GÜNEŞ İLE YAĞMURUN DÂİM MEKÂNI: İNGİLTERE

GEZİ - ANI

57 milyonu aşkın nüfusu ile İngiltere, dünyada nüfus yoğunluğunun ziyadesiyle fazla olduğu ülkelerden birisidir. Birleşik Krallığın en büyük ülkesi. Şehirlerinden Manchester, Birmingham, Liverpool, Oxford, Cambridge ve gelelim altını üstüne getirdiğim Londra’ya. 11 milyondan fazla nüfus ile geçirdiğimiz takriben iki ayımızı, tecrübe ve ma’lumatımız ile paylaşacağız.

En çok sefer düzenleyen firma tabii ki de Türk Hava Yolları. Gatwick’e indik. Londra tam bir örümcek evi. Her tarafı metro, tren ve diğer raylı sistem ağı ile örülmüş vaziyette. Sadece metro ağı ile 445 km aşkın uzunlukta, günlük 5 milyonu aşkın yolcu taşımacılığı yapan sistemin doğum tarihi 1800’ler. İngiltere’ye bakacak olursak 17.000 km civarı bir ray hattı uzunluğu var. 3 sınıf tren seçeneğinden orta sınıf trene binerek Victoria istasyonuna varıyor ve oradan iki metro aktarması yaparak 2. Zone’da Acton mahallemize intikal ediyoruz. Bir haftalık Oyster Card ile metro ve otobüsü sınırsızca kullanabilirsiniz. Gerçekten öğrenci iseniz kurs, konaklama, bilet ve diğer ulaşım ve masraflar daha az olabiliyor. 2014 yılı için 1 aylık aldığım kurs ücreti ve takriben 2 aylık konaklamam 2.380 lira tuttu. Kursum 88 saatlik köklü kurslardan birisiydi.

Gel gelelim gerçek kurs ve eğitime: sokaklar ve insanlar. Tüm seyahatim boyunca yoldaki insanlarla, metrodaki yolcularla, çocuklarla, kurstaki yabancı arkadaşlarla, gezdiğim müzelerde edindiğim arkadaşlarla konuşmak; yol ve adres için telefona gömülmeyip insanlara sormak, hatta tarifini bildiğim yerlerin tarifini sorarak konuşmaya bahane uydurmak gibi durumlar benim için en büyük kurs olmuştur. Ve okumak... Özellikle metro çıkışlarında birçok günlük yayın ve gazeteler ile bu açığı kapatabilirsiniz. Bilhassa haberleri okumak hem güzel hem de sizi o şehirden haberdar edecektir. Filhakika bir müddet ‘Londralı’ olmanız güzel olur. Kurs dedik geçtik. Özellikle hocalarla tanışın. Bu işi hangi kursa, hangi ülkeye giderseniz gidin, yapın. Tanışmadan önce cümleler kurup bilmediğiniz kelimeleri öğrenin. Mesela hocaya şehirde nerelerin gezilebileceğini, hangi tarihi mekân ve müzelerin olduğunu sorun. Hocalardan tavsiye alın. Kendinizden bahsedin. Dersleri de kaçırmayın. Sertifikanızın ileride kariyerinizin kanıtı olacağını bilin ve mutlaka edinin.

Londra'da maalesef geceleyin can ve mal güvenliği, huzur ve sükûnet Türkiye ile kıyaslanamaz. Günlük programınız 07.00-22.00 arası olsun. Bu saat aralığı şehir uyanıktır; lâkin bu saatler harici neler olduğunu evvelen bahsettiğim gazetelerden okuyacaksınız. Vaktiniz geniş ise otobüsler ile gezin. Tur otobüslerine para vermeyin. Otobüsler ile gezerek açığı kapatın. Hatta RV1 hatlı bir sefer var. Rota meşhur yerlerden geçiyordu. Bu da yazımı okuyanlara armağanım olsun. Her neyse… Etrafınıza bakın, insanlara bakın, yapı ve mimariyi inceleyin. Fotoğraf çekin ve notlar alın. Tabii ki de akşam ve sabah saatleri değil. Trafik aynı, kalabalık aynı Türkiye ile. Meşhur ‘Square’ olarak zikredilen 7-8 meydan var, oralara mutlaka gidin. Hemcinsiniz yabancı ve güvenilir olduğuna muknî olduğunuz bir arkadaş edinin. Onunla birlikte seyahat edin. Müzeler ücretsiz. Tüm müzeleri görün. Royal Air Force Museum, Transport Museum ve Bank Museum müzeleri benim dikkatimi çeken eşsiz müzelerdi, tavsiye ederim. Bir miktar da bazı ücretli müzeler için para ayırın. Londra’nın 135 metre yüksekliği ile tekerleği olan London Eye ile Big Ben’den Tower of London’a birçok kadîm mekânı izleyin. Thames River Trip bileti ile London Eye bileti birlikte uyguna gelebiliyor. Hyde Park’ı da es geçmeyin derim.

Helal-haram yiyecek ve içecek hassasiyetine binaen, market ve restoranlarda vejetaryen bölümlerini tercih edin. Tesco, Sainsbury’s, Morrisons, Waitrose gibi marketlerde kampanyalı, ucuz ve güvenli, her türlü ürünü elde edebilirsiniz. ‘Market’ dediğimiz pazarlar kuruluyor. Bu tür yerler genellikle biraz pahalı olur. AVM ve benzeri yerlerde bir gün keşfe çıkın. Pazar ve alışverişin nabzını ölçün. Bisiklet en güzel ulaşım aracı. Alın bir bisiklet; Londra sizin.

Bazı izlenim ve gözlemlerim ile değerlendirme yapıp yazımı bitirmek istiyorum. Evet, metroda, otobüste şahit olduğum en ilginç durumlardan birisi kucağında kanguru ile çocuğunu taşıyan, arkasında sırt çantası, üstünde takım elbise ile işe giden ‘işadamları’ idi. Bu manayı tamamlayan şey ise büyük iş merkezi ve gökdelenlerin alt katlarında bulunan çocuk bakım ve müşahede evleriydi. Boşanma oranı da ciddi boyutlarda. İnsanlar tâbiri caizse hamallık yapıyorlar. Hava biiznillah sabit durmuyordu, başlıkta da belirttiğim gibi… Yağmurluk ile çıkıp güneş gözlüğü ile dönüyor, sisli havada dolanıp yağmurlu havada yürüyorsunuz. Hamallığını yaptıkları şeyler şemsiye, yağmurluk, matara, kahve, iş ayakkabısı, güneş gözlüğü ve ‘garden’ dediğimiz bahçelerde dinlenmek için getirdikleri örtü.

Gelelim şu mevzuya ki: İngilizlerin ‘dessas İngiliz zalimleri’ tesmiye edilmelerine rağmen, çokça ülkeyi müşevveşiyete sokup zehirlemelerine rağmen, dünyayı sülük gibi emip kan bırakmamalarına rağmen bu zengin ve varlıklı hale gelmelerine sebep olan şey “vakitli hareket etmeleri”… ‘Yatma seherde, uğrarsın derde’ sanki onların ilahisi. Tanıştığım ve görüştüğüm insanların bu hassasiyeti beni çok etkiledi. Hatta kursa geç kalanlar maalesef Türklerdi. Hocalar asla ve kat’a bu hususta affetmiyordu. Karınca gibi muntazam ve dakik çalışmaları onları bu noktaya getiren en önemli husus kanımca. Ayrıca hayat kuralları ve yaşam düzenlerinde gösterdikleri ciddiyet onlara zaman ve para kazandırıyor. Bir yayaya yol vermek gibi güzellik varken, yaya geçidi harici karşıdan karşıya geçerken de gaza basarak üzerinize sürüp küfür yağdırmaları da o kadar kuralcılıklarının kanıtıdır. Nezafet hususunda da toplu taşıma, istasyon ve kamusal yerlerde bulunan koltuk ve banklara oturmak mide bulandırıcı idi. Bu hususta ülkemiz çokça ödülü layıkıyla hakkediyor. Hava sıcak olduğunda mazgallardan gelen ağır koku burnumda direk bırakmıyordu.

Her ne kadar Titanic misal Londra mütedâhil daireler gibi çizilmiş ‘zone’lara ayrılmış olsa da; 6. Zone’dan sonrası… Sükût lazım.1. ve 5. Zone bölgeleri ilkten sona olmak üzere; “court” “apartment” vb. elit ve lüks yaşam alanlarını barındırıyor. Cuma gecesi başlayıp pazar akşama kadar devam eden, başlarını kaldıramayacak kadar sarhoş olarak,  bar ve gece hayatı ise ne kadar zelil bir hayat yaşadıklarının kanıtı. İş hayatındaki elit tabaka, geceleyin taharet yolunu bulamaz oluyor. Serkeş kafa ile rezil durumda evlerine bile varamıyorlar. Ufak tefek nefes aldığım yerlerim ise merkezde bulunan 400’e yakın cami ve mescit idi.

Elhasıl sokak sokak gezerek ve yürüyerek gözlerimle çektiğim fotoğraflar ile oluşan hatıralarımı aktarmak istedim. Özellikle İngilizleri tanımak hayatınıza farklı bir boyut kazandıracaktır. İnşallah istifade edersiniz. Selametle…

Ali Affan AKGÜNDÜZ

Yorum Yaz