HİNDUİZM İNANCINDA AŞRAMA (HAYATIN EVRELERİ)

FELSEFE

Hinduizm inancının iki temel sistematiği vardır. Bunlar aşrama (hayatın evreleri) ve kast sistemidir. Bu yazımızda sizlere aşramayı anlatacağız.

Erkek bir Hindu hayata geldikten sonra 4 evreden geçmektedir. Bu evreler çocukluk adı verilen ergenliğe kadar olan dönemden sonra başlamaktadır. Daha sonrasında ise bu dönemler sırasıyla öğrencilik (Brahmacârin), aile hayatı (Grhastya), ormanda geçirilen münzevi hayat (Vânaprastha) ve her şeyden el ayak çekilen dilencilik (Sannyâsa) dönemidir. Bu sistem Hinduizm inancının kutsal metinlerinden Upanişadlara dayanmaktadır.[1]

Bir Hindu tüm bu evreleri tamamladıktan sonra asıl gerçekliğe kavuşabilir. Ve bu evreleri gerçekleştirirken en önemli nokta kurallarına uygun ve sırayla gerçekleştirilmesidir. Örneğin öğrencilik evresinden önce aile hayatı evresine geçişi yasaktır.

Hayatın evreleri olan aşrama kadınları, paryaları ve sudraları kapsamaz. Sadece erkek ve ilk üç kasttan olan Hindular aşrama ile kemale erişebilir.

Öğrencilik Evresi

Ergenlik çağına girmiş şartları karşılayan Hindu çocukluk evresinde herhangi bir kastta bağlılığı olmadığı için bir törenle kastta üye olur. Bu çocukluk evresinden çıkış ve törenin düzenlenmesi zamanı Manusmriti’de (Manu Kanunnamesi) şöyle geçmektedir;

"Üyeliğe kabul töreni bir rahibin embriyosunun ana rahmine düşüşünden sekiz yıl sonra, bir kralın on bir yıl sonra, halktan bir insanınki on iki yıl sonra yapılır.”

Bu evre genellikle 10-25 yaşları arasında sürmektedir. Fakat kutsal kitap bu süreyi 36 yıl, yarısı, çeyreği ya da görev bitene kadar olarak nitelendirmektedir. Öğrencinin bu evrede görevi Hinduizm inancının temel üç kutsal kitapları olan üç vedayı bir guru (dini rehber) ile birlikte çalışmaktır. Guru kişinin öz babasından bile daha önemlidir.[2]

Aynı zamanda öğrencilerin yiyeceklerini dilenerek tedarik etmesi gerekmektedir. Bu dilenmeye de önce en yakınlarından başlamalıdır. Yine Manusmriti’de bu durum şöyle geçmektedir, “Önce annesinden veya kız kardeşinden veya annesinin kız kardeşinden ya da bunlar gibi onu geri çevirmeyecek bir kadından dilenir. Eğer dilencilikten yeterli yiyeceği kazanırsa, hile yapmadan gurusunu bilgilendirir, ağzını yıkayarak temizlenir ve doğuya dönerek yemeğini yer.”[3]

Bu kişilerin bir sonraki evreye geçmesi için temel görevdir. Bir de bu evreyi gerçekleştirirken uyması gereken bazı kurallar vardır. Onlar kısaca şöyledir;

— Canlılara zarar verecek her tür davranış.

— Cinselliğin kullanılması ve cinselliği çağrıştıracak her tür fiil.

— Yalancılık, dedikoduculuk gibi kötü karakter özelliklerine sahip olmak. — Şarkı, enstrüman gibi dünyevi eğlencelerle meşgul olamak.

— Gurusunu kızdıracak her tür davranış.[4]

Aile Hayatı Dönemi

Bu evrede vedaları öğrenen kişi kendine en uygun kızı bularak evlenir. Bu evre aşramanın en önemli evresidir. Çünkü bu evrede kişiler evlenir ve bir aile sahibi olur. Bu ailenin de reisi yine kendileri olur. Vedalarda da geçen aile reisliğinin öneminden dolayı bu evre aşramada önemli bir yere sahiptir.

Bir erkek evleneceği kişiyi kendi kastından seçmelidir. Daha sonra ise ikinci eş olarak alt kasttan evlilik yapabilir fakat bu pek tavsiye edilen bir adet değildir. Manusmriti’de ise bir erkeğin nasıl biri ile evlenmesi yahut evlenmemesi gerektiği daha ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. “Bir adam kızıl saçlı, fazladan bir kolu ya da bacağı olan, hastalıklı, vücudu fazla tüylü ya da tüysüz, çok konuşan, soluk yüzlü bir kızla evlenmemelidir. Adı bir takımyıldızı, ağaç, ırmak adı, ya da daha alt kasta ait bir isim, dağ, kuş, yılan adı olan, bir hizmetçi ismi veya korkutucu bir ismi olan bir kadınla evlenilmez.”[5]

Bunların yanında aile reisliği yapan kişi aile hayatı evresi boyunca elini açık tutmalıdır. Bolca ikramlar yapmalıdır. Fakat bu ikramları başı bozuk kişilere değil vedaları öğrenen ve öğrenmiş öğrenci ve rahiplere vermesi daha doğru olanıdır. Bu evrede aile reisinden beklenen en önemli şey ise erkek bir evlada sahip olunmasıdır.

Münzevi Hayat Dönemi

Aile hayatı evresinde olan kişiler Manusmriti’de de geçtiği gibi vücudunda beyaz tüy/saç ve derisinde kırışıklıklar belli olmaya başlayınca dünya nimetlerinden ve nefsi tatmin edecek eylemlerden uzaklaşmak için kendini insanlardan uzak bir yere çeker. Bu çekilen yer genellikle orman olmaktadır. Kişi ormanda belli bir süre hayatını sürdürmektedir. Bu evreye başlangıç kişin artık ailesinden ölümü andıran bir kopuş olduğu için kişiye törenler düzenlenir. Bunun yanında eğer ormana çekilecek kişinin eşi yaşıyorsa onu erkek çocuğuna emanet eder. (Bunun sebebi ise kadınların Hinduizm inancındaki korunmaya muhtaç olan varlıklar olarak görülmesidir)

Manusmriti’de münzevi hayat dönemindeki kişinin neler yapması gerektiği şu şekilde anlatılmıştır:

“Tüm yiyecekleri ve servetini geride bırakıp, karısını oğluna emanet ederek ya da onu da alarak ormana gider. Kurban ateşini ve kurban ateşi için gerekli aletleri yanına alarak nefsini dizginlemek üzere ormana gider. Münzeviler için temiz sayılan çeşitli yemek, sebze, kök ya da meyvelerden beş büyük kurbanı sunmalıdır. Bir hayvan postu giymeli, saç ve sakalları keçeleşmiş, vücut tüyleri ve tırnakları kesilmemiş olmalıdır.”[6]

Aynı zamanda bu kişilerin yememesi gereken yiyecekler de yine kutsal kitapta şu şekilde belirtilmiştir:

"Sabanla sürülmüş bir tarlada yetişen ya da köyde yetişen yiyecekleri çok acıkmış olsa da yememedir... Kendi kendine zamanla olgunlaşan ya da ateşte pişmiş yiyecekleri yemelidir. Onları ezmek için taş ya da (bir havan gibi) kendi dişlerini kullanmalıdır.”[7]

Öğrencilik hayatında yaşamını dilencilikle sağlayan kişiler münzevi hayat döneminde de dilencilikle geçimlerini sağlıyorlar.

Çilecilik (Dilencilik Dönemi)

Hayatının üçüncü dönemini ormanda dünyevi isteklerden uzaklaşıp, nefsini teskin etmeye çalışarak geçirmiş bir Hindu, hayatının en son döneminde dünyayı tamamen terk eder.[8]

Dünyadan tamamen elini eteğini çekmiş, yarı çıplak ve eski kıyafetler giyen ve genellikle gününü yoga ve meditasyon yapmakla geçiren kişilere yogi ya da saddhu denilmektedir.

Bu dönemde Hindu çilecilerden beklenen en önemli şey tefekkür etmeleridir. Aynı zamanda Hindu çilecilerinin insanlar ile çok fazla iletişim içinde olmaması lazım. Çünkü öncelikle kişilerden tefekkür ve meditasyon yapmaları beklenmektedir. Buna ek olarak insanlarla iletişim insanlara bağımlılığı da arttırmaktadır. Bu sebeplerinden dolayı Hindu çilecilerin yalnız olması gerekmektedir.

Aşramanın üçüncü ve bu dönemleri birbirine benzemekle birlikte Orman sakinliği dönemi her yönüyle daha hafiftir diyebiliriz. Ancak bu iki dönemin özelliklerini şu başlıklar altında toplamak mümkündür.

— Nefse ve bedensel isteklere kesin olarak hâkim olmak. Bunun için gerekirse bedene acı çektirecek tedbirler almak.( Saddhuların bazılarının çivili tahtada uyumaları buna iyi bir örnek olsa gerek.)

— İnsanlardan uzakta ve yalnız yaşamak.

— Her türlü canlıya zarar vermekten azami kaçınmak.

— Dilenerek geçinmek.

— Dünyevi nesnelerden sadece yaşaması için zorunlu olanlarla yetinmek.

— Bedene ve kıyafetlere özen göstermeyerek saç sakal karışmış, pejmürde bir vaziyette gezmek. Bu, dünyaya değer verilmediğinin bir göstergesi olabilir.

— Az yemek, az uyumak. Buna karşı çok ibadet ve meditasyon yapmak.[9]

KAYNAKLAR:

[1] Ramendra Nath, Why I Am Not A Hindu, http://www.infidels.org/library/modern/ramendra_nath/hindu.html, (10.04.07).

[2] Emine ERSÖZ, Manu Kanunnamesine Göre Hinduizm, T.C. Dokuz Eylül Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Enstı̇tüsü Felsefe Ve Dı̇n Bı̇lı̇mlerı̇ Anabı̇lı̇m Dalı Yüksek Lı̇sans Tezı̇, 2007, syf 47

[3] Manusmriti II 50,51

[4] Emine ERSÖZ, Manu Kanunnamesine Göre Hinduizm, T.C. Dokuz Eylül Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Enstı̇tüsü Felsefe Ve Dı̇n Bı̇lı̇mlerı̇ Anabı̇lı̇m Dalı Yüksek Lı̇sans Tezı̇, 2007, syf 51

[5] Manusmriti II 8,9

[6] Manusmriti VI 2-6

[7] Manusmriti VI 16, 17

[8] Emine ERSÖZ, Manu Kanunnamesine Göre Hinduizm, T.C. Dokuz Eylül Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Enstı̇tüsü Felsefe Ve Dı̇n Bı̇lı̇mlerı̇ Anabı̇lı̇m Dalı Yüksek Lı̇sans Tezı̇, 2007, syf 57

[9] Emine ERSÖZ, Manu Kanunnamesine Göre Hinduizm, T.C. Dokuz Eylül Ünı̇versı̇tesı̇ Sosyal Bı̇lı̇mler Enstı̇tüsü Felsefe Ve Dı̇n Bı̇lı̇mlerı̇ Anabı̇lı̇m Dalı Yüksek Lı̇sans Tezı̇, 2007, syf 60

Mehmet AYAYDIN

Mehmet AYAYDIN
Mehmet AYAYDIN

Politics and South Asian Studies [email protected]

Yorum Yaz