İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
“Kendinizi geliştirmeye o kadar çok zaman harcayin ki, baskalarinin yaptıklarıyla ilgilenmeye ve onlari elestirmeye vaktiniz kalmasin”
Yukarıdakine benzer bir sözün Japon atasözü olduğunu bir konuşmada dinledim. Söz kısa sürede muasır medeniyetler seviyesine çıkmış Japonlara ait. Onlardan da bu beklenirdi diye düşünmeden edemiyor insan. Bu kalkınmanın ve refahın beraberinde bazı toplumsal sorunlar olabilir ve olacaktır da. Onların da düzeltilmesini umarak bu söze yönelik bir yazı kaleme almak istiyorum.
İnsanların evvela kendileriyle ilgilenmeleri ve en çok vakti kendilerine ayırmaları gerektiği düşüncesine katılıyorum. Dünya ve ahiret dengesini kurarak kendimizi kurtarmaya ve geliştirmeye çalışmalıyız. Kendimizi geliştirirsek etrafımıza o zaman faydamız olabilir. Bir insan kendini, sonra ailesini, sonra sülalesini, sonra böyle böyle halka büyüyerek gider. Kendisi yetişmemiş insan başkalarına ışık olamaz. Bu yüzden en çok vakti kendimize harcamalıyız. Bu da çok çalışma ve ucuz işlerle vakit harcamamakla ilgili.
Değiştiremeyeceğimiz şeyleri düşünüp, asli vazifelerimizi unutuyorsak burada bir sorun var demektir. Mesela kendi hayatımdan ben sorumluyum ama herkesin hayatından sorumlu değilim. Evvela kendim ile ilgilenmeliyim. Değiştirebileceğim şeyler ise genelde kendim ile ilgili şeyler. Davette de temsil esastır. Asıl davet insanın hal, hareketleri ve davranışlarıdır. Sözlerden önce etrafımıza bunlar etki ediyor. Dolayısıyla kendisini yetiştirmiş ve ölene kadar yetiştirecek bir kimse için yapacak çok şey var.
Etrafımızda akan bir dünya var. Bu dünya ile birlikte biz de ilerliyoruz ama eğer kendimize yeterli vakti ayırmazsak, istediğimiz şeyi elde edebilir miyiz bilmiyorum. Güzel bir söz vardır, zenginler para peşinde koşmaz diye. Eğer bizler kendimizi yetiştirmeye çabalarsak, para zaten bizim peşimizde koşacaktır. Dolayısıyla altın ve mücevher ne kadar ustaların elinde işlenirse ve ne kadar emek harcanırsa o kadar değerli oluyor. El emekleri daha pahalı oluyor.
Her şeyden önce niyet çok önemli. Ulvi bir gaye ile hareket edilirse çok güzel olur. Mesela insanlara fayda sağlamak, ülkemize katkı sağlamak, ümmete destek olmak ve insanlığın gelişimine katkıda bulunmak gibi devamlı hatırlayacağınız ulvi sebepler olmalı. Allah’ın rızasını kazanmak için de yola çıkabilir bir kişi. Burada samimi olursa ve çok çalışırsa, Allah’ın hiç ummadığı yardımlarını görebilir. Bütün bir ülke samimiyetin peşinden koşabilir.
Dikkat edilmesi gereken hususlardan en önemlisi dilimizi tutmak ve her gördüğümüzü söylememek. Kendi gündemimizle ilgilenmek ve başkalarının özelini kurcalamamak. Kınadığımız veya dedikodusunu yaptığımız şey neyse ya bizde çıkıyor ya da çocuklarımızda. O yüzden bu gibi âdi işlerle uğraşmamak ve kendi gündemimizi oluşturmamız lazım. Memleket bizden hizmet beklemektedir.
Öğrendiğini mutlaka öğret, Hoca olunca öğreteceğim deme. Hocalığın nasip olacağını ve yaşayacağının garantisi olmadığı gibi eğer şimdi harekete geçmediysen sonra da geçmeyeceksindir. Zengin olayım fakirlere yardım edeyim deme, şimdi yardım etmeye başla rızkın artarsa sen de yardımları artırırsın. Vali olayım hizmet edeyim deme, hizmete başla makamın yükselirse yapacağın şeyler de artacaktır. Bugün yapmıyorsan yarın da yapamayabilirsin. Bunu da acizane önemli gördüğümden söylemiş olayım.
Milleti ve ümmeti için yaşayan ve ulvi gayeleri olan insanlar elbette ölümsüzdürler. Onlar ilelebet yaşayacaklardır. Ulvi gaye bu yüzden önemlidir. Büyük başarılar küçük insanlara nasip olmayacağı gibi büyük işler de küçük düşünenlere nasip olmayacaktır…
Ozan Dur
Yorum Yaz