DİL ÖĞRENME SERÜVENİM - NASIL POLYGLOT OLDUM?

FARSÇA İNGİLİZCE ARAPÇA İBRANİCE YABANCI DİL ARAPÇA FARSÇA İBRANİCE İNGİLİZCE YABANCI DİL

2012’de İngilizce ve Osmanlıcaya başladım. 2014’te Farsçaya başladım. 2017’de İbraniceye başladım. Bu tarihlerde Arapçanın temelini attım ve son birkaç yıldır da Arapça ile meşgul olarak ileri seviyeye çıkardım. Şuan da Rusça B1 seviyesine varmak üzereyim. Dil serüvenim 2012’de başladı ve 2023 oldu hala devam ediyor. 4 yabancı dili ileri seviyeye çıkardım ve bir tanesi B1 seviyesinde diyebilirim.

Almanya

İlk yurtdışı tecrübemi Almanya’ya 2016 yılında Almanya’nın önemli üniversitelerinden Humboldt’a gerçekleştirdim. Orada Yahudilik üzerine İngilizce bir yaz kursuna katıldım. Derste sinagogları, camileri vesayre gezdik. Yahudiliğin Avrupa’daki serencamına dair malumatlar elde edip, Türkiye’ye döndüm. Hocamız bizlere makale veriyordu ve bizleri konuşturuyordu. Hazırlıksız gitmek pek mümkün değildi. İngilizcem B2 seviyesindeydi ve dersi anlamakta zorlanmıştım. Dolayısıyla yurt dışında eğitim alınacaksa, C1 seviyesinde olunulmalı diye düşünüyorum. İngilizcede bunu fark ettikten sonra diğer dilleri en üst seviyeye çıkardıktan sonra yurt dışına çıkmak istedim. Farsça ve İbranice de bu şekilde oldu. Farsça ve İbranice eğitimlerinde C1 seviyesinde idim, yurt dışındayken ve bundan dolayı zorluk çekmedim. İngilizce ama biraz zorluk çektim diyebilirim Hocayı anlamakta. Seviyem yeterli değildi ve yeterince listening yapmamıştım. Ama Farsça ve İbranice çok rahat ve çok iyi seviyelerde C1 seviyesinde eğitimler aldım. Başarıyla tamamlayıp, ülkeme döndüm. Neden Almanya’yı tercih ettik. Oraya önceden giden Kuzenim vardı ve bir grup Almanya’da yaz kursu alacaktı. Ben de onlarla birlikte gittim ve İngilizce eğitimi aldım. Tarihi yerleri gezdik ve o zamandan beri hortlayan bir İslamafobi dalgası vardı. Sokakta Arapça ve Farsça konuşmaya insanlar çekiniyorlardı. Ortadoğulu kimliği saklanıyordu diyebilirim. Katıldığım kursta bize İslam da anlatıldı ama anlatılan İslam’ı bize pek ait hissedemedim ve anlatan Türk bir Hoca olmasına rağmen oryantalist bir izlenim ve üstten bir bakış olduğunu sezmiştim. Almanya ilk yurt dışı tecrübemdi ve orada acemiliğimi attım diyebilirim. İran’da daha rahat dolaştım.

İngilizce üzerine konuşacak olursak, İngilizcenin zor tarafları var. Telaffuz gibi, kelimelerin yazıldığı gibi okunmamaları. Listening çalışmalarının diğer dillere göre zor olması gibi zor yanları var. Mesela Reconciliation rekonsilieyşın kelimesini daha önceden duymadıysanız, sözlükte bulmakta zorlanırsınız. Altyazılar bu sorunu çözüyor ama öğrenciyi de bağımlı hale getiriyorlar. Öğrenci sürekli altyazı ile bir şeyler dinlemek istiyor. Bu da öğrencinin özgüvenine zarar veriyor. Altyazı da bağımlılık yapıyor demek istedim. Almanya güzel bir ülke, Avrupa’nın en güçlü ekonomisi veya ekonomilerinden biri. Bazı özellikleri ile öne çıkıyor. Yıllardır istikrar gösteren bir ekonomisi var. Son zamanlarda hafif zorlanmalar yaşansa da.

Almanya’da da sinagogları gezerken Oradaki İbranice yazıları okumaya çalışıyordum. Daha o zamanlardan İbranice öğrenmek istiyordum. Bu daha sonra bir program dahilinde olacaktı. 3 yıl daha sonra İbranice eğitimi alacaktım ve Arapçayı da geliştirince Ortadoğu dilleri serisi tamamlanacaktı ve bende Ortadoğu uzmanı ve tarihçisi olmak hedefimi gerçekleştirecektim. Tabi bu uzun bir yol ve henüz derinlere inmedim. Yüzeydeyim. Diller yüzey bilgisi sağlıyor coğrafya hakkında. Ama daha çok derinleşmem ve derinlere inmem gerekiyor. O da zamanla olacak diye düşünüyorum inşaAllah.

İran

İkinci dilim Farsça idi ve İran tecrübem oldu. Farsça şiir dili olması, kulağa hoş gelmesi ve Türkçeye yakın olması gibi sebeplerden dolayı kolayca ısındığım bir dil oldu. Farsça Hocamı çok sevdim, ona buradan selamlarımı ileteyim. Farsça dilini de çok sevdim diyebilirim. Farsça bütün derslerden daha sonra 100 alarak dersleri geçtim. Neredeyse bütün sınavları hep 100 ile geçtim ve derslerim AA idi. Hocamdan artık sen de Hoca oldun iltifatını alan herhalde nadir öğrencilerdenim. Farsça öğrenirken şu usulü takip ettim. Çok bilinçli olmamakla birlikte okumaya büyük önem veriyordum. Farsça kelimeler Arapça gibi değil ve okunuşlarını tahmin etmek bence daha zor. Mesela Bozorg büyük kelimesini farklı okuyabilir bir öğrenci. Osmanlıcada da farklı okunuyor ama aslı bozorg’dur. Modern Farsçada o şekilde okunuyor. Hocam bana gramerden birkaç konu anlattı derste. Mesela Geçmiş zaman ve geniş zaman konularını işledi. Ben hemen gramerin oturması ve yeni kelimeler öğrenmek için Yedullah Semere’nin kitabından okumalar yapmaya başladım. Artı internetten bulduğum A1 ve A2 seviyelerinde birçok hikaye okudum. Samed Behrengi’nin hikayelerini okumaya başladım ve Farsçamı inanılmaz geliştirdi bu. Birkaç haftalık dersten sonra hemen okumalara başlıyordum ve öğrencilerime de daha sonra bunu yaptırdım. Eğer bulabiliyorsanız direkt gördüğünüz gramer konusuyla alakalı bir uzun metin okuyun. Bulamıyorsanız seviyenize göre bol bol okumalar yapın. Gramer konuları da seviye seviye olduğundan zaten gramer konuları ve ilgili kuralları da metinlerden öğreniyorsunuz. Diğer dilleri de öğrenirken bu yöntemi denedim.

Farsçadan sonra dil öğrenirken okumaya büyük önem verdim ve biraz gramer çalıştıktan hemen sonra okumalara başladım. Geçmiş zaman, geniş/şimdiki zamanı öğrendikten hemen sonra okumalara başladım ve hocalarımdan bağımsız çalışmaya başladım. Öğrencilerin yaptığı en büyük hatalardan birisi derste gramer konusunu işlemeleri, bunda bir problem yok, dersten sonra da tüm vakitlerini o grameri ezberlemeye veya öğrenmeye çalışmakla geçirmelidir. Bunun yerine grameri oturtacak okumalar ve dinlemeler yapılmalı. Dilin mantığı kavranılmaya çalışılmalı ve bu sadece derste olabilecek bir şey değil. Dil Hocalarının öğrencilere verebileceği dilin yüzde 50’si bile değil. Dilin en önemli kısımlarını, mantığını, kelimelerini, güzel kalıplarını, alanınızla ilgili bilgileri kendiniz öğreneceksiniz ve Hocanızdan olabildiğince erken bağımsız olmaya çalışmanız gerekiyor. Ne kadar erken bağımsız ve kendi kendine öğrenme yollarını denerseniz o kadar iyi.

Farsçada Goftari dediğimiz bir şey var. Halk dili ve o kitaplardan okutulduğundan biraz farklı. Kelimeleri yutuyorsunuz ve kısaltıyorsunuz. Mesela men yek ab mihahem deniliyor resmi olarak ama bunu halk men ye ab miham şeklinde söylüyor. Olabildiğince konuşurken uygun bir hale getirmişler dili. Bu da dil öğretilirken öğrencilere öğretilmeli ve öğrenciler halk diline de gitmeden aşina olmalı. Arapçanın lehçeleri gibi bir durum da bence yok ortada. Farkı anlıyorsunuz ve genelde Kazvin ve Tahran’da takıldığımdan, Şiraz, İsfahan vesair yerleri gezsem de İranlılar gibi konuşmayı başarmıştım. Mesela müzeler de iki çeşit ücret sistemi var. Birincisi yabancılara bir diğeri İranlılara. Farsça konuştuğumdan ve beni İranlı sandıklarından müzelere düşük fiyattan girebilmiştim. Aslında konuşmada da gayri resmi ilişkilerin çok insanı geliştirmediğini fark ettim. Eğer samimi dostluklar veya arkadaşlıklar kurmazsanız, konuşacağınız şeyler hep aynı, tek düze ve basit oluyor. Aynı cümleleri tekrar tekrar edip duruyorsunuz. Mesela neden Farsça öğrendin?, İran’a neden geldin? Nerede Farsça öğrendin? Gibi sorulardan başka sorulara fırsat kalmıyor, eğer sohbet açılmazsa. Genelde bu konuşmalar dönüp duruyor. Ama arkadaş edinirseniz, futbol, tenis oynayabilir. Birçok yeni kelime ve kalıp öğrenebilirsiniz. Arkadaşınıza hayat hikayenizi, gelecek beklentilerinizi anlatabilirsiniz. Daha farklı konular konuşacaksınız çünkü aynı konuları anlatmak istemeyeceksiniz. Bu şekilde bir izlenimim de oldu diyebilirim. Özellikle gittiğimiz yerdeki Türklerle çok takılmazsanız dönünce pişman olmazsınız.

Filistin/İsrail

Kudüs benim için kendimi bildiğimden beri önemliydi. 29 Mayıs

Üniversitesi’nde bir şiir okudum. Ben, Filistinli çocuk..

İnsanların gülmeyi unuttuğu, sevinçlerin gömüldüğü yerden yazıyorum.. diye başlayan bu sıradan ama büyük bir olayı anlatan şiiri okuduktan sonraki senelerde Kudüs, beni kendisine çekti. İsrail üzerine çalışmalar ve kitaplar okumaya ve öğrencileri bu alana teşvik etmeye başladım. Filistin meselesinin ve İsrail’in daha iyi anlaşılabilmesi için İbranice çalışmalarında bulundum. Şuan bir Hocam ile İbranice öğreniyorum serisinin son kitabını yazmaya çalışıyorum. Yüzbinlerce insana bilgi anlamında ulaşmayı başarabildim elhamdülillah.

Aslında yine Ortadoğu ile alakalı olması da güçlü sebeplerdendir. Kaliteli bir Ortadoğu uzmanı ve tarihçisi olabilmek için bunca meşakkate katlandım diyebilirim. Böylece 4 yabancı dil öğrenmiş oldum. Rusçayı da öğrenmeye başlayınca Polyglot oluyorum ve bu da önemli bir başarı benim için. Çünkü Türkiye’de genelde dil öğrenmek ve çok dilli olmak çok yaygın değil. O yüzden ben bunu da kırmaya ve dünyadaki rakiplerimizle yarışırken buna dikkat etmeye özen gösteriyorum.

Dillere ben en az iki yıl yoğun çalışıyorum. İlk sene öğrenmek ve ikinci sene oturtmak için. İlk sene gramer vesayre öğreniyorum ondan sonraki sene de okumalar araştırmalar yapmaya devam ediyorum. Gramer bitmiş oluyor ve geriye bol bol okuma, dinleme çalışmaları yapmak kalıyor. Haberler ve basın diline de büyük önem veriyorum. Onlar da zaten ileri seviye ve dünyayı takip etmek için önemli.

İbranice çalışmalarına 2018’de başladım ve ilk eserimi bastırmadan ücretsiz bir şekilde öğrenmek isteyenlerle paylaştım. Ondan sonra yine bir Hocam ile çalışmalara başladım. Şimdi çok daha kaliteli bir eser hazırlıyoruz ve birçok kaynaktan yararlanıyoruz. Farklı diller tecrübelerimiz de olduğundan ve dil öğrenme tekniklerine de vakit ayırdığımızdan, hazırladığımız kitap çok kaliteli oluyor.

İbranice gramer olarak ve kelimeler olarak Arapçaya çok benzer. Bu benzerliği vurguluyorum ben zaman zaman. Arapça bilenler o açıdan şanslılar. İsrail’de eğitim almakta pahalı ama eğitimin yanında bölgede bulunma ve birkaç ay bulunma fırsatı elde edileceğinden de bu iş değerli. Ama burada en ileri seviyeye kadar eğitim veya kendi kendine çalışma usulüyle yol alınabilir. Ondan sonra bölgede gezi maksatlı bulunulabilir veya ileride akademik bir göreviniz olduğunda bölgede araştırmalar, çalışmalar yapabilirsiniz. Ben Hayfa Üniversitesi’nde ve Kudüs İbrani Üniversitesi’nde eğitim aldım. İkisinin eğitimi de birbirine yakın. Yabancılar için hazırlanmış kitaplar var ve bir hoca eşliğinde öğretiliyorlar. İbraniceyi İbranice olarak öğretiyorlar. Yani Öğretmen More demek ve onun anlamını bize anlatırken, İngilizcesini vermek yerine İbranice örneklerle onu anlatmaya çalışıyordu Hocalar. Hocalar vakte riayet ediyorlar ve çok yoğun bir tempo ile dersleri anlatıyorlardı. Keza dil dersleri hareketli geçiyor, yazmak ve çizmek icap edebiliyor. Bu yüzden hareketli bir durumda dersleri işliyorduk. İsrail’in önde gelen ve dünyada ilk 100’de olan birkaç üniversitesinden alınan İbranice belgeleri bence değerli. Ülkemizde de bu anlamda çalışmalar yürütülmesini önemli buluyorum. Umarım İbranicenin YDS’si ve hatta Yökdili de olur ve önü de açılır. Ortadoğu’da yaşıyoruz ve bu dili öğrenmemek düşünülemez.

Ürdün

Arapça birkaç ay temeli Arömer’de attıktan sonra Ürdün tecrübesi elde etme fırsatım oldu kısa süreliğine. Biraz Arapça pratik yapma şansı elde ettim. Böylece öğrendiğim 4 dilin konuşulduğu ülkede bulunmuş oldum. Buralarda bu dilleri tecrübe etme fırsatım oldu. Şimdi de insanlara dil öğrenimi konusunda sosyal medyadan yardım etmeye çalışıyorum. Kendi usüllerimi de yazılarla vs anlatmaya çalışıyorum.

Arapça oldukça kadim bir dil. Birçok dili etkilemiş ve birçok dilden de etkilenmiş durumda. Öğrenirken gramer ağırlıklı çalışmak biraz hatalı oluyor eğer öğrenciler bu eğitime katlanamazlarsa. Öğrencilere göre bir format hazırlanmalı. Mesela daha ilk başlarda dili sevdirecek aktiviteler, öğrenim usulleri benimsenmeli. Konuşmalarını temin edecek kalıplara da özen gösterilmeli. Okuma ve dinlemeye büyük önem gösterilmeli. Gramer sonraki iş ve grameri öğrenci kendisi de öğrenebilir. YouTube’da bu grameri anlatan çok fazla Hoca var ve bu gramer derslerini sonuna kadar götüren nadir öğrenciler var. Yani gramere boğarsak Arapçayı burada bir hata var demektir. Gramer önemli ama her şey değildir. Öğrenciyi bu anlamda zorlamamak gerekiyor. Arapçanın zenginliğinden bahsederken söylenen sözler, Arapçayı öğrenecekleri soğutabilir. Mesela devenin 70 farklı anlamı var dersek, bu öğrenen kişiyi zora sokacaktır. Arapçada konuşmak için ve araştırma yapmak için gereken kelime sayısı belli. Diğer dillerden fazla olabilir ama sonuçta konuşulan günlük dil kelimeleri çok değil. Bu yüzden en temel bilgiler öğrenciye verilmeli ve öğrenci hayata hazırlanmalı. Lehçelere üvey evlat muamelesi yapılmamalı. Lehçeleri emperyalizmle bağdaştırmak bence doğru değil. Keşke lehçeler olmasa ama maalesef ki lehçeler var ve bu konuda çalışmalar yürütmeliyiz. Çalışmalar çok eksik ve bölgede yaşamadan da öğrenmenin yollarını bulmalıyız. Herkesin böyle bir fırsatı olmayacak en nihayetinde.

Dil öğrenme sürecinden ayrıntılı bir şekilde konuşabiliriz.

Ben öğrendiğim 4 dili birkaç aylığına da olsa ilk başta sınıf dersleri alarak başladım. İngilizceyi hazırlıkta öğrendim ve sonrasında kendim çalışarak ilerlettim. Farsça’yı haftada iki saat ders görerek öğrendim ama dersleri asla yeterli görmedim. Sertifikadan çok dili öğrenmeye odaklandım. Sertifikaları bile almaya tenezzül etmediğim dönemler oldu. İran’da ders dönemi bitti sertifika alacaktık, benim sertifikaya ihtiyacım yok deyip almamıştım. Sonrasında da almaya çalışsam da muvaffak olamadım. Sertifikadan çok dili öğrenmekle ilgiliydim. Daha sonra dilleri biliyorum dediğimde şiddetli bir biçimde sertifika istenince, eski sertifikalarımı toparladım. Hala eksiklikler olduğunu söyleyebilirim. Vasat bir zekam var ama bu benim dil öğrenemeyeceğim anlamına gelmiyor. Dilleri çok çalışarak, çok okuyarak, çok dinleyerek öğreniyorum. İbranice öğrenirken mesela yolda yürürken bile kelimeleri tekrar etmeye çalışıyordum. Yani yetenek varsa bile Türkçeyi öğrenen herkes yabancı dili de bence öğrenebilir. Yetenek belki biraz daha erken öğrenmenizi sağlayabilir ama Polyglotların sihirli bir yetenekleri yok, dil öğrenmek için. Sadece ilk dillerinizi öğrendikten sonra belirli bir mantıkla hareket ediyorsunuz. Sistem ve yöntemleriniz oturuyor ve ona göre dil öğreniyorsunuz. Dili öğrenmek demek sadece konuşmaktan ibaret değil. Günlük dilde çok fazla kelime kullanılmasa da özellikle Akademik kariyer hedefleyen öğrenci alanının kelimelerini de öğrenmek zorunda. Sadece konuşmanın da yeterli olduğu alanlar var ama ben B1-B2 seviyesine kadar gelip, ondan sonra öğrenmeyi durdurmaya karşıyım. Bence dilde kendimizi sürekli geliştirmeli ve uzmanlığa en az bir dilde ulaşmalıyız. Benim de uzmanlık dillerim arasında İbranice var veya olacak diyebilirim.

İki saatlik seçmeli Farsça dersinde Hocam gramer konuları işlerken ben gramer konularıyla uğraşmak yerine okumalar yapıyordum. İnternetten birçok materyale ulaşmıştım ve günlerce aylarca yoğun bir şekilde o metinler ile uğraştım. Ama bunu her gün yapmaya çalışıyordum. Tüm boş vakitlerimde dile vakit ayırıyordum. Böyle böyle birkaç yılda bir yeni dillere doğru yelken açabildim. Yoğun okuma veya yoğun dinlemeyi tavsiye ediyorum. Ben Tarihçi olduğumdan ve okumayı sevdiğimden genelde okuma ile dilleri öğreniyorum. Kelimeleri olduğu gibi telaffuz etmeye de çalışıyorum, ben okuyorum ve okuyarak öğreniyorum, telaffuzum hatalı olsun demiyorum. Olabildiğince doğru bir şekilde kelimeleri telaffuz etmeye çalışıyorum.

Mesela Farsçaya uzun aylar yoğun bir şekilde vakit ayırdım. Sürekli okumalar yapıyordum az da dinleme çalışması yapıyordum. Dinlediğimiz daha çok akılda kaldığından dinlemeye vakit ayırmak daha önemli. Bir yerden sonra B1 seviyesinden sonra dinleme yapmak daha çoğunlukla tavsiye ediliyor. Bunu da denemenizi öneririm. Farsça özellikle çocuk kitapları ve hikayeler okudum. Ondan sonra kitaptakiler gibi konuşmaya başladım. Tokat’tan otobüse bindim ve Kazvin’e kadar otobüsle gittim. Otobüste insanların yanına gidip, ben Farsça öğreniyorum sizinle farsça konuşabilir miyim diyordum. Kısa sürede insanlarla tanıştım ve otobüse biner binmez konuşmaya başladım. Özgüven de elde etmiştim, yoğun dil çalışmalarım sonucu. İlk başlarda bana sen kitaplardaki gibi konuşuyorsun dediler ve daha sonra onlar gibi konuşmaya ben de başladım. Güzel günlerdi ve güzel anılardı. Çocuklarıma ileride anlatacak hikayeler biriktirdim. Bölgeye ilgim arttı ve güncel gelişmeleri takip eder oldum. Özellikle alanım tarih olduğundan Modern İran tarihini merak ediyor ve bu alanda fırsat buldukça okumalar yapıyorum.

Genel hatlarıyla dil serüvenim bu kadar dilleri ilgi çekici buluyorum ve ülkem yani Türkiye için stratejik bulduğum dillerin öğrenilmesini temenni ediyorum. Ortadoğu’da iki ülkeyi önemli buldum, bunlar İran ve İsrail idi. İkisinin de dilini öğrenip, bölgeyi gezme fırsatı elde ettim. Daha sonra gezi yazıları, dillerle ilgili yazılar ve içerikler üretip, insanlarla paylaştım. Çok geri dönüşte aldım. Halkımız ve öğrencilerimiz de ilgi gösterdiler. Herkese başarılar dilerim ve herkesten Allah razı olsun.

Sizler de bizimle kendi dil öğrenme serüveninizi paylaşabilirsiniz.


Ozan Dur
Ozan Dur

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden mezun Filistin ve İran Araştırmaları- yazar [email protected] Poliglot (8), dillere dair Çalışma Alanım Ortadoğu ve Diller

Yorum Yaz