İlim ve Medeniyet

FRANTZ FANON VE ŞİDDETİN MEŞRULUĞU

Uluslararası sistemde  şiddetin ne zaman  meşru olacağı tartışılan bir olgu olmuştur.

Hangi durumlarda şiddete başvurmanın meşru olabileceğinin sınırları çeşitli düşünce adamları tarafından çizilmiş ve desteklenmiştir. Bu konudan bahsettiğimizde akla gelen önemli şahsiyetlerden biri hiç şüphesiz Frantz Fanon olmuştur. Bir sömürge halkın vatandaşlarından biri olarak Fanon, birçok zorluklarla yüzleşmiştir. İçinde bulunduğu dönem itibariyle hem sömürge hem de sömürgeci durumdaki toplumlarda yaşayıp tecrübe etmiş ve yaşamış olduğu koşullar düşüncelerinin teşekkül etmesinde etkili olmuştur.

Fanon’a göre sömürge halkın sömürgeden kurtulma süreci, yani sömürgesizleştirme (dekolonizasyon) şiddet içeren bir olgu olmuştur. Sömürge ile sömürgeci, birbirine zıttır ve uzlaşması imkansızdır. Dolayısıyla ikisinden biri fazladır. Sömürge halkı kötü hayat şartları, yoksulluk ve açlıkla yaşarken sömürgeci ise zengin, karnı tok güzel evlerde yaşayan, güzel giysiler giyebilen, sömürge halkın imrendiği hayatı yaşamaktadır. Sömürge insanı hapsedilmiş bir insandır. Sömürgeyi yaratan ve yaratmaya devam eden sömürgecidir.

Tarihi oluşturan ise sömürgecidir. Sömürgecinin hayatı bir destan iken sömürge halkın bir tarihi bulunmamaktadır ve kendi kahramanları yoktur. Sömürge halkının tarihinin  var olabilmesi için sömürülmeye son vermesi gerekmektedir. Sömürgesizleştirme en basit tanımıyla insanlığın bir “tür”ünün yerini bir başkasının almasıdır. Yani sömürgenin yeniden doğması bu sömürgesizleştirme süreciyle mümkündür. Sömürgesizleştirme, doğuştan birbirine karşıt iki gücün karşılaşmasıdır.Yeni insanların gerçek anlamda yaratılmasıdır. Sömürgeleştirilen “şey”, tam da kurtuluş süreci sayesinde insan haline gelmektedir.

Bu anlamda Fanon, sömürge halkın sömürgecilerden kurtulmasının elzem olduğunu söylemektedir. Sömürge halkın sömürgecilerden kurtulmasını insan olmakla eşdeğer görmektedir. Yalnızca insanlığa değil, ahlaklı olmanın da anahtarı sömürgeciye karşı gelmektir. Ahlaklı olmanın yolu, mutlak kötü olan sömürgeciye karşı olmak, sömürgecinin küstahlığını susturmak, sergilediği şiddet sarmalını kırmak, onu sahne dışı etmekten geçmektedir.

Tüm bunlara baktığımızda Fanon’un, sömürgesizleştirmeyi ne kadar kutsal gördüğünü çıkarabilmekteyiz. Bu noktada Fanon, sömürge halkın özgürleşmesini sağlayacak, onu ahlaklı bir insan seviyesine getirecek araçlardan en kıymetlisi olarak  şiddet kullanmayı görmüştür. Sömürge ve sömürgecinin ilk karşılaşmaları şiddet ortamında olmuştur. Ve birbirlerinden kopmalarıda şiddetle olacaktır. Yeni bir başlangıç için, sömürgesizleştirme için, iki başoyuncunun kanlı ve kesin çatışması gerekmektedir. Kuşkusuz bu süreç şiddet de dahil olmak üzere bütün imkanların işin içine katıldığında başarılı olabilir.

Sonuç olarak Fanon’un sömürgelerin sömürgecilerden kurtulması için şiddetin meşru bir yol olduğunu savunduğunu görmekteyiz. Sömürgeciden kurtulmayı bir hakikat olarak değerlendiren Fanon, şiddete karşı şiddeti savunmaktadır. Sömürülen, kurtuluşunun var olan bütün araçların kullanılmasını gerektiğini ve bu araçlarda şiddetin başta geldiğini savunmaktadır. Sömürgecilik çıplak şiddettir ve ancak daha büyük bir şiddetle karşılaştığında boyun eğer.

Fatih ÖZKARTAL

Exit mobile version