ENERJİ GÜVENLİĞİ VE TEORİK BOYUTU

ENERJİ

GİRİŞ

Enerji insanlar için vazgeçilmez ve hayati bir unsurdur. Her ne kadar teknik konularla tartışılsa da stratejik olarak devletlerarası ilişkilerde önemi bir rolü bulunmaktadır. Bunun en önemli ayağı ise ‘Enerji Güvenliği’dir. Enerji güvenliği üzerinde kesin tanımlamalar bulunmasa bile yapılan sistematik çalışmalar çerçevesinde genel bir tanım ortaya çıkmaktadır. Böylece buradaki en temel tanım; bir ülkenin vatandaşlarına sürdürülebilir ve güvenilir yakıt ile enerji hizmetinin sağlanmasının garanti altına alınması olarak yapılmıştır.[2]

Güvenlik kısaca enerji kaynaklarının arama, üretim, ileti ve pazarlama sürecinde ortaya çıkabilecek sorunları ele almaktadır. Bu kapsamda enerji arz güvenliği, talep güvenliği, ulaşım yolları güvenliği ekonomik yanı olmasından ötürü fiziksel olan terörizm ya da ikili ilişkilerde sıkıntı içinde olunan devletler sebepli güvenlik anlayışından ayrılmaktadırlar.[3]

Enerji talebi kapsamında ihtiyaç fazlası enerjisini ihraç eden ülkeler güvenliği kesintisiz ve yüksek fiyatlarla alıcı bulma üzerine tanımlamışlardır.[4] Bunun tam aksine enerji arzında güvenlik ise enerji ithalatını yapan ülkeler tarafından enerji kaynaklarının satın alınabilir fiyatla kesintisiz şekilde ulaştırılabilmesi olarak tanımlanmıştır.[5] Arz güvenliğinde önemli olanlar; mevcudiyet, hesaplılık, sürdürülebilirlik ve erişilebilirliktir.

Ulaşım yolları güvenliği teslim yollarının güvenliğini koruma amacını gütmektedir. Bu yüzden bu yolların geçtiği yerlerde gerekli önlemleri almak ve alternatif yollar türetmek üzerine politikalar yürütmektedirler.

Enerji güvenliği bu söylediğimiz unsurlar üzerinden herkes için ortak bir takım yaklaşımlara sahipse bile ülkeden ülkeye farklılık arz etmektedir. Rusya ile ABD’nin veya İran’ın enerji güvenliği konusunda algılamaları çok farklı olması buna örnek olarak verilebilir.

Anlatmış olduğumuz enerji güvenliğinin tarihsel arka planına baktığımız zaman özellikle soğuk savaş sonrasında önemi artmış ve yeni nesil güvenlik tehditleri kategorisine girmiştir.

Bu şekilde önemi artan enerji güvenliğinin kavramsal açıdan tanımlama ihtiyacı bulunmaktadır. Bu kapsamda bu yazı enerji güvenliğini realist, liberal, inşacı ve gramscici yaklaşımlar çerçevesinde kuramsallaştıracaktır.

REALİST KURAM AÇISINDAN ENERJİ GÜVENLİĞİ

1.Dünya Savaşı’nın felaketi ardından artık savaşların önlendiği, barışın hâkim olduğu bir dünya getirmek amacıyla yapılan çalışmalarla birlikte Uluslararası İlişkiler disiplini doğmuştur. Bu kapsamda evrensel dengeleri önceleyen ve barış amacı güden uluslararası kuruluşlar kurulmuştur. Ancak o dönemde meydan gelen Büyük Buhran, Almanya ve İtalya’da diktatör rejimlerin başa gelmesi, kurulan kuruluşların amaçlarının aksine dünyayı yayılmacı bir politikaya götürüyordu. Tüm bu gelişmeler realizm kuramının bu disiplindeki başlangıcı olmuştur. Realizmin idealizm ve liberalizmin tam aksine yaklaşımlar içerdiği bilinmektedir. Realizmin başlıca dayandığı anlayış uluslararası sistemin anarşik bir yapıya sahip olduğu ve uluslararası politikayı şekillendiren tek aktör olarak tanımladığı devletin bu sistemde ayakta kalabilmek için diğerlerinden güçlü olması gerektiğini savunmaktadır. Anarşik olan bu sistem de modern devlet kuramcısı Machiavelli’nin de dediği gibi uluslararası politikada moral- ahlaki değerlerin herhangi bir etkisi yoktur. Her ne kadar askeri güce odaklı bir anlayışa sahip gibi görünse de ekonomi ve siyaset gibi alanlarda da üstünlüğü savunmaktadır.

Realizmin güç ve güvenlik odaklı yaklaşımı kapsamında enerji güvenliği asimetrik bağımlılık, çıkar ve sistemin yapısına odaklanmaktadır.[6]

Devletler, kendi ulusal çıkarlarını anarşik düzen içerisinde gerçekleştirebilmek adına güçlü olmak zorundadır. Enerji kaynakları üzerindeki hakimiyet bu güce ulaşmadaki en önemli adımdır. Ekonomik açıdan getirisi çok büyük olan enerji kaynakları hakimiyeti gelirleri askeri harcamalara aktarılabilir. Bu kapsamda hem enerji üretimi sebebi de yapılacak ihracatta ekonomik hem de gelişen ve güçlenen ordusu ile kaynakların hakimiyeti hususunda diğer ülkelerde yaşanabilecek çatışmalarda da askeri üstünlük alınacaktır.[7] Bundan dolayıdır ki ABD, Çin, Rusya, Avrupa Birliği, Japonya, Hindistan vb. gibi ülkeler arasında enerji kaynaklarına ulaşabilmek adına bölgesel ve küresel güç mücadeleleri yaşanmaktadır.[8]

Realist anlayış kapsamında karşılıklı bağımlılık karşılıklı kazançtan çok güçsüz olanın güçlü karşısında daha bağımlı hale gelmesi anlamına gelmektedir. Ulusal güvenliğin başat unsurları arasında kabul edilen enerji güvenliği sadece ekonomik değil siyasi boyutuyla da değerlendirilmelidir. Karşılıklı bağımlılık ikili ilişkilerde meydana gelebilecek herhangi bir sorun karşısında güçsüz olan ülkeye çok daha fazla zarar verecektir.[9] Bu kapsamda devletler dikkatli davranmalıdır. Özellikle enerji kaynaklarına erişimlerini ithalat üzerinden gerçekleştiren devletler enerji arz çeşitliliği hususunda alternatif enerji kaynaklarını değerlendirmeli ve bu değerlendirmede tek bir devlete bağımlı olmamalıdırlar. Bu şekilde başta belirttiğimiz gibi Realizm’in enerji güvenliği kapsamında odaklandığı asimetrik bağımlılık önlenmiş olacaktır. Bunu örnek olarak 1973’te yaşanan petrol krizi sonrasında petrol ihraç eden ülkeler birliği OPEC tarafından uygulanan ambargo sonrası Amerika ve Avrupa Birliği’nin girdiği zor durum ardından özellikle nükleer olmak üzere enerji çeşitliliklerini sağlayacak yeni kaynaklara geçmesi verilebilir. Bunun yanında Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan kriz sonrası dönemde Ukrayna üzerinden Rusya gazını alan ve bu gazla bağımlı olan Avrupa Birliği ülkelerinin aynı şekilde enerji arzı konusunda sıkıntı çekip bunu alternatif enerji kaynaklarına yönelerek üstesinden gelme çabaları da örnek verilebilir.

Uluslararası tek aktör olarak devleti kabul eden realist yaklaşım enerji güvenliğinin sağlanması hususunda özel veya uluslararası kuruluşların etki ve gücünü reddetmektedir.

Son olarak, doğal kaynak milliyetçiliği enerji güvenliğinde Realist yaklaşım çerçevesinde önem arz etmektedir. Doğal kaynak milliyetçiliği devletlerin kendi kaynaklarından daha fazla fayda elde etmek istemesi olarak tanımlanabilir.

LİBERAL KURAM AÇISINDAN ENERJİ GÜVENLİĞİ

Realizm bölümünde de değindiğimiz gibi liberalizm ve idealizm yaklaşımları bakımından tamamen realizmin zıttı konumunda bulunmaktadır. Liberalizm temel olarak bireyi ön planda tutmaktadır. Bu kapsamda devletin yetkileri sınırlandırılmaktadır çünkü güçlü devlet bireye müdahale edip onu geri plana atabilmektedir. Devletin bu yaklaşımda yegâne görevi, bireyleri ön planda tutarak onlara hizmet edip özgürlüklerini ve çıkarlarını korumaktır. Yine Realizmden aykırı olarak devletler arası ilişkilerde aktör olarak sadece devletleri kabul etmeyerek uluslararası kuruluşları ve devlet dışı aktörleri de kabul etmektedir. Liberal görüşte bu aktörler kendi çıkarların maksimize etmek için uğraşacaklarından dolayı aldıkları kararlar rasyoneldir.[10] Liberal yaklaşım da karşılıklı iş birliği öl plana çıkmaktadır. Karşılıklı iş birliğini bağımlı hale gelmektense kazan kazan ilişkisi çerçevesinde iki ülkenin birbirine her yönden geliştirilmesi olarak tanımlamaktadır.

Realizmde asıl önemli unsur askeri güçken liberal anlayışta askeri güç kullanımı masrafları artıracağı için başvurulması gereken en son güç olarak savunulmaktadır.

Liberal çerçeve içerisinde enerji güvenliğine yaklaşımda en önemli unsur karşılıklı çıkarlara dayalı devletler arası iş birliğidir. Günümüzde enerji özellikle farklı ülkeler üzerinden aktarıldığı için tek taraflı değil çok taraflı ittifaklarla devletlerin hizmetine sunulmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan gerilimin ardından 2014 yılında G7 ve Avrupa Birliği ile enerji güvenliği üzerine yapmış olduğu iş birliği buna örnek verilebilir.

Devlet dışında aktörlerin etkin varlığını kabul eden liberal görüş enerji güvenliği kapsamında da tek sorumlunun devlet olmadığını savunmaktadır. Bunun en iyi örnekleri Uluslararası Enerji Ajansı başta olmak üzere OPEC, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler olarak verilebilir.

Devletin birey üzerinde minimal müdahalesini benimseyen liberal yaklaşıma göre kaynakların fiyatlarının serbest piyasa dengesi içerisinde rekabete dayalı biçimde belirlenmesi enerji güvenliği kapsamında değerlendirilmektedir.[11]

Tüm bunları söyleyen liberal yaklaşım ikili ilişkiler neticesinde aktörlerin süreç İçerisinde yaşadıkları problemler nedeniyle anlaşmaların bozulabileceğini belirtmiştir.

İNŞACI KURAM AÇISINDAN ENERJİ GÜVENLİĞİ

Uluslararası ilişkilerde inşacı kuram daha çok kimlik ulusal çıkar gibi kavramlar üzerinden olayları okumaktadır. Bu kurama göre devletler arası ilişkilerde sosyal anlamlar etkilidir. Sosyal anlamlar; tarihi ilişkiler, fikirler, normlar inançlar vs. olabilmektedir. Bu kapsamda, inşacı yaklaşım enerji arz güvenliğine iki aktör arasındaki sosyal anlam içeren ilişkiler kapsamında yaklaşmaktadır. Buna en iyi örnek olarak her ne kadar hala yüksek oranlı bağımlı olsa bile Avrupa Birliği’nin enerji arzı konusunda Rusya yerine ucuz olmasına rağmen rasyonel olmayarak farklı tercihleri kullanması verilebilir.

Sosyal anlam çerçevesine yerel yapıların devlet üzerindeki etkileri de eklenebilir. Bunu örnek olarak 1973 petrol krizi sırasında gelişmiş olan ülkelerin etkilenme düzeyi aynı iken gösterilen tepkilerin farklılaşması verilebilir. Fransa, bu duruma güçlü merkezi yapısı dolayısıyla daha etkin bir dış politika anlayışı güdüp kısa sürede enerji firmalarına destekleyip alternatif enerji kaynağı olan nükleere geçerken; federatif yapısı nedeniyle çevreci gruplar, petrol şirketleri sanayiciler gibi devlet dışı aktörlerin çıkarcı tepkilerine maruz kalan Amerika Birleşik Devletleri ise daha kararsız bir politika izlemek durumunda kalmıştır.[12]

GRAMSCİ ELEŞTİREL KURAM AÇISINDAN ENERJİ GÜVENLİĞİ

Gramscici anlayış iç sosyal güçlü güçler kavramına vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda dış politika analizlerinde en önemli unsur sosyal güçler olmaktadır.[13]

Enerji güvenliği çerçevesinde ele alındığında ise küresel enerji piyasası ve üretim düzeyinin durumu sosyal güçlerin davranışlarının mutlak surette etkiler. Bu yüzden enerji ithali veya ihracı yapan ülkelerde bu eylemlerin durumuna bakarak doğrudan yorum yapmak bu yaklaşıma göre yanıltıcıdır.

Rusya ve Kazakistan hükümetleri arasında imzalanmış olan Hazar boru hattı konsorsiyumu örnek verilebilir. Rusya’nın TRANSNET şirketi ve Kazakistan’ın KMG şirketi yanı sıra CHERVRON, LUKOIL, ENI gibi özel enerji şirketlerin katılımı kapsamında iş birliği oluşturulmuştur.[14]

OSMAN MİCAN[1]

[1] Osman MİCAN

[2] Davletov, T. (2010) Rusya Federasyonu Enerji Güvenliği, (ed. Yılmaz, S.), III. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Çalışmaları Sempozyumu Bildirileri Enerji Güvenliği, Beykent Üniversitesi Yayınları 76, s.46.

[3] Ediger, V. (2010). Dünyada ve Türkiye’de Enerji Güvenliği, İstanbul Kültür Üniversitesi Konferansı: Enerji Güvenliği; Dünya ve Türkiye, İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi Ekamer Yayınları, s.46

[4] Kalkan, Duhan. «Soğuk Savaş Dönemi Sonrası Türk Dış Politikasında Enerji.» Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temmuz 2015. 24.

[5] International Energy Agency, (2014). Energy Security. http://www.iea.org/topics/energysecurity (Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2014)

[6] Kalkan, Duhan. «Soğuk Savaş Dönemi Sonrası Türk Dış Politikasında Enerji.» Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temmuz 2015.62.

[7] Samuel R. Schubert, Johannes Pollak. (2011). Realism Energy and International Conflict, Why The Struggle For Power is Still The Name Of Game, The 2011 Annual Meeting of the American Political Science Association, Seattle Washington September 1-4, s. 7.

[8] Dannreuther, R. (2010, September). International Relations Theories: Energy, Minerals and Conflict, Polinares working paper 8, s. 2-5.

[9] İnternet: Şöhret, M. Enerji Güvenliği’nin Ekonomi Politiği ve Uluslararası Çatışmalara Etkisi, http://www.bilgesam.org/incele/1922/-enerji-guvenligi%27nin-ekonomi-politigi-ve-uluslararasicatismalara-etkisi/#.VMEmyyyhTIU, adresinden 21 Ekim 2018’de alınmıştır.

[10] KOÇER, Gökhan. «Uluslararsı İlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler.» Düzenleyen: Haydar ÇAKMAK, 159. Ankara: Platin Basın Yayın Dağıtım, 2007.

[11] Tayyar, A., Çetin, B. (2013). Liberal İktisadi Düşüncede Devlet, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, s. 109-115.

[12] ŞÖHRET, Mesut. «Enerji Güvenliğinin Ekonomi Politiği ve Uluslararası Çatışmalara Etkisi.» Enerji Diplomasisi içinde, düzenleyen: Hasret ÇOMAK, Caner SANCAKTAR ve Zafer YILDIRIM, 10-14. İstanbul: BETA, 2015

[13] COX, Rober O. Production,Power and World Order :Social Forces in Making of History. New York: Columbia University Press, 1987.

[14] İnternet: Sorbello P., Pipelines and Hegemonies in the Caspian: A Neo-Gramscian Appraisal, https://www.ucl.ac.uk/ceelbas/workshops/energy-institutions/Paolo_Sorbello.pdf, adresinden 21 Ekim 2018’de alınmıştır

Osman MİCAN
Osman MİCAN

İbn Haldun Üniversitesi (MA) I Rusya ve Orta Asya Araştırmaları [email protected] İLİM ''MEDENİYET''TİR.

Yorum Yaz