İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Nihayet heyet-i vükelâ teşekkül edebildi. Bizim fikrimizce şu zamanda vakit nakit değil, nakdine-i hayattır. Temâdî edecek bir buhrân-ı vükelâ, memleketimize İtalya muhârebesinden daha büyük fenalıklar yapabilirdi.
Sait Paşa kabinesinin muvaffak bi’l-hayr olmasını temenni etmeyecek bir hamiyetli Osmanlı tasvir olunamaz. Zira temenni olunan muvaffakiyet vatana â’iddir. Lakin temenni başka, hesap ve muhâkeme yine başka şeylerdir.
İşi temenni ve ümit sahasından, i’tidâl-i demle yapılacak muhâkeme ve hesap sahasına nakil edersek, kabinenin heyet-i ‘umûmiyesini müşkilât-ı hâzıranın îcâb ettirdiği sûretle mütenâsib görmüyoruz.
Biz ümit ediyorduk ki kabinenin bi’l-cümle i’zâsı, Sait ve Mahmut Şevket Paşalar derecesinde, dahil ve hâriçde mühim te’sîr-i îkâ’ edecek zevâttan teşekkül idi.
Vâkı’â Sait Paşanın bu kabîl-i zevâta birkaç gündür, mütemâdiyen ve mütevâliyen mürâca’at ettiği meşhûd oldu. Fî’l-vâkı’a Sait Paşa kadar vus’at-ı tefekkür ve kesret-i tecrübe ile meşhur bir recül-i devletin bizim görebildiğimiz ihtiyâcât ve îcâbâtı görmemiş olması kimsenin hatırından çıkmaz.
Müşârü’n-ileyh mürâca’atleri semere vermemiş olacak ki rüfekâsı meyânında mürâca’at ettiği zevâtdan kimse bulunmuyor. Bir haldeki müşkilât-ı hâzirenin bütün sıkleti, sadrazamla harbiye nâzırına teveccüh etmiş bulunuyor.
Böyle bir zamanda harpte harbiye nezâretinin kesret-i meşâgali, bi’t-tabi’ diğer nezâretlere faaliyetiyle mu’âvenete mâni’dir. Bu i’tibârla bütün merkez sıklet yalnızca sadrazam paşa oluyor.
Belki alelade zamanlarda böyle bir yükü taşımak mümkün olsun, lakin şu müşkilât zamanında bir zâtın, hem hariciye umûrunu idare, hem dâhiliye umûrunu tasviye ve hem de bütün nezâretler işlerine nezârete muktedir olabileceğini iddia etmek sanırız ki doğru değildir.
Şu mütâla’ât, bi’t-tabi’ bize has vâridât-ı idrâkiyeden olduğu hatıra gelmeyeceğinden herkese vârid olur. Söz sahibi meb’ûsların pekte fırka i’tibârıyla olmayan ve şimdiye kadar tezâhür edebilen temâyülâtına bakılırsa, Sait Paşa kabinesinin meclisce dahı zayıf ve müşkilât-ı hâzire ile gayr-ı mütenâsib görüleceği hatıra gelir. Zamanın nezâketi ve meselenin hayat-ı milliyeye ‘âidiyeti nazara alınır ve meb’ûsların bu defaki mesûliyet-i maneviyelerinin büyüklüğü te’emmül olunursa, kuvvetine vicdanen kâni’ olmadıkları bir kabineye, mukaddimen Hakkı Paşa kabinesine yapdıkları gibi, ileride çaresini düşünmek üzere i’timâl reyi vermeyecekleri bedîhiyâtındandır.
Şu halde ne olacak? Ya muhârebede devam veyahut müzâkerâta girişmek gibi son derecede mühim umûrla iştigâl edilecek bir sırada yeniden bir buhrân karşısında bulunmak kadar muzır bir hal tasavvur edilmez.
Acaba bu ahvâl ricâl-i siyâsiyemizce muhâkeme edilemedi mi? İşte burasını takdirde izhân-ı ‘acz ediyoruz. Eğer şu muhâkemât ve mütâla’âtımız doğru ise, vaziyetin talep ettiği zât, Sait Paşa değil demekti. Şu halde ise, madem ki kabinede toplamağa muvaffak olamamıştı, Sait Paşa Hazretlerinin kabine teşkilinden sarf-ı nazar etmesi lazım gelirdi.
Dâhiliye nâzır-ı sâbıkı Halil Beğin, Hüseyin Hilmi Paşanın dâhiliye nezârettini işgâl lüzûmuna kanâ’atini ne derece metin bir sûretle dermiyân ettiği hatıra getirilir ve müşârü’n-ileyhe mürâcaat sûretiyle bu hususun sadrazam tarafından dahi takdir olunduğu düşünülürse, kabinenin zayıflığı hakkında vârid hatır olan mütâla’âtın manasız ve esassız olmadığı teslim edilir. Şu halde efkâr-ı ‘umûmiye, esaslı bir kabine yerine, muvakkat bir kabine karşısında bulunduğuna hükmedecektir.
Eğer Avrupa kabineleri de böyle bir zanna düşecek olurlarsa, bugün lehimizde tezâhür eden temâyülât hisseden istifâde edememek hâtıra gelir. Ümit edelim ki Sait Paşa Hazretlerinin kudret-i siyâsiyeleri, şu mülâhazâtı boşa çıkaracak bir feyz-i muvaffakiyet gösterir ve meclisde, Avrupada bu muvaffakiyetin önünde bezl-i takdirât eder. Burasını bütün ruhumuzla temenni ederiz, zira ki kabinenin muvaffakiyeti, memleketin muvaffakiyeti demektir.
Şehbenderzâde Filibeli
Ahmed Hilmi
LATİN ALFABESİNE AKTARAN:
MUSTAFA ÇAĞLAR & EROL TURUNÇ
Not:Bu metnin seçiminde ve latin alfabesine aktarılmasında emeği geçen değerli hocamız Yard.Doç.Dr. Ahmet KOÇAK’a teşekkür ederiz.
KAYNAKÇA:
Kanad, no:4, 22 eylül 1327/5 teşrin-i evvel 1911
Yorum Yaz