Yaklaşık bir senedir aralarında bulunduğum bir grup üniversiteli öğrencinin katılımı ile gerçekleşen, dillerdeki ismi ile STOK yani Stratejik Okumalar geçen hafta Mardin’den çeşitli basın yayın organlarında yayınlar yapan yazarlar ve bölgede aktif görev yapan sivil toplum kuruluşlarından temsilcileri ağırladılar. Kendilerinden uzun uzun Mardin’i, Güney Doğu Anadolu’yu, Kürt meselesi, PKK ve terörü, operasyonlardı ve bölgedeki devlet varlığı dinledik, sorular sorduk ve tartıştık. Bu toplantı sırasında aldığım notlar doğrultusunda sizlere önemli gördüğüm birkaç noktayı aktarmak niyetiyle bu haftaki yazımı bu toplantı ile oluşturuyorum.

Halk Çözüm Sürecine İnandı

Toplantımızda pek çok konuya değinildi. Siyasi sosyal ve kültürel sorunlara değinildi. Lakin bence bahsi geçen konular arasındaki kilit noktalardan biri çözüm süreci ve bunun halktaki tezahürü idi. Çözüm sürecinde bölge halkı gerçekten çözüme ve barışa istekli ve inancı idi. Nitekim 7 Haziran seçimlerine kadar sürdürülen çözüm süreci bölgeye huzurun uğramasına sebebiyet verdi. Hükümet, bölge halkına demokratik olması ve şiddete başvurulmaması kaydıyla tüm isteklerinin değerlendirileceği taahhütünü verdi. Karşılıklı alınan tutumlar halk tarafından karşılık buldu, çünkü “halk huzur istiyordu”.

7 Haziran seçimlerine kadar götürülen bu süreç çeşitli sebepler doğrultusunda terör ile aktif mücadeleye döndü. Bu dönemde oluşan siyasi iktidar boşluğu ile birlikte PKK’nın çeşitli şehirlerde öz yönetim ilanı, yine çeşitli şehirlerde açtığı hendekler ile devlete karşı başlattığı savaş karşısında devlet de tüm gücüyle bölgede geniş çaplı operasyonlar yürüttü. Halk bu savaşta devletin yanında yeraldı ve direktifler doğrultusunda ardında evini, barkını, malını, mülkünü bırakarak farklı şehirlere göç ettiler.

Devletin Merhametli Yüzü

Bir mülki idare amiri adayı olarak dikkatle takip ettiğim bu toplantıdaki en önemli ve durumu özetleyen söz, düzenlenen operasyonlar karşısında halkın tepkisini açıklıyor: “Halk PKK’ya sırtını döndü, fakat yüzünü tam olarak henüz devlete dönmedi”. Bu sözü uzun süre ile düşündüğünüzde çok yakınlarda şehit edilen Derik kaymakamı Fatih Safitürk aklınıza gelmeli. Devletin bölgedeki insanlara karşı merhametini bu insanlar üzerinden göstereceğini hatırlatarak, Safitürk’ün şehit edilmesini tekrardan düşünmek gerekiyor.

Fatih Safitürk şehit edildikten sonra kendisi hakkında pek çok anektod ortaya çıktı. Arkadaşlarından, mesaidaşlarından ve görev yaptığı Derik halkından pek çok insan kendisi ile ilgili anılarını anlattılar. Gördük ki Fatih Safitürk Derik’te devletin merhametli eli olmuş. Halkın kalkınması ve biraz da olsa geçirdiği tramvayı atlatabilmesi için çalışmış çabalamış. Derik Belediyesi’ne kayyum atandığında ilk yaptığı şey bir çocuk parkı yapmak olan bir kaymakamın neden suikaste kurban gittiğini idrak etmek pek de zor olmamalı.

Devletin tüm unsurlarına, hele de Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da, kendisine karşı kırılgan olan halka karşı tutum geliştirmek noktasında örnek teşkil etmesi gereken bir kişilik haline geldi Fatih Safitürk. Üstüne bir de FETÖ ve PDY kapsamındaki üniformalı hainlerin derin etki bıraktığı bu noktada önemi bir kat daha artmakta. Ayrıca söze başlarken ifade ettiğim üzere ben ve benim gibi bir hedefi olan herkesin mutlaka Fatih Safitürk’ten, onun yaptıklarından, yapmadıklarından iyi örnekler çıkarması gerekiyor.

Ertuğrul YEŞİLKAYA