İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bu Pazar kendi kalıbımın dışına çıkarak uluslararası ilişkiler ve siyasetin ötesinde farklı bir şeyler yazmanın zamanı geldiğini düşünüyorum. Yazı geçmişime bakınca alanımla ilgili yazdığım yazıların arasına farklı bir ton eklememiş olmama doğrusu epeyce hayıflandım. Halbuki bizim edebi yazılarla da haşır neşir olmuşluğumuz vardır. Uluslararası ilişkilerin soğuk, ciddi ve bir o kadar da kasvetli görüntüsünden sıyrılmak ve bir Pazar günümüze ‘‘ses’’ katmak istedim. Anlayacağınız niyet ettik alışılmışları değiştirmeye.
Her insan hayata tutunacağı bir dalı olsun ister. O dalın çiçeği ‘‘aşk’’sa yeşil yaprağı ‘‘müzik’’tir. Saatlerce ve aralıksız bir müzik dinleyicisi olarak –bazı dostlarımın sandığının aksine- çok farklı kültürlerin müziklerini zevkle araştırır ve onları dinleyerek huzur ve sürur bulurum. Ruh halimi yansıtan, değiştiren, yenileyen pek çok parça vardır. Onlar özelimiz olmakla beraber gönlümüzün katkısız ham maddesidirler. Mackinder’in –kendisi jeopolik çalışır- kalpgâh teorisi(heartland theory) vardır. Bir tür –kusura bakmayın alışkanlık-uluslararası ilişkiler teorisidir. Teori Avrasya’yı kalpgâh olarak görür. Bizim müziğimizin kalpgâhı ‘‘Türk Musikisi’’dir. Musikimizin büyük ustalarıdır ruhumuza nefes veren. Onların kadife seslerinden can-ı gönüllerimize nakşedilen eşsiz tınıdır.
Kültürel kimliğimizin ana kaynaklarından bir tanesi olan musikimize gereken hassasiyet ve ehemmiyeti gösterebiliyor muyuz bilmiyorum. Türk musikisi içerisinde pek çok farklı makam ve güfte barındıran devasa bir hazine. En önemlisi de ecdat yadigârı. Bu sebeple üzerine düşmek gerekiyor. Osmanlı’nın müzik yoluyla gönülleri ve coğrafyaları birleştirdiğini hiç duymuş muydunuz? Makam isimlerine şöyle bir bakalım: Kürdili Hicazkar, Acem-Kürdî, Hicâz-ı Türkî, Arabân-Kürdî… Arap, Kürt, Acem ve Türk bu coğrafyada birlikte yaşadıkları gibi müzikleri de bir arada ve iç içe şekillenmiş.
[caption id="attachment_6166" align="aligncenter" width="300"] Cinuçen Tanrıkorur Beyefendi[/caption]
Türkiye’de Türk musikisi denince akla gelen önemli üstatlardan Cinuçen Tanrıkorur’u bu yazıda özellikle zikretmek gerekiyor. Türk musikisinde ud taksimleriyle ölümsüzleşen bir isim Cinuçen Bey. Onun hakkında diyorlar ki: yolculuklarında, misafirliğe gittiğinde udunu her zaman yanında taşıyan bir büyük sanatkârdı. Pek çok bestesi bulunan Cinuçen Tanrıkorur’u bu Pazar dinlediğinizde ruhunuza yeni bir temaşa yeni bir bahar havası getirmesi kuvvetle muhtemeldir. Müzik kulakla başlar lakin kalp ile biter. Mana besteye nakş eder. Cinuçen Tanrıkorur’un Türk musikisine dair görüşlerini, müzik kimliği ve kültürümüze yönelik tenkitlerini bir başka yazıda daha detaylıca ele almak istiyorum. Bu bağlamda yazı bir girizgah makamında arz edilmiş olsun.
Şimdi Cinuçen Bey’in besteleri gelsin dile. Sizler için 3 parça seçtim.
İlki ‘‘Günaydınım Nar Çiçeğim Sevdiğim’’
[embed]https://www.youtube.com/watch?v=OPxg3bywXto[/embed]
Hikaye odur ki, ‘‘Anarkali adında, halktan bir gence âşık olan Hint prensesi varmış. Bu iki gencin aşkını, ülkede duymayan kalmaz. Elbette bu aşka bir karşı çıkan gerek, o da Anarkali’nin babasıdır. Askerlerine emir verir, bu iki genci yakalattırır. Kızıymış, ne fark eder, isteklerine boyun eğmedikten sonra… Ve güzel prensesi, diri diri duvara gömerler. Prensesin gömüldüğü yerde, baharda nar çiçekleri açmaya başlar. Hint dilinde "Anarkali", nar-çiçeği demektir.’’
Bu yıldızlar doğan günü çağrışır
Bu gündüzler gözlerini çağrışır
Ya kimlere verdin avuçlarını
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim
Vurdum tellerine seni sazımın
Sende anahtarı alın yazımın
Yağmur yağmur serpil yalnızlığıma
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim
İkinci parçamız ‘‘Sevgimle Güzelleşen Yüzün’’ Pek severiz.
[embed]
https://www.youtube.com/watch?v=JN2wIRiPJhE[/embed]
Sevgimle güzelleşen yüzün hiç solmayacak
Kalbimdeki yerini kimse doldurmayacak
Benden evvel hâtıran varsa senin yanarım,
Benim senden sonrası ömrümce olmayacak...
Üçüncü ve son parçamız ‘‘Sen de Gözden Çıkarıp El Gibi Tuttun mu Beni’’Eser, biraz sızlatır yürekleri..
[embed]https://www.youtube.com/watch?v=Pr_KC62DO3o[/embed]
Sen de gözden çıkarıp el gibi tuttun mu beni?
Ne selam var ne haber, söyle unuttun mu beni?
Seninim ben diyerek yoksa avuttun mu beni?
Tadı yok, lezzeti yok senden uzak günlerimin…
Yorum Yaz