Roma ve Bizans kaynakları burada çok karadut yetiştiği için buraya karadut manasına gelen Sycaminum adını vermişlerdir. Tespit edilen Hayfa’ya yapılan ilk yerleşim yeri m.ö 14. Yüzyılda Kenaniler tarafından gerçekleşmiştir. Şehrin ismine uzun süre kaynaklarda yazılan eserlerde rastlanmazken 1046’da Nasır-ı Hüsrev yazdığı eserde Hayfa’dan söz eder. Şehrin kaderi tarihte Akka’nın kaderine bağlıydı. Akka düşerse Hayfa’yı da ele geçiriyorlardı. 1100’de haçlılar şehri ele geçirdiler. Selahaddin Eyyübi daha sonrasında burasını fethetti. Sonra tekrar haçlıların eline geçti. Sultan Baybars ise tekrar buraları topraklarına kattı. 1291’de tekrar haçlıların eline düşen şehri Sultan el-melikü’l-eşref aldı. Bu memlük hâkimiyeti döneminde şehir terk edildi ve bir harabe görünümü aldı. Osmanlılar 1516’da buraya geldiler ve şehri harabe halde buldular. Osmanlılar Hayfa’yı “Küçük Malta” diye nitelendirdiler. Şehir 17 ve 18. Yüzyıllarda iyice gelişti ve uğrak bir mekan haline geldi.
Bir dönem Hayfa Osmanlılara isyan eden Zahir tarafından ele geçirildi ve bir süre o yönetti. Bu dönemde burada yaşayan Hristiyanlar Karmel Dağında Deyr-i Kermil’i kurdular. Karmel Dağı literatürümüzde hem Kermil Dağı diye hem de Karmel Dağı diye isimlendirilmektedir.
Hayfa 1799 yılında Fransızlar tarafından ele geçirildi ve daha sonra 1831’de Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa Hayfa’yı ele geçirse de geri vermek zorunda kaldı. Bu tarihlerde Hayfa’nın öne çıkmasını sağlayan bir durum oldu. Akka limanı kullanılamaz hale geldi. Akka kullanılamaz olunca Hayfa’nın önemi artmaya başladı. Bu tarihten itibaren birçok Yahudi Hayfa’ya göç etmeye başladı. Göç edenler tarımla uğraşmaya başladılar. Bölgeye yerleşen diğer bir grup Bahailerdir. Bahai Garden’in Hayfa’da bulunması tesadüfi bir olay hiç değildir. 19. Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı kaynaklarına göre Hayfa’nın nüfusu 6 bin kişidir. Bunların çoğu da Müslümandır.
1918 yılında İngilizler Hayfa’yı işgal ettiler. 1922 yılında yapılan sayımda Müslümanların nüfusu ile Hristiyanların nüfusu neredeyse aynıdır. Yaklaşık 25 bin nüfusu vardır mezkur tarihte. Yaklaşık olarak 10 bini Müslümandır şehrin. 1945 yılında ise şehrin nüfusu artan göçler sonucunda 135 bine ulaşmıştı bile ve Müslümanlar bu sefer azınlık durumuna düşmüşlerdi. 3’te 1’lik bir nüfusları kalmıştı Hristiyanlar ve Yahudiler karşısında. 1992 yılında 250 bine ulaşan şehrin nüfusunun yaklaşık 25 bin kadarı Müslüman’dı. DİA’dan aldığımız bu güzel bilgilerden Hayfa’nın genel tarihine göz atmış olduk. Anlaşılan o ki ülke sürekli el değiştiren bir konumda ve 19. Yüzyıldan itibaren de sürekli Müslüman nüfusunun azaldığı ve buna nispetle ecnebi nüfusunun arttığı bir konuma yükselmiştir.
Hayfa’da Gezilmesi Gereken Turistik Mekanlar
İlk Önce Bahai Garden’den bahsetmek istiyorum. Karmel dağının eteklerine yapılan bu muazzam derecede büyük yapı oldukça işlektir. Hayfa’da çok Bahai bulunmasa da Bahai Garden’ın burada bulunmasının tarihten gelen sebepleri vardır. Dünya üzerine dağılmış halde bulunan Bahailerin 1986 yılında yapılan istatistiğe göre 4 milyon civarında olduğu söylenir. İran’da neşet eden Bahailer zamanla tehlikeli bulunduğundan İran’dan sürgün edildiler. 1844 yılında Mirza Ali Muhammed ilk olarak kendisini “Bab” yani kapı olarak ilan etti. Bab demesindeki mana ise kendisinin Mehdi’ye açılan kapı olduğunu söylüyordu. Daha sonra ise kendisinin Bab değil bizzat Mehdi olduğunu söylemeye başladı. İran’ın büyük şehirlerinde Bahailiği anlatmaya başladı. Bu hareket giderek tehlikeli bir hal aldığından 1850 yılında İran Şah’ı Nasireddin Şah tarafından kurşuna dizilmesi emredildi. Mirza Ali Muhammed El-beyan isminde bir de kutsal kitap yazmıştır. Böylece haşa Kur’an’ın neshedildiğini ve el-Beyan ile birlikte yeni hükümlerin geldiğinden bahsediyordu.
2017 Hayfa Bahai Garden gezimiz sırasında çektiğim fotoğraf.
Ozan Dur/2017-Hayfa
Resimde de görüldüğü üzere çok merkezi bir konumda ve görünüşü de oldukça güzel. 1817 yılında İran’da doğan Bahaullah 35 yaşına gelince haşa Allah tarafından peygamber olarak seçildiğine inanıyor. 1868 yılında Akka’ya sürgün olarak gönderildi. 1892 yılında ise yine bu coğrafyada öldü.
Bahai bahçesinin merkezinde Bab’ın mezarı bulunur. Merkezden yukarıya doğru 9 teras ve aşağıya doğru da 9 teras bulunur. Doğu tarafında Bahai idari mekanlar ve onun aşağısında bazı mezarlar bulunur. Bab’ın mezarı Bab’ın oğlu Abdülbaha tarafından yaptırıldı. 1949 yılında Abdülbaha’nın büyük torunu Şevki Efendi Bab’ın makamını altın kaplama ile kapattı. Yapının tamamlanması 11 yıl sürmüş ve 2001’in Mayıs ayında tamamlanmıştır. Bu yapının Bahailerin kendi bağışlarıyla yapıldığı söylenmektedir.
Bahailerin en önemli ve en mühim idari binaları ise yine bu bahçelerde yer almaktadır. Orada bulunan Yüce Adalet Evi yunan mimarisine göre 19. Yüzyılın sonlarında inşa edilmiştir. Yüce Adalet Evi Bahailerin en üst idari yeridir. Ayrıca burası kutsal Bahai yazılarının incelendiği çevrildiği bir yerdir ve uluslarası bir de Bahai kütüphanesi bulunur. Ayrıca Bab’a ait bazı eşyaların ve yazıların da bulunduğu yerdir. Adalet evinin aşağısında bulunan mezarlıkta Bahaullah’ın eşi, oğlu, gelini gibi kimseler bulunur. Her yıl binlerce Bahai bu mekanlara gelirler ve hac ibadetlerini yerine getirirken ayrıca bu mekanda dua da ederler.
Bahai bahçelerinden bu kadar bahsettikten sonra görülmesi gereken diğer mekanlara geçelim.
Filistin’in 3. Büyük şehri Hayfa’da bizim karşımıza çıkan mekanlardan birisi de Karmel dağının kendisidir. Karmel Dağı’nın kutsal bir tarafı da vardır. Karmel dağı milattan önceki yüzyıllardan itibaren kutsal kabul edilmiş bir dağdır. Kenanlıların yüksek olan yerleri kutsal kabul etmek gibi bir adetleri olduğu söylenir. Dolayısıyla tarihin en eski dönemlerinden itibaren Karmel Dağı kutsal kabul edilmektedir. Ayrıca Hristiyanlar, Yahudiler Hz. İlyas’ın bu dağda bir mağarada zamanını geçirdiklerinden bahsederler. Bundan dolayı Karmel dağında bulunan bir manastırın içinde Hz. İlyas’ın heykelini yapıp koymuşlardır. Hatta bazıları bu manastırın bulunduğu yerde Hz. İlyas’ın bulunduğuna inanırlar.
Karmel dağı üzerinde ayrıca Şimon Peres’in de iftar yemeğine katıldığı iki minareli Mahmud Camii bulunur. Bununda fotoğrafını sizinle paylaşalım.
Bu cami Hayfa’da bulunan Ahmediyye cemaatine aittir. Gitmeden haklarında ayrıntılı bir çalışma yapabilirsiniz. (https://en.wikipedia.org/wiki/Ahmadiyya) buradan Ahmediyye cemaatiyle ilgili ön bilgi elde edebilirsiniz.
Karmel dağından da bahsettikten sonra yine Karmel dağının eteklerinde bulunan ve farklı mimarisiyle hemen dikkatlerinizi çeken Alman kolonisinden bahsetmek istiyorum. Hayfa’da bulunan Alman kolonisi 1868 yılında kurulmuştur. Christoff Hoffman bu bölgedeki kolonilerin tarihini araştırırken bilinmesi gereken önemli bir isimdir. Onun çağrısıyla bir grup Protestan mezhebinde insan Filistin bölgesine yerleşmeye başlamıştır. İnançlarına göre onların gelmesiyle Hz. İsa’nın gelişi hızlanacaktı. Bunu hedefliyorlardı. 2. Dünya savaşında ise burada bulunan Almanlar, İngilizler tarafından sürgüne gönderildiler. Kendi çektiğimiz bir fotoğrafı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben oraya gittiğimde koloninin uzaktan fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Şimdi size neden bu kapının fotoğrafını çektiğimi anlatayım;
Bu kapının üzerinde yazan yazı çok önemli olduğu için bu fotoğrafı çektim. Kapının üzerinde aşağı yukarı şöyle yazıyor. “Eğer seni unutursam Kudüs, sağ elim yeteneğini unutsun.” (İf I forget you Jerusalem, may my right hand forget its skill”)
Buradan da sizleri başka bir olaya götürmek istiyorum. Aranızdan hiç Yahudi düğününe katılanlar oldu mu? Yahudi düğünlerinde gelinler en sonunda bir bardak, kase vs. kırarlar ve şöyle derler.” אם אשכחך ירושלים תשכח ימיני” Yani kapının üzerinde yazan yazının aynısını söylerler. Dolayısıyla buradan şunu da anlamalıyız kutsal topraklar üzerindeki iddia kıyamete kadar devam edecektir.
Alman Kolonisinden de kısaca bahsettikten sonra Hayfa’da gidilebilecek yerler arasında Hayfa sahilleri bulunur. Hayfa sahillerini uzaktan görmek bile insanı büyülüyor. Özellikle de yazın o sahilde denize girmeyi düşünebilirsiniz.
Bunların dışında Hz. İlyas’ın ve diğer peygamberin resimlerinin ve heykellerinin bulunduğu bir manastırdan bahsetmiştik. O manastırın ismi Stella Maris Carmelite Monastery’dir. Burada teleferikle çıkılabilir. Hayfa’da ayrıca Mane Katz Museum bulunmaktadır. Özellikle sanat ile ilgilenen arkadaşlarımız varsa kesinlikle buraya uğramalıdırlar. Mane Katz’ın resimlerinin olduğu ve onun Yahudilerle alakalı topladığı koleksiyonlarını içeren eserlerinin olduğu bir yerdir. Sanat ve resime merak duyanlar burasını ziyaret edebilirler.
Diğer bir tavsiyemiz Ursula Malbin Scuplture Park’dır. Bu parkda bronzdan yapılmış olan heykeller vardır. Bir numune gösterelim;
Kendisi bir Alman olan Ursula Malbin bunları kendisi yapmıştır. İlgililerini beklemektedir.
Diğer bir gezilecek yer İsrail’in 1913 yılında kurduğu İsrail’in ulusal teknolojik, bilimsel ve uzay müzesidir. Bu müzenin de ilgililerince gezilmesinin doğru olduğunu düşünüyoruz.
Müzenin içerisinden bir kare. Bu müze de gidilmeye ve görülmeye değer müzelerdendir.
Diğer gezmenizi tavsiye edeceğimiz yer Kayserya adı verilen bölgedir. Bu bölge Hayfa’dan Tel Aviv’e giden ikamet üzerinde bulunur
Tarihi M.Ö 4. Yüzyıla kadar uzanan bu yapı Fenikeliler döneminden bize kalan eşsiz bir hatıradır. Bu da ilgilisini bekler ve gidilmeye değer yerlerdendir.
Sonuç olarak Hayfa’da size bahsedeceğimiz yerler bu kadardır. Şunu belirtelim ki “İsrail” diye siyonistlerce anılan ama aslında Filistin olan topraklar oldukça küçüktür. Bu yüzden Hayfa’da oldukça küçüktür ve gezilmesi kolaydır. Özellikle düzgün bir gezi programınız olursa oldukça keyif alırsınız. Kutsal beldelerle bağımızı sağlam kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Peygamberimizin ziyaret etmemizi istediği mabetlerden birisi de burasıdır. Gidemezsek kandillerinde yanacak yağ göndermemizi söylemiştir. Çalışkan gençlerimize eğer bu bölgelere ilgi duyuyorsa buralarda vakitler geçirmelerini çok isterim. Bölgeyi güzel bir şekilde gezmek ve bölgede konuşulan dilleri öğrenmek güzel olur. Düzenli çalışmak başarıya giden en kestirme yoldur.
Bu yazı ilk olarak Kudüs Araştırmaları sitesinde yayımlandı. Mezkur siteyi de incelemenizi öneririm.