Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğinden bir kaç yıl evvel Ukaz panayırında İyad kabilesinin büyüğü olan Kuss b. Saide yazdığı şiiriyle Resul-u Kibriya’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) geleceğine işaret etmiştir. Bu şiiri okuduğu sırada panayırda Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Ebu Bekir (radıyallahu anh) de bulunmaktaydı. Peygamberimizden (sallallahu aleyhi ve sellem) bahsettiği meşhur şiiri oldukça manalı ve ibretlerle doludur…
“Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz! İbret alınız!
Yaşayan ölür, ölen fena bulur! Olacak neyse olur.
Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır. Derken, hepsi ölüp gider!
Hadiselerin ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini kovalar.
Kulak tutunuz, dikkat kesiliniz; gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var.
Yeryüzü bir büyük dîvan, gökyüzü yüksek bir tavan.
Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez.
Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar? Yoksa, orada kalıp da uykuya mı dalıyorlar?
Yemin ederim, yemin ederim ki Allah’ın indinde bir din vardır ki şimdi içinde bulunduğunuz dinden daha sevgilidir!
Ve Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki gelmesi pek yakındır. Gölgesi başınızın üstüne geldi!
Ne mutlu o kimseye ki ona iman eder; o da kendisine hidayet eyleye!
Yazıklar olsun, ona isyan ve muhalefet edecek bedbahta! Yazıklar olsun, ömürleri gafletle geçen ümmetlere!
Ey insanlar! Hani ya babalar, dedeler, atalar? Nerede soy sop?
Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Âd ve Semûd kavimleri?
Hani ya, dünya varlığından gururlanıp da kavmine, ‘Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim? diyen Firavun’la Nemrud?
Onlar, zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok daha üstün idiler. Ne oldular?
Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı.
Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın, onlar gibi gaflete düşmeyin, onların yolundan gitmeyin!
Her şey fanidir; bâkî olan, ancak Allah’tır.
Ki O, birdir, şeriki ve nâziri yoktur! İbâdet edilecek, ancak O’dur. Doğmamış ve doğurmamıştır!
Evvel gelip geçenlerde, bize ibret alacak şey çoktur!
Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri çok, ama çıkacak yeri yoktur!
Büyük küçük hep göçüp gidiyor! Giden geri gelmiyor! Kat’î bildim ki herkese olan, size ve bana da olacaktır.”
(Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd, II, 264; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 234-241; Heysemî, IX, 418)
Kuss bin Sâide bu güzel sözleri söylerken bahsettiği son peygamber Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (sallâllâhu aleyhi ve sellem) orada bulunduğundan habersizdi. Bir müddet sonra da vefât etti. Ancak kabîlesi, peygamberlik geldiğinde gelip Allâh’ın Rasûlü’ne îmân ettiler. Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara:
“Kuss bin Sâide’nin, Ukâz Panayırı’nda deve üzerinde: «Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!» diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” buyurdular.
Heyet, o hutbeyi kabîlelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söylediler. Âlemlerin Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) buna çok sevindi. Orada bulunan Ebû Bekir (radıyallâhu anh) da:
“Yâ Rasûlallâh, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir.” dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.
Arkasından İyâd kabîlesinden biri kalkıp Kuss bin Sâide’nin şiirlerinden okudu. Bu şiirlerde Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) soyu olan Hâşimoğulları’ndan büyük bir peygamberin çıkacağı, açıkça bildiriliyordu. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 234-241)
Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Kuss bin Sâide hakkında şöyle buyurdular:
“Allâh Teâlâ, Kuss bin Sâide’ye rahmet eylesin! O kıyâmet günü ayrı bir ümmet olarak ba’solunacaktır!” (İbni Kesîr, el-Bidâye, II, 239)