KONVANSİYONEL VE KATILIM BANKACILIĞINDA FON TOPLAMA VE FON KULLANDIRMA YÖNTEMLERİ

İSLAM EKONOMİSİ

Bankacılık ve İslami Bankacılık Kavramları

Ayşenur TOPAL

Banka, mevduat kabul eden, bu mevduatı en verimli şekilde çeşitli kredi işlemlerinde kullanmak amacını güden veya faaliyetlerinin esas konusu düzenli bir şekilde kredi almak ya da kredi vermek olan ekonomik bir kuruluştur. Diğer bir tanım olarak banka, para, kredi ve sermaye konularına giren, her çeşit işlemleri yapan ve düzenleyen, özel veya kamusal kişilerle işletmelerin bu alandaki her türlü ihtiyaçlarını karşılama faaliyetlerinde bulunan bir ekonomik birimdir(AKHAN,2010). Dünya’da ve Türkiye’de faizli sistem üzerine inşa edilmiş olan bankacılık sektörü, mali sistem içerisinde önemli bir yer edinmiştir.

Özellikle son yıllarda küresel anlamda bankacılık faaliyeti sürdüren bankaların ülkemizde de faaliyete başlaması yerel anlamda faaliyet gösteren kamu ve özel bankalarımızı, rekabet edebilirliklerini artırmak adına daha çok müşteri odaklı olmaya itmiştir. Bu hareket, bankaların hizmet kalitesinin artmasına ve banka müşterilerinin lehine gelişim gösterecektir. Bankalar kanun veya mevzuatlara da bağlı kalmak durumundadır, bu kanunlar 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümleri altında düzenlenmiştir. (AKHAN,2010)Türkiye’de 1999 yılında kurulmasına karar verilen, 2000 yılında da faaliyetlerine başlayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Bankacılık Kanunu ve mevzuatlar çerçevesinde kendisine verilen görevleri düzenleme ve denetlemeyle yükümlüdür. Kurumun yetkileri yerindelik yönetimine tabi tutulmaz. (BDD19) Türkiye’de bankacılık sistemi BDDK tarafından oldukça sıkı bir denetime tabiidir.

İslami bankacılık ise İslam'ın ruhu, ahlakı ve değer sistemi ile uyumlu olan ve İslam Şeriatının belirlediği ilkelerle yönetilen bankacılık sistemi olarak tanımlanmaktadır. (Yıldırım ve diğerleri) Faiz, İslam dinine göre haram kılındığı için Dünya’da ve Türkiye’de Müslüman olan ve dini hassasiyetleri gözetenler faizli bankacılık sisteminden uzak kalmaktadır. (YAZICI,2015)Faizsiz bankacılık, faizden kaçınan birtakım bankacılık araçlarını veya işlemleri gösteren dar bir kavramdır. Bu noktada, daha genel bir terim olan İslami bankacılık, yalnızca İslam Şeriatında yasaklanan faiz tabanlı işlemlerden kaçınmanın yanı sıra etik ve sosyal olmayan uygulamalardan kaçınmaya da dayanmaktadır. Pratik anlamda İslami Bankacılık, konvansiyonel para kredilerinin, maddi varlıklara ve gerçek hizmetlere dayalı işlemlerini içermektedir. İslami bankacılık sisteminin modeli, ekonomik refahı sağlamaya yardımcı olan bir sistemin oluşturulmasına yöneliktir.(Yıldırım ve diğerleri)Buna bağlı olarak, İslami Bankacılığın somut varlıklara dayalı bir politika izlediği açıkça görülmektedir.

Konvansiyonel Bankacılık ve Katılım Bankacılığı

Konvansiyonel bankalar bir diğer adıyla mevduat bankaları, katılım bankalarından farklılık göstermektedir. Gelişen bankacılık sektörü içerisinde en büyük pay mevduat bankalarına aittir. Mevduat bankalarının sektör içerisinde bu kadar büyük paya sahip olmasının sebebi alışılagelmiş bir bankacılık sistemi olması ve insanların da bu sisteme alışmasından kaynaklanmaktadır. Katılım bankacılığı ise pek fazla alışık olunmayan bir sistem olmakla beraber içerisinde bulunduğumuz zaman içerisinde yeni yeni tanınmaya başlanmaktadır. (Kulaklı) Nitekim katılım bankacılığının aktif büyüklüğü günbegün artmaktadır.

Öte yandan, İslami temellere dayanan bir tür finansal kurum olan katılım bankalarının geçmişi ‘Faizsiz Bankacılık’ ve ‘İslâm Bankacılığı’ adı altında, Dünya’da 1960’lı yıllara kadar uzanırken Türkiye’de 1980’li yılların başlarında gündeme gelerek yakın tarihe kadar ‘Özel Finans Kurumu’ olarak adlandırılmıştır. ‘Özel Finans Kurumları’ 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yapılan değişiklikle 2005 yılından itibaren "Katılım Bankaları" (participation banks) ismini almıştır. (ESKİCİ,2007)Konvansiyonel bankaların vermiş oldukları tüm hizmetleri faizsiz bankacılık esasına göre müşterilerine sunabilen Katılım bankalarının, konvansiyonel bankalar ile benzer ve farklı yönleri bulunmaktadır. Konvansiyonel bankalar ve katılım bankaları arasındaki farkı en basit düzeyde faizli kullanıp kullanılmaması olarak ayırt edebiliriz. Konvansiyonel bankalar sektör içerisinde çok büyük paya sahip olmasına rağmen, katılım bankaları da son yıllarda, özellikle 2005 yılından sonra adını duyurmaya ve birçok insan tarafından tercih edilmeye başlamıştır.

Yukarıdakilere ek olarak, katılım bankalarının paranın fonksiyonlarına yaklaşımı ile fon toplama finansman yöntemleri Konvansiyonel bankalardan farklıdır. Bankalar hizmet verme yanında para ticareti yaparken, Katılım bankaları hizmet verme yanında değişik ürünlerin ticaretini yapmaktadırlar. Yani, konvansiyonel bankalar ile katılım bankaları arasındaki temel fark ve yaklaşım, paraya yüklenen fonksiyondur. (AKHAN,2010)Konvansiyonel bankalar para ticareti yaparken; Katılım bankaları mal ticareti yapmaktadır. Çünkü Katılım bankaları, konvansiyonel bankalar gibi müşterilerine - bu kredinin ekonomide kullanılmama ihtimali olduğu için- kredi vermez. Ekonomide kullanılmayan kredinin ise, onun ticaretini yapan birkaç kişiden başkasına faydası yoktur. Bu sebeple katılım bankaları, kredi vermek yerine bu kredi ile hangi sanayi veya ticari faaliyette bulunulacak ise, parayı doğrudan o faaliyete kanalize eder. Müşteri talep ettiği kredi ile fabrikasına bir makina veya ham madde satın alacaksa, Katılım bankaları bu makina veya ham maddeyi kendisi peşin satın alır ve müşterisine vadeli olarak satar. Katılım bankalarında müşterileriyle ortaklık, Mevduat bankalarında ise borçlu-alacaklı ilişkisi vardır. Şöyle ki Mevduat bankalarında, mevduat sahibi alacaklı, kredi kullanan borçlu iken; Katılım bankalarında ise her iki durumda da ortaklık söz konusudur.

  • Türkiye’de toplamda 5 adet katılım bankası bulunmaktadır.(TKBB,2017)
  • Türkiye’de toplamda 34 tane mevduat bankası bulunmaktadır. Bu bankalar kamusal sermayeli mevduat bankaları (3), özel sermayeli mevduat bankaları (9) ve yabancı sermayeli mevduat bankaları (21) olmak üzere üç ayrı başlık altında incelemek mümkündür.(TKBB,2017)[1]

Katılım Bankacılığında ve Konvansiyonel Bankacılıkta Fon Toplama Yöntemleri

Müşterilerin bankadaki paralarını ifade eden fon ve mevduat, bankaların en önemli ve esas fonksiyonlarındandır. Fon ve mevduat sağlama faaliyeti, Katılım Bankalarında "Fon Toplama"; Mevduat bankalarında ise "Mevduat Toplama" adı altında yapılmaktadır. (AKHAN,2010)Bu faaliyetlerin Konvansiyonel Bankacılıkta ve Katılım Bankasında nasıl yapıldığı aşağıda karşılaştırılarak açıklanmıştır.

Özel cari hesap[2], katılma hesabı[3] ve

diğer fon kaynakları[4] adı altında fon sahiplerinden kaynak sağlayan Katılım bankaları,  fon toplama aşamasında kâr zarar ortaklığını başarıyla uygular ve fon sahiplerine kâr payı dağıtır.

Yani burada kurum ile müşteri arasında bir ortaklık söz konusudur. Katılım bankacılığında parasal işlemlerle mal ve hizmete dayalı somut hareketler birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Bankada katılım hesabına yatırılan her para hareketi daima bir mal ve hizmete karşılık gelir. Buradaki mal ve hizmetten elde edilen gelirin önceden kararlaştırılan kâr ve zarar ortaklığı esasına göre müşteri ve banka arasında bölüşülür. (AKHAN,2010)Diğer bir deyişle Katılım Bankaları, fonları kendi bankacılık esaslarına göre reel ekonomiye katkı sağlayarak faaliyetlerine devam ederler.

Yani Katılım Bankaları sadece para hareketlerinden para kazanmaz; parayı mutlaka bir iktisadî faaliyette değerlendirerek ticarî kazanç elde etmeye çalışır ve kazanç gerçekleşirse, onu ortağı durumundaki katılım hesabı sahipleriyle yani halkla paylaşır. (YAZICI,2015)Ancak bunu yaparken katılım bankaları dağıtacağı kâr payı veya anapara için fon sahiplerine herhangi bir taahhütte bulunmaz çünkü elde edeceği kâr da belli değildir. Bunun yerine fon sahiplerine sadece kâr bölüşüm oranları önceden bildirilir. (Örnek; kârın %20 'si Katılım Bankasına, %80'i fon sahibine gibi) (AKHAN,2010)Genellikle kârın büyük bir kısmı fon sahiplerine verilir.

Kâr veya zarar bölüşüm oranlarına göre atılım bankalarında “Fon Havuzu” olarak adlandırılan havuzlar oluşturulur. Müşteriler bankada açtırmış olduğu Katılım Hesabı ile bu havuzlara dâhil olur. Havuzlara aktarılan katılım fonları, ticarette veya reel ekonomiye katkı sağlayacak şekilde kullanılır. Bu işlemler sonucu kâr elde edilmesi durumunda elde edilen kâr miktarı katılım fonu havuzuna ilave edilir. Fon sahibi, daha önce belirlenen oranda kâr elde eder ve bu kâr fon sahibinin yani Katılım Bankası müşterisinin Katılım Hesabına aktarılır. (AKHAN,2010)Burada nasıl ki kâr paylaşılmışsa, risk de paylaşılmıştır. Tasarruf sahibine yatırdığı para için önceden herhangi bir getiri garanti edilmemekte ve banka tarafından elde edilen kârdan pay almaya hak kazanmaktadırlar. (AKHAN,2010) Diğer yandan, bankanın zarar etmesi halinde ise fon sahibi de zarardan kendine düşen payı üstlenmektedir. Özetle, fon sahibi katılım bankasında açtırmış olduğu Katılım Hesabı sayesinde, hem parasının reel ekonomide kullanılmasını sağlamıştır hem de bu kullanımdan kâr elde ederek bu ticaretin bir sermayedarı olmuştur.

Katılım bankalarının aksine, konvansiyonel Bankalarda mudiler[5] Mevduat Hesabına belirlenen vade süresince para yatırır. Banka ve mevduat hesabı adı altında önceden belirlenen faiz oranında mudilerden fon sağlanmaktadır. Dolayısıyla, banka ile mudi arasında herhangi bir ortaklık ilişkisi yoktur. Borçlu ve alacaklı ilişkisi söz konusudur. Belirlenen mevduat faizi oranında yine belirlenen vade sonunda mudiinin mevduat hesabına yatırılacağı taahhüt edilir. Mudiler vade sonunda alacakları parayı, fon sahiplerinin aksine tam olarak bilmektedirler. Mevduat bankasının mevduat hesabındaki parayla nasıl kâr elde edeceği veya faiz karşılığı ne kadar kredi elde edeceği katılım bankasındaki gibi çok mühim değildir. Bu durumda, mevduat bankalarının mudilere ödedikleri faiz (mevduat faiz) ile kredi çeken müşterilerinden aldıkları faiz (kredi faizi) arasındaki farkı mevduat bankalarının esas geliri oluşturmuş olur. Burada risk paylaşımı olmamıştır, aksine tüm risk mevduat bankasına aittir. Vade süresi dolunca mudi yani Mevduat Bankası müşterisi belirlenen miktardaki faiz oranınca parasını almaktadır. (AKHAN,2010)Bu durum fon toplama açısından Katılım Bankası ve Konvansiyonel Banka arasındaki en büyük farklardan biridir.

Katılım bankaları ihtimale göre değil olana göre faaliyetlerini düzenlemelerine rağmen, mevduat bankalarının ihtimale dayanarak faaliyette bulunur. Örneğin, katılım bankaları katılım hesabına yatırılan parayı ticarette ve reel ekonomide kullanmakta ve oradan gelir elde etmektedir. Sonrasında da bu geliri belirlenen oranda fon sahibiyle paylaşmaktadır. Bu süreçte ne kadar gelir elde edileceği kesin değildir ama havuzdaki para ticarette kullanıldığı için gelir edilmesi daha yüksek bir ihtimaldir. Kâr yerine zarar elde edilse bile bu zarar da fon sahibi ve banka arasında paylaştırılır.

Bunun aksine konvansiyonel bankacılıkta, bankalar mevduat sahiplerinden para toplarken tahmini olarak bir hesap yapmaktadırlar. Bankalar bu mevduatı bir başka müşteriye kredi olarak verecek ve bu işlemden faiz geliri elde edeceğini ön görmektedir. Çünkü bir getirinin faiz getirisi olabilmesi için bu kazancın daha önce belli olması ve bir miktar para karşılığında yine para getirisi elde edilmesi gerekmektedir. Ancak kâr-zarara katılım modelinse ise fon toplanırken herhangi bir getiri taahhüdü bulunmamaktadır, bununla birlikte anaparanın da bir garanti altında olması söz konusu değildir. (KULAKLI,2017) Elde etmeyi umdukları bu faiz gelirinin bir kısmını mevduat faizi olarak hesap sahiplerine ödemeyi vaat etmektedirler. Ancak burada büyük bir risk vardır. Kredi çeken kişinin kâr elde edip etmeyeceği ve belirlenen zamanda krediyi bankaya ödeyip ödemeyeceği belirsizdir. Bu kişi kâr elde etse bile ne kadar kâr elde edeceği de aynı şekilde belli değildir. Yani bankalar mevduatı kredi olarak bir başka müşteriye verirken de kredi alanların bundan kâr elde edecekleri ve kârın bir kısmını kendilerine ödeyeceklerini farz etmektedirler.

Dönem sonunda kredi alan hiç kâr elde edememiş ve krediyi batırmış olsa dahi banka gerekirse teminatlar yardımıyla anapara ve faiz alacağını elde etmektedir. Elde ettiği bu parayı da en baştaki mevduat sahibinin hesabına yatırır. (AKHAN,2010) Görüldüğü gibi, konvansiyonel bankacılık risk üzerine ve ön görüler üzerine kurulmuştur. Risk alınan şey ve öngörüde bulunulan tahmin gerçekleşmediği takdirde hem mevduat sahibi zor durumda kalıp faiz ödemek zorunda olacağı gibi; banka da diğer mevduat sahibinin faizli mevduat gelirini zamanında ödemeyecek olabilir.

Katılım Bankacılığında ve Konvansiyonel Bankacılıkta Fon Kullandırma Yöntemleri

Müşterilerinin finansman ihtiyacının karşılanması anlamına gelen ve bankacılığın diğer önemli ve esas fonksiyonlarından olan fon/kredi kullandırma faaliyeti, Katılım bankalarında “Fon kullandırma”; Mevduat bankalarında ise “Kredi kullandırma” adı altında yapılmaktadır.

  • Katılım Bankaları fon kullanımını 9 yolla yapmaktadır:

1.) Murabaha (المرابحة el-Murâbaha): İslam hukukuna dayalı bir satış türü olan murabaha, sermaye sahibinin bir malı satın alarak ve belli bir kâr payı ekleyerek müşterisine vadeli olarak satmasıdır. (Albaraka,2016)Satıcı malın maliyetini bildirir ve bu maliyetin üzerine alıcıyla anlaştığı miktarda kâr payı koyar. Pratik ve getiri oranı yüksek olan bu yöntem Katılım bankalarının, özellikle faiz ortamı içinde, ortaklık çeşitlerinin uygulama imkânlarının daraldığı zamanlarda kullanılabilir. Bugün Türkiye’de Katılım bankalarının en sık başvurulan bir yöntemdir.

2.) Mudarebe ( المضاربة el-Mudârebe): Sermaye sahibiyle işletme kabiliyetine sahip tarafın bir taraftan sermaye diğer taraftan işgücü (emek) olmak üzere ortaklık kurmasıdır. Bu ortaklıktan doğacak kâr tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeye göre paylaşılır. Zarar ise işletmecinin kasıt, kusur ve sözleşme şartlarına aykırı davranışı yoksa sermayeden karşılanır. (FAİZSİZ FİNANS SÖZLÜĞÜ)

3.) Muşareke (المشاركة el-Müşâreke): Kâr-zarar yani sermaye ortaklığı, her iki tarafın da sermayeye katıldığı ortaklık türüdür. Bu ortaklıkta kâr anlaşmaya göre paylaşılır; ancak zarar sermayedeki hisseye göre dağıtılır. Kıyaslama yapacak olursak, mudarebe akdinde bir taraftan sermaye, diğer taraftan emek konurken; muşarekede taraflar hem emek hem de sermayeleriyle beraber ortak olurlar. Katılım bankaları, muşareke metoduyla bankadan fon alan ortakların, şirketin işlerinin yürütülmesinde daha fazla emekleri geçmesi sebebiyle sermayelerine oranla daha fazla kâr payı almalarını kabul etmişlerdir(AKHAN,2010). Ortaklardan birisi olan müşteri yaptığı iş ve uzmanlığı nedeniyle bir pay alır. Gelirin geri kalanı yatırıma malî katkısı bulunan iki ortak arasında, iştirak paylarıyla orantılı olarak dağıtılır. Zararın ortaya çıkma durumunda ise zarar tarafların ortaklıktaki sermaye paylarıyla orantılı olarak dağıtılır.

4.) İcara: Uzun vadeli bir finansman yöntemi olarak kabul edilen icara da faizsiz bankanın müşterinin talep ettiği ekipman, bina vb. mülkün anlaşmaya varılan kira bedelleri karşılığında finanse edilmesi söz konusudur. Faizsiz bankalar bugün leasing de denilen kiralama yoluyla da müşterilerine fon kullandırmaktadırlar. Kiralama usulünün günümüzde gittikçe önem kazandığı bilinmektedir. Kiralama, daha çok orta ve uzun vadeli bir finansman metodudur. Kiralama, kiraya veren ile kiralayan arasındaki anlaşma üzerine kurulmaktadır.

Anlaşmada kiranın bedeli ve süresi belirtilmelidir. Kiralanan malın mülkiyeti malın sahibi olan faizsiz bankadır. Kiralayan müşteri maldan faydalanmaktadır. Buna karşılık bir kira bedeli ödemektedir. Kiralama müddeti malın kullanılabilirlik ölçüsüne göre 5 ila 15 yıllık olarak değişebilir. Menkul ve gayrimenkul finansmanında kullanabilen kiralama yöntemi, günümüz ekonomilerinde daha çok modern teknolojiye daha kolay yollarla sahip olabilmek amacıyla kullanılmaktadır. Mesela faizsiz banka bir gayrimenkulü, bir tezgâhı müşterisine kiraya verebileceği gibi, modern teknolojinin yeni bir ürününü, mesela bir bilgisayarı müşterisine verebilir. Normal olarak kendi imkânlarıyla bilgisayara sahip olmayan müşteri böylece kolay ve ucuz bir şekilde bilgisayarı elde etmiş olmaktadır(AKHAN,2010).

5.) Selem veya Selef: Para peşin, mal veresiye olacak şekilde yapılan satış türüdür. Cinsi, miktarı, niteliği belli standart mallarda yapılır. Kısaca belirli şartlarda vadeli mal satışının tersidir. Banka peşin ödeme yaparak gelecekte üretilecek olan malı satın alır. Genellikle bir yıl vadeli olan bu işlemde banka malın fizikî mülkiyetini eline geçirmeden satamaz ve malın fiyatı piyasa fiyatını aşamaz(Albaraka,2016).

6.) İstisna: Bir diğer adı eser sözleşmesi olan istisna akdi, yapım gerektiren ürünleri konu alır. Taraflardan biri yapım gerektiren bir işi taahhütte bulunana sipariş verir. Bu sözleşmelerde ürünün yapım malzemeleri de taahhütte bulunan tarafından temin edilir. Sipariş edilen ürün üretilemediği sürece sipariş alanın hiçbir maddi hakkı olmaz. Yapılacak ürünün niteliklerinin, miktarının, işin ve bedelin vadesinin belirlenmesi gerekir. Müteahhite daire yaptırmak, marangoza dolap yaptırmak ve terziye elbise diktirmek eser sözleşmesine örnektir. Katılım bankaları toplu konut ve alt/üst yapı projelerinde bu enstrümanı kullanırlar(TKBB,2018).

6.) Karz-ı Hasen: Faizsiz bankalar belirtilen yöntemlerin dışında kâr amacı gütmeksizin üretim dışı krediler de vermektedirler. Sosyal kredi olarak da nitelenen faizsiz tüketim ödüncü olarak da bilinen bu krediye karz-ı hasen denilmektedir. Karz-ı hasen, borçlanma ihtiyacı duyan bir kişiye para ya da piyasada emsali bulunan (mislî) bir varlığı borç vermek ve bu borç işlemi sebebiyle menfaat sağlamamaktır. Para borçlarında alacaklı taraf, enflasyon farkını alabilir. Katılım bankaları, bu işlem sonunda herhangi bir getiri elde etmemektedir(TKBB,2018).

Bu tür fonlar evlenme, hastalık, çocukların eğitim ve öğretimi ve olağanüstü bazı hallerde verildiği gibi küçük sanayi erbabının projelerini başlatmak için de verilmektedir. Karşılığı ya cari hesaplardan ya da faizsiz bankanın kendi sermayesinden temin edilen bu fonları kullanan ihtiyaç sahipleri meşru sebeplerle borçlarını ödeyemeyecek duruma düşerlerse söz konusu borç, bankanın sosyal fonundan karşılanmaktadır(AKHAN,2010).

7.) Teverruk: Nakit bulmak amacıyla bir şahıstan vâdeli olarak alınan malı bir başka şahsa alış fiyatından daha düşük peşin bir fiyata peşin satmaya “teverruk satışı” denilir. Teverrukta müşterinin amacı maldan faydalanmak değil onu satarak nakit para elde etmektir. Katılım bankacılığı sisteminde kullanılan teverruk, bazı kurumlarca uygulanan ve çokça da eleştirilen bir işlem olarak gündeme gelmektedir. (Cebeci)

8.) Müzaraa ve Musakat: Müzaraa özellikle tarımsal alanlarda kurulan bir ortaklık tipidir. Sermaye olarak bir taraf arazisini diğer taraf da iş gücünü ortaya koymaktadır. Bu açıdan mudarabaya benzemektedir. Yapılan tarımsal faaliyetten sağlanan kâr veya ürün ortaklar arasında önceden belirlenmiş bir oranda paylaşılmaktadır(TKBB,2018).

9.) Tekafül: Tekafül akdi karşımıza bir sigorta sistemi olarak çıkmaktadır. Bu sistem dayanışma ve yardımlaşmaya dayanmaktadır. Sistemde eşitlik ve denge ön plândadır. Öncelikle kâr ve zararın, sigorta şirketi ile sigortalı olan kişiler arasında paylaşımı öngörülmektedir. Bu şekilde elde edilen gelirin bir kısmı sigorta şirketine ödenen ücretten düşülmekte ve bu şekilde sigortalılara bir ödeme yapılabilmektedir(KULAKLI,2017).

Özetleyecek olursak, Katılım bankaları fon toplama ve kullandırma işlemlerinde “faiz” unsurunu kullanmamaktadırlar. Fon toplama işlemlerini gerçekleştirirken kâr-zarara katılma, fon kullanma işlemlerini gerçekleştirirken de ‘nakit’ temini yerine müşteri için mal veya hizmetin alınması veya kiralanması gibi kâr veya zarara ortaklık modeli kullanılmaktadırlar.

  • Konvansiyonel Bankaların fon kullanımını ise aşağıda açıklandığı şekilde yapılır:(KULAKLI,2017)
  • Konvansiyonel bankaların çeşitli kredi enstrümanlarını kullanarak, müşterilerinden “kredi faizi” alır.
  • Konvansiyonel bankalar genellikle altın dışında kalan gayrimenkul veya emtiaların alım-satımı faaliyetlerinde bulunmazlar, nakit kredi verirler.
  • Konvansiyonel bankalar (Mortgage Kredisi hariç), kredilerini nakit olarak müşterisinin hesabına geçer ve sadece alacağının takibi ile ilgilenir.
  • Katılım bankalarının aksine Konvansiyonel bankalar yatırımcının paraya niçin ihtiyaç duyduğu nasıl kullanacağı ve bunun bir getirisi olup olmadığı bir önem taşımamaktadır. Basit anlamda paranın satılması ile ilgili işlemleri yerine getirir. Katılım bankalarında olduğu gibi herhangi bir alım-satım ile ilgili belge saklama zorunluluğu da yoktur.
  • Konvansiyonel bankalarda paranın; Katılım bankalarında ise mal, emtia, hizmet vb.nin alınıp satılması esastır.

Sonuç

Geçmişten günümüze kadar giderek önem kazanan bankalar ve bankacılık sistemi küresel ekonomik sistemde çok önemli bir yer edinmiştir. İslam dinince haram kılınan faiz ve faaliyetlerini barındırması sonucunda, faiz içermeyen İslami Bankacılık ortaya çıkmıştır. Sonrasında aralarındaki en büyük farkın faiz ve faiz faaliyetlerinin mevcut olduğu ve mevcut olmadığı 2 tür bankacılık sistemi ortaya çıkmış oldu: Konvansiyonel Bankacılık ve Katılım Bankacılığı. Katılım bankacılığı çok yeni bir bankacılık sistemi değil, aksine dünya çapında 1960’lı yıllarda, Türkiye’de ise 1980’lerde Özel Finans Kurumu olarak adını duyurmaya başlamış ve tercih edilme oranı giderek artmakta olan bir sistemdir.

İki farklı bankacılık sistemi olması hasebiyle iki bankanın da fon toplama yöntemleri farklıdır. Burada en büyük farklılık müşterilerin paralarını Konvansiyonel Banka’da mevduat hesabına; Katılım Bankasında ise katılım hesabına yatırmalarıdır. Katılım hesabındaki parayı reel ekonomiye katkı sağlayacak şekilde kullanan Katılım bankaları, buradan elde ettiği kârı, işin başında belirlenen kâr-zarar ortaklığı oranınca müşterisi ile paylaşır. Konvansiyonel Bankada ise fon sahibine vadesi dolduğunda belirlenen faiz oranında parasını alır. Bu bankacılık tipinde herhangi bir kâr-zarar ortaklığı ve risk paylaşımı yoktur. Bunlara ilave olarak iki bankanın da müşterilerin finansman ihtiyacını karşılamak için kullandıkları fon kullandırma yöntemleri de farklıdır. Katılım bankalarında fon kullandırma çeşitli yollarla yapılmaktadır. Bunlar: murabaha, mudarebe, muşareke, icara, selem veya selef, istisna, karz-ı hasen, tevarruk, müzaraa ve müsakat ve tekafüldür. Bu kavramların ne anlama geldiği ve nasıl kullanıldığı yazıda detaylıca açıklanmıştır. Kovansiyonel Banka tipinde ise fon kullandırma yöntemleri yine yukarıda açıklandığı gibi Katılım bankacılığından farklı şekilde gerçekleştirilir.

Katılım bankaları, kapitalizme uygun olarak sistemi domino eden konvansiyonel bankacılık sistemine karşı İslam dünyasının somut bir direniş örneği olarak gösterilebilir. Özellikle kâr ve zarar ortaklığı açısından hem banka hem de müşteri için daha avantajlı bir yapıya sahip olan katılım bankacılığı sistemi bu özelliğiyle Konvansiyonel bankacılık sisteminden daha avantajlı bir konumda bulunmaktadır. Ancak her ne kadar katılım bankaları böyle bir avantaja sahip olsa da konvansiyonel bankacılık sistem içerisinde daha köklü olduğu için bu avantaj çok da kullanılamıyor. Burada katılım bankacılığı alışılagelmiş bir düzen içerisinde  alışkanlıklar ve hâlihazırda bulunan bir sistem mevcut olduğu için farklılık olarak algılanmakta ve fazla tercih edilmemektedirler(KULAKLI,2017).

Yapmış olduğumuz çalışmada öncelikle bankacılık kavramı, daha sonra da mikro düzeye inilerek İslami Bankacılık kavramı açıklanmıştır. Sonrasında Konvansiyonel bankacılık ve Katılım bankacılığı temel düzeydeki farklılıkları karşılaştırılmıştır. Devamında, Katılım bankacılığında ve Konvansiyonel bankacılıkta fon toplama yöntemleri karşılaştırılarak okuyucuya aktarılmıştır. Devamında katılım bankacılığında fon kullandırma yöntemleri alt başlıklarıyla birlikte detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Konvansiyonel bankacılıkta fon kullandırma yöntemleri karşılaştırma yapılarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Sonuç olarak ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan katılım bankacılığı, bankacılık sektörü içerisinde küçük bir paya sahip olmakla birlikte, her geçen gün pastadaki diliminin artacağı, sektörden daha büyük bir pay almak için mücadele ettiği görülmektedir. Bu zorlu rekabet içerisinde konvansiyonel bankacıların da sahip oldukları piyasa hâkimiyetini kaybetmemek için ve paylarını artırmak için daha fazla gayret göstereceklerdir. Katılım bankalarının bu zorlu rekabette yolun başında olduklarını söylemek pek de zor olmasa gerek(KULAKLI,2017). Ancak temeline ortaklık prensibini oturtan Katılım bankaları, güven ortamının sarsıldığı finansal piyasalar için bir çözüm önerisi olabilir. Günümüzde de İslami Finans ve Katılım bankacılığı alanında yapılan çalışmalar büyük bir artış göstermektedir. Bütün bu çalışmaların güzel sonuçlar ortaya çıkarmasını temenni etmekteyiz.  

Ayşenur TOPAL

Kaynakça:

AKHAN Ahmet KATILIM BANKALARI İLE MEVDUAT BANKALARI.TEZSİZ YÜKSEK LİSANS DÖNEM PROJESİ2010,s.33.

Albaraka Katılım Bankası ve Katılım Bankacılığı Sistemi, Çalışma Esasları ve Uygulaması.https://www.albaraka.com.tr/[Çevrimiçi] 2016.sf 29.https://www.albaraka.com.tr/pdf/Katilim_Bankaciligi_Sistemi_Nedir_.pdf.

BDDK.[Çevrimiçi] http://www.bddk.org.tr/Hakkimizda/Misyon-ve-Vizyon/10.

Cebeci İsmail İslam Ansiklopedisi.https://islamansiklopedisi.org.tr/[Çevrimiçi] https://islamansiklopedisi.org.tr/teverruk.

ESKİCİ Mustafa Mürsel [Çevrimiçi] 2007.http://tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00596.pdf.

FAİZSİZ FİNANS SÖZLÜĞÜ TKBB  s.10.Katılım Bankaları.2017.

KULAKLI Yılmaz Mevduat ve Katılım Bankacılığı: Sektörel Rekabet.2017,s.28.

Kulaklı Yılmaz Mevduat ve Katılım Bankacılığı: Sektörel Rekabet

Mevduat ve Katılım Bankacılığı: Sektörel Rekabet.17 09 2017,s.29.

TKBB FAİZSİZ FİNANS SÖZLÜĞÜ.FAİZSİZ FİNANS SÖZLÜĞÜ[Çevrimiçi] 2018.sf.46.http://www.tkbb.org.tr/Documents/Yonetmelikler/Faizsiz-Finans-Sozlugu-revised.pdf.

TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI UYGULAMASIs.72-73.

Türkiye Katılım Bankaları Birliği: TKBB.2010,s.30.

YAZICI Yrd. Doç. Dr. Resül Türkiye Katılım Bankaları Birliği: TKBB.[Çevrimiçi] 2015.http://www.tkbb.org.tr/Documents/Yonetmelikler/TURK_KATILIM_BANKACILIGINDA_FON_KULLANDIRMA_YONTEMLERI.pdf.

Yıldırım Doç. Dr. Durmuş Çağrı, Yıldırım Doç. Dr. Seda [Çevrimiçi] https://www.researchgate.net/profile/Seda_Yildirim2/publication/325321848_Islami_Bankacilik_Sistemine_Genel_Bir_Bakis/links/5b127d9faca2723d997be261/Islami-Bankacilik-Sistemine-Genel-Bir-Bakis.pdf?origin=publication_detail.

[1] Geniş bilgi için bkz: http://www.siyasalhayvan.com/mevduat-katilim-bankaciligi-sektorel-rekabet/

[2] 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Tanımlar ve Kısaltmaların yer aldığı 3. maddesinde Özel Cari Hesap; ‘Katılım Bankaları’nda açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu hesapları ifade eder.’ şeklinde açıklanmaktadır. Özel Cari Hesaplar; vadesiz hesaplardır. Kâr ve zarara iştirak etmemektedir. Cari hesaba yatırılan fon karşılığında cari hesap sahibine bir bedel ödenmez. Cari hesaplar, Yeni Türk Lirası ve Yabancı Para cinsinden açılabilir. Cari Hesaplar için Katılım Bankaları tarafından çek ve diğer cari hesap hizmetleri verilebilmektedir. Hesap sahibine fon karşılığında bir bedel ödenmemekle birlikte özel cari hesaplara sağlanan hizmetler için hizmet bedeli tahsil edilebilmektedir.

[3] 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Tanımlar ve Kısaltmaların yer aldığı 3. maddesinde Katılma Hesabı; ‘Katılım Bankaları’na yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesapları ifade eder.’ şeklinde açıklanmaktadır. Katılım Bankaları’nın fon kaynağının büyük bir bölümünü katılma hesapları oluşturmaktadır. Aralarında kâr ve zarara katılma sözleşmesinin imzalandığı hesap sahibi ve Katılım Bankası arasındaki bu işlem, bir emek-sermaye ortaklığıdır. Emeği ve sermayeyi bir araya getiren bu hesap sonunda elde edilecek kâr, taraflar arasında önceden belirlenmiş olan orana göre paylaşılmaktadır. Vade sonunda kurum tarafından belirlenen politikalar dâhilinde kâr payı dağıtılmaktadır. Yatırımcılar için bir dahaki dönemde alınacak kâr payı oranı olarak, bir önceki dönemde dağıtılan kâr payı referans olarak gösterilebilir. Yatırımcı vade içinde mevcut fonlarından para çekebilir. Bu durumda diğer Konvansiyonel bankalarda yaşanan vade faizi bozulması işlemi katılım bankalarında yaşanmamaktadır. Vade içinde yatırımcı tarafından hesaptan para çekilmesi durumunda, vade sonunda hesapta kalan fon üzerinden kâr dağıtımı yapılır. Yatırımcı vade sonunda aldığı kâr tutarı üzerinden vergi ödemektedir. Katılım hesaplarında müşteriye anapara garantisi de taahhüt edilmez ancak katılım bankalarının her bilanço döneminde kâr elde etmeleri neticesinde teoride anapara garantisi olmasa da katılım bankaları mevduat sahiplerine zarar dağıtımı yapmamışlardır. Zira bankanın mevduat sahibine kâr yerine zarar dağıtımı yapması günümüz bankacılık sektörü içinde bankanın faaliyetini sürdürebilmesi açısından imkânsıza yakın bir durum oluşturur.

[4] Katılım Bankaları’nın katılma hesapları ve cari hesapların dışında öz kaynakları fon kaynağını oluşturabilir. Zaman zaman fon yönetimi çeşitli projelerin öz kaynaklardan finanse edilmesini planlayabilir. Bir diğer fon kaynağı ise yurtdışı murabahalardan oluşan sendikasyon kredileridir. Uluslararası murabaha fonlarında biriken kaynakların kullanımı çeşitli anlaşmalarla çerçevesinde yapılabilmektedir. Bilançonun pasifinde yer alan kalemlerin de fon kaynaklarına dönüştürülmesi mümkündür.

[5] Mudi: Faiz elde etmek ereğiyle bankaya para yatıran kimse.

Yorum Yaz