Hayat seyrinde devam ederken aylarca ertelenmiş bir projenin karlı bir kış gününde sefer vakti gelmişti bize. Yola düştüğümüzde arkamızda onlarca ilin enkazını arkamızda bırakacağımızdan habersiz düşmüştük yola… Uçak seferleri yoğun hava muhalefeti nedeniyle birer birer iptal oluyordu. Bizse 5’i Maraşlı, 2si Malatyalı 23 kişi Nuri paşanın kabrinden başlayacak Anadolu’dan Karabağ’a Zafer Yürüyüşü Projesi kapsamında Uluslararası Genç Derneği ile birlikte yola koyulacağımız gece ardımızda yüzyılın felaketinin yaşanacağı vatan toparlaklarımıza habersizce veda ediyorduk.
Saatimiz yaklaştıkça adım adım uçağa doğru ilerliyorduk. Yüzlerce seferin iptal olduğu o gece ne hikmet ise uçağımız 5 Şubat’ı 6 Şubat’a bağlayan gece Bakü’ye güvenli bir şekilde iniş yaptı. Artık bir haftayı heyecanla geçirmeyi hedeflediğimiz kardeş ülke canımız Azerbaycan topraklarındaydık. Bizleri ilk olarak kardeş ülkemizin gümrük kapılarında ecnebi yolcular ve vatandaşlar yazısı karşıladı. Ne kadar üzülsek, gönlümüzü de kötü etkilese de aldırmadan geçtik kapılardan. Oysaki o kapıda yazanları de havalimanından çıkar çıkmaz unutturacaklarından da bi haberdik. Nitekim de öyle oldu. Bizleri 6 Şubat’ın ilk saatlerinde Gençliğe Yardım Vakfı’ndan abiler karşıladı. Sabahın ilk saatleri konaklayacağımız yere varmış ve istirahate çekilmiştik. Sabah namazı için kalktığımızda ardımızda bıraktığımız yüzyılın felaketi 10 ili etkileyen deprem haberleri ile yüz yüze kalmıştık. Ailesi etkilenen ekip arkadaşlarımızın ağlama seslerini işitiyorduk. Gerçekten çok ürkütücüydü. Ne yalan söyleyelim depremin bu denli şiddetli ve yıkıcı olduğunu da ilk etapta anlamamıştık. Her gencin kanı kaynadığı gibi bizim de kanımız kaynıyor arkadaşlarımızın yaşıtlarımızın deprem bölgesine hızır gibi yetiştikleri gibi bizler de onlara destek olmak için geri dönmek istiyorduk. O nasıl bir imtihan, o nasıl bir acı, o nasıl bir his sizlere anlatamazdım. Memleket kan revan içinde biz ise yurtdışındayız. Aynı ülkeyi, aynı acıları kimileri içinse aynı kanı, bağı taşıyan insanların feryat eden acılarına gidememek… Elimiz kolumuz bağlı verilecek kararları bekliyorduk bizler de.
Türkiye Türkiye’den Büyük
Proje ile gerekli kararlar alınmış bir ömür geçecek koca bir haftayı Azerbaycan’da geçirecektik. Gün aydığında her şey günyüzüne çıkmıştı, koca bir enkaz hepimizi bekliyordu. üstüne bir kocası daha da eklenince yüreğimiz dayanmadı. Herkes 81 milyon tek yürek olmuş deprem bölgesine intikal ediyor, frene dokunmayan, hiç durmayacakmış gibi gaza basan tır şoförleri, her ilden gönüllü ekipler, bölgeye intikal eden STK’lar ve isimsiz kahramanların olduğu bir tablo görürken bizdeki tablo bambaşkaydı. Tablo görünen tablodan çok çok daha büyüktü, akla hayale sığmayan bir tablo düşünün… İlk olarak bizi bizden çok sevenleri, Türkiye’nin Türkiye’den büyük olduğunu burada gördük, hissettik ve kalben inandık.
Öyle bir tablo düşün ki iyi gününde, kötü gününde Türkiye’nin tek yürek olduğu o ülkeler şimdi bizim için koca bir yürek oldular. Görmüş olduğunuz bu fotoğraf medyada büyük bir yankı uyandırdı ve günlerce konuşuldu. O kırmızı aracı kullanan kişi Servet Abiden başkası değildi. Kendisi evindeki tüm malzemeleri aracına yüklemiş ve Türkiye’ye yardım götürecek tırlara yetiştirmeye çalıştığı esnada çekilmiş bu fotoğraf. Tüm Türkiye bu fotoğraf ile aslında tabir ettiğim o tablonun bir kısmını da olsa görmüştü. Tüm Türkiye olarak ona bir vefa borcumuzun olduğunu ve Azerbaycan topraklarında olduğumuzu fırsat bilerekten Servet Abinin evini ziyaret etme fırsatımız oldu. Belki de 23 gönüllü arkadaş olarak ülkemizi temsilen Servet Abinin evini ziyaret ettik. Kendisiyle dertleştik, kırmızı aracıyla fotoğraflar çekindik. İnanılmaz dakikalar, paha biçilemez duygular yaşamak bir tarafa adeta damarlarımız iki devlet tek millet ruhu coşkusuyla atıyordu. Birlik ve beraberliğin, ihlasın, samimiyetin ve gönüllerin buluştuğu anlara tanıklık ediyorduk. Duygularımıza hâkim olamıyor, Servet Abi ile birlikte göz yaşlarımızı tutamıyorduk. Ülke genelinde yas ilan edilmiş tüm eğlence mekanları kapatılmış, mekanda müzik çalmalarını yasaklamışlardı. Depremin yasını tam anlamıyla yaşayan ülkelerden biriydi Azerbaycan. Kuzey Kıbrıs, Azerbaycan gibi kan bağı olan kardeşlerimizden gelen manevi ruh ile dirildik, dimdik ayakta durabildik.
Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Afganistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Filistin, Irak, Kazakistan, Karadağ, Kırgızistan, Kosova, Kuzey Makedonya, Lübnan, Macaristan, Mısır, Moğolistan, Özbekistan, Somali, Ukrayna, Türkmenistan, Tacikistan, Katar…
Sayısızca dünya ülkeleri seferber oldu bu felakete. Bazı ülkeleri farklı kılan şeyler vardı elbette…
Samimi kılan, gönülden ve içten gelenler vardı. İşte onlar bizi damardan etkiledi.
Azerbaycan, Türkiye’nin, deprem bölgesi için uluslararası yardımı da içeren dördüncü seviye alarm ilan etmesinin ardından arama kurtarma ekibi gönderen ilk ülke oldu. Azerbaycanlı ekipler, 899 personelle 8 arama kurtarma köpeği Kahramanmaraş’ta arama kurtarma çalışmalarında bulundu. Öte yandan Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Azerbaycan Devleti, depremin ilk günden 17 Şubat’a kadar Türkiye’ye 15 uçak ve 350 tır ile insani yardım ulaştırdı. Ayrıca devlet kurumları, özel şirketler ve şahıslar tarafından toplam 21 milyon 367 bin manat (236 milyon 667 bin TL) maddi yardım yapıldı. Ayrıca Azerbaycan Belediyeleri de yardım kampanyalarıyla süreçte aktif yer alarak toplanan yardımları Türkiye’ye ulaştırdı.
Acı günlerimizde bizlerle olan tüm kardeşlerimize minnettarız…
Bölge bölge, şehir şehir gezdik Azerbaycan’ı, Bakü, Gence, Şeki, Zakatala ve birçok yere gitme fırsatımız oldu. Bakü’den Gence’ye gidişimiz adeta Batı’dan Anadolu topraklarına gitmek gibiydi. Başkentten iç bölgelere gittikçe insanların samimiyeti, duyguları, içtenlikleri, doğallıkları git gide artarak katlanıyordu. Türkiye’den geldiğimizi gören Türk olduğumuzu anlayan hemen bize sarılıp ağlamaya başlıyordu. Şeki sokaklarında birçok teyzemizle, amcalar ile sarıldık ağlaştık. 2. Karabağ savaşında Türkiye’mizin kardeş ülkemize vermiş olduğu maddi manevi desteklerden ötürü minnet duyuyor, duygulanıyorlardı. Onlara verilen o desteğin karşılığını hiçbir şekilde ödemeyeceklerini ifade ediyor Türkiye’nin başına gelen yüzyılın afetine karşı ellerinden gelen desteği vermek istiyorlardı.
Sefer Vakti
Ecdadımızın 1918 yılında Kafkas İslam Ordusu ile çıktıkları fetih yolunda Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil (Nuri Paşa) önderliğinde Kafkasya topraklarında bıraktıkları izleri yad etmek, Azerbaycan’a ait olan Ermeni işgalindeki Karabağ bölgesinin tekrardan fethedilmesi dualarıyla 2018 yılında ‘’Kafkas İslam Ordusunun İzninde’’ sloganı ile Azerbaycan yollarına düşmüş ve kardeş ülkemizi tanıma fırsatı bulmuşlardı. Bizlerde yıllar önce Karabağ’ın açılması için dua eden abilerimizin kabul olan duası üzerine TİKA, UGED VE Gençliğe Yardım Fondünün ortaklaşa organize ettiği ‘Anadolu’dan Karabağ’a Zafer Yürüyüşü’’ projesi kapsamında 2.karabağ savaşı ile 2020 yılında Ermeni işgalinden kurtarılan Karabağ bölgesinin zaferini kutlamak, milli duyguyu, kardeş yardımlaşmasını ve sıkı bağları sıcağı sıcağına yaşamak amacıyla yola düşmüştük. Nitekim yaşamış olduğumuz milli manevi beraberlik, sevgi ve candan yaklaşımları tarifsizdi.
Savaşın İzleri
Azerbaycan sokaklarında, meydanlarda ve evlerde savaşın izleri, ruhu halen yaşıyordu. Hemen hemen her bölgede önemli şehitlikler bulunuyor ve özenle korunuyordu. Şehitliklere verilen önem şehitlere gösterilen hürmet diri ve canlıydı. Özel günlerde şehitlikler ziyaret eden vatandaşlara ve şehit yakınlarına çokça rast geldik. Birçoğu sık sık şehitlerini ziyaret ediyor kabristanlığı çiçeklerle donatıyorlardı. Şehit ailelerin evleri ise şehitlerinden kalan hatıralar ile evlerini donattıklarını ve hep göz önünde bulunduklarına şahit olduk. Hemen hemen her yerde şehit isimleri ve fotoğrafları bulunuyordu. Şehitliklerin hassasiyetle korunduğu mahremiyeti hususunda ise sıkça uyarılıp çekimlerimizi çok dikkatli ve kısıtlı yapmamız yönünde uyarılmıştık. Ermenistan’ın masum çocuklara ve kadınlara yapmış olduğu soykırım unutulmamıştı. Çok yakın bir süre öncesinde savaştan çıktıklarını varsayarsak savaşın kalıntıları da tazeydi.
Taha Ramazan Güneş