam coğrafyasının tarihi gözlerimizin önündeyken, bunu tüm dünyaya en açık şekilde anlatan Prof. Sezgin de dinin geriliğin sebebi olmadığını açıklamaktadır. Onun şu ifadeleri bu anlamda yerinde olacaktır: “Bu düşüncenin öncü leri ve onları takip edenler, dinî organizasyonların ve din adamlarının geri kalmış olmasına bakarak verilmiş olan ve gittikçe gelişmekte olan yargıyla hareket ederken, hemen hemen bütün müesseselerdeki geriliği gözden kaçırı- yorlar veya bu gerçeği görüyorlarsa da onun da sorumlusunu din olarak görüyorlardı ve görüyorlar.” Yine bu haksız ve insafsız ithama karşı; “Müslüman dünyasındaki gerilemeye İslam’ın sebep olduğu iddiası doğrulansaydı 60 yılı bulan araştırmalarımda bu gerçeği kabul etmek zorunda kalırdım. Gerileyişin sebebi din değildir. Başka tarihî sebepler var. Müslümanlar, 8-16. yüzyıllar arasında tüm ilim dallarında önemli buluşlara sahiptir. Papazlar, Müslüman âlimlerin kitaplarını Latinceye tercüme ederek bilimsel gelişmenin ilk adımlarını atıyordu. Avrupa’da başka okuma yazma bilen yok gibiydi. Bu arada, Batı bilimini, sanıldığının aksine, din adamlarına borçlu. Avrupalılar; Sicilya ve Endülüs’te tercüme edilen İslam bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal ediyorlardı.” Sözleri İslam biliminin ve biginlerinin büyüklüğünü açıkça göstermiştir.
Batı dünyası İslam ve bilimini küçük görürken, Fuat Sezgin’de ülkesinde bir takım kendini bilmez darbeci çapulcular ve yandaşları tarafından hor görülmüş ve haksızlığa uğramıştır. İslam ve milleti için içinde fırtınalar kopan bu insan ülkesinden ayrılmaya zorlanmıştır. Yaptığı başarılı çalışmalar ve bilim dünyasına yaptığı büyük katkılardan dolayı Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau ona bizzat vatandaşlık teklifi yapar. Ama o ülkesinden uzaklaştırılmış ve sahip çıkılmamış olmasına rağmen kabul etmez. Red cevabı karşısında şaşıran ve “Niçin?” diye soran Cumhurbaşkanı Rau’ya verdiği cevap ve bu cevabı anlatırken gözlerinden süzülen gözyaşları onun vatan aşkını ortaya koymaktadır: “Ben kendimi vatanımdan hiç ayrı düşünmedim. Ben ne yaptımsa hepsini milletim için yaptım.”
Beni en çok etkileyen sözleri ise şunlar olmuştu; “Türkiye’de beni çok üzen bir değişmeden ziyade menfi mânâda bir gelişme var; o da bana öyle geliyor ki insanlar daha çok materyalist ve vefasız olmaya başladı. Uçuruma gidiş şeklinde olan ahlaki geriliğin üzerinde içtimai realite olarak durulmuyor. Milletimin istikbali bakımından bazen uykum kaçıyor.” Bu gerçekten onun büyüklüğü konusunda beni birkez daha etkilemiştir. Çünkü kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir. Bu ahlaki bozulmanın reçetesi olarak da İslam’ın muazzam içtimai bir müessesesinin olduğunu ve islamın ahlaki prensiplerini sunmuştur.
İslam bilim ve kültürünü dünyaya tanıtmak için yıllar süren çalışmaları sonucunda Prof. Sezgin, bugün 15 cildi hazırlanmış olan İslam Kültür Tarihi adlı eseri ortaya çıkarmıştır. Eserde coğrafyadan, matematik ve astronomiye, tıptan felsefe, müzik, nümizmatik ve tarih yazımcılığına kadar pek çok farklı konu yer almaktadır. Prof. Sezgin’in bu eseri dışında bilimler tasnifinden ve bu konuda araştırmalar yapmış olan batılı bilim adamlarının çalışmalarının yeniden basımlarını içeren ve seriler hâlinde yayınlanan 1300 cilt civarındaki eserleri de günümüz araştırmacıları için eşi bulunmaz bir kaynaktır.
Mehmet Fatih ARGIN
http://www.ilimvemedeniyet.com/prof-dr-fuat-sezgin-kimdir-hayati-ve-eserleri.html
http://www.ilimvemedeniyet.com/prof-dr-fuat-sezgin-kimdir-hayati-ve-eserleri.html
Yorum Yaz