İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
BÜYÜK HAKİKATLERİN SADELİĞİ*
Mekke’yi birkaç kez ziyaret ettim, umre yaptım ve Kabe’yi görme fırsatını yakaladım. Ancak, bu seferki oldukça farklı ve sıra dışı bir tecrübe.
Özellikle, sizlerden, kendisinin merhameti sayesinde bu mekanda bir araya geldiğimiz, lütuf sahibi Yüce Allah’a hamd etmenizi istiyorum. Bu gerçek bir nimet ve minnettarlığımızı bir dua ile ortaya koymalıyız.
Ayrıca buraya gelmemiz ve huzur bir biçimde konaklamamız için elinden geleni yapan majesteleri Kral Fahd’a şükranlarımızı sunmalıyız.
Pek çoğunuzdan farklı olarak, savaş boyunca yara almaksızın kaldığım için, kendimi bir biçimde küçük, hepinizden daha küçük görüyorum ve burada sizlerin arasında olmaktan çok büyük onur duyuyorum. Aslında, savaş süresince zamanımın çoğunu Saraybosna’da geçirdiğim için pek çok kez yaralanabilirdim. Çoğu zaman siper dahi almıyordum. Her gün işe gitmek üzere evimden çıkar ve büromdan tekrar evime dönerdim. Saraybosna’ya iki bin bombanın düştüğü günler oldu ve gördüğünüz gibi, yaralanmadım. Ancak, bazılarınız yaralandı ve kendimi bugün burada bulunan, kolunu, bacağını, gözünü vb. uzuvlarını kaybetmiş olan insanlardan daha küçük hissediyorum.
Hacla ilgili ne söylemeli? Pek çok söylenebilir ancak düşüncelerimden yalnızca birkaçını ifade edeceğim. Aklıma gelen ilk şey haccın bir anma olduğudur. Sizler, Kabe’yi ziyaret etme ve sa’y yapma şansına sahip olacaksınız. Sa’y, Hacer ve oğlu İsmail’e dair bir anmadır. Yani, bu bir hatırlamadır ve hatırlama gelişmiş ve medeni halklarla, geri kalmış ve ilkel halkları birbirinden ayıran bir şeydir. Medeni halkların anıları vardır. Önemli şeyleri hatırlayan halklar, tarih dediğimiz şeye sahip olurlar.
Haccın farzlarından biri de, bu iki parça kumaşın giyilmesinden oluşan ve bugün hepimizin üzerinde bulunan ihramdır. Anladığım kadarıyla ihram, her insanın kökeninin aynı erkek ve kadına ulaştığı gerçeğinin hatırlanması, kökeninin unutulmaması ve herkesin eşit olduğunun zihinde tutulması için giyiliyor. Gördüğünüz gibi, hac boyunca hepimiz ihramlar içindeyiz ve kesin olarak hiç kimse bir dilenciye krallık taslayamaz. Hepimiz aynı kıyafet içinde ve yalın ayağız. Bu belki de insanlığın, eşitlik konusundaki ulaşılmaz düşüdür. Ve bu, bana göre, hac ve ihramın pek çok anlamından yalnızca birisidir..
İhramın ikinci yorumu, tıpkı insanlığın başlangıcının sembolü olduğu gibi, sonunu da sembolize ettiği şeklinde olabilir. Dün, ihramı üzerime giydiğimde, birdenbire bir gün cesedimin toprağa bırakılıp gidileceğini ve Allah’ın huzurunda, yalnızca iyi ve kötü amellerimle kalacağımı düşündüm.
Ayrıca bu haccın pek çoğumuz için inancımız üzerine daha dikkatli düşünmemizi sağlayacak bir tefekkür zemini ve teşvik olmasını diliyorum. Daha derinlemesine düşünün. İnancımızı hiç de karmaşık ve aykırı bulmayacaksınız. İnancımız oldukça sade ve anlaşılması kolaydır. Tüm büyük hakikatler sade ve tüm insanlar için makuldür. Onları anlatmak için ne çok okumaya ne de eğitime ihtiyaç vardır. Sadece temiz bir kalp ve düzgün bir zihin yeterlidir.
Siz özgürlük savaşçıları ile birlikte olduğuma göre, sizlere Yüce Kur’an’ın bir mesajını hatırlatmak isterim. Bu savaşmayla ilgili olan mesajdır. Allah, Kur’an’da savaşmamızı emrediyor. Ve bizler savaşmalıyız. Bu iki yıl boyunca, savaşmaksızın kurtuluşun mümkün olmadığına kendimizi ikna ettik. Tüm hayat bir mücadeledir ve yalnızca bu büyük gerçeği görenlerin hayatta kalma şansı vardır. Yüce Allah’a şükürler olsun ki, bizler savaştık ve bugün, burada, sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum.
Bizler, Allah’ın izniyle, Bosna ve halkımız için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kendi devletimizi istiyoruz çünkü devletsiz bir ulus, evsiz bir aileye benzer. Allah, devleti olmayan bir halka mensup olmayı yasaklamıştır. Bizler, Allah’ın izniyle, devletimizi kurmaya ve bizi tüm rüzgarlardan ve fırtınalardan koruyacak bir yuvaya sahip olmaya kararlıyız. Sizler elinizden geleni yaptınız ve bu yolda mücadele ettiniz. Allah’ın izniyle fetih bizim olacak. Bize yakışır biçimde, kendi devletimizde yaşayacağız. Hiç kimse, daha önce olduğu gibi, bize nasıl yaşayacağımızı söylemeyecek. Bir tek şey kesin: Devletimizde İslam’a hürmet edilecek!
Merhamet sahibi Allah’tan, haccımızı kabul etmesini, topraklarımıza sağlık ve mutluluk içinde dönmemiz için bizlere yardım etmesini diliyorum.
*Aliya İzzetbegoviç’in hacılara ve Boşnak kahramanlara hitaben Mayıs 1994’te Mekke’de yaptığı konuşma.
Not: Bu metin ‘Aliya İzzetbegoviç – Konuşmalar’ kitabından alınmıştır.
Yorum Yaz