İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Hindistan, son yıllarda gerçekleştirdiği ekonomik reformlar ve atılımlarla dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu haline geldi. Vergi reformları, dijitalleşme girişimleri ve lojistik sektöründe yapılan iyileştirmeler, ülkenin ekonomik kalkınmasına ivme kazandırmış durumda. Bu büyük dönüşüm, Hindistan’ın küresel tedarik zincirlerinde ve yatırım akışlarında kilit bir rol üstlenmesine olanak tanıyor. Türkiye açısından ise, Hindistan’ın bu yükselen ekonomik profili, stratejik iş birlikleri ve ticaret fırsatları açısından büyük bir potansiyel barındırmaktadır.
Çoğu ekonomi projeksiyonuna göre Hindistan’ın dünya ekonomisindeki payının 2035 yılına kadar %7’den %13’e çıkması bekleniyor. Böylesi bir senaryoda Hindistan’ın ABD ile eşdeğer bir küresel ekonomik güç haline gelmesi muhtemeldir. Teknolojik gelişmelerin desteklediği bu büyüme, Hindistan’ın yakın gelecekte küresel ekonomik arenada daha fazla söz sahibi olmasının önünü açabilir. Dolayısıyla Türkiye, bu süreçte Hindistan ile ekonomik ilişkilerini güçlendirerek kendi büyümesine de katkı sağlayabilir.
2014 yılında Narendra Modi’nin başbakan olmasıyla birlikte Hindistan’ın ekonomi politikalarında yapılan önemli değişiklikler ülkenin büyüme oranlarını olumlu yönde etkiledi. Modi hükümeti, ekonomiyi canlandırmak ve Hindistan’ı küresel bir ekonomik güç haline getirmek için bir dizi reform ve girişimde bulundu. Bu dönemde uygulanan politikaların başında yapısal reformlar, dijitalleşme adımları ve altyapı yatırımları yer aldı. Özellikle, dijital ekonominin teşvik edilmesi, finansal kapsayıcılık ve ülkenin sanayi kapasitesinin artırılması konularında önemli ilerlemeler kaydedildi. Ayrıca uluslararası yatırımcıları çekmek amacıyla çeşitli teşvikler ve kolaylıklar sağlandı. Nitekim tüm bu çabaların nihayetinde Hindistan, 2023 yılında %7’nin üzerinde bir GSYİH büyümesi kaydetti ve önümüzdeki yirmi yıl boyunca yıllık ortalama %6 ila %8 arasında büyümesi bekleniyor. Son IMF raporunda, Hindistan’ın 2024 yılı için %7.3 oranında bir büyüme kaydedeceği ve dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olacağı öngörülüyor.
Şurası bir gerçek ki, genç ve dinamik nüfusu Hindistan’ın ekonomik büyümesinin anahtar unsurlarından biri. Ülkenin büyük bir kısmı çalışma çağında olup, bu da iş gücü arzının yüksek olmasını sağlıyor. Eğitim ve sağlık alanında yapılan yatırımlar, iş gücünün niteliğini artırmakta ve verimliliği yükseltmektedir. Eğitimde STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarına yapılan yatırımlar, Hindistan’ın küresel teknoloji ve mühendislik piyasasında rekabet gücünü her geçen gün artırıyor.
Diğer yandan teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme de Hindistan’ın ekonomik büyümesinde önemli bir rol oynamaktadır. Yazılım ve bilgi teknolojileri alanında dünya liderlerinden biri haline gelen Hindistan, özellikle Bengaluru ve Hyderabad gibi şehirleriyle teknoloji merkezleri kurmaktadır. Dijitalleşme, tarım, sağlık, eğitim ve finans gibi birçok sektörü olumlu yönde etkiliyor. Bu minvalde Hindistan hükümeti tarafından başlatılan "Dijital Hindistan" programı, ülkenin dijital altyapısını güçlendirdi ve dijital ekonominin büyümesini sağladı.
Öte yandan Hindistan’ın ekonomik büyümesi, altyapı projeleri ve sanayi politikaları ile güçlü bir şekilde destekleniyor. Ülke genelinde yapılan otoyol, liman ve havaalanı yatırımları, lojistik maliyetlerini düşürmekte ve ticaret hacmini artırmaktadır. Nitekim "Make in India" gibi girişimler, yerli üretimi teşvik etmekte ve sanayi sektörünün büyümesine katkı sağlamaktadır. Sonuçta tüm bu girişimler, yabancı yatırımları çekmekte ve Hindistan’ın küresel tedarik zincirindeki konumunu güçlendirmektedir.
İşte böylesi bir ortamda Türkiye için Hindistan, ekonomik iş birliği açısından büyük bir potansiyele sahip görünüyor. Ankara ve Yeni Delhi arasındaki ticaret hacmi, son yıllarda özellikle tekstil, otomotiv, kimya ve gıda sektörlerinde ciddi artış göstermektedir. Nitekim 2023 yılı itibarıyla iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 10 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Yakın gelecekte Türkiye, Hindistan için önemli bir ticaret partneri olabileceğini ortaya koymalıdır.
Hintli şirketler, Türkiye’nin otomotiv, ilaç ve bilişim teknolojileri gibi stratejik sektörlerinde güçlü bir varlık gösterirken, Türk firmaları da Hindistan’ın altyapı ve mühendislik alanlarında önemli projelere imza atmaktadır. Türkiye, Hintli şirketler için Avrupa, Orta Asya ve Karadeniz bölgesi ile iş yapma ve Ortadoğu’ya güvenli erişim sağlama açısından stratejik bir üs işlevi görmektedir. Bu durum, Hindistan’ın bölgesel ticaret ve yatırım stratejileri için Türkiye’yi cazip bir merkez haline getirirken, aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik bağları da güçlendirmektedir.
Diğer taraftan Hindistan’ın dikkat çekici ekonomik yükselişi, Türkiye’nin dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biriyle ilişkilerini geliştirmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır. Türk şirketleri özellikle inşaat, medikal turizm ve otomotiv bileşenleri gibi sektörlerde Hindistan yatırımlarını artırabilir. Bu dinamik iş birlikleri, her iki ülkenin de ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak ve küresel rekabette daha güçlü bir konum elde etmelerini sağlayacaktır. Hindistan küresel ekonomik etkisini genişletmeye devam ederken, Türkiye daha derin bir ekonomik ortaklıktan büyük ölçüde yararlanabilir. İki ülke, karşılıklı güçlü yönlerini kullanarak, büyümeyi ve yeniliği teşvik eden bir kazan-kazan ilişkisi tesis edebilirler.
Sonuçta güçlü bir ticari ilişki çerçevesinin oluşturulması, her iki ülkenin de ekonomik büyümesini destekleyecek ve ortaklıkların sunduğu tüm avantajları değerlendirmelerine olanak tanıyacaktır. Kapsamlı ticaret anlaşmaları ve artırılmış diplomatik diyalog, bu sürecin kilit unsurları olacaktır. Bu yaklaşım, Türkiye ve Hindistan arasındaki ilişkileri daha da derinleştirecek ve uzun vadeli sürdürülebilir bir iş birliğinin temelini atacaktır.
Abdulkadir Aksöz
Yorum Yaz