FİLİSTİN İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

GENEL EĞİTİM İSLAM

Bu konuda acizane düşüncelerimi kaleme almak istiyorum. Filistin meselesi yakın bir tarihten beri Türkiye olarak gündemimizde.[1] Cumhuriyetin diğer dönemlerinde Filistin meselesi devlet nezdinde en azından dile getirilmemiş bir mevzu ve dolayısıyla yakın bir zamandan beri gündemimizde diyebiliriz. Ben genelde dil ve tarih üzerinden çalışmalarımı yürütüyorum. Gençlere de bunu tavsiye ettim ve ediyorum da.

Mevlana’ya ait olduğu söylenen bir söz var. Mevlana “Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim. Bugün ise bilgeyim kendimi değiştirdim” demiştir. Aslında kendimizi değiştirdiğimizde de dünya otomatik olarak değişecek, ışık olmaya ve etki etmeye başlayacabileceğiz. Bu yüzden insanın asli vazifesi bence kendisini tanımak ve dünyaya geliş amacını bulmasıdır diye düşünüyorum. Kendisini tanıyarak ve hatalı yönlerini düzelterek insanoğlu dışarıya ışık olabilir. İnsanın iki kere doğduğu söylenmekte ve ikinci doğumunun da dünyaya geliş amacını bulmakla olduğu söylenmektedir. Rabbimiz hepimize roller biçiyor ve hepimiz dünya denilen yerde bir meşgale (iyi veya kötü) buluyoruz ve yaşamaya çalışıyoruz. Rabbimizin üzerimize yüklediği sorumluluk ve vazifelerimiz var. Mesela namaz kılmak gibi, yalan söylememek gibi. Eğer binanın temelinde arıza yaparsak, üst bölgeler ve yani eylemlerimiz isabetli olmayabilir. Temeli sağlam olan ve kendisini depremlere karşı koruyan insanlar işlerinde daha başarılı olacaktır muhakkak.

Selahaddin Eyyübi’nin Cuma namazına gelenlerin Sabah namazına gelmedikçe Cihadı emretmeyeceğim dediği rivayet edilmektedir. [2] Asli vazifelerimizi yapamadıkça Kudüs’e de sahip çıkabilmemiz zorlaşıyor elbette. İsrail’i de korkutmak istiyorsak, sabah namazlarını kılmalıyız. Uykusunun bu denli derin ve güzel bir vaktinde Allah rızası ve ondan korkusu için namaza kalkan ve kılan bir Müslümanın aşamayacağı herhalde engeller olmayacaktır.

Gösteriler çok önemli ama bu gösterilerin işlevselliği açısından ne kadar etkili olduğunu bilemiyorum. Tarihe not düşülüyor, tarihi kayıtlara geçiyor ve en azından Müslümanlar sessiz kalmamış diye ileride tarihçiler yazacaklardır. Bir tarihçi olduğumdan aklıma bu geliyor. Ama hayatımızın her anına Kudüs’ü yerleştirmezsek bu alanda öncü rolü oynayamayabiliriz. Yahudiler sürekli Kudüs’ü dualarına kattılar. Ondan uzaklaştırılınca ona dönme isteği de sürekli onlarda artarak devam etti. Milliyetçilik çağında da bunu çok iyi kullanarak bölgeyi ele geçirdiler. Devlet kurulmadan 40 yıl önce şehirler, üniversiteler ve tarım arazileri kurmaya başladılar. Bölgeyi bilfiil işgal ediyorlardı. Bu durum İngilizler döneminde ve onların da desteğiyle devam etti. 2 bin yıl dua ettiler sonunda kavuştular. Bizler de sürekli dualarımıza katmalı, bu alanda kaliteli ve ölümsüz eserler kaleme almalıyız. Sürekli gündemde tutmalıyız ve bir Hocamızın da dediği gibi krizler döneminde değil her zaman hatırlamalıyız. Zor bir duruma düşünce sadece Allah’ı hatırlayan bir insan ile sürekli Allah’ı hatırlayan bir insan arasında fark var. Sadece dara düşünce hatırlamayın ki Allah’ın yardımı daima sizinle olsun inşaAllah.

Ben İsrail’in çok yakından tanınması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden onu tanıtıcı araştırmalara ve yazılara değer veriyorum. Bir ülkeyi tanımanın en önemli yollarından birisi de dilini öğrenmektir. Dilini öğrenirseniz bu dili kullanmakta isteyeceksiniz. Dilini öğrenip İsrail’e sempati duyamazsınız. Türkiye’de buna müsait bir ortam yok. Zaten bir büyüğümün de dediği gibi isteseniz de Yahudi olamıyorsunuz. Bu yüzden dilinin öğrenilip, oralara gidilip bir ömür kendisi ve yetiştirdiği talebelerle kıyamete kadar sürecek bir ilim zinciri kurmalıyız. Bu daha sonra “Filistin Araştırmaları” gibi kurumlara dönüşüp, uluslararası arenalara taşınmalı. Bilgi olarak çok güçlü olmalıyız, çünkü bilen yönetiyor.

Bir Müslüman olarak çok şey yapabiliriz. Önemli olan samimiyet, iyi niyet ve bereket. Peygamberimiz’i düşünün. Annesi ve babası olmayan bir yetim ve öksüz iken âlemlere Sultan oldu. Köle olarak satılan Hz. Yusuf, Mısır’a Sultan oldu. Yani biliyorum durumumuz zor ama onların durumu daha zordu. İmkansızlıklar içerisinden mucizeler yaratabilecek bir Rabbimiz var. Sebepler dairesinde her şey olabilir. Allah’ın planları tıkır tıkır işliyor. “Allah plan kuranların en hayırlısıdır.”

Özetleyecek olursak, kendimizi değiştireceğiz. Vacibelerimizi düzgün yapmaya çalışacağız. Hamlıktan pişmeye doğru ilerleyeceğiz. Zahmetsiz rahmet olmadığı gibi yanmadan da ışık saçmak pek mümkün değil. Kimseyi hor ve öteki görmeyeceğiz, çünkü herkesin bu dünyada ölene kadar başkasının dolduramayacağı belki bir yeri var. Boykot edeceğiz ama sürekli. Yerli hamleleri destekleyeceğiz ama yerliler de kaliteli iş yapacaklar. Dualarımıza Kudüs’ü de katacağız, oraya namaz kılmak için gideceğiz veya kandil yağı göndereceğiz. İçlerimizden bazıları onların dilini ve hayatlarını öğrenmek için gidecek. Bazılarımız ömür boyu bu konularda konuşacak, yazacak ve çizecek. İnsan gücüne önem vereceğiz ve kaliteli birer Mümin olmak için bu uğurda yarışacağız Allah’ın izniyle. En az 3 dil bileceğiz ve bu üç dili bir silah gibi kullanabileceğiz. Rabbim yardımcımız olsun inşaAllah. Rabbim bizleri korusun.


 

[1] Bir Hocamızın söylediği gibi.

[2] Online erişim: https://www.yeniasya.com.tr/ali-fersadoglu/kudus-un-fetih-ruhuna-uymadikca_448436

Ozan Dur
Ozan Dur

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden mezun Filistin ve İran Araştırmaları- yazar [email protected] Poliglot (8), dillere dair Çalışma Alanım Ortadoğu ve Diller

Yorum Yaz