İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Tarihi boyunca doğal güzellikleri ve yer altı zenginlikleriyle dikkat çeken Keşmir bölgesi bir çok büyük komutanın işgal girişimlerine maruz kalmıştır. Bu değerli toprakları kendi bünyesine geçiren komutanlar bazen adaletli bazen ise zulüm içinde bu toprakları yönetmiştir.
Tarihi değerlendirme içerisinde ve genel algı da her ne kadar Keşmir bölgesinin son 50 yıldır sorunlara ev sahipliği yapan bir bölge olarak görünse de Keşmir Babürlülerden sonra Şeyh Ahmed Durrani ve sonrasında Sihlerin eline düşmüştür. Keşmir’in sorunlu yılları bu dönemlerde başlamıştır. Bölgede Müslüman nüfus çoğunlukta olmasına rağmen camiler kapatılmış, Müslümanlar azınlık muamelesi görmüş ve halk bu dönemde sefalet içinde yaşamışlardır.
Babürlerin dağılmasıyla birlikte bölgede grupların bağımsızlıkları elde etme çabaları başlamış ve bu furyadan Keşmir bölgesi de etkilenmiştir. 1752’de Şeyh Ahmed Durrani bölgeyi fethetmiş, bu fetihle birlikte bölgede 67 yıllık her anlamıyla bir çöküş süreci yaşanmıştır.
[caption id="attachment_5945" align="alignright" width="197"] Ranjit Sing[/caption]
Bunun ardınan 1819’da Sih Maharaja Ranjit Sing bölgeye askeri bir saldırı başlattı ve bölgeyi ele geçirdi. Bu işgal sonucunda bölgede uzun yıllar süren Müslüman hakimiyeti son buldu. Bunun yanında bölge de büyük sorunlar baş göstermeye başladı. 60 yıllık Sih hakimiyeti boyunca özellikle Müslümanlara karşı bir baskı uygulandı. Müslümanların ibadet özgürlüğü elinden alındı, topluca namaz kılmak yasaklandı, bir Müslümanı öldürmenin cezası 20 rupi olarak değer biçildi. Bu süre zarfında Şeyh Ahmed Barelvi Aralık 1830’da cihad ilan etti. Bu cihada çok sayıda mücahid katıldı. Yaklaşık 1400 mücahidin katıldığı bir savaşta vefat etti (6 Mayıs 1831). Bu olaydan 8 sene sonra Ranjit Sing’in ölümü üzerine Sih krallığı dağıldı. Ranjit Sing’in valilerinden olan İngiliz destekli Gulap Sing Cammu’da bağımsızlık ilan etti.
Coğrafi keşiflerle beraber İngilizlerin Hindistan gibi batılılarca keşfedilmemiş bir madeni keşfetmesi sonucu, Hindistan’da ticaret amaçlı şirketler kuruldu. Bu şirketler zamanla bölgenin en güçlü şirketleri olmaya başladı ve Hindistan’da varolan irili ufaklı sultanlıkların üzerinde İngilizler hakimiyet sağladı. Bu İngiliz hakimiyeti yıllar ilerledikçe daha da genişledi. Kimi sultanlıkları direkt kendi valisi olarak atarken bazılarında ise yönetimdeki kişiler aracılığıyla yönetimde söz sahibi oluyordu.
1804’te Delhi’ye hakim olan İngilizler, padişahı adeta kendi memuru gibi yönlendirebiliyordu. Padişahın yönetim gücünü saray içine kısıtladı. 1846’da İngilizler Keşmir’de içlerinde bulunan Lahor, Calandhar ve Sindh arasındaki bölgeyi hakimiyeti altına aldı.
İngilizlerin bu bölgeleri topraklarına katmasının ardından 16 Mart 1846’da Raca Gulab Singh yönetimi İngilizler ile Sind ırmağının doğuşu ile Ravi ırmağı arasında bulunan dağlık arazi ve çevresindeki toprak için masaya oturdu. Bunun sonucunda Amritsa anlaşması ile belirtilen Singh yönetimine satıldı. Bu topraklara Raca Gulap Singh günümüz parasının değerinde 5.00.000 rupi ödedi.
1891’de yapılan nüfus sayımına göre bölgede 800.000 Müslüman insanın varlığından söz ediliyordu. Bu rakam 1921’de resmi rakamlara göre 1.407.086’ya yükseldi. Bu artan nüfusun yanında bölge yönetimi Müslümanlara karşı uyguladığı zulüm politikalarına devam ediyordu. En son Müslümanlara uygulanan vergi politikasında Müslümanlar evlenmek, evlerine pencere, baca, ocak yaptırmak hatta hayvan satın almak istediklerinde vergi vermek zorunda bırakılıyordu. Bu politikalarla bölgede yönetime karşı ayaklanan Müslümanlar oluşmaya başladı. Özellikle Hindistan’da Alirgarh okulunda eğitim almış öğrenciler memleketlerine dönünce bağımsızlık hareketlerinin önderliğini üstlenmeye başladı.
1932’de Keşmir’de Müslüman Konferansı kuruldu ve kısa sürede Keşmirli Müslümanların en önemli savunucusu haline geldi. Siyasal düzenlemeler çerçevesinde 1934’de seçimler yapıldığında Müslüman Konferansı meclisteki 21 sandalyeden 16’sını elde etti ve 1936 seçimlerinde ise bu sayı artarak 19’a yükseldi. Meclisin yetkileri hemen hemen yok denecek kadar az olmasına rağmen sosyal, ekonomik ve siyasi sahalarda Konferans elinden geleni yaptı. Böylelikle Müslümanların siyasi sahaya çıkışı başlamış oldu.(1)
Bu yazıda sizlere Keşmir bölgesinin Müslümanların elinde çıkmasını, zulüm gördüğü dönemleri ve siyasi sahaya çıkış süreçlerini anlattım. Gelecek yazıda inşallah 1936’dan günümüze kadar olan olayları ve bölgenin sosyolojik durumunu anlatacağım
ALINTILAR
Yorum Yaz