İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Uzun zamandır ara vermiştik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Evet, 2018 yılının aralık ayında Erzincan’da teslim olarak başladığım ve Kıbrıs’ta nihayete eren askerlik vazifemi eda etmenin mutluluğunu ve gururunu yaşamaktayım.
Maceramız Mersin Limanı’ndan başlayıp Gazi Magosa kıyılarına yanaşmakla başladı. Kıbrıs Türkleri, yarı yıkık yarı düzgün evler, meşhur Kapalı Maraş ve alabildiğince uzun sahili, ters trafik; Libya, Trablus, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Osmanlı mimarilerinin karışımı bir yapı topluluğu ve çeşitli askerî birlikler… Kimi yerlerde 1960’lar rüzgârı. Kimi yerlerde 2000’lerin Türkiye’si. Roma öncesi ile başlayan ada tarihi, Doğu Roma İmp. ile devam etmiş, sonrasında Osmanlı ile mimari ve toplum olarak ihya olmuştur. Daha sonra ne yazık ki İngiliz’in eline düşmüş ve tekrar aslına rüc’u etmiştir. Çünkü bu ada için nice sahabe ve hanım sahabeler kan dökmüş, İslamiyet ve tebliğ uğruna nice şehitler verilmiş, adanın selameti için çokça canlar feda edilmiştir.
Hz Osman (ra) döneminde adaya gelen, Peygamber Efendimiz'in (SAV) süt annesinden teyzesi olan, kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte İslâm ordularının Kıbrıs seferine katılan Ümmü Harâm bint Milhân el-Ensâriyye (Hala Sultan) ve diğer sahâbîler şehit olmuşlar ve adanın en büyük manevi muhafızları olmuşlardır. Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye 1970'lerde fethedince; kabristan ve etrafı ilginç bir şekilde bulunmuş ve koruma altına alınmıştır. Şöyle ki; koyunlarını otlatmakta olan çobana rast gelen Yavuz Sultan Selim Han'ın paşaları ve Kıbrıs kumandanı konuyu izah eder. Çoban koyunların içinde ağaç olan bir alanda otlamadığını ve çok garip karşıladığını söyler. Bunun üzerine alana giden askerler kazmaya başlarlar. Cesetleri ilk günkü gibi kalmış yaklaşık 40 sahabenin mezarı böylece bulunmuş olur. Etrafına külliye, medrese, çeşme; üzerine camisi yapılarak o alan ihya edilmiş olur. Şu anda ise Kırklar Türbesi ile müsemmadır. Lefke’ye vardığınızda ise bu âli devletten bir paşa, Osman Paşa’nın türbesine rastlayacaksınız. Ne yazık ki o zamanki yerleşik Rumlar tarafından ailesi işkence görmüş, kendisi ise çiçek veya aş suretiyle kasden zehirlenmiştir. Osmanlı zamanının “tahıl ambarı” ve çilek bahçesi olarak nitelendirilen Lefke’nin tertemiz havası için gelen paşa orada vefat eder. Türbesi Bizans kilisesinden dönme caminin bahçesine defnedilir.
Ada, ufak; fakat manevi değeri büyük izler ve yaralar taşımaktadır. En içler acısı olan ve beni en çok etkileyen Kumsal köyündeki meşhur Dr. Nihat İlhan’ın evine girdiğimde tüylerimin ürperdiği o anlar… Ve bu vahşi Rum katline sebep olan sadece birkaç anahtar kelime versem kâfi olacaktır diye düşünüyorum: EOKA, Yunanistan, Rum milisler, Komutan Yorga, İngiltere… 1964 yılındaki katliam, adada bugüne kadarki en büyük katliam olarak adını “Kanlı Noel” olarak tarihe kazımıştı. Lakin gel gelelim yeşil hat çekilmişti ve dünya medyası Rumların deniyy ve vahşice olan bu katliamını ‘zafer‘ olarak nitelendirmişti. Kaldı ki, maalesef katliamın fotoğrafları bile Türkiye’ye zar zor getirilmişti. “mazlumun ahı ta arşa kadar gider” demekle yetiniyoruz.zor getirilmişti.
O ev… Kanlanmış küvet… Hadsiz mermi izi ve mermiler parmak boyunda… Evin en köşesindeki banyoya üç çocuğunu alarak sığınmış Mürüvvet Hanım ve o sabilere ait kanlı elbiseler… Duvar ve banyodaki kan izleri… O dehşet anları, 1964 yılının aralık ayı sanki buradayım diyordu. Vahşetin duvardaki resimlerine bakınca nefesiniz tutuluyordu adeta. Baskında ve Türk askeri adaya ayak basana kadar Kıbrıs Türkleri öğretmeniyle, köylüsüyle, doktoruyla, yaşlısıyla, kadınıyla ve erkeğiyle son demine kadar mücadele vermişti.
Gel gelelim Lefkoşa’dan Girne’ye giderken sağ tarafınızda göreceğiniz şehitliğe… Boğaz Şehitliğine… 327 şehit… En sert çarpışmanın yaşandığı ve Türk askerinin kuzeyden Lefkoşa’ya doğru inmeye çalışırken amansız verdiği mücadelenin en somut simgesiydi o mezarlık… Beni orada onurlandıran ve gururlandıran ise o adada Türk Silahlı Kuvvetleri adına o şehitlerimizin maddî ve manevî vazifesini idame ettiriyor olmaktı. Tüm şehitlerimizin muazzez ruhları için hediyemizi göndererek yazı dizimin bu kısmına son vermek istiyorum.
Bir sonraki kısımda görüşmek dileğiyle…
Ali Affan AKGÜNDÜZ
Yorum Yaz