1947 yılından bu yana Hindistan ve Pakistan arasında şiddetli çatışmaların yaşanmasına sebep olan Keşmir bölgesinde yaşanan olaylar geçmişten günümüze kronik bir sorun haline gelmiştir.
Bölgenin tarihsel arkaplanını incelemek, ‘Keşmir Sorunu’nu anlamakta faydalı olacaktır. Nitekim geçmişten günümüze bölgesel güçlerin Keşmir bölgesinde hakimiyet kurma çabaları bu sorunun temel parçalarından bir tanesidir.
Arapça kaynaklarda Keşmir ve Kaşmir şeklinde geçen Sanskrit kökenli ismi Batlamyus Kaspeiria, 631’de burayı ziyaret eden Çinli seyyah Hiuen Tsiang. Kia-shimi-lo yazılışlarıyla verir; yerli halk ise bölgeye Keşir demektedir.(1)
Himalayalar’ın güney batı eteklerinde bulunan Keşmir bölgesinin bugün, kuzeyinde Türkistan ve Afganistan, batısında Pakistan, kuzey doğusunda Tibet ve güney doğusunda ise Hindistan yer almaktadır. Bölge ekonomisini, tarım, zanaatkarlık, hayvancılık ve bölgeye has yün üretimine bağlı olarak yapılan tekstil oluşturmaktadır.
Keşmir bölgesinin bilinen en eski tarihine, Arap ve Yunan mitolojilerinde rastlamaktayız. Fakat tarihi gerçeklik kapsamında bölgenin tarihi M.Ö 3. asırda Morya devleti hükümdarı Aşoka’ya dayanmaktadır. M.Ö 2. yy’da Hun taaruzlarına karşı koyamadıkları için Orta Asya’nın çeşitli bölgelerine dağılmışlardır. Bu dağılış sürecinden sonra M.Ö 1. yy’a kadar bölgede istikrarı sağlayacak bir güç ortaya çıkmamıştır. M.Ö 1. asrın ilk yarısında Kuşan Yabgu’su önderliğinde Kuşan Devleti kurulur. Kurulan devlet Orta Asya’nın istikrarsız ve parçalanmış durumundan faydalanarak kısa sürede topraklarını genişletmiştir. Keşmir bölgesini ise Kuşan’ların en ünlü hükümdarı Kanişka ( Kanık) fethetmiştir. Kanişka’nın ölümü ülkenin genelinde büyük bir sarsıntıya neden olmuştur. Bu olaydan sonra devlet çöküş dönemi geçmiştir. Ve M.S 2. asrın son çeyreğinde Kuşan Devlet’i yıkılmıştır.
Kuşan’lardan sonra bölgenin hakimiyeti 4.-5. asırlarda Gupta, 6. asırdan itibariyle Ak-Hun’lara geçmiştir. Daha sonraları farklı devlet kısa süreler ile bölgeyi hakimiyeti altına almış fakat kaılıcı olamamışlardır.
Bölgeye İslamiyet’in girişi Hindistan ve Pakistan kadar kolay ve hızlı olmamıştır. 8. asırda ilk defa müslümanlar bölgeye girmiştir. Bu yüzyılda Irak ve Horasan valisi olan Haccac bölgeye 2 tane ordu göndermiş lakin başarılı olamamıştır. Gönderilen ordu ancak Himalayalar’ın eteklerine kadar girebilmiştir.
Hindistan- Türk-İslam sentezini başlatan Gazneli’ler Hindistan bölgesinde kısa bir zamanda etkin bir güç olmayı başarmışlardır. Gazneli Mahmud 1015 ve 1021’de iki defa burayı zaptetme girişiminde bulunduysa da -Büyük İskender gibi- bölgenin zor tabiat şartlarını aşamadı ve geri dönmek zorunda kaldı. Uzun bir süre topraklarına yabancıların özellikle de müslümanların girmesine karşı koyan Keşmirliler daha sonra kendi güvenliklerini arttırmak için paralı Türk askeri tutmaya başladılar. Önce Lahora hanedanından Harşa (ı 089-11 O ı) birkaç yüz Türk asker ve kumandanını maiyetinde görevlendirdi. (2)
Keşmir’deki Hindu hakimiyetine en sarsıcı etki 1320’de Moğol Çağatay kumandanı Zulcu tarafından vuruldu. 70.000 kişilik ordu ile hareket eden Zulcu bölgeyi talan etti ve her yeri yağmaladı. Bölgede 8 ay kalan Zulcu 8. Ayın sonunda bölgeden ayrıldı. Ardından Kral Rincana kendisine Şah Mir adında Müslüman bir vezir edindi. Vezir kralın ihtida etmesini sağladı ve Kral Rincana Sadreddin unvanını aldı. Bir müddet sonra vefat eden Kral Rincana’nın yerine eşi Kota Rani geçti. İlk başlarda bölgeyi Şah Mir ile birlikte yönetti. Bu süre zarfında Moğolları bölgenin dışına attı. Ancak bu olayın ardından Şah Mir’i etkisiz kılma teşebbüsüne giren Kota Rani’yi Şah Mir tahttan indirdi ve kendisi tahta geçti. Şah Mir tahtta çıkarken Şemseddin unvanı ile sultan oldu. Daha sonraları oğulları ve torunları onun kurduğu bu sultanlığı bölgede etkin güç yaptı. Etrafını çeviren dağ sınırlarına kadar genişleme sağlandı. Torunu Sultan İskender ise Hindistan bölgesini yağmalayan Timur’a karşı koydu ve ülkesine girilmesine izin vermedi. Tahtın son sahibi olan Hasan Şah’tan sonra Sultanlık bölgedeki çekişmelerden ve iç dengede oluşan bozukluklar sebebiyle çözülme sürecine girdi. 1540’ta Babür Şah’ın yeğeni Haydar Mirza Duğlat önemli bir direnişle karşılaşmadan Keşmir’e girdi ve hanedanı himayesi altına aldı. Onun 1551’de öldürülmesinden sonra hakimiyet Şii Gazi Han Çak hanedanı’na geçti. 1586’da Babürlü Sultanı Ekber Şah Keşmir’i topraklarına katarak bir eyalet haline getirdi. 1752’de Ahmed Şah Dürrani güçlü bir ordu ile buraya girdi; böylece Afganlıların başlattığı son müslüman hakimiyeti, 1819’da bölgenin Sih mihracesi Ranjit Singh’in eline geçmesine kadar devam etti.
Bu yazıda Keşmir bölgesinin tarih sahnesine çıkış zamanından Babürler’in hakimiyetine kadar olan zaman ele alındı. Bir sonraki yazıda Keşmir tarihinde Babürler dönemi ve sonrası ele alınacaktır.
KAYNAKÇA
- Keşmir Dosyası – Halil TOKER
- Gazneliler’in Keşmir Seferleri – Güller NUHOĞLU
- Dünden Bugüne Keşmir ve Keşmir Meselesi – Azmi ÖZCAN
- İslam Ansiklopedisi Keşmir Maddesi (http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c25/c250232.pdf)
DİPNOTLAR
- 1-İslam Ansiklopedisi syf 325
- 2-İslam Ansiklopedisi syf 325
- 3-İslam Ansiklopedisi syf 326