GOETHE ŞİİRİNDEKİ İSLAMİ MOTİFLER

EDEBİYAT

İslami motif içerikli şiirler kaleme alan birçok şair vardır. Yerli ve yabancı edebiyatta bunun birçok örneğini görmek mümkün. Fakat bu şairler arasında öyle bir isim vardır ki kendisi Alman Edebiyatının en önemli temsilcisi olarak addedilir. Bu isim Johann Wolfgang von Goethe’dir. Kendisi yalnızca bir şair veya edebiyatçı değildir. Bu kimliklerinin yanı sıra bir ressam, bir doğa bilimci ve bir politikacıdır. Şimdi konuya başlamadan evvel sizlerle Goethe’nin edebiyat kimliğini konuşalım.

Goethe yazdığı ilk romanı Genç Werther'in Acıları’nı (Die Leiden des jungen Werther) kaleme aldığında henüz 25 yaşındaydı. Bu kitabıyla birlikte duygularının aşırı coşkunluğu ve o dönemin gençliğinin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktaki başarısıyla evrensel bir üne kavuştu. Goethe etkileme kabiliyeti bakımından öyle ileri seviyedeydi ki Genç Werther'in Acıları kitabından dolayı binlerce Avrupalı genç intihar ederek canına kıymıştır. Dönemin gençlerinin kitaptan oldukça etkilenmelerinin sebebi ise kitaptaki bunalım halinin oldukça sarsıcı, çekici ve gerçekçi olmasıdır.

Goethe’nin burada anılması gereken büyük eserlerinden bir tanesi de Faust’tur. 18 yaşındayken başladığı, 83 yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirdiği bu romanın konusu çok eski bir öyküden ilham alınarak yazılmıştır. Bu eserle Goethe’nin zirveyi yakaladığı söylenir.

Franz Kafka, Goethe'yi "Hayat üzerine söylenebilecek olan her şeyi söyleyen biri" olarak tanımlamaktadır. Nitekim Goethe’nin eserlerine konu çapında baktığımızda birçok temanın işlenmiş olduğunu görürüz. Bu temalardan bir tanesi de İslamiyet’tir. Goethe İslam’ı çokça araştırmış, İslam üzerine eşine az rastlanır tebliğ şiirleri yazmıştır. Özellikle, doğu uygarlığı ile ilgilenen bir tarihçi olan Josef von Hammer’in Kuran çevirisini sürekli olarak okuyan Goethe, Almanya’da İslamiyet’e pozitif yaklaşan ilk edebiyatçı olmuştur.

Ömrünün son yıllarında Doğu medeniyetini ve İslam’ı tanımak amacıyla çalışmalar yapan Goethe, öncelikle devrinde yazılmış olan Doğu seyahatnameleri vasıtasıyla bu dünyayla ilişki kurmaya çalışmış, ardından da Doğulu şairlerin şiirlerini, Kur’ân’ı ve Hz. Peygamber’in hayatını anlatan eserleri okumuştur. Ayrıca Hz. Peygamber hakkında da derin incelemeler yapmış ve bunun neticesinde Hz. Peygamber’e övgü dolu şiirler kaleme almıştır. Bütün bu şiirlerini “Doğu Batı Divanı” adlı kitabında toplamıştır.

Goethe, Kuran’dan birçok alıntı yapmış ve telmihte bulunmuştur. “Tılsım” (Talismane) adlı şiirinin bir kısmı şöyledir:

“Doğu da Allah’ındır,

Batı da Allah’ın!

İş görürken şiir yazarken

Beni doğru yoldan ayırma

Gerçi fikrim ve zikrim dünyevi olsa da

Yüce mükâfatlar için yeterlidir

Toz-toprak ile karıştırılmasın ki ruh,

Arşa yücelir, kendi içinde nüfuz ederek.

...”(1)

Goethe’nin bu mısraları, ayeti kerimede geçen “Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah'ın lütfu, rahmeti boldur, o her şeyi bilir.”(2) ayeti kerimesinden ilhamla yazdığı görülür. Zira devamında “beni doğru yoldan ayırma” diyerek Fatiha suresinin 4-7 arasındaki ayeti kerimelerine telmih yapmıştır. Şiirin son kısmında ise “kabz ve bast” hali üzerinde durulmuş ve İnşirah suresine atıfta bulunmuştur.

Goethe’nin bir fakih kadar İslamiyet’i bildiğini söylemek yanlış olmaz. Birçok şiirinde fıkhi mevzulara dalmış ve uzun uzun yazmıştır. Mesela Ebussuud Efendi’nin fetvalarıyla alakalı iki adet şiiri mevcuttur. Bir şiirinde:

“İşte böyle cevap verdi biçare Ebussuud,

Allah cümle günahlarını affetsin.” diyerek Ebussuud’un fetvasını eleştirirken diğer bir şiirinde:

“Gençleşmiş bir delikanlı olarak karşılamalarını bekler.

Aziz Ebussuud isabet kaydettin fetvanda!” diyerek Ebussuud’un fetvasını tasdik eder.(3)

Goethe “Hikmetler Kitabı” (Buch der Sprüche) adlı uzun şiirinde:

“Eğer İslam “Tanrı’ya teslimiyet” demekse,

İslam’da yaşıyor ve ölüyoruz hepimiz.”(4) demektedir. Bu mısralarını Goethe’nin Müslüman olduğu yolunda delil olarak kullananlar olmuştur. Hakikaten bu söze istinat ederek Goethe Müslüman oldu demek mümkün ama tek başına yeterli değil. Zira ömrünün sonlarına doğru dostu Zelter’e yazdığı bir mektubunda “Din değiştirmek mizacım değildir.”(5) demiştir. Bu sözle tam olarak nasıl bir din değiştirmekten bahsettiği kavranamamaktadır. İnancımıza göre insanlar Müslüman olarak doğarlar ve buluğ çağına kadar Müslüman olarak kalırlar. Goethe’nin hangi dinde sabit kaldığını tespit etmek zor olmakla birlikte çıkarım yoluyla anlamlandırabilmek mümkündür.

Goethe’nin, Hristiyanlığın temel inanç sistemi ile çatışan şiirleri vardır. Mesela “Mümkünle Mağrursan” anlamına gelen “Wenn du auf dem Guten ruhst” adlı şiirinin bir kısmında şu ibareler geçmektedir:

Zira insanlar yaratılıştan iyidir,

Daha da iyi kalabilirlerdi,

İçlerinden birisinin yaptığını,

Diğeri de yapmamış olsaydı.

Bu hususta bir söz vardır:

Bir yere varmak istiyorsan eğer,

O zaman birlikte gitmeğe değer”(6)

Bu mısralardan da anlaşılmaktadır ki Goethe Hristiyanlığın temel anlayışlarından biri olan doğuştan günahkâr doğma anlayışına karşı çıkmaktadır. “Hanımlara Hoşgörülü Olun” (Behandel die Frauen mit Nachsicht) adlı şiirinde Hz. Peygamber’in hanımlarla alakalı hadisinden alıntı yapmakta ve Hz. Havva’nın yaratılışına telmihte bulunmaktadır:

“Hanımlara hoşgörülü davranınız!

Eğri bir kaburgadan yaratıldı onlar;

Tanrı onları tam düz yapamadı”(7)

Burada geçen “yapamadı” sözcüğü “güç yetirememe” anlamında değil, “kıyamadı” anlamındadır. Goethe burada Hristiyanlıktaki dişi ile erkeğin ikisinin de kaburgadan yaratılma mevzusuna biraz ayrıştırıcı bir cevapla İslamiyet’tekine uygun olarak anlatmıştır. Sadece hanımların kaburgadan yaratıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca hadisi şerif incelendiğinde Goethe’nin hadis odaklı şiir yazdığı daha da anlaşılacaktır: “Kadınlara iyi davranınız, zira kadın erkeğin eğri kaburgasından yaratılmıştır. Onu düzeltmeğe çalışırsanız kırılır; olduğu gibi bırakırsanız eğri kalır. Kadınlara iyi davranınız”(8)

Goethe Doğu Batı Divanı’nda Züleyha’ya genişçe bir yer vermiştir. Züleyha hakkında birçok şiir kaleme almış, onun Yusuf (as)’a olan aşkını uzun uzadıya farklı şiirlerle anlatmıştır. Bunun yanında Ferhat ile Şirin’i, Leyla ile Mecnun’u, Süleyman ile Belkıs’ı, Cemil ile Botayna’yı, Rustan ile Rudevu’yu şiirlerine konu alan Goethe kitabında Hafızı Şirazi’ye, Timur’a, Firdevsi’ye, Şah Şüca’ya, Niyazi Mısri’ye de sık sık yer vermiştir. Ashabı Kehf’e de şiir yazan(9) Goethe’nin Hafızı Şirazi’den de ayrıca çok etkilendiğini belirtmek gerekir.

Goethe’nin bu ve bunlara benzer İslami altyapılı birçok şiiri mevcuttur. Müslümanlar, Goethe’nin yoğun İslam uğraşılarından yola çıkarak, zaman zaman onun kendilerinden biri olduğunu düşünmüşlerdir. Bununla birlikte 1995 yılında, Goethe’nin adı İslami hukuk çerçevesinde, ölümünden sonra “Muhammed Johann Wolfgang von Goethe” şeklinde değiştirilmiştir.

Goethe her fırsatta Hz. Muhammed’e (sav) olan hayranlığını dile getirmiş ve onun için şu sözleri sarf etmiştir: “Hiç kimse Hz. Muhammed (sav) prensiplerinden bir adım ileri atamaz. Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in (sav) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada onu geçemeyecektir.” Şairin “Evrende Yeni Hayat” (All-Leben) adlı şiirinin bir kısmı şöyledir ki şiirin alıntıladığım kısmının Hz. Peygamber’e ithaf edildiği düşünülmektedir:

“Rüzgâr sevgilinin kapısının önünden

Sürüp savursa toz bulutunu

Yine de miskten evladır kokusu onun

Ve gülyağından daha rânâ”(10)

Son olarak yazımı, Goethe’ye ait olan “Mahomets Gesang” ve aynı şiirin Sadi Irmak tercümesi olan “Hz. Muhammed’in Terennümü” adlı şiir(11) ile bitirmek istiyorum:

Mahomets Gesang 

Seht den Felsenquell,

Freudehell,

Wie ein Sternenblick

Über Wolken,

Nährten seine Jugend

Gute Geister

Zwischen Klippen im Gebüsch.

Jünglingfrisch

Tanzt er aus der Wolke

Auf die Marmorfelsen nieder,

Jauchzet wieder

Nach dem Himmel.

Durch die Gipfelgänge

Jagt er bunten Kieseln nach,

Und mit frühem Führertritt

Reißt er seine Bruderquellen

Mit sich fort.

Drunten werden in dem Thal

Unter seinem Fußtritt Blumen,

Und die Wiese

Lebt von seinem Hauch.

Doch ihn hält kein Schattenthal,

Keine Blumen,

Die ihm seine Knie umschlingen,

Ihm mit Liebesaugen schmeicheln:

Nach der Ebne dringt sein Lauf

Schlangenwandelnd.

Bäche schmiegen

Sich gesellig an. Nun tritt er

In die Ebne silberprangend,

Und die Ebne prangt mit ihm,

Und die Flüsse von der Ebne,

Und die Bäche von den Bergen,

Jauchzen ihm und rufen: Bruder!

Bruder, nimm die Brüder mit.

Mit zu deinem alten Vater,

Zu dem ew’gen Ocean,

Der mit ausgespannten Armen

Unser wartet,

Die sich ach! vergebens öffnen,

Seine Sehnenden zu fassen;

Denn uns frißt in öder Wüste

Gier’ger Sand, die Sonne droben

Saugt an unserm Blut, ein Hügel

Hemmet uns zum Teiche! Bruder,

Nimm die Brüder von der Ebne,

Nimm die Brüder von den Bergen

Mit, zu deinem Vater mit!

Kommt ihr alle! –

Und nun schwillt er

Herrlicher, ein ganz Geschlechte

Trägt den Fürsten hoch empor!

Und im rollenden Triumphe

Gibt er Ländern Namen, Städte

Werden unter seinem Fuß.

Unaufhaltsam rauscht er weiter,

Läßt der Thürme Flammengipfel,

Marmorhäuser, eine Schöpfung

Seiner Fülle, hinter sich.

Zedernhäuser trägt der Atlas

Auf den Riesenschultern; sausend

Wehen über seinem Haupte

Tausend Flaggen durch die Lüfte,

Zeugen seiner Herrlichkeit.

Und so trägt er seine Brüder,

Seine Schätze, seine Kinder,

Dem erwartenden Erzeuger

Freudebrausend an das Herz.

Johann Wolfgang von Goethe

Hz. Muhammed’in Terennümü

Sevinç sevinç berrak

Ve yıldız yıldız parlak

Bir dağ pınarı

Üstünde beyaz bulutların

Ve kuytusunda bir yeşil yamacın

Aziz ruhlar sallamış beşiğini

Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara

Raks eder gibi iner mermer kayalara

Haykırır sevincini semalara

Dağ geçitlerinde

Önüne katar renk renk çakılları

Ve bağrına basar kardeş pınarları

Çiçeklenir ayak bastığı yerler

Ve nefesiyle yeşerir çimenler

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar

Ovaları doldurur gümüş ışıklar

Bir ses yükselir pınarlardan

'Kardeş ayırma bizi koynundan

Bekliyor Yaratan.

Yoksa bizi çölün kumları yutacak

Güneş kanımızı kurutacak

Kardeş,

Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını

Hepimizi alıp koynuna

Eriştir bizi yüce Rabbına

Ezelî Derya'nın yanına.'

Peki, der, dağ pınarı

Kendinde toplar bütün pınarları

Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları

Ülkeler açılır uğradığı yerlerde

Yeni şehirler doğar ayaklarının altında...

Kulelerin alev zirvelerini

Ve haşmetli mermer saraylarını

Bırakıp arkasında

Yürür mukadder yolunda

Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak

İhtişamının şahitleri

Evlatlarını Rabbine ulaştırarak

Karışır İlahî ummana coşarak!

Çeviren: Sadi Irmak

------------------------

1 Talismane, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf: 175

2 Bakara Suresi 115. ayet

3 Fetwa, Der Deutsche dankt, Goethe, Doğu Batı Divanı sf: 188-189

4 Buch der Sprüche, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:235

5 www.timeturk.com/ Goethe’yi Anlamak

6 Wenn du auf dem Guten ruhst, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:222

7 Behandel die Frauen mit Nachsicht, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:211

8 Buhârî, Nikâh 79; Enbiyâ 1

9 Siebenschläfer, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:313

10 All-Leben, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:183

11 Âlim Kahraman, Goethe'nin "Mahomets Gesang" Şiiri Türkçe Çevirileri Üzerine

M. Fatih Özmen

M. Fatih ÖZMEN
M. Fatih ÖZMEN

Siyasal Bilimler | Uluslararası İlişkiler | Edebiyat [email protected]

Yorum Yaz