ERCİYES ÜNİVERSİTESİ-İBRANİ DİLİ VE EDEBİYATI:TANITIM

EĞİTİM YABANCI DİL İBRANİCE

Öncelikle belirtmek isterim ki eğer dil öğrenmek istiyorum diyorsanız ‘’....dili ve edebiyatı’’ bölümlerinden uzak durmanız gerekir zira ülkemizde dil öğretememe problemi mevcut hangi dilde olursa olsun durum ne yazık ki böyle ancak umutsuzluğa kapılmayıp gerçekten kendi başına çabalayan veya bir hocadan tecrübe kazanan insanlar dil öğrenme eyleminin aslında içimizde var olan bir hücreyi uyandırmaya benzediğini söylüyorlar. Her ne kadar günümüzde dil öğrenmek yetenekmiş gibi lanse edilse de aslında durumun hiç de öyle olmadığını, şu an nasıl Türkçe konuşabiliyorsak aynı şekilde birçok dilde de konuşabileceğimizi bilmenizi isterim. Biraz kendimden bahsedecek olursam; yaklaşık 5 yıldır İbraniceye dair tecrübem var.

Aynı zamanda lisede Fransızca eğitimi almış olmamdan dolayı fonetik olarak hep en sevdiğim diller arasında olmuştur. Fransızcada iki farklı yerden online olarak 1-2 ay gibi kısa bir süre eğitim almamamın dışında geriye kalan tek şey kendi çabalarımla bolca dinleme egzersizleri ve gramer çalışmak oldu. Arapça serüvenim de sadece bir yıl kadar sürdü. Bir hocadan online eğitim aldım ancak bu bir yıl boyunca dolu dolu Arapça çalıştığım söylenemez. Fasih Arapça da konuşmayacaksak neden öğreniyoruz diye sorgulamamamın neticesinde de fasih Arapçadan giderek uzaklaştım. Arapça için daha özel alanlarda yani lehçelere çalışmanın daha zevkli ve geri dönüşünün çok daha hızlı olduğunu Arap arkadaşlarımla konuşmaya çalışırken fark etmemin üzerine yaklaşık bir aydır Suriye-Filistin lehçesi olarak bilinen Levanten lehçesinde konuşup yazmayı deniyorum. İspanyolcaya hiç hayal etmediğim bir anda tam da İstanbuldayken Rossiyle tanıştıktan sonra başlamaya karar verdim. Kendisi Türkçe öğrenebilmek için Meksikadan kalkıp İstanbul'da üniversite okumaya gelmiş. Onunla daha iyi iletişim kurabilmek istediğim için zaten öğrenmek istediğim bir dil olan ispanyolcaya da Üsküdar’da başlamış oldum. Birkaç ay boyunca konuşmaya çalışmak epey zordu ama yine de Fransızcadan bildiklerim İspanyolcama da katkı sağlıyordu. Ne yazık ki düzenli olarak bu dile maruz kalamayışımdan ve daha çok İbranice ve Arapçaya yoğunlaşmak istemem sebebiyle bu dile tamamen ara vermek zorunda kaldım. Sevdiğim herhangi bir konuyla ilgili hedef dilde bir Youtube videosu bulduğumda onu baştan sona birkaç defa dinleyip hangi kelimeleri yakaladığıma ve ne kadar anladığıma bakıyorum ardından alt yazılı olarak izleyip çevirilerini kontrol ederek cümle kalıplarının aklımda yer etmesini sağlıyorum. Aslında ciddi emek isteyen iş gramer öğrenmektir zira uzun bir zamanımızı alabilir o dildeki bütün detaylara hakim olma isteğimiz ancak konuşmaya geldiğimizde gramer kadar uzun soluklu bir süreye ihtiyacınız yok. Herkes üç ayda öğrenecek diye bir kaide de yok tabi zira herkesin öğrenme ve kavrama süreci denk olmayabilir bu da gayet doğal bir durumdur. Kendinizi bu konuda lütfen başkalarıyla kıyaslamayın.

Her insan biriciktir ve kendine özgü öğrenme stilleri bulunur.

Kimi defalarca yazar, kimi defalarca dinler kimi ise resmini çizmeye çalışır.

Burada mühim olan herkesi aynı kefeye koymamaktır.

Kısaca üniversitemin bulunduğu il olan Kayseriden bahsetmem gerekirse, gerçekten ülkemizdeki yaşanılabilir şehirlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hayat pahalılığına rağmen ulaşım diğer şehirlere göre hala çok uygun(İlk geldiğim yıl  yanılmıyorsam 1.5 tl idi)

Her yerde var olan kafeler burada da mevcut ama asıl mühim olanı kütüphanelerdir. Sadece cumhuriyet meydanı adı verilen bölgede bildiğim 4 tane kütüphane var. Gezmeyi sevmeme rağmen eminim hala keşfedemediğim kütüphane veya buna benzer çalışma ortamları vardır. Sıcak iklimde yetişip de Kayseri gibi ayazıyla meşhur yerlere gelenler başta afallayabiliyor haklı olarak o yüzden tavsiyem gelirken kışlık olarak neyiniz varsa getirin hiç egeye benzemiyormuş buralar tecrübe ederek öğrenmiş olduk. Ayrıca spor yapmayı sevenler için belediyenin veya muhtelif kurumların kursları da mevcut. Şehrin her türlü imkanından faydalanmaya bakın zira üniversite bittikten sonra bir daha ne zaman böyle fırsatlar ele geçer bilinmez o yüzden vaktinizi dolu dolu geçirmeye çalışın sadece ders çalışıp da şehrin hiçbir yerini görmeden eve dönmeyin sakın. Gerçekten dağlarıyla ovalarıyla muhteşem bir ülkeye sahibiz. Gezebileceğiniz tarihi mekanları. müzeleri es geçmeyin. Fiyatlar her yerde olduğu gibi burada da öğrenci için indirimli oluyor girdiğiniz birçok yerde. İstanbul’a kıyasla her yönüyle rahatça yaşayabileceğiniz bir şehirdir Kayseri.

Galiba dil öğrenme hakkındaki düşüncelerim bu kadar yeterli daha fazla merak ettirmeden üniversitem ve bölümüm hakkında bilgi verecek olursam diyeceğim ilk şey Erciyes Üniversitesinin birçok devlet üniversitesine göre gerek kampüsüyle gerek kadrosuyla ileride olduğu gerçeğidir.(Bu arada bölümümüzün adı İbrani Dili ve Kültürü olarak değiştirilmiştir. Tercih edecek arkadaşlar bunu da göz önünde bulundursun.)Ancak dil öğretme noktasında gramere ciddi ağırlık veriyorlar bu da 4 yılın sonunda öğrencinin kendi kendine acaba aptal mıyım kaç yıl oldu da konuşamıyorum sorusunu sormasına sebep olabiliyor. Gramerle bilinçli bir konuşma içinde bulunmamız ve akıcı konuşmamız bekleniyor ancak konuşma dediğimiz olgu anlık ve bilinç dışı gelişen bir durumdur. Ne kadar çok konuşmada kullanılan cümle veya ifade öğrenirsek o kadar akıcı konuşabiliyoruz aslında. En azından benim deneyimim ve gözlemim bu yönde. Ama özellikle belirtmem gerekir ki 4 yıl önceki kalitesiyle şu anki kalitesi arasında gerçekten çok fark var.

Hocalarımızın öğrencileri için buldukları her fırsatta yeni fikirlerle gelip öğrencilerini geliştirmek adına her türlü çabayı sarf ettiklerine bizzat şahit oldum. Bölüm 2010 yılında açılmış ve 12 yıldır ciddi sayıda mezun veremese de kaliteli mezunların verildiği yönünde kanaatim var. Başta alfabeyi bilmeden başlayanlar için dünyanın en zor dilini öğreniyorlarmış gibi gelse de birkaç ay içinde bu algı yıkılıyor çünkü bol bol okuma dinleme yazma konuşma gibi durumlara maruz kaldıkça o dilin fonetiğini benimsemeye başlıyorsunuz. Nasıl ki istemeden de olsa sürekli aynı şarkıları duydukça hafızamıza kaydediyorsak aynen öyle de artık o dil bizim için Türkçe gibi olmaya başlıyor. Daha ilk yıldan nerede çalışmak istediğinizi netleştirmenizi ve çalışmalarınızı o alana özel yapmanızı tavsiye ederim zira derslerde gösterilecek olan yoğun gramerin iş hayatında bir etkisi olmayacak(akademisyenlik hariç)

Muhtemelen tercüman veya konuşmanızı gerektirecek bir işe girdiğinizde kimse sizin gramer hatalarınıza takılmayacak ama akıcı konuşup konuşamadığınıza bakacaklardır bu yüzden çalışmak istediğiniz alanı ilk yıldan netleştirip 4 yıl boyunca alana dair çalışmalarınızı yaptığınızda geri dönüşünü mutlaka almış olacaksınız. Maalesef ben bölümü seçerken bu kadar tecrübeli değildim ve ne yazık ki etrafımdaki insanlar da beni vazgeçirmeye çalışıyordu sadece. Her neyse konumuza dönecek olursak bölümün iş olanakları sandığınızdan çok daha geniş. Bölüme 50 kişi birden başlıyorsunuz ama daha dönemin yarısına gelmeden yarısı çeşitli sebeplerle bırakıyor. İkinci sınıfa geldiğinizde ise etrafınızda sadece hedefine odaklanmış ve bu yönde çalışan insanları görüyorsunuz. Sınıf atladıkça bölümün kalitesinin git gide arttığını iyice hissetmeye başlıyorsunuz bu da motivasyonunuza katkı sağlıyor dolaylı yoldan da olsa. Ne yazık ki birçok insan İbranicenin çok zor olduğunu ve asla yapamayacağına inandığı için bu bölümü daha baştan bırakıyor. Yani bu da demek oluyor ki bölümde rakibiniz yok denecek kadar az dolayısıyla hocalar tarafından fark edilmeniz için çok büyük bir çaba sarf etmenize gerek kalmıyor zira seçenekleri sınırlı.

Çalışma olanaklarından biraz bahsedecek olursak; Resmi olarak Dışişleri Bakanlığı, büyükelçilikler, tercümanlık büroları gibi yerlerde, gayri resmi olarak ise seçenekleriniz çok daha fazla ve en önemlisi özgür olmanız mesela istediğiniz şekilde özel ders verebilirsiniz veya çeviriler yaparak ciddi ücretler kazanmanız mümkün. Öğrenmekte olduğumuz bu dil İngilizce gibi değil yani İbranice kim biliyor dediklerinde İngilizce gibi her yerden karşınıza çıkan biri olmaz o yüzden alanınızda en iyisi olmaya odaklanırsanız tahmin ettiğinizden çok daha iyi yerlere gelebilirsiniz.

Kendi dönemimde aldığım derslere göre detaylandıracak olursam;1.sınıfta fonetik, okuma anlama, gramer, sözlü anlatım, İbrani dili kaynakları gibi dersler aldım ancak şu an Yahudi tarihi dersi eklenmiş bu alandaki eksiklik de böylece giderilmiş oldu. Bu temel dersleri başarılı bir şekilde tamamlayabilirseniz temelinizi sağlam atmış oluyorsunuz. İbranice öğrenme serüvenimizi bir binaya benzetecek olursak birinci sınıf en temeli oluyor ve bu temel ne kadar sağlamsa o kadar kendinizden emin olabilirsiniz. Bana göre en önemlisi fonetik dersidir. İsminden de anlayacağınız üzere harflerin nasıl söylendiğini öğreniyorsunuz aslında o dilin melodisine aşina olmaya başlıyorsunuz. Aynı şekilde sözlü anlatım dersinde de yavaş yavaş da olsa basit ifadelerle kendinizi ifade etmeniz bekleniyor. Fonetikten sonra konuşabilmeniz için temel derslerden biri ve 4. sınıfa kadar istinasız her yıl almanız gereken ders olacak o yüzden sevmeniz iyi olur. Açıkçası bana göre gramer önemli değil ama seviyorum derseniz önemseyin tabi ama konuşmak için gramere ihtiyaç olmadığını hatırlatmak isterim.

2.sınıfa geldiğinizde Fonetik dersinin adı değişiyor dinleme oluyor artık. Sözlü anlatım. çeviri, morfoloji, Sami dilleri, kelime bilgisi, İbrani kültürü derslerini görmeye başlıyorsunuz ama yanılmıyorsam Sami dilleri dersinin adı değişti artık ve bizim zamanımızda Aramice, Akadça, Süryanice, Arapça dilleri arasından birini seçmemiz isteniyordu, o derste sadece seçtiğimiz dilde ilerlemeye çalışıyorduk. Artık basit çevirileri yapacak düzeye gelmiş olduğunuz için çeviri dersinde nasıl çeviri yapılması gerektiğini öğreniyorsunuz. Çeviri yaparken kelime kelime çevireceğim diye kendimi kasarken buna aslında hiç gerek olmadığını, mânâya sadık kalındığı sürece kelimeleri ekleyip çıkarabileceğinizi öğrenmiş oluyorsunuz. Kredisi en yüksek derslerden biri de kelime bilgisi dersiydi. Bu derste tahmin edeceğiniz üzere kelime bilgimizi artıracak fonksiyonel kelimeler veriliyordu. Ama ben kelimeleri tek tek ezberlemeye karşıyım çünkü bu hafızamıza işkence yapmak gibi. Ayrıca öğrenmediğimiz için çabucak unutuyoruz bu yüzden kelime öğrenmenin en iyi yolu cümlelerle veya kalıp ifadelerle kalıcı hafızaya almaya çalışmaktan geçer. Bunun için tevratta geçen bir pasajı seçebilirsiniz o cümleyi aklınızda tuttuğunuz sürece farkında olmadan birçok şeyi doğru yaptığınızı göreceksiniz. İlla da tevrattan olmak zorunda değil bu bir kitapta geçen cümle olabilir tekerleme olabilir şarkı olabilir ki bana göre şarkılar bilinç altına yatırımdır. Hemen geri dönüş beklemeyin ama birkaç yıl sonra etkisini hissetmeye başlayacaksınız(Net bir zaman vermek mümkün değil zira herkesin öğrenme stili, ortamı vs. gibi etkenler birbirinden farklı olduğu için maruz kalma durumuna göre değişiklik gösterebilir.)

Yine gramer dersi morfoloji olarak karşımıza çıkıyor. Burada yoğun bir gramerden ziyade filler üzerine yoğunlaşılıyor. İbranicedeki 7 çatıyı da görmüş oluyorsunuz. Etken ve edilgen geçişlerindeki farklara dikkat çekilip üzerinde duruluyor. Fiil çekimlerine takıntılı olanların bu derse de kafayı takmasını öneririm. Fiillere dair temeli bu derste atıyorsunuz ki 4. sınıftaki fiil incelemesi dersinde zorlanmadan geçebilesiniz. İbrani kültürü dersinde ise Yahudilere ait bayramları ve bu bayramlarda neler yaptıklarını inceliyoruz. Dersi veren hocanın inisiyatifine bağlı olarak tarihçesinden de uzunca bahsedilebiliyor tabi.

3.sınıfa geldiğinizde kendinizi hem sözlü hem de yazılı olarak çok daha iyi ifade etmeniz bekleniyor zira artık bir veya ikinci sınıf değilsiniz. Yazılı anlatım, sözlü anlatım, tevrat, çeviri, söz dizimi, Sami dilleri ve 20.yy İbrani edebiyatı derslerini almaya başlıyorsunuz. Tabi artık gimel dalet(orta seviye) arası bir seviyede olduğunuz düşünülerek o yönde materyaller paylaşılıyor. Sözlü anlatım dersi daha önce de bahsettiğim gibi yakanızı bırakmıyor ta ki sizi konuşturana dek. Bu derste asla çekinmek gibi bir hataya düşmeyin. Aklınıza ne gelirse söyleyin doğru veya yanlış olması hiç önemli değil. Hocalarımız zaten bu sırada hemen müdahale ediyorlar. Zaten öğrenmek için gidiyorsunuz bunu unutmayın. Yazılı anlatım dersinde ise daha edebi yani süslü ifadeler öğreniyorsunuz ki bunları eski sade cümlelerinizi süsleyerek daha kaliteli cümleler haline getirmek için kullanacaksınız. ’’Bundan dolayı, bu sebeple, zira, fakat…’’ gibi ifadelerin birkaç farklı şeklini öğrenip daha ağır cümleler kurmayı denediğiniz bir ders oluyor. Tevrat dersinde ise tevrat hafızı olmanız beklenmiyor sakın korkmayın. Tevratta geçen konulara Türkçe olarak değiniliyor. Mesela Yahudiliğin kadına bakış açısı ve tevrattaki yeri hakkında makaleleri tarıyoruz. Muhtelif kitaplardan da faydalanarak gayet eğlenceli geçen bir ders oluyor ancak dersi alan hocanın insiyatifine göre yine bu ders de sadece İbranice olarak işlenebilir. O zaman da tevratın tarihçesine dair metin tahlilleri ve soru cevap şeklinde ilerlenebiliyor.

Üçüncü sınıf çeviri dersi ikinci sınıfa göre biraz daha zor oluyor. Çevirmeye çalıştığınız metinlerden neredeyse bildiğiniz hiç kelime olmayabiliyor. Bu durumda karalar bağlamak yerine motivasyonunuza sahip çıkıp öğrenme sürecinde olduğunuzu ve bilmemenizin çok doğal olduğunu sıklıkla kendinize hatırlatmanız gerekecektir. Söz dizimi için ise ileri seviye gramer dersleri diyebiliriz zira dördüncü sınıfa geldiğinizde artık gramere dair bir ders olmuyor. Grameri halletmiş olduğunuz düşünülerek her ders ona göre işleniyor. Yazılı anlatımda kullanılan süslü ifadelerin yani bağlaçların detaylı olarak cümle tahlilleriyle beraber işlendiği bir derstir aynı zamanda söz dizimi.20.yy İbrani edebiyatı dersi ise genelde Türkçe işleniyor. Bizdeki edebiyat dersleri gibi düşünebilirsiniz. İbrani edebiyatından bahsedebilmek için öncesinde İbranicenin gelişimine değiniliyor ve ardından İbrani edebiyatı nasıl ortaya çıktı? bu edebiyatın dönemleri nelerdir? bu dönemlerde öne çıkan yazarlar ve eserlerini genel bir çerçevede görmüş oluyorsunuz.

4.sınıfa geldiğinizde eğer alttan dersiniz yoksa derin bir oh çekebilirsiniz zira sadece beş tane dersiniz olacak(bitirme tezi hariç)

Bunlar:Yazılı anlatım, çeviri, israil edebiyatı, fiil incelemesi, sözlü anlatım dersleridir.

Artık son yıla geldiğinizde daha siyasi, felsefi ve edebi metinlere maruz kalırsınız.

Seviyenizin hey ve vav arası olması beklenir.(ileri seviye)

Dersteki materyaller de yine bu seviyelerde olur ancak sınıfın genel durumunu değerlendiren hocanın kanaati eğer daha düşük bir seviye olduğundan yanaysa ona uygun olarak ilerlenir.

Çok az kişi olduğu için dersler adeta özel ders havasında işleniyor bu yüzden özgüvenli olmaya gayret edin zira son senede artık ne kapabilirsek kar mantığıyla ilerliyorsunuz.(Seneniz uzamazsa tabi),

Artık son yıldaki yazılı anlatım dersi demek genel manada daha soyut kavramlar üzerinden gitmek demek diyebiliriz. ’’Bir taraftan…. diğer taraftan, ister… ister de…,-dığı takdirde’’ vb. birçok spesifik ifade ya da bağlaçların en edebi hallerini öğreniyorsunuz. İlk yıllarda öğrendiğiniz bağlaçların konuşma dilindeki hallerinden ziyade karşınızdakine dili ne kadar iyi bildiğiniz izlenimini veren bu tarz ifadelere odaklanıyorsunuz. Bunu şöyle düşünebilirsiniz; mesela Türkçeyi birkaç yıldır öğrenen bir yabancının zira, nitekim gibi bağlaçlar kullanarak cümleler kurduğunu duyduğumuzda onun dilimizi çok iyi bir şekilde öğrendiğini zannedebiliriz. Aynen bu durum gibi biz de karşımızda ana dili İbranice olan birine ‘’לדעתי’’ demek yerine ‘סבורני’’ dediğimizde o kişideki izlenimiz İbraniceyi çok iyi bildiğimiz şeklinde olacaktır. Sözlü anlatım dersinde ise istediğiniz bir konu hakkında kendinizi ifade etmeniz için belirli bir süre tanınıyor. Bu sürede konuşmaya çalışıyorsunuz ve hocanız hatanız olduğunuzda düzeltiyor veya yardımcı oluyor. Bu derste ne kadar az çekinirseniz o kadar çok ilerleyebileceğinizi net olarak söyleyebilirim. Ayrıca İbranice dediklerinde parmakla gösterilecek Müslüman olmaya bakın bence en mühimi bu zira ben birinci sınıfa bu düşünceyle başlamaya karar vermiştim.

Çeviri dersinde ise yine sınıfın genel durumuna bakılarak kitaplar seçiliyor. Eğer genel durum iyiyse vav seviye kitaplardaki metinler üzerinden çeviriler yapılıyor. Bu yılki çeviri dersleri ikinci sınıftaki kadar basit ve önemsiz olmuyor. Artık daha soyut kavramlar ve ciddi işler üzerinde çalışmaya başlıyorsunuz. Mezun olduğunuzda tercüman unvanınız olmasa da nihayetinde ikinci sınıftan itibaren çeviri dersi aldığınız göz önünde bulundurulduğunda en az bir tercüman kadar iyi çeviriler yapabilmeniz adına çeviri teknikleri ve püf noktaları üzerinde duruluyor. Kelime çevirisi yerine bağlam dikkate alınıyor. Türkçede olmayan  bazı şeyleri ifade etmekte zorlansanız da illa ki bir şekilde ifade edilmesi gerekiyor bu yüzden tek başına çeviri yapmaya çalışmaktansa bir hocayla veya birkaç kişiyle beyin fırtınası yapmak çok daha faideli oluyor. Çevirirken bildiğiniz ama tam olarak ifade edemediğiniz şeyler bir başkasının aklına gelebiliyor bu yüzden .çeviri dersi için grup çalışmalarını tavsiye edebilirim.

İsrail edebiyatı dersini şu anda İbranice işliyoruz. İsrail edebiyatı nedir şeklinde giriş yaptıktan sonra belirli dönemlere damgasını vurmuş meşhur isimlerden, eserlerinden, hayatlarından bahsediliyor. Tabi bunları İbraniceden Türkçeye çevirerek ilerliyoruz yine dersi alan hocanın insiyatifine bağlı olarak tamamen Türkçe işlenecek bir ders de olabilir.

Fiil incelemesi dersleri daha önce de bahsettiğim gibi ikinci sınıftaki morfoloji dersinin ileri seviye hali diyebiliriz. Etken ve edilgen içe içe geçmiş Türkçe açısından bile zor olan İbranice cümlelerindeki Fiillerin çatılara göre nasıl değiştiğini görmüş oluyoruz. Detaylı bir anlatım olmuyor zira ikinci sınıfta morfoloji dersinde çatılar mevzusunu halletmiş olduğunuz varsayılarak bunun üzerinden devam ediliyor. Gramer bilmeyen bir İsraiilinin bile zorlanacağı hatta çoğu zaman yanlış yaptıkları cümleleri doğru yaptıkça heyecanınız ister istemez artıyor. ’’Demek ki birilerinin anlattığı gibi hiç de zor değilmiş. Çalışınca oluyormuş diyor insan kendi kendine.’’

Zor diyenlere inat neler yapılabileceğini göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Sürekli olarak maruz kaldığımız olumsuz telkinlerden sıyrılıp üzerimizdeki ölü toprağını atarak asırlık uykudan uyanmışçasına hedeflerimize sımsıkı sarılacağız. ’’Türkiye’de yaşayan insanlar dil bilmiyor, konuşamıyor.’’ algısını hep beraber yıkacağız inşaallah.

Umarım bu yazım İbranice konusunda kararsızlık yaşayan veya bir türlü kendine güvenmeyen bilhassa özgüven eksikliği yaşayan, potansiyelinin farkında olmayan insanlara ışık tutar.

Özgecan Mutlu

Yorum Yaz