DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN İRAN’DAKİ PROTESTOLAR HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI NE ANLAMA GELİYOR?

BATI ASYA

Dışişleri Bakanlığı İran’daki halk ayaklanmaları ile ilgili merakla beklenen açıklamayı 2 Ocak 2018 tarihinde yaptı. Açıklamada aşırıcı ve hamasetten uzak nezaketli bir dil kullanılmakla beraber, temennilerin ve beklentilerin yer aldığı, İran ile Türkiye’nin diplomatik ve ticari ilişkilerine zarar vermeyecek ibarelerin bulunduğunu görüyoruz.

Bu yazımda ilmim ve kalemim yettiğince, İran-Türkiye arasındaki ilişkileri ve söz konusu ülkelerin özelliklerini de ele alarak Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının ne anlama geldiğini sizlere anlatmaya çalışacağım.

 

Dışişleri Bakanlığı’nın Açıklaması Ne Anlama Geliyor?

“İran’da 28 Aralık tarihinde başlayan gösterilerin yayılarak sürdüğü ve çıkan olaylarda ölenlerin olduğu, ayrıca kamu binalarının zarar gördüğü yönündeki haberlerden endişe duyulmaktadır.

Türkiye, dost ve kardeş İran’ın toplumsal huzur ve istikrarının korunmasına büyük önem atfetmektedir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin halkın barışçıl gösteri yapmaya hakkı olduğu, ancak kanunların çiğnenmemesi ve kamu malına zarar verilmemesi gerektiği yolundaki açıklaması dikkate alınarak şiddetten kaçınılması ve provokasyonlara kapılınmaması lazım geldiğine inanıyoruz.

Biran önce ülkede sükunetin sağlanmasını ve sağduyunun hakim kılınarak olayların tırmanmasının önüne geçilmesini, gelişmeleri kışkırtıcı söylem ve dış müdahalelerden kaçınılmasını temenni ediyoruz.”

Açıklamaya baktığımızda ilk göze çarpan bölüm muhakkak “... yönündeki haberlerden endişe duyulmaktadır. ” ibaresidir. Genelde bu ibarenin dili “Batı” diplomasisine aittir ve Batılılar bu ibareyi “ciddiyetsiz” bir amaçla kullanmaktadır. Özellikle sosyal medyada Dışişleri Bakanlığı’nın Batı’nın sahiplendiği ve genelde kullandıkları malum ibareyi kullanması çok eleştirildi. Lakin bu ibarenin altında yatan gerçek kendini bir sonraki paragrafta göstermektedir. Devam eden paragrafının ilk cümlesi olan “Türkiye, dost ve kardeş İran’ın toplumsal huzur ve istikrarının korunmasına büyük önem atfetmektedir.” cümlesi “endişe” ibaresinin samimiyetini ortaya koymaktadır. Dışişleri Bakanlığı’nın Batı’nın samimi olmayan ve altı boş olan açıklamalarına kıyasla “endişe” ibaresinin altını çok samimi bir şekilde çizmiştir ve “endişe” ile ilgili eleştirileri boşa çıkarmıştır.

Devam eden paragrafın ikinci cümlesinde Dışişleri Bakanlığı’nın İran’daki halk ayaklanmalarına karşı tavrı açık bir şekilde belirtilmiş. Buna karşın devamında gelen cümlede İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin açıklamasına ve otoritesine saygı duyulmakla beraber Dışişleri Bakanlığı’nın “kanuna uygun barışcıl halk” gösterilerinin yanında olduğunu da belirtmiştir. İki tarafı da ele alan açıklamanın nedeni aslında Türkiye Tarihinde de yatmaktadır. Türkiye şiddet içeren, hukuksuz gösteriler açısından oldukça tecrübeli bir ülke ve İran hükümetinin – meşru, halk oyuyla şeçilmiş Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin - halihazırda yaşadığı bu durumunu da çok iyi anlamaktadır. Diğer taraftan otoritesini ve gücünü milletten alan bir yönetimin, halkın meşru taleplerine önem vermemesi, Yeni Türkiye’nin misyonuna ve vizyonuna -özellikle dış politika aracı olarak etkin şekilde kullandığı mazlum halkın yanında olma misyonuna- zarar verir ve çelişkili bir hal alır.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin açıklamasına destek vermekle beraber Devrim Rehberi Hamaney’e herhangi bir atfın yer almaması da Dışişleri’nin açıklamasındaki göze çarpan bir noktadır. Kanaatimce Hamaney’e desteğin belirtilmemesi de Yeni Türkiye’nin vizyonu ve misyonuyla alakalıdır. Reformist lider Ruhani Türk hükümetine samimi geliyor olabilir. Çünkü statüko karşıtı reformistler Türk hükümeti ile “statüko” karşıtı olma fikrinde ortak bir noktada buluşmaktadır veya diğer taraftan bakarsak Devrim Rehberi’nin siyaseten arınmış ve mutlak sorumsuz olması da göz önünde bulundurulmuş olabilir.

Devam eden diğer paragraf kısa bir bölüm olsa da aslında bize çok şey ifade etmektedir. Birinci ifadeye bakarsak Türkiye artık bölgedeki ülkelerin istikrar ve barış içinde yaşamasını istiyor. Burada Türkiye çok haklı bir düstur ile tavrını ortaya koymaktadır. Çünkü bölgedeki ülkelerin istikrar bozukluğu ve iç savaş yaşaması hem kendilerini hem de bölgedeki diğer ülkeleri oldukça zayıflatmış, Ortadoğu emperyalizm ve işbirlikçilerinin adeta arka bahçesi olmuştur. Ayrıca istikrarsızlık ve savaş hali bölgedeki ülkelerin işbirliğini de kötü etkilemektedir. İkinci ifadeye de baktığımızda Türkiye’nin halk ayaklanmalarının ardındaki söylem ve dış desteklerle alakalı görüşlerini muğlak bir dil olmadan açık şekilde dış dünyaya sunduğunu görüyoruz. Yani Türkiye İran’daki halk ayaklanmalarının arkasında dış desteğin -metinde müdahale olarak kullanılmış- olduğunu düşünmektedir. Dış müdahale denilerek kastedilen ülkelerin ABD ve bölgedeki işbirlikçileri olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri olduğunu reel politiğe bakarak çok rahat bir şekilde anlayabiliriz. Halk ayaklanmaları başladığından beri ABD hükümeti ve onun siyasi/medya işbirlikçileri hiç durmadan ayaklanmalar hakkında birçok açıklamalar yaptı. Artık neredeyse herkesin bildiği gibi bu açıklamaların amacı dünyanın algısını değiştirerek dünyayı kendi tarafına çekmek istemesidir.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı 2 Ocak 2018 tarihinde yaptığı açıklamasında İran hükümetine desteğini belirtmiş ve şiddet içerikli olayları kınamıştır. Bu açıklama ayrıca Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ve siyasi işbirliğin gelecekte olumlu bir havada gerçekleşeceğini de göstermektedir.

Birkan Kemal ERTAN

 

http://www.ilimvemedeniyet.com/irandaki-halk-ayaklanmalari-ve-nedenleri.html

http://www.ilimvemedeniyet.com/iran-islam-devrimi-ve-abdnin-reaksiyonlari.html

http://www.ilimvemedeniyet.com/iranian-islamic-revolution.html

http://www.ilimvemedeniyet.com/iran-teokrasisi-kim-daha-guclu-iran-ulemasi-ve-kurumlardaki-etkinligi-1979-2017.html

 

http://www.ilimvemedeniyet.com/iranin-teror-sorunu-cundullah.html

http://www.ilimvemedeniyet.com

Yorum Yaz