Yozlaşma, kişinin manevi anlamda değer yargılarından, kendi öz benliklerinden uzaklaşmasıdır. Bir başka deyişle kişinin “Özünden Ayrılması“dır.
Yozlaşma, günümüzde en çok kültürel ve ahlaki olarak gerçekleşmektedir. Özellikle de sinema televizyon gibi kitle iletişim araçları ile batı kültürünü merkezine alan, lüks ve eğlence odaklı yaşam insanlara algısal olarak yerleştiriliyor
Sahi dizi ve filmlerin niye %80’i İstanbul yaşamı, lüks hayat üzerine kurgulanmış durumda?
Kitle iletişim araçlarının modayı şekillendirmedeki rolü hepimizce aşikar. Buralarda kullanılan argümanlar o senenin modası olmuş veya modası olması istenilen şeylerdir.
Gençlik üzerine çekilen dizi ve filmlerin bir numaralı konusu “aşk“. Bu durum lise düzeyinde çekilen dizi ve filmlerde de aynı. Üstelik bu aşkı öyle bir şekilde gösteriyorlar ki sanki herkesin bir “sevgili”si olması şartmış gibi. Sekiz yaşındaki çocuğun hayatını konu alan çizgi filmde-dizide bile çocuğun bir sevgilisi var. Daha çocukluktan başlıyorlar bize aşkı özendirmeye.
Recep, Şaban, Ramazan gibi isimlerin dizi ve filmlerde az kullanılması veya kullanıldığı zaman da genelde komik rol oynayan kişilere verilmesi bir tesadüf mü? Ayşe ismi niye genelde yaşlılara veriliyor? Öykü, Nehir, Deniz, Ada gibi isimler neden çok fazla kullanılıyor?
Dizi ve filmlerde meyhaneler öyle bir izlenim çağrıştırıyor ki anlatamam. Üzüntülü olan üzüntüsünü gidermeye, sevinci olan sevincini kutlamaya oraya gidiyor. Sanki derdine deva, mutluluğuna ortak olan bir yermiş gibi…
Ya son zamanlarda çıkan şarkılara-müziklere ne demeli? Resmen zinayı özendirecek boyutta ve üstelik bu şarkı sözlerini aile fertlerinin bilinçsiz bir şekilde hareket etmesinden dolayı 3-4 yaşlarındaki çocukların ağzından duymak mümkün.
…
Eğer durum böyle devam ederse kitle iletişim araçları kullanan değil, kitle iletişim araçlarının kullandığı bireyler olmuş olacağız. Edep, haya gibi kavramları bir sonraki nesil kaybetmiş olacak.
Bir toplum yozlaştırılıyor
ve biz de yozlaşıyoruz
farkında olmadan